Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

“İtiraz et, hayal kur, ilerle” diyen Selçuk Şirin’e itirazım var!

Son günlerin en çok konuşulan konusu ve sosyal medyada en çok paylaşılan videosu Selçuk Şirin’in TEDx kapsamında yaptığı konuşma. Son yıllarda yazıları ve tartışma programlarındaki farklı bakış açısıyla popülerleşen Selçuk Şirin, konuşmasında Türkiye’nin içinde bulunduğu “orta gelir tuzağı”na dikkat çekiyor. İstatistiklere dayanarak Türkiye’de yaşanan hayal kıtlığına ve itiraz kültürünün azlığına vurgu yapıyor. Bu durumu Türkiye’nin gelişmesi önündeki en büyük engel olarak tanımlıyor. Dinleyenleri hayal kurmaya ve itiraz etmeye teşvik ediyor. Hal böyle olunca da herkes onu ayakta alkışlıyor.

Selçuk Hoca istatistikleri başarıyla yorumluyor olabilir. Ancak Türkiye’de istatistiklere yansımayan gerçekleri görmüyor; ya da görmezlikten geliyor. Bu nedenle sorunun ve çözümün özünü ıskalıyor.

Türkiye’nin önünden en büyük engel ne hayal kıtlığı ne de itiraz azlığı. Türkiye’nin esas sorunu, kurulan hayalleri dinleyecek, onlara inanacak, risk alıp onlara para yatıracak sermaye sınıfının olmaması. Türkiye’nin esas sorunu, itirazlara kulak kabartacak, onlardan anlam çıkaracak yönetici sınıfının kıtlığı.

Selcuk_Sirin33
New York Üniversitesi’nde (NYU) davranışbilim ve istatistik dersleri veren Selçuk Şirin’in ODTÜ’den lisans, State University of New York’den (SUNY) yüksek lisans ve Boston College’den doktora derecesi bulunuyor. Şirin’in 70’i aşkın akademik yayında imzası var.

Eğri oturup doğru konuşmak gerek; sermayedarın yatırım yapmadığı bir hayal, hayal kalmaya mahkum.

Kristof Kolomb, dünyanın düz olduğu zannedildiği 15. yüzyılda, İpek Yolu’nu kapatan Osmanlı’yı by-pass etmek için Doğu’ya değil Batı’ya yelken açarak Hindistan’a ulaşabilmeyi hayal etmişti. Hayalini 7 yıl boyunca Avrupa’daki krallara satmaya çalıştı. Sonunda İspanyol Kraliçesi İsabel, Kolomb’a inandı ve hayaline yatırım yaptı; yeni bir kıta keşfedildi. Keza, Johann Fust adlı Alman tefeci, binlerce İncil basarak zengin olmayı hayal eden ve bu amaçla matbaayı icat eden Gutenberg’in hayalini paylaşıp ona ortak olmasaydı tarih nasıl akardı bilinmez.

Günümüzde bilgi çağının kalbi ABD Silikon Vadisi’nde atıyor. Facebook’tan Google’a YouTube’dan Apple’a da evsahipliği yapan Silikon Vadisi’ne kümelenmiş binlerce girişimci var. Dünyayı değiştiren ve milyarlarca dolar değere ulaşan en önemli projeler işte Silikon Vadisi’ndeki girişimcilerden çıkıyor. Peki Silikon Vadisi’ndeki girişimcilerin kafatası Türkiye’dekilerden daha mı büyük?

Hayır! Hem zeka hem de hayal gücü olarak kimseden farkları yok. Silikon Vadisi’nin farkı, fikirleri olan girişimcilere ortak olmak isteyen ve onlara yatırım yapmak için ceplerinde milyarlarca dolarla bekleyen sermayedarlar.

Silikon Vadisi’ni ablukaya alan ABD’li sermaye sınıfı, kurdukları girişim fonlarıyla dünyayı kasıp kavuracak bir sonraki büyük projeyi kolluyor. Girişimcileri dinliyor. İnandıkları projelerin hayat bulması için yatırım yapıp risk alıyor. Kimi proje batıyor, kimisi hızla büyüyor. Sonra bunlar arasından Facebook, Twitter, Uber, Whatsapp çıkıyor. ABD Jupiter’e gidiyor; Türkiye orta gelir tuzağına mahkum oluyor.

Peki Türkiye’de durum ne? Hayali olan girişimcilerle sermaye sahipleri bir araya gelebiliyor mu? Maalesef sağlıklı istatistik yok. Ancak Türkiye’deki manzarayı daha iyi anlamak için geçtiğimiz sene 600 milyon dolara satılan Yemeksepetim.com’a bakmak yeterli. Selçuk Hoca’nın tabiriyle Yemeksepeti de, tıpkı Uber gibi “çöpçatanlık” yapıyor aslında; aç olanlarla yemek satanları dijital ortamda buluşturuyor. Uber’den tam 11 sene önce, 2001 yılında kurulan Yemeksepeti, Türkiye’de yaygınlaşmak ve yurtdışına açılabilmek için ihtiyaç duyduğu büyük sermayeyi ancak 2012’de bulabildi. (Uber ise kurulduktan sadece 2 sene sonra yurtdışına açılacak fonları bulmuştu.)

Yemeksepeti’ne güvenip ortak olanlar kim dersiniz? Türkler değil, Amerikalılar. Şirkete yeni para enjekte edilmesiyle işlerini daha da iyi yapmaya başlayan ve başarıyla yurtdışına açılan Yemeksepeti, 2015 sonunda 600 milyon dolarlık rekor bir fiyatla, yine yabancı bir gruba satıldı. Zannetmeyin ki bu işten Türkiye kârlı çıktı. Amerikalılar paralarını aldıp gitti; yeni projeler peşinde koşturuyorlar.

Peki 2001’den 2015’e kadar Türk sermaye sınıfı ne yaptı dersiniz: Yemeksepeti’nden yemek sipariş etmekle yetindi.

Bir başka örnek ise Ekşisözlük. Facebook’un kurucusu Mark Zuckerberg henüz 15 yaşındayken, daha hangi üniversiteye gideceğini bile bilemediği günlerde kuruldu Ekşisözlük. Sosyal medyanın babası sayılabilecek Ekşi’nin niye kendi yağıyla kavrulmak üzere Türkiye’ye mahkum kaldığını, kurucusu Sedat Kapanoğlu’nun da şirketini bırakıp geçtiğimiz sene niye ABD’ye yerleştiğini araştırmalı.

Başta Yemeksepeti’nin kurucusu Nevzat Aydın olmak üzere, Türkiye’de hayallerine sermaye arayan, yurtdışına açılma hayali kuran binlerce girişimciyle bir araştırma yapmalı Selçuk Hoca. Bugüne kadar hayalini kurdukları projeleri finanse edebilmek için Türkiye’de kaç kapı aşındırdılar, kaç yatırımcı onları dinledi; kaç kapı suratlarına kapatıldı.

Tuzak
Kişi başına 10 bin dolar milli gelire takılı kalan Türkiye’nin yaşadığı “orta gelir tuzağı”nın aşılması için neler yapması gerektiği akademik çevrelerde tartışılıyor.

Selçuk Hoca gerçekten “orta gelir tuzağı”na çözüm üretmek istiyorsa bir an önce TÜSİAD üyeleriyle bir anket yapmalı. Onlara da şu soruyu sormalı: Son 20 senede kaç yeni fikir dinlediniz, bunların kaçına, ne kadar yatırım yaptınız?

Sermaye sınfının yeni girişimlere yatırım yapması orta gelir tuzağını aşmaya yetmiyor. Türkiye’de topyekün bir zihinsel devrime ihtiyaç var. Zira hayale ve itiraza tahammül edilmiyor.

“Salla başı, al maaşı” sözü gökten inmedi Türkiye’ye.  Sallamazsan başını, itiraz edersen Türkiye’de aç kalırsın. Bu özel sektörden, bürokrasiye, siyasi partiden, futbol kulübüne her alanda böyle.

Selçuk Hoca, mesela Hürriyet’te kendisine köşe veren Aydın Doğan’a ve Türkiye’nin tüm medya patronlarına şunu sorabilir: Türkiye’de daha iyi gazetecilik yapma hayali kuran, yolsuzluklara itirazı olan, araştırmacı gazetecilik yapmak isteyen kaç gazeteciyi kovdunuz? Sendikalı olma hayali kuran kaç gazeteciyi işten çıkardınız?

Diğer taraftan Koç’tan Sabancı’ya, Doğuş’tan Zorlu’ya Türkiye’nin en büyük patronlarından, kendilerine itiraz eden kaç yetişmiş işgücünü üst düzey yönetici yaptığını öğrenmeli. Sadece patronlar tahammülsüz değil Türkiye’de; beyaz yaka cephesi daha da kötü durumda. Türkiye’de özel sektörün en belirgin özelliği yöneticilerin bile kendilerine itiraz eden astlarının ayağını kaydırması.

Selçuk Hoca istatistiklere bakarak dertlenmesin; Türkiye’de toplumun her katmanında hayal kuran ve itiraz edenlerin sayısı hiç de az değil. Ama bu insanların akıbetleri karanlık.

Mesela Ali İsmail Korkmaz bunlardan biriydi. Demokratik, çoğulcu ve çevreci bir Türkiye hayal ediyordu Ali İsmail. Son yıllarda olan bitene de güçlü bir itirazı vardı. Peki ne oldu: devletin polisi onu döve döve öldürdü. Anadolu Üniversitesi İngilizce Öğretmenliği Bölümü okuyan 19 yaşındaki Ali İsmail, belki de İngilizce öğrenmeyi kolaylaştıracak bir uygulama geliştirecekti. Kim bilir…

Keza Türkiye’de milyonlarca Kürt’ün de hayali var. Ana dilde eğitim, eşit yurttaşlık, Ankara tarafından yönetilmek değil, yerelde kendi kendilerini yönetmek istiyorlar. Bu nedenle Türkiye’de olan bitene de fazlasıyla itiraz ediyorlar. Ama ne oluyor; şehirleri, mahalleleri devletin bombalarıyla yerle bir ediliyor.

Sonuçta Selçuk Hoca konuşmasında güzel şeyler söylüyor ama sorunun kaynağına inmiyor. Esas hitap etmesi gereken kitle Türk sermaye sınıfı ve karar vericiler. Onları bir araya toplamalı ve gözlerinin içine bakarak, “Hayal kuranlara ortak olun, itiraz edenlerin kaderiyle oynamayın” diye haykırması lazım.

İşte Selçuk Şirin ancak o zaman Türkiye’nin içinde bulunduğu “orta gelir tuzağı”na çözüm üretmiş olur. Aksi halde popülizm yapmaktan öteye gidemez.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.