Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Reina katliamından hareketle terörle mücadele & teröristle mücadele

[soundcloud url=”https://api.soundcloud.com/tracks/303128513″ params=”color=ff5500&auto_play=false&hide_related=false&show_comments=true&show_user=true&show_reposts=false” width=”100%” height=”166″ iframe=”true” /]

 

Yayına hazırlayan: Şükran Şençekiçer

 

İyi günler. Dün gece geç saatlerde bir arkadaşım internet üzerinden IŞİD’in Türkiye’ye yönelik son tehdidinin bulunduğu video bağlantısını yolladı bir notla, “Silinmeden izle” diye. Maalesef izledim. Maalesef diyorum çünkü çok korkunç bir videoydu. Görüntüleri anlatmak istemiyorum, ancak orada şunu çok net bir şekilde söyleyebilirim: Türkiye’ye yönelik olarak, “neşid” adı verilen marş gibi –türküyle marş arası– bir müzik eşliğinde Türkiye’ye yönelik tehditlerini dile getiriyorlar. Tabii burada ilginç olan, İstanbul’un değişik yerlerinde elinde çanta gibi bir şeyle, suratı gözükmeyen birisi kaydedilmiş. Buradan İstanbul’a kolaylıkla saldırabilecekleri imajı vermek istiyorlar. Çok açık, net tehditler. Kan tehditleri, ölüm tehditleri, cesetler şu bu. Çok korkunç, vahşet ve dehşet üzerine inşa edilmiş bir meydan okuma idi. İlginç bir şekilde beş dakika sonra falan oradaki yazılan bir şeyi, aklımda kalmamış olan bir şeyi tekrar okumak için, bakmak için döndüğümde, gerçekten arkadaşımın uyardığı gibi görüntülerin Youtube ilkelerine uygun olmadığı için söz konusu videonun kaldırıldığı açıklanmış. Yani beş dakika farkla videoyu izleme imkanına –ve şanssızlığına diyelim– uğradım. Çünkü gazeteci olarak bu tür şeyleri takip etmek zorundayız. Ama bir insan olarak bu tür şeyleri izlemek gerçekten çok acı verici, ürpertici, öyle söyleyeyim.

Cinnet hali

Kısa bir süre sonra ise yılbaşındaki Reina katliamını yaptığı iddia edilen Özbek asıllı Abdülkadir Masharipov’un İstanbul’da Esenyurt’ta bir dairede polis operasyonu sonrası yakalandığı haberiyle karşılaştım. Ve birden bu haber hızla yayıldı. Türkiye’de sosyal medyadan takip ettiğim kadarıyla çok büyük bir ilgi gördü doğal olarak. Oradaki tepkilere baktığımızda, özellikle yakalanan kişinin ilk servis edilen fotoğrafındaki ifadesine baktığımızda, kamuoyunun belli bir kesiminin yakalanan kişi üzerinden birtakım duruşlar sergilediğini gördük ki bu açıkçası ayrı bir şekilde tüyler ürpertici. Yani yakalanan zanlı herhalde odur. Ama sonuç olarak hukukta, mahkemeler tarafından suçlu bulunana kadar herkesin suçsuz olma ihtimalini öncelikli olarak gözetmek gerekiyor. Ama insanların –herkesin olmasa bile çok sayıda insanın– tam bir cinnet hali içerisinde yakalanma olayının coşkusunu ve bir yandan da bu kişiye yönelik nefretini gördük ki. birtakım adı sanı belli olan kişilerin attığı tweetleri vs., burada söylemeye bile utanıyorum. Onlar adına utanıyorum. Ama onlarda utanma olduğunu sanmıyorum.

Çok acı bir şeyi gösterdi bu bize. Bunları çok fazla tartışıp spekülasyon yapmak istemiyorum, ama şunu söylemek istiyorum: Burada yapılan nedir? Burada yapılan –bu yayının başlığında da, başlığı o yüzden seçtim– terörle yüzleşemeyen, terörle mücadele konusunda eli kolu bağlı olan bir ülkenin vatandaşlarının –eli kolu bağlı olmak derken birileri zorla bağlıyor değil, bir kısmı gönüllü olarak bağlı– terörle mücadele edemeyip teröristle mücadele etme kestirmesine sapması gibi bir olayla karşı karşıyayız. Şimdi bu kişi yakalandı –ki IŞİD tarihinde çok az rastlanan bir olay–; böyle bir olayda genellikle –ki daha önce Reina katliamıyla ilgili yaptığım yayınlarda bunu söyledim– intihar eylemi gibi olur. Burada böyle değil. Eski tip bildiğimiz saldırılardan. Saldırgan çok rahat bir şekilde, çok profesyonel bir şekilde gidiyor, 39 kişinin hayatını sonlandırıyor. Ve hiçbir şey olmamış gibi çekip gidiyor.

Böyle bir olayı yapan bir kişinin daha sonra ölmesi ya da ülkeyi terk etmesi, ya da bir çatışmada ölmesi, başka bir yerde intihar eylemcisi olarak karşımıza çıkması ilk akla gelen şeyken, kıskıvrak tabiriyle –öyle diyebiliriz, bayağı çalışma yapılmış belli ki– yakalanmış olması tabii ki önemli, takdire şayan bir gelişme. Ve bu anlamda daha önceki saldırılarda dile getirilen istihbarat zaafının burada olamayacağı, burada titiz bir istihbarat çalışması yapılıp kişinin bulunmuş olduğunu söylememiz lazım. Bu anlamda olumlu. Ancak bu kişinin yakalanmış olması Türkiye’nin IŞİD’le mücadelesinde ne anlama geliyor sorusunu çok ciddi bir şekilde masaya koymamız lazım.

IŞİD sorunu çözülmüş değil

Sanki öyle bir hava yaratıldı ki bu kişi yakalandıktan sonra Türkiye’nin IŞİD’le meselesi büyük ölçüde halloluyor. Böyle bir şey yok. Demin bahsettiğim IŞİD yayınını, son tehdidini de göz önüne alırsak, IŞİD Türkiye’yi öteden beri gözüne kestirmiş durumda ve şu ana kadar yaptığı saldırılar, en son Reina’da da olduğu gibi Türkiye’nin dört bir tarafında birbirinden farklı hedeflere, birbirinden değişik yöntemlerle saldırabileceğini, katliamlara imza atabileceğini kanıtlamış bir yapıyla karşı karşıyayız. Ve bu yapı özellikle Suriye’de, özellikle de El Bab’da Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile aleni bir savaşa girmiş durumda. Dolayısıyla Suriye’deki savaşı Türkiye’ye taşımak istediği de çok net bir şekilde ortada ve bu video da bunun bir kanıtı. Meydan okuyorlar, tehdit ediyorlar vs.. Şimdi Masharipov’un yakalanmış olması önemli, ama Masharipov’un katliamı yapamaması çok daha önemli olacaktı. Ya da hani bu geçmişte kalmış bir şeydir, Türkiye’nin şu anda önünde IŞİD’in bundan sonraki muhtemel saldırılarının, hedeflerinin ne olabileceği, bunlara karşı nasıl tedbirler alınması gerektiği, ama daha önemlisi –ısrarla söylemek lazım–, bu tür saldırıların ardından IŞİD vb. yapılara karşı nasıl cevap vermesi gerektiği sorularını sorması gerekiyor.

Türkiye bu soruları sormak istemiyor. Reina’nın ardından uzun bir süre komplo teorileriyle ya da unutmayla, unutturulmayla geçildi. Bu olayın, bu katliamın büyüklüğüyle yüzleşmekten çekinildiği için; bu yüzleşme çok ciddi eleştirileri, sorgulamaları beraberinde getireceği için. Bunun üzerine daha önceki katliamlarda olduğu gibi üzerine bir şekilde yatılmak istendi. Ama zanlı yakalanınca da Türkiye birdenbire Reina’yı yeniden hatırladı. Ama dikkat ederseniz Reina’da 39 kişi vs., bütün bunlar bir yana, bunlar pek konuşulmuyor. IŞİD de pek konuşulmuyor. Bu kişinin yakalanması ve cezalandırılması üzerine bir kamuoyu hassasiyeti var. Ve cezalandırma konusunda da birbirinden itici, rahatsız edici öneriler kendini gösterebiliyor. Ve bunlar hızla popüler olabiliyor.

Fay hatları

Bir kere Türkiye’nin bu konuda atması gereken çok ciddi adımlar var. Türkiye’nin bu konuda, terörle mücadele, IŞİD gibi bir yapıyla mücadelede tek tek kişilerle değil olayın bütünüyle uğraşmak zorunda olduğunu kabul etmesi gerekiyor. Ve daha önce de ısrarla söylediğim gibi, IŞİD vb. yapılar Türkiye’deki fay hatları üzerinden yürümeye çalışıyor. Bu fay hatları nedir? Birisi mezhep üzerinden fay hattıdır, birisi etnisite üzerinden fay hattıdır, bir diğeri yaşam tarzları üzerinden fay hattıdır. IŞİD bunları değişik saldırılarda, değişik fay hatları –Kürt-Türk ya da seküler-dindar gibi şeylerin üzerinden– yürümeye çalışıyor. Burada IŞİD’e karşı verilecek olan cevap tabii ki sorumluların yakalanması ve hak ettikleri cezanın kendilerine verilmesidir, ama toplumun, bireylerin, vatandaşların tek başına yapacağı, kendilerini hem polis, hem savcı hem de cellat, hatta kimi durumda da işkenceci olarak görüp gönüllü olarak ortaya atılıp yakalanan kişilerin üzerinden bir intikam peşinde koşmak değil.

“Bu yapıların karşısında nasıl toplum olarak durulabilir? Bu saldırıların toplumda daha derin travmalara, daha derin yarıklara yol açmasının önüne nasıl geçilebilir?” gibi soruları sorması, bunlar üzerine kafa yorması ve sorulara verdiği cevaplar içerisinde de birtakım toplumsal hareketlilikler geliştirebilmesi gerekiyor. Yani linççilik reflekslerinden alabildiğine arınmış, hukuk devleti temelinde suçluların cezalandırılmasına yoğunlaşmış, ama toplumun kendi içerisindeki kutuplaşmaları alabildiğine azaltmaya yönelik bir perspektif. Bu perspektifin maalesef çok uzağındayız ve insanlar birileri yakalandığı zaman deşarj oluyorlar. Sorunu çözdüklerini zannediyorlar. Halbuki sorun birilerinin yakalanmasıyla çözülemeyecek kadar karmaşık ve zor bir sorun.

Yolun çok başındayız

Tabii ki birilerinin yakalanması önemlidir. Ama o kişilerin mahkemeler beklenmeden suçlu ilan edilmesi, cezalandırılması, kolektifleştirilip çocuklarına kadar gidilmeye çalışılması gibi yaklaşımlar gerçekten Türkiye’nin terörle mücadele, IŞİD’le mücadele konusunda henüz yolun çok başlarında olduğunu gösteriyor. Çok uzatmak istemiyorum. Masharipov’un yakalanması önemli bir gelişme. Valinin ilk açıklamasıyla beraber bunun IŞİD tarafından yapıldığının teyit edilmesi yine çok önemli bir gelişme. Ama IŞİD realitesi yanı başımızda. IŞİD’in tehditleri elle tutulur şekilde ortada. Bir kişinin yakalanmasının, bir şebekenin çökertilmesinin bu olayın çözülmesi anlamına gelmeyeceği ortada.

Dolayısıyla tek tek teröristlere “anladıkları dilden” cevap vermek iddiasıyla hukuk devletinde olmayan birtakım yöntemler üzerine kafa yormak yerine toplum olarak, bir ülke olarak bu türden terör perspektiflerine karşı birlikte ne yapabileceğimizi düşünmemiz gerekiyor. İyi günler.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.