Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Sağ popülizm Avusturya’da kaybetti

Avusturya’da bugün yapılan cumhurbaşkanlığı seçimlerinde, aşırı sağcı FPÖ’nün (Avusturya Özgürlük Partisi) adayı Norbert Hofer yenildi ve Yeşiller Partisi üyesi, bağımsız aday Alexander Van der Bellen Avusturya Cumhurbaşkanı oldu. İlk gelen sonuçlara göre Van der Bellen oyların yüzde 53.5’ini alırken, Hofer yüzde 46.4’ünü aldı.

Daha liberal ve kozmopolit bir Avusturya istediğini söyleyen Van der Bellen’in karşısında; aşırı sağcı, göçmen düşmanı ve Avrupa Birliği’ni eleştiren söylemiyle dikkatleri üzerine çeken Hofer’in seçimi kaybetmesi, Avrupa ve tüm dünyada sağ popülizmin yükselişinden endişe duyanların bir nebze rahatlamasına neden oldu. Şayet Hofer seçimi kazansaydı, İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana ilk kez bir Avrupa ülkesinin başına aşırı sağcı bir devlet başkanı gelmiş olacaktı.

Avusturya’daki seçim ne anlama geliyordu?

Avusturya’da bu Pazar yapılan cumhurbaşkanlığı seçimi aslında, 22 Mayıs’ta yapılan ve Van der Bellen’in yüzde 50.3 oy alarak kazandığı ikinci tur seçimin tekrarı. Seçimin tekrarlanması kararı, 8 Haziran’da FPÖ Genel Başkanı Heinz-Christian Strache’nin, yapılan seçimlerin yasalara uygun olmadığına dair 152 sayfalık başvurusunu Anayasa Mahkemesi’ne sunması sonucunda alınmıştı.

30 binden fazla oyun doğru sayılmadığı, 50 binden fazla oyun yetkisiz kişilerce sayıldığı ve yaklaşık 500 bin oyun geçersiz olduğu yönünde yapılan itiraz, Anayasa Mahkemesi tarafından kabul edilmiş ve ikinci tur oylaması iptal edilmişti.

Seçimin tekrarlanmasına karar verilmesinin ardından, ABD Başkanlık Seçimlerini Trump’ın kazanması ve Brexit’in; Yeşiller Partisi eski başkanı Van der Bellen karşısında milliyetçi, muhafazakâr ve göç karşıtı Norbert Hofer’in öne geçmesine neden olabileceği öne sürülüyordu. Ancak, beklenen olmadı ve “o bildiğimiz özgürlük, eşitlik ve dayanışma kavramlarının savunucusu” olduğunu söyleyen Van der Bellen, rakibiyle arasındaki oy farkını daha da artırarak Cumhurbaşkanı oldu. Mayıs’ta yapılan seçimde Van der Bellen yüzde 50.3, Hofer ise yüzde 49.7 oy almıştı.

Cumhurbaşkanı’nın yetkilerinin sınırlı ve daha çok sembolik bir rolü olmasından dolayı bu seçimin aslında iddia edildiği kadar mühim olmadığı öne sürülüyor. Avusturya’da Şansölye’nin kurduğu hükümetin daha fazla yetkisinin olduğu doğru, ancak Cumhurbaşkanı da bakanları atamak, atanmış bakanları düşürmek ve genel seçim ilan etmek gibi önemli yetkilere sahip. Seçim kampanyası boyunca hem Hofer hem de Van der Bellen, teamülün aksine Cumhurbaşkanlığı yetkilerini daha geniş kullanacaklarını defalarca belirttiler.

Avusturya’da yaklaşık yetmiş senedir merkez sağ Avusturya Halk Partisi ve merkez sol Avusturya Sosyal Demokrat Partisi’nin adayları Cumhurbaşkanı seçiliyordu. Şu anda da koalisyonda olan bu iki merkez partinin adayları, Cumhurbaşkanlığı seçiminin ilk turunda dördüncü ve beşinci gelerek elenmişti. Avusturya’da 2018’de gerçekleşmesi beklenen genel seçimde bu iki partinin ciddi şekilde oy kaybetmesi bekleniyor. Eğer Hofer’in partisi genel seçimleri kazanırsa, Van der Bellen, elindeki tüm yetkileri FPÖ’nün Genel Başkanı Heinz-Christian Strache’nin Şansölye olmaması için kullanacağını ifade etti.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.