Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

IŞİD ne yapacak?

[soundcloud url=”https://api.soundcloud.com/tracks/288801561″ params=”color=ff5500&auto_play=false&hide_related=false&show_comments=true&show_user=true&show_reposts=false” width=”100%” height=”166″ iframe=”true” /]

Yayına hazırlayan: Şükran Şençekiçer

Merhaba, iyi haftalar, iyi günler. Musul’a operasyon, uzun bir süredir gündemde olan operasyon nihayet başladı. Bir tarafta kuzeyden Peşmergeler, güneyden de Irak ordusu ve Şiilerin katılımıyla ABD’nin de desteğiyle, uluslararası koalisyonun da desteğiyle bir operasyon var. Operasyonun öncesinde yapılan tartışmaların hepsinde, kim nasıl katılacak tartışması vardı. Ama nedense şu âna kadar IŞİD’in bu operasyon konusunda ne yapabileceği, ne yapacağı üzerine çok fazla şey söylenmedi.
Çok az sayıda spekülasyon olarak tabir edebileceğimiz değerlendirmeler var. İki tane husus öne çıkıyor. Öncelikle IŞİD’in Musul’da direnip direnmeyeceği meselesi ortaya atılıyor. Daha önce Suriye Cerablus’ta IŞİD direnmedi. ÖSO, Türk Silahlı Kuvvetleri destekli Özgür Suriye Ordusu savaşçılarına şehri bir nevi terk etti. Yine en yakında, Dabık’ta, o çok efsanevi Dabık’ta, IŞİD için çok sembolik anlamı olduğu söylenen Dabık’ta da aynı şekilde direnmeden teslim etti.
Musul’da da böyle mi olacak? Musul’da da güç kaybetmemek için, kaybedeceğini bildiği bir savaşta boşu boşuna daha fazla güç kaybetmemek için, çekilecek mi? Çekilmekten kasıt esas olarak Suriye’ye ve Rakka’ya çekilmesi şeklinde söyleniyor. Ya da savaşacak mı, direnecek mi? Burası büyük bir şehir ve bu şehrin içerisinde çok ciddi bir kitle tabanı da var IŞİD’in. Dolayısıyla burada düzenli orduların, gelecek olan orduların burada tek tek, sokak sokak, ev ev IŞİD’le mücadele etmesi çok karmaşık bir süreci beraberinde getirecek, eğer IŞİD Musul’da direnmeyi, sonuna kadar direnmeyi düşünürse –dile getirilen bir başka iddia ki çok gerçekçi bir iddia gibi gözüküyor– o da IŞİD’in önde gelen yöneticilerinin şehri terk edeceği, muhtemelen Suriye’ye gideceği, ama geride çok ciddi bir şekilde savaşçı bırakacağı ve burada bir direnişin yaşanacağı yolunda.
Ama şunu rahatlıkla söyleyebiliriz, ne kadar süreceği kestirilemese bile Musul, operasyon başladığı andan itibaren artık IŞİD için kaybı kesin olan bir yer. Ama burada tabii ki IŞİD bu kaybı yaşarken karşı tarafa ne kadar zayiat verdirecek, ne kadar etkili bir şekilde kendini gösterecek, bu çok önemli sonraki etaplar açısından. Sonuçta çok kısa sürebilecek bir operasyon da söz konusu olabilir. Yoksa çok uzun sürecek, tek tek, sokak sokak, ev ev çatışmalara gidecekse iş, aylarca sürecek bir operasyon da olabilir.
Her durumda şunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Musul operasyonuyla beraber IŞİD’in ilan etmiş olduğu Irak Şam İslam Devleti ve daha önemlisi hilafetin territoryal olarak konumunu, belirli bir yerde varlığını sürdürme şansı artık yok. Bu çok önemli bir kopuştu. IŞİD’in evveliyatında El Kaide vardı biliyorsunuz. El Kaide’nin dönüşmüş hali IŞİD, Irak El Kaidesi’nin dönüşmüş hali. El Kaide’den en önemli farkı kendi devletini ilan etmesi ve bunu sonra hilafete kadar taşımasıydı. Ve bu fark ona birtakım avantajlar getirdi. Ama bunun dezavantajlı yönleri de vardı. İşte şimdi bu operasyonda bunun dezavantajıyla karşı karşıya. IŞİD hilafet devleti ilanının getirdiği artılardan sonra, hilafet devletini territoryal olarak koruyamamanın getireceği eksilerle baş etmek zorunda kalacak.
Şöyle daha derin açabiliriz: Hilafet ilanından sonra dünyanın dört bir tarafından, Batı’da yaşayanlar da dahil olmak üzere birçok insan kendi arzuladığı, beklediği devletin nihayet ilan edildiğini düşündü. Ve bunların kimisi buraya Musul’a, Rakka’ya, yani Irak ve Suriye’ye geldi. Kimisi de bulundukları yerden bu hilafete bağlılıklarını dile getirdiler, tâbi oldular. Ve hilafetin başı olduğunu ilan eden Bağdadi’ye bağlılıklarını dile getirdiler. Şimdi işte hilafetin sarsılmasıyla beraber ve ortadan kalkacak olmasıyla beraber, Musul düşerse sadece Rakka’ya sıkışmış bir hilafetle karşı karşıya kalacağız, ki Musul’un düşmesinden sonra sıranın Rakka’ya ve Suriye’ye geleceği ve bunun da belli bir aşamada gerçekleşme ihtimalinin kuvvetli olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.
Tabii bu iş hiç bu kadar basit değil. Şu âna kadar yapılan değerlendirmelerin çoğunda sorun sanki IŞİD’e karşı olan güçlerin kendi aralarında anlaşmalarından ibaretmiş gibi lanse edildi. Bir ittifak kurulursa Kürtlerle Şiilerin ve bazı Sünni aşiretlerin ABD’nin desteği, Rusya’nın onayı, Türkiye’nin de bir şekilde razı olmasıyla bu iş olacakmış gibi. Ama IŞİD yıllardır burada varlığını sürdüren bir yapı. Çok zor dönemlerde, Irak El Kaidesi’nin bitti sanıldığı dönemlerde kendi küllerinden yeniden doğmuş ve hilafet ilanına kadar gelmiş bir yapı. Dolayısıyla bunun birtakım hazırlıklarının olmaması söz konusu olamaz. Bunları zaman içerisinde görmemiz mümkün. İlki dediğimiz gibi Musul’u muhafaza edip Musul’da direnişi tercih edip etmeyecekleri. İkincisi, Musul düşse de Irak’taki diğer Sünni bölgelerde varlıklarını ne kadar sürdürebilecekleri ve sürdürecekleri meselesi. Bir diğer husus Suriye’ye olayın taşınması durumunda ne yapacakları. Suriye’de nasıl bir strateji izleyecekleri meselesi, ki şu anda biliyorsunuz önemli bir gelişme olarak Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu Dabık’tan sonra sıranın El-Bab’da olduğunu söyledi. Türkiye’nin El-Bab’a doğru gideceğini söyledi, ki El-Bab’a doğru gitmesi söz konusu olan güçlerden bir tanesi de YPG’nin de dahil olduğu Demokratik Suriye Güçleri. Bir diğeri de Suriye’deki Esad rejimi. Yani IŞİD’in elindeki El-Bab’a göz koyan çok sayıda güç var. Ve dolayısıyla El-Bab’ın da düşmesi çok muhtemel. Ardından sıra Rakka ve diğer bölgelere gelecek. Dolayısıyla Suriye stratejisi de çok önemli olacak.
Musul’dan sonra gözlerin büyük ölçüde, önce Irak’taki Sünni bölgelere, ama esas olarak Suriye’ye taşınacağını kabul etmemiz lazım. IŞİD’in yapabileceği ilk şey, buralarda kendisine, – ki şu âna kadar IŞİD Irak’ta ve Suriye’de stratejik akıl olarak bayağı başarılı işler yaptı–, dolayısıyla burada da kendince bir mücadele, direniş stratejisi ya da geri çekilme stratejisi hazırlamış olması gerekiyor. Bunun sürprizlere açık olduğunun altını çizmemiz lazım. Hiç kimsenin IŞİD’i tereyağından kıl çeker gibi Irak’ta ve Suriye’de tasfiye edilmesini beklememek lazım, bu gerçekçi olmaz.
Bir diğer husus IŞİD’in savaşı başka topraklara, özellikle kendisine karşı saldırıda yer alan güçlere taşıması. Kim bunlar? Batı müttefikleri, batılı koalisyon güçleri, ABD başta olmak üzere bazı Batılı ülkeler, Körfez ülkeleri kısmen yer alıyorlar; Türkiye de bir şekilde IŞİD’in hedefleri arasında olacak. Daha önce IŞİD’in Batı’da, Fransa’da, Belçika’da saldırılar yaptığını gördük. ABD ve Almanya’da yaşanan birtakım saldırıları hızla üstlendiklerini biliyoruz. Ama doğrudan bunların organik olup olmadığını bilmiyoruz. Ama şunu kesinlikle öngörebiliriz: IŞİD’in yaklaştığı belli olan Musul saldırısına karşı, Musul harekâtına karşı terörü özellikle Batı ülkelerine ve galiba maalesef Türkiye’ye taşıma yolunda birtakım hazırlıklar yapmış olması kuvvetle muhtemel. Dolayısıyla bu ülkelerin kamuoylarında, “Yeter ki bizi rahat bıraksınlar, bu adamların üzerine gitmeyin” duygusu yaratmak isteyecektir.
Türkiye konusunda burada özellikle bir noktanın altını çizmek lazım. Son günlerde gerek Ankara Valiliği’nin yaptığı bir açıklamada, tebliğinde gördük, gerek Gaziantep’te yaşananlardan sonra gördük. Alevilerin IŞİD tarafından hedef alınma ihtimali var. Çok ciddi bir ihtimal olduğunu düşünebiliriz; çünkü IŞİD, El Kaide’den farklı olarak mezhep savaşını çok öne çıkarmış ve bundan çok ciddi bir şekilde istifade etmiş bir yapı. Dolayısıyla Türkiye’de de mezhep meselesini gündeme getirmesi hiç şaşırtıcı olmayacaktır. Hatta bugüne kadar yapmamış olmasının şaşırtıcı olduğunu söyleyebiliriz.
Bir diğer nokta, Yemen gibi, bazı Afrika ülkelerinde olduğu gibi, Mali benzeri yerlerde olduğu gibi, Afganistan’da olduğu gibi, IŞİD’in buralarda yeni büyük savaşlar başlatması ya da var olan savaşları daha da kızgınlaştırması söz konusu. Şimdiden ‘Suriye’den, Irak’tan daha büyük savaş Yemen’de çıkacak’ yollu analizler yapılıyor. Libya ve Yemen’in hiçbir zaman bir Suriye ve Irak gibi olamayacağını kesinlikle kabul etmek lazım. Ama bunlar genellikle İngilizce deyimiyle “failed state” yani başarısızlığa uğramış (müflis, âciz) devletler olduğu için buralarda IŞİD çok ciddi bir şekilde varlık gösterebiliyor. Hele Irak’tan ve Suriye’den bazı güçlerini, profesyonelleşmiş güçlerini buralara sevk etmesi durumunda bu bölgelerde çok ciddi çatışmaların yaşanma ihtimali ve IŞİD’in buralarda yeni kurtarılmış bölgeler –ki bazılarında kısmen var– eklemesini, yeni hilafet adacıkları oluşturmasını bekleyebiliriz.
Ama en önemli husus şu: Musul düşse de, Irak’taki diğer Sünni şehirler, bölgeler IŞİD’den temizlense de, Suriye’de Rakka IŞİD’in elinden alınsa da, diğer bölgeler elinden alınsa da, IŞİD ve benzeri yapılanmaların potansiyel olarak varlığını ortadan kaldırmak mümkün değil. Çünkü özellikle Irak ve Suriye söz konusu olduğunda, burada IŞİD vb. yapıları besleyen çok önemli bir husus var. O da Sünni Arapların birtakım eşitlik beklentileri, kendilerine belli bir iktidar alanı açılması beklentisi. Irak’ta bu yapılmadı, yapılmıyor, bence yapılacağa da pek benzemiyor. Suriye’de de bu mesele çok ciddi bir şekilde hâlâ cevapsız. Çünkü bütün yediği darbelere rağmen Esad rejiminin gücünü belli ölçülerde muhafaza ettiği ve önümüzdeki süreçte de varlığını sürdürme ihtimalinin çok kuvvetli olduğu gözüküyor. Dolayısıyla bu bölgelerdeki, özellikle Irak ve Suriye’deki Sünni Araplara tatmin olacakları bir gelecek vaat etmeden buradan IŞİD vb. yapıların sökülüp atıldığını söylemek kesinlikle mümkün olmayacak. Bunun da ötesinde, küresel anlamda baktığımız zaman, İslam dünyasındaki rahatsızlıklar, arayışlar, hayal kırıklıkları, demokrasi eksiklikleri, insan hakları, özgürlükler konusundaki şikâyetler varlığını sürdürdüğü müddetçe –ki şu anda İslam dünyası açısından bakıldığı zaman pek umut veren işaret gözükmüyor– IŞİD yok olsa bile başka bir yapı, belki çok daha şiddetli bir yapı karşımıza çıkacaktır.
Buradaki önemli olan husus, iki şeyi bir arada düşünmek gerekiyor. Bir: IŞİD vb. yapıların – dün El Kaide, bugün IŞİD, yarın başkası–, bu yapıların sahip olduğu bir zihniyet var, bir bakış açısı var. Ve bunun bazı insanlarda karşılığı var. Yani bir zihniyet meselesi var. Bir diğer husus da, bu yapıları, bu örgütleri ortaya çıkartan yapısal sorunlar var. Kültürel, ekonomik, ideolojik ve dinsel sorunlar var. Bunların ikisini bir arada ele almak gerekiyor; yoksa IŞİD’le mücadelenin tek başına, IŞİD’lileri öldürmekle, yok etmekle kazanılmayacağını hemen herkes biliyor.
Belki Musul operasyonunun askerî olarak nasıl başarılı olacağı konusunda çok iyi planlar yapılmış olabilir. Ama şunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Musul’un IŞİD’den alınmasından sonra Musulluların ve genel olarak tüm Iraklıların memnun olacağı bir yönetimin orada inşa edileceğinin hiçbir garantisi ve hiçbir umut ışığı yok. Bu umut ışığı olmadığı müddetçe de IŞİD yok olsa bile yerine başka yapılar pekâlâ gelebilecektir. Söyleyeceklerim bu kadar, iyi günler.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.