1950’li yıllarda kurulduğunda sadece 6 ülkenin üye olduğu ve 3’ünün çoğunlukla Fransızca konuştuğu bir Avrupa Birliği’nde üye sayısı bugünlerde 28’e ulaştı. Genişlemeyle beraber resmi dil sayısı da artarak 24’e ulaştı. Çeviri ve tercüme için AB yıllık 1 milyar avrodan fazla para harcıyor.
Uygulamayı savunanlar, çeşitliliği arttırdığı ve dil öğrenimini teşvik ettiği gerekçesiyle destekliyor.
Birlik, 25. dil olarak Türkçe’yi de, Türkiye üye olmadığı halde kabul edebilir. Sebebi ise AB alanında olan Kuzey Kıbrıs’ta Türkçe konuşuluyor olması.
Tahmin edileceği gibi bazı diller diğerlerinden daha resmi. Zaman ve paradan tasarruf etmek adına AB komisyon üyeleri yazışmalarında Fransızca, Almanca ve İngilizce olmak üzere üç dil kullanıyor. Konuşmalarında da genellikle İngilizce’yi tercih ediyorlar. Eskiye nazaran Fransızca yaygınlığını kaybetmiş durumda.
İngilizler, AB’den çıkmayı oylarken Fransız politikacılar da “madem birlikte olmayacaklar o zaman İngilizce’yi de resmi diller arasından kaldıralım” önerisinde bulunmuştu. Ancak böyle bir uygulamanın imkansız olacağı söyleniyor. Zira İrlanda ve Malta, İngilizcenin yoğun kullanıldığı ülkeler. Ayrıca Orta ve Doğu Avrupa’da da hayli popüler bir dil.