[soundcloud url=”https://api.soundcloud.com/tracks/323895714″ params=”color=ff5500&auto_play=false&hide_related=false&show_comments=true&show_user=true&show_reposts=false” width=”100%” height=”166″ iframe=”true” /]
Yayına hazırlayan: Şükran Şençekiçer
Merhaba, iyi günler. Bugün halen sürmekte olan Adalet ve Kalkınma Partisi’nin 3. Olağanüstü Kongre’sinde yeni MKYK listesi belli oldu. Burada 18 kişinin değiştiğini görüyoruz. Gidenlerin içerisinde en dikkat çeken üç isim: Şaban Dişli, Yasin Aktay ve Nükhet Hotar. Bu üçü de aynı zamanda Merkez Yürütme Kurulu üyesiydiler. Onun dışında gidenlerin içerisinde dikkat çeken başka isim Galip Ensarioğlu. Galip Ensarioğlu Diyarbakır milletvekili ve Kürt kotasından öne çıkmış bir isimdi. Bakan Veysi Kaynak’ın da çıkmış olduğunu görüyoruz. Onun dışında kamuoyunda çok bilinen isimler olduğu açıkçası söylenemez. Bir Mehmet Müezzinoğlu var, ama o zaten bakan olarak hâlâ etkili bir şekilde duruyor. Yeni girenlerin içerisinde ise en dikkat çekici isim tabii ki Ethem Sancak. Ethem Sancak’ın, biliyorsunuz, medya grubu var, aynı zamanda büyük yatırımları var. Aslen kendisi 68 kuşağında Maocu hareketten gelmiş birisi; ama Tayyip Erdoğan’a çok yakın bir isim olarak biliniyor. İş adamı olarak yükseldi. Özellikle medyada çok etkili oldu. En sadık isimlerden birisi olarak Ethem Sancak’ı biliyoruz. Onun dışında girenlerin büyük bir kısmı ya milletvekili ya da partinin değişik kademelerinde görev yapan, gençlik kollarında ve kadın kollarında görev yapan isimler var. Benim dikkatimi çeken Marmara Üniversitesi Öğrenci Konseyi Yardımcısı Rumeysa Kadak diye bir isim gördüm, genç bir öğrenci. Onun dışında çok öne çıkan isimler yok.
Milli Görüş’ten kopuş tamamlandı
Şimdi, baktığımız zaman burada neyi görüyoruz? Bu aslında bir süreçtir. Bu süreç AKP’nin yepyeni bir parti olması ve özellikle de Refah Partisi ve Fazilet Partisi döneminden o yenilikçi kanatla olan devamlılığın kademe kademe kopmuş olduğunu görüyoruz. Bu iyice burada tamamlandı. Baktığımız zaman AK Parti kurucuları içerisinde bu MKYK’da Tayyip Erdoğan’ın dışında dört kişinin olduğunu görüyoruz: Binali Yıldırım, Burhan Kuzu, Hayati Yazıcı ve Nurettin Canikli. Bunlardan Hayati Yazıcı ve Binali Yıldırım da aslında partili değillerdi. Büyükşehir belediye başkanlığı döneminde Tayyip Erdoğan’la beraber çalışmış isimlerdi. Yani şunu söyleyebiliriz: O dönemde Tayyip Erdoğan’la beraber bu partiyi kuran isimlerin hemen hemen hiçbiri artık yok. Bu kademe kademe olmuştu. Özellikle Binali Yıldırım’ın göreve geldiği bir önceki kongrede büyük ölçüde bir temizlik olmuştu. Daha önce de olmuştu, orada iyice belirginleşmişti.
Baktığımız zaman bu listede kendi başına bir güç olan, deneyimli isimlerin sayısının çok az olduğunu görüyoruz. Büyük ölçüde var olanlar listedeki 50 kişinin içerisinde, siyasete AK Parti’yle beraber başlamış insanların sayısı çok daha net bir şekilde yüksek. Geçmiş dönemden mesela bir Erol Kaya yerini korudu. Ama Erol Kaya da zaten milletvekili değil belediye başkanlığı yapmış bir isimdi. Daha sonra AK Parti’de milletvekili olmuş bir isimdi.
Ağırlıklı olabilecek isimlere baktığımız zaman, kamuoyunun biraz bildiği isimler: Yerini koruyan Bekir Bozdağ, Berat Albayrak, Cevdet Yılmaz ve Efkan Ala var. Açıkçası benim açımdan Efkan Ala’nın yerini korumuş olması bir sürpriz oldu. Çünkü onun İçişleri Bakanlığı’ndan gitmesinin ardından partide de etkisinin kalmayabileceğini düşünüyordum. Ama yerini muhafaza ediyor. Bir bütün olarak baktığımızda burada bir güç olarak kendini gösterecek kimse yok.
Arkası gelecek
Bunun arkası gelecek. Şöyle gelecek, Erdoğan zaten kongrede de söyledi, parti teşkilatlarında çok büyük değişiklikler yapacaklarını söyledi. İlçe ve il teşkilatlarında değişiklikler olacak. Buradan FETÖ tasfiyesi bekleyenler olabilir. Muhakkak olacaktır. Ama çok büyük bir tasfiyenin yapılacağını açıkçası sanmıyorum. Çünkü önümüzde yerel seçimler ve ardından yapılacak olan cumhurbaşkanlığı seçimleri –normal şartlarda– var. O arada AK Parti’nin böyle büyük krizler yaşamak isteyeceğini, Tayyip Erdoğan’ın isteyeceğini sanmıyorum. Erdoğan bugünkü konuşmasında artık durumun değiştiğini –çünkü başkanlık sistemine geçildi– ve artık birinci parti olmanın yetmeyeceğini, %50+1 oy almanın şart olduğunu söyledi. Bu kendisinin getirdiği bir sistemdi. Ve bu parti bunu yapmak durumunda. Ama nasıl yapacak?
Son referandumda baktığımız zaman özellikle büyük şehirlerde çok ciddi sorunlar yaşadı AK Parti. Bunu bu kadroyla aşabilir mi? Bu kadronun içerisine baktığımız zaman bunu gerçekleştirebilecek donanımda, karizmada, yetenekte insanlar çok fazla dikkat çekmiyor. Varsa da bilmiyoruz. Bunları Erdoğan kendisi biliyor demektir. Ama buradan yapacağımız çıkarım: Büyük ölçüde parti artık tamamen Erdoğan’ın kontrolünde. Zaten öyleydi, bunun son noktası konuldu, mutlak kontrolünün. Ve parti Erdoğan tarafından, Beştepe’den yönetilecek. Hatta bazı durumlarda şunu söyleyebiliriz ki Cumhurbaşkanı’nın danışmanları bazı durumlarda parti yöneticilerinden çok daha etkili olabilecekler. Özellikle de 2019’da yapılacağı varsayılan cumhurbaşkanlığı seçiminden Tayyip Erdoğan yine zaferle çıkarsa herhalde bir çok şey de buna uygun olarak değişecek.
Bildiğimiz AK Parti değil
Buradan şunu çok net bir şekilde söyleyebiliriz: Bu artık bildiğimiz AK Parti değil. Bildiğimiz AK Parti olmaktan zaten çoktan çıkmıştı. Ama iyice artık bunun son noktasını Tayyip Erdoğan bugün koymuş gözüküyor. Şöyle söylemek lazım: Değil on yıl –on beş yıl hatta– AK Parti’nin ilk kuruluş yıllarından ya da Refah Partisi, Fazilet Partisi’ndeki yenilikçileri falan atlayın, yakın bir zamana kadar geldiğimizde bu partinin öne çıkan isimlerini hafızanızdan geçirin ve şu anda onların hemen hemen hiçbirisinin olmadığını görün. Mesela bir Hüseyin Çelik, mesela bir Beşir Atalay, Yalçın Akdoğan, öyle onlarca isim sayılabilir. Bunların her biri belli bir ağırlığı olan isimlerdi, belli bir gücü olan isimlerdi, kamuoyu tarafından bilinen isimlerdi. Ama şu anda Tayyip Erdoğan’ın geldiği noktada, belli bir süreden beri adım adım inşa ettiği stratejisinde artık kendisinden başka öne çıkan isim istemiyor.
Bir tek istisnanın Berat Albayrak olduğunu ve olacağını tahmin ediyorum. Özellikle cumhurbaşkanlığı seçimini tekrar kazanması durumunda Berat Albayrak’ın yeni dönemde, 2019 sonrası dönemde çok daha öne çıkacağını ve ikinci kişi olacağını öngörmek mümkün gibi geliyor.
Şimdi baktığımız zaman bu kongrenin “yeni atılım dönemi” başlığı var. Demokrasi, değişim, reform diye üç tane sloganı vardı. Demokrasi yok, bu çok net. Parti içi demokrasi de yok. Türkiye için demokrasi vaadi de yok. Onun yerine Olağanüstü Hal’i sürdürme ısrarı var, sert bir şekilde bunun dile getirilmesi ısrarı var. Reform olarak nedir? Nerede reformdur? Onu açıkçası kestirmek mümkün değil; pek bir reform yok, ama bir değişim olduğu kesin.
Medyascope'un haftalık e-bülteni
Andaç'a abone olun
Editörlerimizin derlediği öngörüler, analizler, Türkiye’yi ve dünyayı şekillendiren haberler, Medyascope’un e-bülteni Andaç‘la her çarşamba mail kutunuzda.
Parti değil şirket
Bu değişim AK Parti’de yaşandı ve bu değişime aslında bugün son noktasını koydu Tayyip Erdoğan. Artık AK Parti bir şirket gibi. Artık bir parti olmakta ziyade şirket gibi. Sahibinin ve aynı zamanda CEO’sunun yani genel müdürünün Erdoğan olduğu, onun dışında herkesi kendisinin göreve getirip görevden aldığı ve herkesin de buna razı olduğu bir parti olmasında son nokta çok net bir şekilde konulmuş oldu. Böyle bir hareket, yani şirketleşmiş bir parti önümüzdeki dönemde zaten yaşamakta olduğu krizleri nasıl aşacak? Açıkçası bu konuda bir şey söylemek çok mümkün değil.
Ama Erdoğan’ın kafasında bir şey var, onu yapıyor. Ve kendisi girdiği seçimlerden şu ya da bu şekilde başarılı çıkıyor ve kendi başarısına emin olmuş durumda. Dolayısıyla da çok fazla bu anlamda eleştiri ve uyarıları dikkate almıyor. Parti içi demokrasinin tam anlamıyla olmadığı bir AK Parti var. Ki bu AK Parti’nin ortaya çıkışında Necmettin Erbakan’ın mutlak liderliği ve parti içi demokrasinin hiçbir şekilde olmaması tetikleyici rol oynamıştı.
Tabii burada şöyle bir mesele var: AK Parti içerisinde bir yenilikçi hareket çıkmıyor. Geçmişte Refah Partisi ve Fazilet Partisi’nde çıktığı gibi yenilikçi bir hareket çıkmıyor. Ama bu çıkmayacağı anlamına gelmiyor. Yalnız şurası kesin: Eskiden burada etkili olmuş isimlerden yeni bir hareket çıkma imkânı artık ortadan kalkmış durumda. Bu MKYK’yla beraber ve örgütlerde yapılacak değişikliklerin ardından Abdullah Gül, Bülent Arınç, Ahmet Davutoğlu gibi isimlerin bu partide herhangi bir hareket örgütleyebilme imkânları kesinlikle kalmış değil.
Şaban Dişli ve Yasin Aktay
Son olarak bir iki not: Şaban Dişli’nin MKYK’dan alınmasının nedeni, kardeşinin darbecilerin önde gelen isimlerinden birisi olması ve tutuklu olması olsa gerek. Normal şartlarda kendisi Tayyip Erdoğan’a çok yakın bir isim. Tayyip Erdoğan onu her zaman yanında tutmuştur. Büyük bir ihtimalle yine yanında tutmaya devam edecektir. Yasin Aktay Dış İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı’ydı. Hızla yükselmişti. Davutoğlu döneminde yükseldi ve Binali Yıldırım döneminde de kaldı. Ama şimdi gitti. Muhtemelen yeni kabinede kendine bakanlık bekliyordu, ama pekâlâ olmayabilir; çünkü şu anda AK Parti grubu içerisinde çok sayıda eski bakan da var, eski yönetici de var. Ve onların büyük bir kısmının önümüzdeki dönemde herhangi bir etkilerinin olabileceği açıkçası çok fazla sanılmıyor. Evet burada noktayı koymak istiyorum. Yarın daha genel bir kongre değerlendirmesi yapma sözünü vererek burada noktayı koyuyorum. İyi günler.