Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Hakikat-sonrası: İktidara neden yalancılar geliyor?

Hakikat-sonrası: İktidara neden yalancılar geliyor?

Laurence Hansen-Love* – Libération – Çeviri: Haldun Bayrı

Siyasal söylemde hakikat hiçbir zaman umut ya da öfke uyandırmamıştır. Popülistler bunu iyi anladılar: Popülerlikleri için kısır bir hakikat yerine hikâyeler satmayı tercih ediyorlar. Gün gibi ortada olan bilimsel gözlemler hakkında bile kuşku tohumları ekmeye hazır görünüyorlar.

trump1
Donald Trump 6 Aralık 2016’da New York’taki Trump Tower’da. Fotoğraf: Eduardo Munoz Alvarez. AFP

Popülistler yalancıdırlar; bu yalancıların şahı ise Donald Trump’tır. Yalan söylemek; bilinen, tartışılmaz, hatta aşılmaz bir hakikati gizlemek değildir illâki. Filozof Michaël Fœssel, “Hakikatten sonrası” (Not1) başlıklı bir makalesinde, demokrasinin hakikatten yana tavır koyan bir sistem olmadığını vurguluyor; böyle yapsa, bir yutturmaca değilse de aldatıcı bir kestirme yol olurdu bu. Nitekim siyasal aktörler de karşı çıkılmaz veya yanlış veriler aktarmakla yetinmezler. Aynı zamanda daima umut taşıyan söylemleri de olur: “Bir hikâye anlatır[lar]”. Filozof Merleau-Ponty bunu iyi anlamıştır: “Yarının hakikatleri, siyaset tarzında, söylemeden söyleyen, her birimizin içindeki öfke ve umut dayanaklarını etkileyen ve asla doğrunun nesri olmayacak o dille söylenmedikçe, kısırdırlar” (Signes, [“Göstergeler”] 1960) diye gözlemliyordu. Dolayısıyla burada yalan söylemenin; sadece yanlış bilgi vermek olmadığını –ki her zaman tespit edilemez bu–; yanlış bilgiyi, bunun yanlış olduğunu bile bile, aldatma niyetiyle, bir avantaj ya da bir kazanç sağlama, öncelikle iktidara erişme ya da orada tutunma maksadıyla yaymak olduğunu iyi belirlemek gerekir.

Milliyetçi-popülist hareketlerin revaçta oldukları bağlamda, yalan söylemek, bir Z ânında bilim çevresinin mutabık olduğu –iklim değişiminin gerçekliği gibi; mazotun zararlı olması gibi; iç salgı bezlerini bozucuların ve böcek öldürücülerin tehlikeli olması, ya da kaya gazı çıkarılmasının sebep olduğu yıkımlar gibi– hususlar üzerine kuşkuyu damla damla yaymaktır. Buna paralel olarak, siyasal bir düzlemde, ipe sapa gelmez olduğu mükemmelen bilinen “bir hikâye anlatmak”tır. Üstelik, özellikle mali ve dijital küreselleşmenin bilhassa sosyal ağlar “sayesinde” ulaştığı halihazırdaki durumunda, uygulanmakta olan dezenformasyon hâdiselerinin boyutundan ne kadar endişelenilse azdır.

Birbiriyle iç içe geçen üç yalan tipinin dökümünü yapabiliriz. Tutarlılıkları, onları düzenleyen tasarıdan ileri gelmektedir: Yurttaşların zımnî taleplerini (sağlık, ortak mallara erişim), ama aynı zamanda gelecek kuşakların çıkarlarını hiçe sayarak, kinik demagogların iktidarı almasını desteklemektir bu tasarı. Ağır sonuçları olan ilk sahtekârlık: “Bilime güvenilmez, elitler halka ders veremez”. İkinci yalan, demagojinin klasik siciline bağlıdır: “Çektiğimiz zorlukların sebebi içeride değil dışarıda” (küreselleşme, kast, işçi göçü, vb.). Üçüncü dayanak: “Gökten gönderilmiş insan (Putin’in ardından Trump) iktidara bir getirilse, zorluklar halledilir, çünkü halk kendi çıkarlarına sahip çıkarak kendini yönetecek; bunun sonucunda da fedakârlık yapmak zorunda kalıp acı çekmeyecek”. Trump’ın yalanları bu bakımdan örnekliktir (Not2), ama tüm enlemlerde işbaşında olan “kuşku tüccarları”nın tüm yalanlarıyla yakınlığı kurulmalıdır. Donald Trump’a göre, iklim değişikliğinin bir yalan haber olduğunu herkes bilmektedir, vs.. Bu kaba şakanın alttan alta yaydığı ise, bilinçaltına gönderilen gizli bir mesajdır (message subliminal): “Geçmişte olduğu gibi yaşamaya ve tüketmeye devam edin, çaba göstermeye hiç gerek yok, sandığa oyunuzu atmanız kâfi, herşey yolunda gidecek.”

Daha dışsal bir konu gibi kalan iç salgı bezlerini bozucular ile böcek öldürücüler ve bunların yayılmasını sınırlamanın reddi sorunu da, hayalî bilimsel çekişmeler fikrini öne çıkararak bilimsel verileri fütursuzca inkâr iradesi üzerine uzun boylu bilgi veriyor. Son olarak 100’e yakın bilim insanı, uluslararası camiaya çağrıda bulunarak, “sanayicilerin iklim değişikliği hakkında sürdürdükleri şüphe imalatına” karşı harekete geçilmesini istediler. («Halte à la manipulation de la science» [“Bilimin manipülasyonunu durdurun”], Le Monde, 29 Kasım 2016). Dolayısıyla, göründüğü kadarıyla, her tipten manipülatörler ile establishment-karşıtı hacker’lar, ilaç firması lobicileri ya da et-yanlısı propagandacılar, sorumsuz sanayiciler, vs. arasında fiilî bir gizli anlaşma var gibi.

Paralı asker yalanlarının imalatında muayyen bir tutarlılık bulunabiliyor.

Yeni olan ise, bu bozguncu propagandaların popülist tipte bir ideoloji yararına gizli anlaşmaları (Not3). Böyle bir gizli anlaşma, şayet teyit edilirse, benzeri görülmemiş bir hâdise olur. Vaktiyle, diktatörlük tipindeki farklı rejimler, sızdırmaz ideolojik yapılara kapanan, tabiat itibariyle bitmiş sistemlerdi. İnternet ve sosyal ağlar, kartları yeniden kardı. Bundan sonra kesin olan bir şey var: “Yalan sanayileri” öncelikle bilimi yutma çabalarında anlaşmış gibiler.

Bu 2.0 versiyon yalancılar kuşağı, eğer onları etkisizleştiremeyi beceremezsek, yarın da, hem kamu sağlığı üzerinde yıkıcı sonuçlara yol açmayı, hem de yeryüzü kaynaklarını hızlandırılmış ve yöntemli biçimde bozmayı sürdürecek (omurgalıların % 50’si şimdiden yok oldu). Bıkmadan usanmadan bu tip yalanları açığa vurmak, ya da en azından onları yaymamak… Buna önem vermemiz gerek. Özgürlüklerin en başında, diyordu Georges Orwell, “iki kere iki dört eder” diyebilme özgürlüğü gelir.

FransizKultur

*Laurence Hansen-Love, Felsefe doçenti, Paris Siyasal Bilimler’de öğretim üyeliği yapmıştır.

Son yayımlanan çalışması : Oublier le bien, nommer le mal. Une expérience morale paradoxale (“İyiliği Unutmak, Kötülüğün Adını Koymak. Paradoksal bir Ahlâk Tecrübesi”), Belin, 2016.

Bu konuda ayrıca bkz: http://t24.com.tr/yazarlar/murat-belge/post-gerceklik-donemi,16115

NOT1 “Après la vérité”, Libération, 2 Aralık 2016.

NOT2 «Trump, menteur en chef» : http://plus.lapresse.ca

NOT3 Bkz. : «World-Europe-Fake-News», New York Times, 12 Haziran ve 25 Kasım.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.