Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Alt-right: ABD’nin Neo-conlardan beter yeni aşırı sağ hareketi

(Hazırlayanlar: Zeynep Ekmekci & Gülener Kırnalı)

Son yıllarda ABD’de ortaya çıkmış ve özellikle de Donald Trump’ın seçim kampanyası süresince adından sıkça söz ettiren bir siyasi ve toplumsal hareket var. İsmi “alt-right”. “Alternative right”ın (alternatif sağ) kısaltılmışı. Bir zamanlar Bush dönemine damga vuran “neo-con” elitlerin aksine tabandan gelen, ırkçı söylemleriyle ön plana çıkan, yerleşik düzene ve bu düzenin seçkinlerine karşı, erkek egemen ve birçok kişi için ürkütücü bir hareket.

Türkiye’de henüz çok bilinmese de önümüzdeki yıllarda ABD’de ve dünyada çokça konuşulacağa benziyor. Alt-right’ı sadece ABD’deki küçük bir grup marjinal ırkçı olarak düşünmemek lazım. Bu hareketin fikirlerine, kendisiyle yer yer paralel söylemleri benimsemiş Trump’ın iktidara gelmesiyle alan açılması olası gözüküyor. Aynı zamanda alt-right’ı, Avrupa ve dünyanın diğer yerlerinde yükselişte olan sağ popülizmin bir parçası olarak görmek de mümkün.

Esas olarak sosyal medya üzerinden örgütlenen, genç ve eğitimli erkeklerin çoğunlukta olduğu bu hareketin savunduğu temel siyasi görüş, beyazların diğer ırklardan, erkeklerin de kadınlardan üstün olduğu. Irkçılığın; siyah, Yahudi ve kadın düşmanlığının bu yeni hareketi; ideolojik kökleri, kendilerine özgü internet forumları, kullandıkları dil, siyasi ve toplumsal söylemlerinin yanı sıra Trump ve Putin’e olan hayranlıkları ile birçok açıdan incelenmeye değer bir oluşum.

Alt-right nedir?

Alt-right benzeri kesin bir ideolojisi olmayan; birçok farklı konuda çeşitli görüşleri içinde barındıran, heterojen toplumsal hareketlerin tanımlanması her zaman zor olmuştur. Benzer bir şekilde alt-right için de birçok tanım yapıldı. Bunlar içindeki en nesnel tanımlardan biri ABD’li haber ajansı Associated Press’in yayınladığı kitapçıkta yer alıyor: “Irkçılık, beyaz milliyetçilik ve popülizmi harmanlayan bir muhafazakârlık dalı; sınırlı hükümet,düşük vergiler ve  katı yasa ve düzen gibi geleneksel muhafazakâr düşüncelerin yanı sıra ABD’deki beyaz ırkın muhafaza edilmesi ve korunmasını vurgulayan bazı beyaz üstünlüğü yanlıları ve beyaz milliyetçiler tarafından, kendilerini ve ideolojilerini tarif etmek için sahiplenilmiş bir isim.”

Alt-right’ın bilinen yüzleri

Alt-right hareketinin öne çıkan isimlerinden biri Steve Bannon. Kendisi Trump’ın seçim kampanyasının başında olmasıyla medyada adından sıklıkla söz ettirmişti. Trump’ın seçilmesinden sonra yeni ABD Başkanı’nın baş stratejisti ve baş danışmanı olarak tayin edilmesi de Bannon’ı ve alt-right hareketini yeniden gündeme taşıdı. Bannon, alt-right’çıların ve harekete yakınlık duyanların en çok okuduğu haber sitesi olan Breitbart News’in kurucularından. Başkanlık seçimlerinden sonra Breitbart News haricinde verdiği ilk röportajda Bannon, ABD’nin Ortadoğu’da izlediği politikaların mimarlarından Dick Cheney ve Yıldız Savaşları serisinin meşhur kötü karakteri Darth Vader’a atıfta bulunarak “karanlık iyidir: Dick Cheney, Darth Vader, Şeytan, işte güç bu” demişti. Böylesine keskin ve kışkırtıcı bir dile sahip olan Bannon, Trump’ın kampanyası boyunca kullandığı kutuplaştırıcı ve ayrıştırıcı dilin arkasındaki kişi olarak değerlendiriliyor.

bannon

Alt-right’ın bir diğer görünür ismi de 2008 yılında “alt-right” terimini icat eden Richard Spencer. Spencer, beyaz milliyetçisi bir düşünce kuruluşu olan National Policy Institute’ün (Ulusal Politika Enstitüsü) şu anki yöneticisi ve AlternativeRight.com sitesinin kurucusu. Alt-right’ın siyasi ve toplumsal görüşlerinin fikir babalarından olan Spencer, alt-right’ı şöyle tanımlıyor: “Alt-right üyeleri, Amerikan muhafazakârlığına, entelektüel, duygusal ve manevi açıdan derin bir şekilde yabancılaşmış kimselerdir.”

Alt-right’ın ideolojik mutfağı

Alt-right hareketinin ideolojik açıdan etkilendiği iki önemli isim var: Bunlardan ilki Hegel ve Schelling gibi Alman düşünürlerden etkilenerek Amerikan muhafazakâr siyaset teorisine önemli katkılar yapmış olan Paul Gottfried. Gottfried, Cumhuriyetçi Parti içerisinde “neo-con” düşüncesi karşısında; gelenekler, sınırlı hükümet ve sivil topluma vurgu yapan bir “paleo-muhafazakâr”. Aynı zamanda Gottfried, 2008 yılında, “alternatif sağ” terimini “anaakım muhafazakârlığı reddeden aşırı sağ bir ideoloji” olarak tanımlayan ilk kişi.

Alt-right ideolojisinin beslendiği bir diğer önemli isim ise Rus siyaset bilimci Alexandr Dugin. Kremlin ve Rus Ordusu ile yakın bağları olduğu bilinen Dugin, Rus İmparatorluğu’nun yeniden inşa edilmesini ve Rusça konuşulan Doğu Ukrayna ve Kırım’ın Rusya’ya bağlanmasını desteklemesiyle ünlü. Dugin’in fikirlerini ve yazılarını sıklıkla paylaşan alt-right’çıların, yerleşik Avrupa nizamına uymayan revizyonist, milliyetçi ve militarist Putin’e hayranlık duyduklarını ve onu bir “alfa erkeği” olarak tanımladıklarını da unutmamak lazım.

dugin

(Alexandr Dugin 8 Kasım’da AKP’nin grup toplantısına katılmıştı)

Temel değer: Beyazların ırksal üstünlüğü

Aslında alt-right hareketinin sınırları kesin olarak çizilmiş bir ideolojisi yok. Ancak harekete yakınlık duyan kişilerin ve öne çıkan figürlerin buluştuğu bazı ortak paydalar var. Bunların başında da beyazların diğer ırklardan üstünlüğü fikri geliyor. Trump’ın zaferini, “beyazların kimlik politikasına yönelik ilk adım” olarak yorumlayan Spencer, ulusal kimliğin temel bileşeninin ırk olduğunu savunuyor. Alt-right’ın klasik muhafazakârlıktan farklı olduğunu ısrarla ifade eden Spencer’ın geliştirdiği bir diğer terim ise “boynuzlu muhafazakâr” anlamına gelen “cuckservative”. Spencer’a göre alt-right’ın, daha çok soyut ilkelere değer veren “cuckservative”ler yani klasik muhafazakârlardan farkı, ulus, ırk, kültürü ve beyazların üstünlüğünü ön plana koyması.

Alt-right’ın düşünsel olarak etkilendiği isimlerden olan Washington Post eski editörü ve American Renaissance dergisinin kurucusu Jared Taylor da beyaz milliyetçiliğinin savunucusu. Taylor, ırkın önemini ve ırklar arası çatışmayı vurguluyor. Taylor, ırka ilişkin düşüncelerini American Renaissance dergisinin “Hakkımızda” kısmında Alt-right’ın savunduklarına paralel bir şekilde şöyle ifade ediyor: “Irk, birey ve topluluk kimliğinin önemli bir unsurudur. Toplumu bölen –dil, din, sınıf, ideoloji- fay hatlarından en öne çıkan ve en bölücüsü ırktır. Irk ve ırksal çatışma, Batı dünyasının 21. yüzyılda karşılaştığı en ciddi engellerin merkezinde yer alır. Irkın önemini göz ardı etme ya da ırk gerçekliğini reddetme girişimleri de bu problemleri sadece daha kötü hale getirecektir.”

Breitbart News’ın başyazarı Milo Yiannopoulos da alt-right’ı tanımlarken bu yeni siyasi ve toplumsal oluşum ile klasik muhafazakârlık arasındaki bir ayrımın altını çiziyor: “Alt-right, eski tip muhafazakârlıktan farklı olarak zeki ve IQ’su yüksek bir hareket. Bu yüzden solcular bizden nefret ediyor.”

milo

Alt-right ve Spencer için, temel siyasi sorunsalların başında göç geliyor. Beyazlar dışındaki toplulukların Amerika’ya göçüyle beyaz kimliğinin tehdit altında olduğunu savunan Spencer, “üçüncü dünyadan gelen göçmenlerin yüksek doğurganlık oranları ile beyaz kadınların düşük doğurganlık oranları arasındaki farkın, beyazların ayrı bir ırk olarak varoluşunu tehdit ettiğini” dile getirmişti.

“Alfa erkekleri” hareketi

Alt-right hareketine yakın kimseleri bir araya getiren bir diğer ortak payda ise kadın düşmanlığı ve eril iktidarın aleni sergilenmesinden aldıkları haz. Forumlarında ve sosyal medyada kendilerine özgü ataerkil bir dil kullanan alt-right’çılar, Trump ya da Putin gibi hayran oldukları, onlara göre “güçlü ve sert bir söyleme sahip” erkek liderleri “Alfa erkeği”; solcuları, Yahudileri, siyahları, demokratları ya da klasik muhafazakârları ise “Beta erkeği” olarak tanımlıyorlar. Yine Richard Spencer’a göre, “alfa erkeklerinin genlerine duyulan evrimsel hayranlıktan ötürü kadınlar, alt-right erkeklerini çekici buluyor.”

2014 yılında Birleşmiş Milletler Kadın Birimi tarafından organize edilen, kadınların toplumsal hayatta desteklenmesine yönelik “He for She” (Kadın için Erkek) kampanyasına karşı çıkan Breitbart News Başyazarı Yiannopoulos, 25 Eylül 2014 tarihli yazısında, kadın düşmanlığını seviyesiz bir ataerkil dille harmanlayarak, söz konusu kampanyayı destekleyen erkekleri “cinsel olarak başarısız, penissiz herifler” olarak nitelendirmişti.

Öte yandan, alt-right hareketi “political establishment” (yerleşik siyasi düzen) ve “political correctness” (siyaseten doğruluk) kavramlarına da karşı. Birçok mecrada, alt-right üyeleri, yerleşik düzenin ve siyaseten doğruluğun beyazların imtiyazlarını ve çıkarlarını yok etmeye hizmet ettiğini ve beyazların haklarını savunacak yeni siyasi yaklaşımın yerleşik düzen ve dilden arındırılması gerektiğini savunuyor. Breitbart News’ta Ocak ayında kaleme aldığı, siyaseten doğruluğun beyazların aleyhine çalıştığını öne sürdüğü köşe yazısında, ABD Temsilciler Meclisi eski üyesi Tom Tancredo da, “siyaseten doğruluk, Müslüman tecavüz kültürünü koruyor” ifadelerini kullanmıştı.

trump2

Bir internet hareketi

Breitbart News ve Drudge Report gibi medya kuruluşlarının yanı sıra; bu harekete mensup kişilerin birbirleriyle iletişim kurduğu ve fikirlerini paylaştığı asıl mecralar; 4chan ve 8chan gibi forumlar ve American Renaissance, The Right Stuff, AlternativeRight.com gibi internet siteleri.

Bu internet mecralarının en dikkat çekeni, hiç kuşkusuz, her ay yaklaşık 22 milyon kullanıcının ziyaret ettiği 4chan isimli forum. 2003 yılında, 15 yaşındaki New Yorklu bir manga (Japon çizgi roman sanatı) hayranı olan Christopher Poole tarafından kurulan 4chan, retro tasarımına rağmen genç, üniversite eğitimi almış; bilgisayar oyunlarına, Japon kültürüne ve teknolojiye ilgi duyan erkekler arasında oldukça revaçta olan bir forum. 4chan’in adından söz ettirdiği internet eylemlerinin başında, Ağustos 2008’de Alaska eski Valisi Sarah Palin’in e-posta hesabının hacklenmesi; Mayıs 2012’de polis tarafından öldürülen 17 yaşındaki siyah genç Trayvon Martin’in e-posta hesabının hacklenmesi ve Nazi sembolü Swastika’nın Temmuz 2008’de Google’ın en çok arananları listesine yükseltilmesi geliyor.

Alt-right’a yakın bir medya kuruluşu olan ve internet yayıncılığı yapan Breitbart News da son dönemlerde, özellikle de Trump’ın seçim kampanyası süresince adından oldukça söz ettiren bir basın organı. Joel Pollak ve Alexander Marlow gibi alt-right’a yakın isimlerin editörlüğünü yaptığı Breitbart News, ABD’de beyazların çıkarlarını savunmanın yanı sıra Ortadoğu’da “İslam’la mücadelenin kalelerinden” olduğu için İsrail’i destekiyor, bu bağlamda İran’a sert bir şekilde karşı çıkıyor. Kampanyası süresince Trump’ı güçlü bir şekilde destekleyen Breitbart News; Rusya, Esad ve Papa Francis konularında ise Trump ile çelişen şeyler söyledi.  

Alt-right Trump’ın yanında

Alt-Right hareketinin görünürlüğünün artmasının Donald Trump’ın yükselişine paralel gerçekleşmiş olması bir tesadüf değil. Kendisini alt-right’ın sözcüsü olarak tanımlayan Richard Spencer gibi birçok kişi seçim sürecinde Trump’ı desteklediğini ilan etti ve seçim sonucunu coşkuyla karşıladı. Ayrıca, daha önce de belirttiğimiz gibi Trump’ın kampanyasını yürüten ekipte alt-right hareketine yakınlığıyla bilinen, en azından onların fikirlerinin bir kısmını benimseyen, Steven Bannon ve Kellyanne Conway gibi kişiler bulunuyor.

Trump’ın fikirlerinin alt-right’la birebir örtüştüğünü söylemek mümkün değil. Hareketin önde gelen figürlerinden göçmen karşıtı internet sitesi Vdare.com’un kurucusu Peter Brimelow, Trump’ın alt-right olarak görülemeyeceğini söylüyor. Ama Brimelow’a göre Trump’ın kampanyası boyunca alt-right’ın en çok önemsediği iki konuyu, yani göçmenlerin ülkeye girişinin engellenmesini ve siyaseten doğruluğa karşı savaş açmayı savunması, Trump’ı hareketin üyelerinin gözünde ayrı bir yere taşıdı.

ABD’yi “beyazlar için, beyazların refahı için dizayn edilmiş beyaz bir ülke” olarak tanımlayan Richard Spencer ise Trump’la alt-right’ın ilişkisini şöyle tanımlıyor: “Trump alt-right olarak görülemez; ama aramızda psişik bir bağ olduğunu düşünüyorum. Donald Trump’la aramızda diğer Cumhuriyetçilerle olmayan daha derin bir bağın mevcut olduğunu da söyleyebilirsiniz.”

nazi

19 Kasım’da Washington’da düzenlenen bir alt-right konferansında konuşan Spencer, Donald Trump’ın kazanmasıyla beraber ilk defa kendilerinin de “yarışta bir atları olduğunu” hissettiklerini ve bu zaferle birlikte hareketin ülke siyaseti ve kültürünü etkilemek için gerçek bir şansı olduğunu belirtti. Konferanstaki konuşması sırasında alt-right’ın Trump ve daha geniş olarak sağcılar için öncü bir entelektüel güç olacağını belirten Spencer’ı, konuşmasının sonunda salondaki dinleyicilerin bir kısmı Nazi selamıyla, sağ ellerini havaya kaldırarak, selamladı.

Trump’ın alt-right’a bakışı

Peki Trump’ın alt-right’ın kendisini bu denli sahiplenmesine cevabı ne? Birçok kişi Trump’ın kampanyası sırasında, hareketle arasına yeterince mesafe koymadığını ve hareketin ırkçı fikirlerini açıkça kınamadığını belirtti. Ancak, başkanlık seçimini kazanmasının ardından Trump, beyazların üstünlüğünü açıkça savunan hareketle adının birlikte anılmasından rahatsız gibi gözüküyor. Washington’da gerçekleşen konferansın ardından Trump’ın basın danışmanlarından biri “Donald Trump, ırkçılığın her türlüsünü kınamaya devam ediyor ve Trump, bütün ABD’lilerin başkanı olacağı için seçildi” diye bir tweet attı. New York Times editörleriyle 22 Kasım’da yaptığı toplantı esnasında da Trump, alt-right’la ilgili kendisine yöneltilen bir soruya, alt-right’ı “güçlendirmek” istemediğini, buna yönelik olarak hiçbir şey yapmadığını ve hareketle arasına mesafe koymak istediğini söyledi.

bannon-trump

Trump’ın danışmanı Steven Bannon, kendisine yöneltilen alt-right’a yakın durmasıyla ilgili eleştirilere ise harekete yeni bir tanımlama getirerek cevap veriyor. Bannon’a göre alt-right’ın parçası olan gençler; küreselleşme karşıtı, oldukça milliyetçi ve ileri düzeyde düzen karşıtı. Bannon ayrıca hareketin Yahudi düşmanı ve ırkçı söylemine karşı “sıfır toleransı” olduğunu belirtiyor. Bannon’a göre Breitbart, özgürlükçüler, Siyonistler, muhafazakâr eşcinseller, eşcinsel evliliğe bazı kısıtlamalar getirilmesini savunanlar, küreselleşme karşıtları ile popülizm ve düzen karşıtlığı için yaratılmış bir platform.

Medya alt-right reklamı yapmak istemiyor

Alt-right’ın adından sıklıkla söz ettirmeye başlamasının ardından birçok medya kuruluşu alt-right’ı kendi adıyla anmanın, hareketin ırkçı, kadın düşmanı ve saldırgan fikirleri ve dilini yumuşattığını öne sürerek, bu ismi kullanmaktan imtina edeceklerini belirtti. Örneğin, ABD’li haber sitesi Think Progress’in editörleri şöyle bir bildiri yayınladı: “Bundan sonra alıntılar dışında bu ırkçıları ‘alt-right’ olarak tanımlamayacağız ve ırkçıların halkla ilişkiler işlerine yardımcı olmayacağız.”

İngiliz Guardian gazetesi ise yayınladığı kılavuzda alt-right’la ilgili haberlerin başında grubun adını bir kez kullanacağını ama ardından grubu bir araya getiren siyasi görüşleri kısaca açıklayacağını, haberin geri kalanında ise gruptan “aşırı sağ” olarak bahsedeceğini belirtiyor.

Associated Press ajansı da kendi kılavuzunda grubun adı kullanılacaksa, bu fikirlere meşruiyet kazandırmamak için “kendilerini alt-right olarak tanımlayan” benzeri ifadeler kullanılmasını öneriyor. AP’nin gazetecilere bir diğer önerisi ise grubun adının geçtiği haberlerde, grubun fikirlerini olduğundan daha kabul edilebilir gibi sunmamak için “ırkçılık, beyaz milliyetçiliği ve bildiğimiz popülizmin karışımı bir ideolojiye sahip” benzeri tanımlamalar yapılması.

diversity-white-genocide-e1453557602653

Alt-right sözlüğü

Alt-right üyelerinin internet forumlarında kullandıkları bazı terimleri sizler için derledik.

Skypes: Yahudiler

Googles: Siyahlar

Alfa Erkeği (Alpha Male): Trump benzeri baskın ve patriyarkal tavır ve söylemlere sahip erkekler için kullanılan bir iltifat

Gamergate: Kadın düşmanı video oyunları fanlarının kurduğu bir hareket

İnsanların Biyolojik Çeşitliliği (Human Biodiversity): Beyaz ırkın diğerlerinden daha üstün olduğunu kanıtlamak için insanlar arasındaki genetik farklılıkların vurgulanması

New Balance: Beyazların resmi ayakkabısı

Kurbağa Pepe (Pepe the Frog): Trump’ın destekçileri için kullanılan çizgi film karakteri

Beyazların Soykırımı (White Genocide): Göç ve çokkültürlülüğün beyazları güçsüzleştirdiğini belirtmek için kullanılan terim

 

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.