Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

“Devrim dijital olacak”: Panama Belgeleri’ni ortaya döken oyunbozan John Doe’nun manifestosu

Le Monde

6 Mayıs 2016

Yazının Le Monde’da yayımlanan halini okumak için tıklayınız

Çeviri: Haldun Bayrı

Panama Belgeleri’ni ortalığa çıkaran “John Doe” takma adlı, kimliği belirsiz oyunbozan, Mossack-Fonseca’nın arşivlerinden 11,5 milyon dosyayı basına neden teslim ettiğini açıklamak için Alman gazetesi Süddeutsche Zeitung’a İngilizce bir manifesto yazdı. Le Monde bu metnin tam çevirisini verdi. Alıntılar yayına hazırlanırken başlığa çıkarılmıştır.

Gelir eşitsizliği zamanımıza damgasını vuran olgulardan biri. Hepimizi, dünyanın her tarafında etkiliyor. Gelir eşitsizliğinin âni hızlanması üzerine, siyasetçiler, akademisyenler ve aktivistler sayısız söyleve ve istatistik tahlillerine, birkaç cılız protestoya ve fırsat bulunduğunda yapılan röportajlara rağmen bu eşitsizliğin artışını durdurmayı beceremedikleri için, tartışma yıllardan beri ortalığı kasıp kavuruyor. Bununla birlikte, şu sorular askıda kalıyor: Neden? Ve neden şimdi?

“Panama Belgeleri” bu sorulara şu ikna edici cevabı getiriyor: Yoğun ve umumî bir kokuşmuşluk. Bunun bize bir avukatlık bürosundan gelmesi de bir tesadüf değil. Mossack-Fonseca, “servet idaresi” mekanizmasındaki basit bir çark olmanın da ötesinde, onlarca yıl boyunca suç teşkil eden çıkarlar hesabına dünyanın her tarafında yeni yasal düzenlemeler yapılması ve varolan yasaların eğilip bükülmesi için nüfuzunu kullanmış. Bu avukatlık bürosunun tepeden tırnağa yönetimi altındaki bir vergi cenneti olan Nuie Adası örneği buna tanıklık ediyor. Ramon Fonseca ile Jürgen Mossack, “varlığa dayalı menkul kıymetleştirmenin özel araçları” (Special purpose vehicles) diye de adlandırılan paravan-şirketlerinin arabalara benzediğine inanmamızı istiyorlar. Ama elden düşme araba satıcıları yasa çıkarmazlar. Kurgulamış oldukları araçların tek özel amacı ise çoğu zaman hileliydi; üstelik geniş ölçekli hilelerdi bunlar.

Paravan-şirketler vergi kaçırmak için sık kullanılır; ama “Panama Belgeleri”, tanım itibariyle yasadışı olmasalar bile, bu yapıların vergi kaçakçılığının ötesinde geniş bir suç yelpazesiyle ortaklık ettiklerini hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak şekilde gösteriyor. Mossack Fonseca’yı ihbar etmeye karar verdim, çünkü kurucularının, çalışanlarının ve müşterilerinin, şimdiye kadar birkaçı açığa çıkarılmış olan bu suçlardaki rolleri hakkında hesap vermek zorunda olduklarını düşündüm. Bu büronun yaptığı rezilliklerin gerçek boyutunun ortaya çıkarılması için yıllar, belki de onyıllar gerekecek.

Bu arada, uluslararası bir tartışma başladı; ki bu cesaret verici. Elitlerimizin bazı usulsüzlüklere karıştıkları izlenimini vermekten özenle kaçınan eskilerdeki kibar belâgatin tersine, bu tartışma hakikaten önemli olan şeye yoğunlaşıyor.

Bu bakımdan, paylaşmak istediğim bazı düşünceler var.

“Panama Belgeleri binlerce kovuşturmaya yol açabilir”

Şurası açık olsun: Ne şimdi ne de geçmişte hiçbir hükûmet ya da istihbarat servisi için, doğrudan ya da danışman olarak çalışmadım. Bakış açım kişisel; aynen belgeleri Süddeutsche Zeitung ve Uluslararası Araştırmacı Gazeteciler Konsorsiyumu (ICIJ) ile paylaşma kararım gibi. Bunu siyasî bir maksatla yapmıyorum; sadece bu belgelerle gözümüzde canlanan adaletsizlik ummanının ayırdına varacak derecede kapsamını anladığım için yapıyorum.

Medyadaki egemen söylem, şimdiye kadar, bu sistemde yasal ve izinli olanın üzerinde durdu. İzinli olan da gerçekten rezilliktir ve değiştirilmelidir. Ama başka bir veçheyi gözden kaçırmamak gerek: Avukat bürosu, kurucuları ve çalışanları, taammüden ve müteaddiden sayısız yasayı çiğnemişlerdir. Kamuya bundan habersiz olduklarını söylüyorlar, ama belgeler derinleştirilmiş bir bilgiye ve fütursuz bir ihlâle işaret ediyor. Hiç değilse şimdilik, Mossack’ın Nevada Federal Mahkemesi huzurunda yalan yere yemin suçunu işlediğini biliyoruz; örtülü yalanlarının da bilgi-işlem ekibi tarafından kamufle edilmeye çalışıldığını biliyoruz. Bunların hepsi hakkında, özel muamele gösterilmeden, kovuşturma yapılmalıdır.

Bu işin sonunda, şayet adlî yetkililer belgelere erişip değerlendirme olanağı bulabilirse, Panama Belgeleri’nden binlerce kovuşturma çıkabilir. ICIJ ve paydaşları haklı olarak yetkili idarî makamlara bu belgeleri veremeyeceklerini beyan ettiler. Bununla birlikte, yetkililerle elimden geldiğince işbirliği yapmaya hazırım.

“Oyunbozanlar dokunulmazlığı hak ediyorlar”

Orası öyle ama, hem ABD’de hem Avrupa’da oyunbozanları ve aktivistleri bir bir gözlemledim ve bâriz yolsuzlukların gün ışığına çıkmasına katkıda bulunduktan sonra yaşamlarının nasıl mahvedildiğini gördüm. Obama hükûmetinin casusluk yasasına (“Espionage Act”) dayanarak hakkında adlî kovuşturma başlatma kararı üzerine sürgüne giden Edward Snowden Moskova’da sıkıştı kaldı. Halbuki NSA üzerine ifşa ettikleri için, kahraman gibi karşılanmayı ve önemli bir ödülü hak ediyordu; kovulmayı değil.

Bradley Birkenfeld İsviçre bankası UBS üzerine bilgileri için milyonlar aldı, ama Amerikan Adalet Bakanlığı onu aynı zamanda bir hapis cezasına çarptırdı.

Antoine Deltour, Lüksemburg’un nasıl çokuluslu şirketlerle gizlice vergi anlaşmaları imzaladığını, böylelikle de komşu devletlerin milyarlarca vergi gelirini düpedüz çaldığını gösteren bilgileri gazetecilere vermiş olduğu için halihazırda mahkeme önüne çıkıyor. Başka pek çok örnek de var.

Tartışılmaz yolsuzlukları günışığına çıkaran meşru oyunbozanlar, sistemin ister içinde ister dışında harekete geçsinler, hükûmetlerin misillemelerine karşı dokunulmazlığı hak ediyorlar; işte o kadar. Hükûmetler oyunbozanlar için adlî koruma getirmedikleri müddetçe, yetkililer belgelere erişim için kendi kaynaklarına ya da medya organlarının çalışmasına bağımlı olacaklar.

“Standartlar saptayarak şeffaflığı dayatmak”

Bu olana kadar, Avrupa Komisyonu’nu, Britanya Parlamentosu’nu, Amerikan Kongresi’ni ve tüm ulusları, sadece oyunbozanları korumak için gerekliliği hissedilen önlemleri benimsemekle kalmayıp, aynı zamanda ticaret sicillerinin dünya çapında suiistimallerine de bir son vermeye çağırıyorum.

Avrupa Birliği’nin bağrında, her üye-devletin şirketlerden nihaî ekonomik kâr sağlayanlar üzerine ayrıntılı verilerini barındıran ticaret siciline serbestçe erişilebilmelidir. Birleşik Krallık girişimleriyle gurur duyabilir, ama dünya üzerinde kurumsal yolsuzluğun tartışılmaz köşe taşı olan adalarındaki [Britanya Virjin Adaları, Jersey veya Guernesey gibi] malî gizliliğe son vererek oynayacağı hayatî bir rolü daha bulunuyor. ABD, şirketlerinin verileri üzerine malumat sahibi kararlar almak için 50 eyaletine artık güvenemez. Kongre’nin topa girip bu bilgilerin ifşası ve kamusal erişilebilirliği için standartlar saptayarak şeffaflığı dayatmasının zamanı çoktan gelmiştir.

Zirveler sırasında ya da medyada hükûmet şeffaflığını övmek bir şeydir, ama onu işler bir biçimde hayata geçirmek başka şeydir. ABD’deki seçilmişlerin zamanlarının çoğunu fon bulmakla geçirdiğini sağır sultan duymuştur. Seçilmiş yetkililer vergiden kurtulmak için çok sebepleri olan elitlerin parasına bağımlı kaldıkça, vergi kaçakçılığı sorunu halledilemeyecektir. Bu çok haksız siyasî uygulamalarda bir dönemin sonuna varılmıştır ve onlarla uzlaşılamaz. Amerikan seçim kampanyalarının finansmanındaki yetersiz sistemin reformu artık bekleyemez.

Kuşkusuz halledilmesi gereken sorunlar sadece bunlar değil. Yeni Zelanda Başbakanı John Key, Cook Adaları’nın vergi hileleri cenneti haline getirilmesinde ülkesinin oynadığı etkin rol hakkında hayret uyandıracak derecede sessiz kalmıştır. Büyük Britanya’da ise muhafazakârlar offshore şirketlerle bağlarını saklamaktan hiç utanmamaktadır.

Aynı zamanda, ABD Hazine Bakanlığı’nın Mali Suçları Cezalandırma Ağı müdiresi, kısa süre önce, yeryüzünün en tanınmış bankalarından biri olan (bu arada, merkezi de Londra’da bulunan) HSBC’de çalışmak için işinden ayrılacağını açıklamıştır.

Böylece, döner-kapıların tanıdık uğultusu [« revolving doors », yani personelin düzenleyici kuruluşlarla sanayi arasında gidiş-gelişleri], henüz kimliği bilinmeyen ve yerini alacak kişinin de kendi kadar ödlek olması için muhakkak dua eden binlerce nihaî ekonomik çıkar sağlayıcının sağır edici küresel sessizliğinde çınlıyor. Siyasetçilerin ödlekliği karşısında mahviyatçılığa boyun eğmek, statükonun esasen değişmediğini söylemek çekici geliyor; oysa Panama Belgeleri toplumumuzun ahlâkî gerilemesinin bâriz belirtisi.

“Bankalar, mali düzenleyiciler ve yetkili vergi daireleri başarısızlığa uğramıştır”

Ama sorun nihayet gündeme geldi ve değişimin zaman alması şaşırtıcı değil. Elli yıl boyunca, tüm dünya üzerinde iktidarın yürütme, yasama ve yargı kolları yeryüzünün değişik noktalarında fışkıran vergi cennetlerinin metastazlarını tedavi etmekte bütünüyle başarısızlığa uğradılar. Bugün bile, Panama’nın “belgeleri”nden başka şeylerle tanınmak istediği sırada, hükûmeti offshore dönme-dolabının atlarından sadece birini [Mossack Fonseca hukuk firmasını] gerektiği gibi teftişe aldı.

Bankalar, mali düzenleyiciler ve yetkili vergi daireleri başarısızlığa uğramıştır. Alınmış olan kararlar düşük ve orta gelirli yurttaşları hedef almış, zenginleri esirgemiştir.

Umutsuzluk verecek derecede hantal ve etkisiz mahkemeler başarısızlığa uğramıştır. Yargıçlar çoğu zaman, yasaya harfiyen uyar görünürken insanların içindeki şeytanı dürtmede usta avukatları olan zenginlerin gerekçelerine boyun eğmiştir —sadece Mossack Fonseca’da da değil.

Medya başarısızlığa uğramıştır. Çok sayıda haber grubu, eski hallerinin karikatürüne dönüşmüşlerdir; milyarder özel girişimciler bir gazete sahibi olmayı basit bir hobi gibi görüp en zenginlerle ilgili ciddi haberlerin verilmesini kısıtlamaktadır; ciddi araştırmacı gazetecilik ise finansman noksanlığı çekmektedir.

Bunun sonucu gerçektir: Süddeutsche Zeitung ve ICIJ dışında, çok sayıda büyük basın kuruluşunun genel yayın yönetmenleri, aksini beyan etseler de Panama Belgeleri’ni görebildiler. Kullanmamayı tercih ettiler. Hazin gerçek, dünyanın en önemli ve en uzman medya kuruluşlarının bu hikâyeye ilgi göstermemiş olmasıdır. Wikileaks bile çok sayıda isteği karşılamamıştır.

“Adalet ve meslek ahlâkı kelimeleri yan yana kullanılamaz hale geldi”

Ama her şeyden önce adalet mesleği başarısızlığa uğramıştır. Demokratik yönetişim, sistemin her tarafında, yasayı istismardan ziyade riayet etmek için anlayan sorumlu bireylere dayanır. Avukatlar küresel bakımdan öyle bir kokuşmuşluk düzeyine varmışlardır ki, halihazırdaki çekingen önerilerin hayli ötesinde, meslekte büyük değişimlerin müdahalesi zorunlu hale gelmiştir.

İlk olarak, davranış kuralları ile faaliyet ehliyetlerinin temel aldıkları “adlî deontoloji” deyişi bir oksimoron[1] haline gelmiştir. Mossack Fonseca tek başına çalışmıyordu: Tekrarlanan cezalara ve desteklenmekte olan düzenlemelerin ihlâllerine rağmen, dünyanın neredeyse her ülkesinin önde gelen avukat büroları nezdinde müttefikler ve müşteriler bulmuştu.

Bu sanayinin ekonomisindeki alt üst oluşun kanıtları yeterli değilse de, avukatların kendi aralarında düzenlemelere gitme hakkına sahip olmamaları gerektiğini yadsımak artık imkânsızdır. Düpedüz işlememektedir bu. Mali imkânlara sahip olanlar, maksatlarına hizmet edecek avukatları, Mossack Fonseca’da da olsa başka bir büroda da olsa daima bulabilirler. Ya toplumun artakalan kısmı?

“Gerçekten harekete geçmenin zamanı geldi”

Bu başarısızlıkların ortak sonucu, meslek ahlâkı standartlarının tamamen erozyona uğramasıdır; bu da sonunda hâlâ kapitalizm diye adlandırmayı sürdürdüğümüz, ama daha ziyade ekonomik köleliğe yaklaşan yeni bir sisteme götürmektedir bizleri. Bu sistemde –bizim sistemimizde– kölelerin ne kendi statüleri ne de efendilerininki hakkında hiçbir fikirleri yoktur; erişilmez bir hukuk jargonunun sergilendiği binlerce sayfanın ortasına itinayla gizlenmiş görünmez zincirlerin olduğu ayrı bir dünyada dönüp dururlar.

Bunun dünyaya ettiği kötülüklerin dehşet verici boyutunun hepimizin gözünü açması gerekirdi. Ama bir oyunbozanın alarm zilini çalmasını beklemek gerekmesi daha da endişe verici. Demokratik denetimlerin başarısızlığa uğradığını, çöküşün sistemli olduğunu ve şiddetli bir istikrarsızlığın bizi hemen köşede beklediğini göstermektedir bu. Dolayısıyla gerçekten harekete geçmenin zamanı gelmiştir; bu da sorularla başlar.

Geçmişteki iktidarların kendilerini dayatmalarının ve dengesizliklerinin nasıl devrimlere yol açtığını tarihçiler bize rahatlıkla anlatabilirler. Askerî güç o zaman halka boyun eğdirmek için gerekliydi; oysa bugün, bilgiye erişimin kısıtlanması da o kadar –hatta daha fazla– etkili, zira bu kısıtlama çoğu zaman görünmezdir. Halbuki, dijital stoklamanın masrafsız ve sınırsız olduğu, hızlı internet bağlantısının ulusal sınırları aştığı bir dönemde yaşıyoruz. Bundan bir sonuç çıkarmak için fazla bir şeye ihtiyaç yok: Baştan sona, doğuşundan küresel medyatik yayılmasına kadar, bundan sonraki devrim dijital olacak.

Belki başladı bile.

“John Doe”,

Panama Belgeleri’ni ortalığa çıkaran oyunbozan

(İngilizce’den Fransızca’ya çevirenler: Jérémie Baruch ve Maxime Vaudano)

FransizKultur

[1] Oksimoron : Birbiriyle çelişen ya da tamamen zıt iki kavramın bir arada kullanılması ve bu şekilde oluşturulmuş ifade; örn: demokrat diktatör (ç.n.).

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.