Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Davutoğlu – Bahçeli tartışması: Kerkük ile başladı, karşılıklı FETÖ suçlamaları ile devam ediyor

Eski Başbakan Ahmet Davutoğlu ile MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli arasında başlayan tartışma şiddetini arttırarak devam ediyor. Davutoğlu, 15 Ekim Pazar günü Kerkük için 10 maddelik çözüm önerisinde bulunduğunda, Bahçeli ile böyle bir tartışmaya gireceğini aklına getirmiş midir bilinmez. Ancak bugün artık kimse Davutoğlu’nun Kerkük hakkında ne dediğini hatırlamıyor. Davutoğlu’na ilişkin gündemdeki tek konu Bahçeli ile devam eden söz düellosu. Bahçeli’nin, 17 Ekim Salı günü partisinin grup toplantısında Davutoğlu’nu açık ve sert bir şekilde eleştirmesi ile başlayan demeç savaşı, Davutoğlu’nun sosyal medya üzerinden verdiği cevap ile devam etti. Son olarak MHP Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın’ın da tartışmaya girmesi ve dozu bir hayli arttırması tartışmanın boyutu ve olası sonuçları üzerinde daha çok spekülasyon yapılmasına yol açtı. Kısaca özetlediğimiz Davutoğlu – Bahçeli geriliminde gün be gün neler yaşandığını hatırlayalım.

Davutoğlu’ndan Kerkük için 10 maddelik çözüm önerisi

15 Ekim 2017

Savaş riskinin arttığı Kerkük için 10 maddelik çözüm önerisinde bulunan Ahmet Davutoğlu, bölgede sorumluluk sahibi ve duyarlı devlet adamlarına, kanaat önderlerine ve başta BM olmak üzere bütün uluslararası örgütlere Kerkük’te tansiyonu düşürme çağrısı yaptı.

Davutoğlu yaptığı açıklamada bir yandan çözüm önerilerini sıralarken diğer yandan potansiyel risklere de şu sözlerle değindi: “Kerkük’te çıkacak bir çatışma Arap-Kürt, Kürt-Türkmen, Sünni-Şii çatışmalarını körükleyecek ve bir tsunami etkisiyle yayılmasına yol açacaktır.”

“Bu çerçevede; aşağıdaki hususları ve atılmasını gerekli gördüğüm adımları paylaşmayı tarihi bir görev addediyorum” diyen Davutoğlu’nun 10 maddelik önerisi şöyle:

  1. Irak savaşı sonrasında Türkiye Cumhuriyeti hükümetleri olarak benimsediğimiz “Irak küçük bir Ortadoğu, Kerkük küçük bir Irak’tır” ilkesi mucibince Kerkük’te bütün etnik ve mezhebi tarafların katılımı ile bir sonuç bulunması gerektiği ilkesi benimsenmeli ve tek taraflı eylemlerden ve emrivakilerden kaçınılmalıdır.
  2. Bu çerçevede Kerkük’ün statüsü de dâhil olmak üzere 25 Eylül referandumunun ortaya çıkardığı bütün sonuçlar müzakerelere fırsat tanımak üzere dondurulmalıdır.
  3. Şehir etrafındaki bütün askeri hareketlilikler ve hangi yönden olursa olsun güç kaydırmaları durdurulmalıdır.
  4. Askeri yöntemlerle Kerkük’ün tek taraflı olarak IKBY’ye bağlanması ya da kendine has özellikleri yok sayılarak sıradan bir vilayet olarak merkezi hükümete bağlanması yönündeki talepler askıya alınmalıdır.
  5. Bugünkü siyasi gerçeklikler Kerkük’te kalıcı bir çözüm için bu şehre has özel bir düzenlemenin yapılmasını gerekli kılmaktadır. Bu özel düzenleme Kerkük’ün Irak’ın toprak bütünlüğü içinde ayrı bir statüye kavuşması ile sağlanabilir.
  6. Kerkük’te referandum öngören Irak Anayasası’nın 140. maddesinin uygulanması tek taraflı çözüm dayatması şeklinde değil taraflar arasında uzlaşmaya varılan bir teklifin referanduma sunulması şeklinde uygulanmalıdır.
  7. Bu uzlaşının farklı çıkar alanlarının çatışmasını engellemek için yerelden başlaması ve şehrin ilgili bütün taraflarının temsil edildiği bir müzakere formatında yürütülmesi esas olmalıdır.
  8. Esasen daha önceki müzakereler bağlamında müteveffa Irak Cumhurbaşkanı Sayın Talabani ile bizzat bulunduğum görüşmelerde etnik grupların eşit temsili ile (yüzde 33 Türkmen, yüzde 33 Kürt ve yüzde 33 Arap) oluşacak bir Meclis temelinde özel bir statüye geçme fikri kabul edilmişti. Bu veya benzeri formatlarla alanda yaşanabilecek etnik çatışmaları durdurabilecek yerel bir platform oluşturulmalıdır.
  9. BM denetiminde yürütülecek bu müzakerelere Irak Merkezi Hükümeti ve IKBY asli olarak, katkıda bulunabilecek komşu ülkeler ise gözlemci olarak katılabilmelidir.
  10. Bu müzakereler sürerken tansiyon düşürülmeli, güç kullanımından ya da güç projeksiyonundan kaçınılmalı ve rasyonel müzakere ortamının oluşmasına izin verilmelidir.

17 Ekim 2017

Bahçeli’den Davutoğlu’na: “Sıfır sorun enkazı daha kaldırılmamışken, sana ne oluyor, sen hangi yüzle konuşuyorsun?”

MHP lideri Bahçeli partisinin grup toplantısında konuşmasının bir bölümünü Davutoğlu’na ayırdı. Davutoğlu’nun Kerkük önerilerini sert bir şekilde eleştiren Bahçeli’nin bu sözleri grup toplantısının en çok ses getiren bölümü oldu. Bahçeli’nin, Davutoğlu’na “Sayın Cumhurbaşkanı, Bakanlar Kurulu, Dışişleri Bakanlığı, TSK güçlü bir iradeyle ağız birliği içindeyken, bir eski Başbakan’ın durumdan vazife çıkararak devletin politikalarına aykırı beyanat vermesi, Türkmenlerin haklarına kara çalması gafillik ve garabettir. Ve de hükümetin politikalarını sabote etmektir. Sorarım sana, durdun durdun da şimdi niye ortaya çıktın? Sıfır sorun enkazı daha kaldırılmamışken, sana ne oluyor, sen hangi yüzle konuşuyorsun?” sözleriyle yüklendiği konuşmasının ilgili bölümü şu şekilde:

“Barzani’ye ‘Kak Mesut’ diyen eski Başbakan sosyal medya hesabı üzerinden geçtiğimiz Pazar günü 10 maddelik bir açıklama yaparak kendini hatırlatma gereği duymuştur. Bu şahıs Kerkük’ün asırlardır bütün etnik ve mezhebi renkleri, aidiyetleri bünyesinde barındırdığını açıklamıştır. Anlaşıldığı üzere Kerkük’ün Türkmen ruhunu inkâr etmiş, Türkmen yurdu olduğunu yok saymıştır. Yani kendisinden bekleneni bir kez daha yerine getirmiştir. Stratejik derinlikte az kalsın Türkiye’yi boğmak üzere iken görevden el çektirilen bu zihniyet, şimdi kalkmış, sanki fikrin nedir diye sorulmuş gibi mesajlar verme gereği duymuştur. Türkiye Cumhuriyeti Barzani’ye referandumu iptal et diyor, Irak’ın siyasi birliğine, toprak bütünlüğüne tartışmasız önem veriyor, ne var ki eski Başbakan çıkıp müzakere tavsiyesinde bulunarak referandumun dondurulmasını öneriyor. Sayın Cumhurbaşkanı, Bakanlar Kurulu, Dışişleri Bakanlığı, TSK güçlü bir iradeyle ağız birliği içindeyken, bir eski Başbakan’ın durumdan vazife çıkararak devletin politikalarına aykırı beyanat vermesi, Türkmenlerin haklarına kara çalması gafillik ve garabettir. Ve de hükümetin politikalarını sabote etmektir. Sorarım sana, durdun durdun da şimdi niye ortaya çıktın? Sıfır sorun enkazı daha kaldırılmamışken, sana ne oluyor, sen hangi yüzle konuşuyorsun? Barzani lobisinin değirmenine deyim yerindeyse su taşıyor. Kerkük’ün acıları büyürken, kayıpları artarken; hala zalimlerin sözcülüğüne cüret edenlerin varlığı kabul edilemez işbirlikçilik ve ilkesizlik örneğidir. Bölgesel barış ve huzuru bozmak için pusuya yatmış olan mihraklara Türkiye komşuluk hukuku, tarihsel ve kültürel ilişkiler kapsamında tavrını ve azametini çekinmeden göstermelidir. Kerkük’ün kimliğiyle, statüsüyle oynamak korkunç olaylara neden olacaktır” 

17 Ekim 2017

Davutoğlu’ndan yeniden 10 maddelik liste: Hedefte Bahçeli var

Eski Başbakan Ahmet Davutoğlu, Bahçeli’nin kendisini hedef alan sözlerine yine aynı gün benzer bir sertlikte yanıt verdi. Bir defa daha 10 maddelik bir liste ile açıklamada bulunan Davutoğlu, Bayırbucak Türkmenleri üzerinden Bahçeli’ye hem milliyetçilik hem FETÖ göndermesinde bulunarak Bahçeli’yi “FETÖ ile aynı dili konuşmak” ile suçladı.

“Bayırbucak Türkmenlerine giden yardımlar konusunda hain FETÖ terör örgütü ile aynı dili kullanarak AK Parti hükümetlerine ve yetkililerine saldıranların bugün hamasi bir dille devlet stratejisinden ve Türkmen haklarından bahsetmeleri de, Kırım’ın Türk kimliği konusunda susanların Kerkük’ün Türk kimliğinden dem vurmaları da yüzeysel ve ikiyüzlü hamasetten başka bir şey değildir. Taşkentli bir yörük Türkmen’e Türklük dersi vermeye çalışmak, hayatları boyunca bir kez Kerkük’e uğramamış olanların haddine değildir…”

Davutoğlu’nun Bahçeli’ye yönelttiği sert FETÖ eleştirileri bundan ibaret değil. Açıklamasının 7. maddesinde Bahçeli’nin makam odasında bulunan 17.25 saatini hatırlattı.

“Makam odalarına 17.25 saati yaptırıp önünde basın mensuplarına poz verecek bir aymazlıkla 17-25 Aralık operasyonlarının siyasi sözcülüğünü üstlenenlerin, 7 Haziran seçimleri sonrasında siyasi bir açgözlülük ve ferasetsizlikle ülkeyi istikrarsızlaştırma pahasına AK Parti’ye her türlü hakareti yapanların, TBMM’nde çoğunluğu olmamasına rağmen her türlü riski alarak 23 Temmuz 2015’te devletin bekasına ve milletin birliğine kast etmiş bütün terör örgütlerine karşı aynı anda kararlı bir mücadele başlatmış olan AK Parti hükümetini Sayın Cumhurbaşkanımızın çağrısıyla oluşan anayasal hükümette yalnız bırakanların ve 1 Kasım seçimlerinde AK Parti’nin oy kaybetmesi için her türlü yalan ve hakarete başvuranların, bugün o zor günlerde aziz ülkemizin ve partimizin kan kaybetmemesi için bütün varlığını ortaya koyduğuna milletimizin şahit olduğu AK Parti Genel Başkanı ve Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı’nı hedef alan hakaretlerini milletimizin derin vicdanına ve bütün o süreçte partimizin başarısı için ter ve gözyaşı döküp secdelerde dua eden yiğit AK Parti gönüllülerinin dava aşklarına havale ediyorum.”

Davutoğlu: “Partisinin birliğini koruyamamış olanların, bugün şark kurnazlığıyla güya partimiz içinde ihtilaf çıkarma çabaları başarısız olmaya mahkumdur”

Açıklamasının 8. maddesinde Bahçeli’yi “şark kurnazlığı” ile suçlayan Davutoğlu, kendisinin AKP Genel Başkanı olduğu dönemde yapılan 1 Kasım genel seçimlerini de şu sözlerle hatırlattı:

Partisini baraj tehdidi ile yüz yüze bırakmış bir genel başkanın, en son 1 Kasım 2015 seçimlerinde %49.5 oy alarak milletimizin büyük teveccühüyle ülkeyi yönetme sorumluluğunu kesintisiz bir şekilde sürdüren partimizin politikalarını belirleme ve yönlendirme arzu ve teşebbüsü, AK Parti’ye gönül veren milletimizi de rahatsız eden açık bir hadsizliktir. Partisinin birliğini koruyamamış olanların, bugün şark kurnazlığıyla güya partimiz içinde ihtilaf çıkarma çabaları başarısız olmaya mahkumdur. Partimizin birliği ve beraberliği, ülkemizin huzur ve refahı için hiçbir fedakarlıktan kaçınmayacağımız da tecrübelerle sabittir.”

Davutoğlu açıklamasının 9. maddesinde ise AKP kimliğine vurgu yapıyor ve uygulanan politikaların AKP politikası olduğunu söylüyor.

“Bu tutarsız, içi boş ve hesaplı saldırılar karşısında partimizin yetkili organlarının kendi partimizin hükümetlerince uygulanmış stratejilerini, on altı yıllık kurumsal kimliğini ve tarihini savunmasını beklemek AK Parti’ye gönül, emek ve oy vermiş her vatandaşımızın en doğal hakkıdır.”

18 Ekim 2017

Davutoğlu’na eleştiri, Erdoğan ve Yıldırım’a övgü

Davutoğlu ile Bahçeli arasında yaşanan demeç savaşında son açıklama MHP Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın’dan geldi. Yalçın yazılı olarak yaptığı açıklamada 7 Haziran genel seçimlerinden sonra gerçekleştirilen hükümet kurma görüşmelerinde “isteksiz tarafın Davutoğlu” olduğunu iddia etti.

“Ahmet Davutoğlu, partisini ve kendisini koalisyon hükûmeti kurmaya istekli gibi göstererek özellikle MHP’nin bu süreçte her şeye hayır dediği izlenimini verme gayreti gütmüştür. Üstelik CHP ile o dönemde 35 gün süren istikşafi görüşmeler sonunda MHP lideri Bahçeli’nin 14 Ağustos 2015 günü yaptığı ‘AKP ile CHP’nin son defa bir araya gelerek koalisyon düğümünü çözmeleri tarihî bir zorunluluk, millî bir sorumluluktur.’ şeklindeki çağrısına, Davutoğlu şöyle cevap vermiştir: ‘CHP ile AKP hükûmet kursun diyor Sayın Bahçeli. Bırakın ona biz karar verelim. CHP ile bir koalisyon görüşmesi yapmanın şu anda ihtimali yoktur.’ Davutoğlu yine aynı gün ‘Bütün siyasi liderlere seslenerek söylüyorum, seçim hiçbir şartta zehir değildir, seçim ve millî irade devadır, deva.’ diye konuşarak asıl amacının ülkeyi erken seçime götürmek olduğunu ortaya koymuştur.

Ahmet Davutoğlu’nun MHP Lideri Devlet Bahçeli’yle son kez yapacağı görüşmenin yasak savmaktan ve halk tabiriyle MHP’nin sakalının altından geçmekten ibaret olacağı anlaşılmıştır. Ahmet Davutoğlu, daha sonra Genel Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli ile görüşmeye koalisyon için değil, çay içmek için gelmiştir. (…) MHP’nin aslında koalisyon için gerekli hazırlıkları yaptığına, ancak bunun için bazı şartlar öne sürdüğüne de hiç değinmemiştir. Oysa hakikat hiç de Davutoğlu’nun açıkladığı gibi değildir. İsteksiz taraf kendisi olmuştur.”

Yalçın da açıklamasının devamında tıpkı Bahçeli gibi Davutoğlu’na FETÖ suçlamasında bulundu. Ancak tek suçlama bu değildi. Yalçın son dönemde AKP iktidarının sert bir şekilde eleştirildiği birçok konuda sorumluluğun/suçun Davutoğlu’nda olduğunu söyledi.

(…) Diğer taraftan, “Yeni Osmanlılık” Davutoğlu için bir tür siyaset oyuncağı, siyasi istismar vasıtası yapılmıştır. Ama bu oyuncak hem kendisinin hem de Türkiye’nin başına nice gaileler ve musibetler açmıştır. Davutoğlu, bölgemizin gerçeklerini, uluslararası ilişkilerin seyrini, tarih ve coğrafyanın çağrılarını görmeyerek zalimlerin ağına düşmüş, ürettiği Irak ve Suriye politikalarıyla hem kendisini hem de ülkemizi çuvallatmıştır. Suriye krizi baş gösterince, birkaç gün içinde Suriye’deki rejiminin yıkılacağını öne sürerek Sayın Erdoğan’ı yanıltmış, yanlışa sürüklemiştir. Camii’nde namaz kılınacağına dair yavelerinin kaynağı da dipsiz Davutoğlu’dur. Bırakınız Emevi Camii’nde namaza durmayı; sınırlarımızın hemen dibindeki ata yadigârı vatan toprağı olan Süleyman Şah Türbesi ve Saygı Karakolu, aziz ecdadımızın bir sandığa koyulan kemiklerinin taşınmasından sonra rezilce terk edilmiştir. Davutoğlu, taşınma işlemleri dolayısıyla PYD’ye teşekkür edecek kadar küçülmüş, yerin dibine girmiştir. PKK/PYD’nin Suriye’de güçlenmesinde en büyük vebal Davutoğlu’na aittir.

Açıklamasının ilerleyen bölümünde Davutoğlu’na şu soruyu sordu: “Sayın Cumhurbaşkanı, Sayın Başbakan ve Dışişleri Bakanı uzun süredir kendisinin halt ve pisliklerini temizlemek için çaba gösterdiğini fark etmemiş midir?”

Yalçın: “Hesaba çekileceğin günler de hızla yaklaşıyor”

“Sana tavsiyemiz, haddini bileceksin, sabrımızı daha fazla zorlamayacaksın. Kripto damarın tutuyor, Pensilvanya özlemin canlanıyor, ama hesaba çekileceğin günler de hızla yaklaşıyor…”

MHP Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın’ın sözlerini bitirirken kullandığı bu sözler toplumun geniş çevreleri tarafında Davutoğlu’na bir tehdit olarak algılanacağı aşikâr. Gündemdeki soru ise şu: AKP’nin eski Genel Başkanı ve eski Başbakan Davutoğlu’na yönelik söylenen bu sözler karşısında, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başbakan Yıldırım da bu tartışmaya dahil olacak mı, olacaklarsa nasıl?

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.