Resmi Gazete’de 16 Nisan Perşembe günü yayımlanan “Bankaların birleşme, devir, bölünme ve hisse değişimi hakkında yönetmelikte değişiklik yapılmasına dair yönetmelik” sonrasında başlayan tartışma son dönemde gündemin birinci sırasında yer alan Reza Zarrab davası ile ilişkilendirildi. Hükümetin Mayıs 2017’de Emlakbank hakkındaki tasfiye kararını kaldırıp yeniden bankacılık yapmasını son gelişmeyle birleştirdiğimizde “Halkbank, Emlakbank adını mı alacak?” sorusu gündeme geldi.
Sözünü ettiğimiz yönetmelik değişikliğinin 27 Kasım’da ABD’de başlayacak Zarrab davasından çıkabilecek olası sonuçlara yönelik tedbir olup olmadığı üzerinden devam eden tartışmayı gazeteci Mustafa Sönmez ile konuştuk. Yapılan değişikliğin Halkbank’ı ilerleyen günlerde maddi cezalardan ve itibar kaybından korumak amacıyla yapılmış olabileceğini söyleyen Mustafa Sönmez, Zarrab davasının kapsamının çok daha geniş olduğunu ifade etti.
“Halkbank’ı böyle tasfiye edip, giysisini atıp vücudunu Emlak Bankası’na yerleştirmek gibi bir düşünce olabilir”
Mustafa Sönmez, Reza Zarrab davasında Halkbank’ın önemli bir faktör olduğunu vurguladı ve “Bir genel müdür yardımcısı şu an tutuklu. 27 Kasım’da yapılacak celsede sanık olarak yargılanacak. Halkbank, ABD’nin İran’a karşı uyguladığı ambargonun delinmesinde başrolü oynayan banka olduğu iddia ediliyor. Bu tabii banka için son derece yıpratıcı etkileri var. Dış dünya ile ilişkileri sürdürmede, kaynak bulmada sorunları var. Bir de davada ciddi bir ceza çıkma ihtimali yüksek gözüküyor. Başka bankaların da ismi geçiyor. Tüm bunlar uluslararası ilişkile açısından bankanın itibarında ciddi bir sarsılma yaratabilir. Buna tedbir olarak 2001 krizinde uyutulan Emlak Bankası’na yakın zamanda lisans verildi. Onun üzerinden bir süreç olabilir. Halkbak’ı böyle tasfiye edip, giysisini atıp vücudunu Emlak Bankası’na yerleştirmek gibi bir düşünce olabilir” dedi.
“Dava bitmeden kesin bir şey söylemek zor”
Sönmez: “Bu bir imaj değişikliği. Kuşkusuz dava bitmeden bir şey söyleyemeyiz. Dava sonuçlandığından sadece Halkbank değil, Türkiye’nin diğer adı geçen bankaları gündeme gelebilir. Bu ülkenin risk primini yükseltebilir. Borç bulmanın maliyeti yükselebilir. Bu bankacılığa çok önemli bir yük getirebilir. Bu durumun bir maddi bedeli, bir de dünya kamuoyunda uğrayacağı imaj kaybı var. Şu anda Türkiye en riskli ülke olarak algılanıyor. Söz konusu dava bu durumu daha da derinleştirebilir. Ve tabii ki siyasi sonuçları da olacak. İçeride ve dışarıda.
