Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Tunus’ta yeni bir haykırış: “Ne bekliyoruz!”

Tunus’ta 1 Ocak günü başlayan sokak protestoları şimdilik duruldu. Ancak halkın gündelik hayatını değiştirecek radikal önlemler alınmadığı takdirde yeni toplumsal patlamaların gelmesinin kaçınılmaz olduğu kabul ediliyor. Bu yazıda Tunus’ta Ocak itibariyle yaşanan sokak protestolarının nedenlerini, gelişimini ve geleceğini tartışacağız.

Fech Nestanew

Tunus’ta başlayan sokak protestolarının kökeninde tıpkı İran’da olduğu gibi insanların gündelik hayatlarında sosyo-ekonomik güvencesizlikle, belirsizliklerle uğraşmaları, geleceklerinden şüphe etmeleri ve en temel ihtiyaçlara dahi ulaşmalarındaki zorluk var. Burada 2011 yılında başlayan Arap Baharı ile bir karşılaştırma yapılabilir. 2011 yılındaki eylemler daha çok hayat tarzı, ifade özgürlüğü, temel hakların gaspına karşı eylemler olarak başlamışken, Tunus’ta yaşanan son protestoların temelinde ekonomik sorunlar var.

42133891_303

Buna başka bir isimlendirme de yapılabilir. 2011 protestoları siyasal adaleti talep ederken, 2018 yılındaki eylemler toplumsal adaleti, eşit bölüşümü, adil vergilendirmeyi, toplumsal hakları talep etmekte. İlginç olan husus, tüm dünyayı kasıp kavuran 2011-2013 yılları arasındaki işgal hareketleri, 2009’da İran ve 2011’de Tunus’taki eylemler ile başlamıştı. Aralık ayında İran’da yaşanan gelişmeleri düşünecek olduğumuzda, yine benzer bir hareketlenme söz konusu olabilir. Ancak bu kez temel dinamikler düşen hayat standartları, gündelik yaşamdaki güvencesizlik, geleceğin belirsizliği ve toplumsal adalet öncülüğünde gelişen bir hareket olacağa benziyor. Tunus’taki eylemcilerin sokakta en çok kullandıkları slogan bu yeni hareketlerin ortak bir yönüne işaret ediyor olabilir: Ne bekliyoruz? (Fech Nestanew).

Devrimin yedinci yıldönümünde toplumsal adalet talebi

Tunus yedi yıl önce üniversite diplomalı bir işsiz gencin kendini yakmasıyla başlayan eylemlerin sonucunda on yıllar süren Zeynel Bin Abidin yönetimini devirmiş ve yeni siyasal bir süreç başlatmıştı. Eylemcilerin talebi ‘iş, ekmek ve onur’ olarak ortaya çıkmıştı. 2011 eylemlerinin en başarılı olduğu nokta, Bin Ali yönetimini devirerek ifade özgürlüğü hakkını kazanmaları olmuştu. Ancak iş ve ekmek konusunda o günden bu yana Tunus’ta ciddi bir ilerleme ve kalkınma sağlanamadığı konusunda fikir birliği hakim.

tunus-4-1_f_improf_600x314

Resmi enflasyon rakamları yüzde 6’ya işaret ediyor. Genç işsizlik oranı yüzde 30 seviyesinde. Bu rakam her üç gençten birinin işsiz olduğu anlamına geliyor. Ayrıca çalışan diğer gençler için de durum çok iç açıcı değil çünkü var olan enflasyon, ekonomik kesintiler, hayat pahalılığı ve maaşların azlığı (çalışanların yoksulluğu) tüm ülkeyi gelecekleri konusunda bir içe kapanmaya ve öfkeye itmiş durumda. Eylemcilerin söylemlerini takip ettiğimizde şunu görüyoruz: “2011 yılında biz Tunuslular ifade özgürlüğünü kazandık ancak yaşam hâlâ zor.” “Çarşıda, pazarda her şeyin fiyatı artıyor, şeker ve yağ almakta bile zorlanıyoruz, kırmızı eti çok az tüketebiliyoruz.” “Kiralar çok pahalı.” Bunların karşısında ne bekliyoruz diyorlar. Ayrıca bir eylemcinin şu sözleri çok dikkat çekici: “İnsan açken çok şey yapabilir. Kaybedecek hiç bir şeyimiz yok.“

IMF tedbirlerinin etkileri: Eşitsiz büyüme

Tüm bunların üstüne, hükümetin Araık 2017’de hazırladığı hükümet bütçesi eklenmiş durumda. Tunuslular bu bütçenin 1 Ocak itibariyle yürürlüğe girmesini protesto etmek için sokaklara çıktılar. Buna göre, bütçe temel ihtiyaç ürünlerinde artışlar ve yeni vergiler öngörüyor. İran’da sokağa çıkan insanlar da Ruhani hükümetinin bütçede yaptığı kesintiler sebebiyle ama benzer saiklerle yola çıkmıştılar. İki ülkenin kesintilerinin kaynağı da IMF ile yapılan anlaşmalar sonrası IMF’nin talep ettiği ekonomik önlemler.

Tunus, 2011 sonrasında IMF ile anlaşarak IMF reçetelerini uygulamaya başladı. Bu reçeteler, kamu harcamalarının kısılması ve enerji ile temel ihtiyaç ürünlerinde devlet desteğinin kesilmesi anlamlarını taşıyor. Bunun sonucunda IMF’nin vaadi uluslararası yatırımlar ile büyüme gerçekleşmesi ve iş olanağı yaratılmasıydı. Ancak, Tunus’ın siyasal istikrarsızlığı, sosyal patlamaların sıklıkla yaşanması ve uluslararası sermayenin burayı tercih etmeyişi neticesinde yabancı yatırımlar gelmedi. 2012 ve 2018 yılları arasında Tunus’a yabancı yatırım % 40 oranında azalma gösterdi. İstenen büyüme sağlanamadığı gibi (yıllık % 2), gençlerin beklediği işler de yaratılamadı. Enflasyon ile birlikte, hayat pahalılığı, Tunus para biriminin sadece 2017 yılında % 20 değer kaybına uğraşıyı gündelik hayatı daha da çekilmez bir yer haline getirdi.

Ekonomist Radhi Meddeb, Tunus’ta bir büyüme yaşandığını ancak özellikle 2008 ekonomik krizinden sonra ülkenin eşitsiz bir büyüme kaydettiğini söylüyor. Bunun anlamı şu: büyümeden zenginler daha çok faydalanırken, yoksullar daha da yoksullaşarak zarar gördü. Benzer bir yorumu, İran için ekonomik Djaved Salehi de yapıyor. 2013 yılından sonra İran’da yoksullar daha çok yoksullaştı ama zenginlerin durumu daha da iyileşti. Belki de bu durum ve IMF reçetelerinin varlığı protestoların neden zenginlerin ve eğitimlilerin yaşadığı merkezde değil de (Tunis ve Tahran gibi) toplumun daha zayıf ve yoksul kesimlerinin olduğu yerlerde patladığını ve yaşadığını açıklayabilir.

Siyasete güven duyulmuyor

Tüm bunların yanında, ülkenin siyasal yapısı ifade özgürlüğü olmasına rağmen gençlerin siyasete katılamadığını gösteriyor. Siyasetçilere karşı büyük bir güvensizlik var. Ülkeyi Nidaa Tounes (Tunus’un Sesi – Laik Parti), ve Ennahda (Yeniden Doğuş, Siyasal İslamcı Parti) birlikte bir koalisyon ile yönetiyor. Gençler bu partiler bizi birleştirmiyor bizleri bölüyor diyerek onlara mesafeli davranıyor. Bu yüzden eylemciler Tunus’un yeni bir lidere ihtiyacı bulunduğundan bahsediyorlar.

Ennahda lideri Gannuşi ve Cumhurbaşkanı Essebsi

Ancak yoksulluğun geniş çaplı oluşu, sorunlara çare bulunamayışı ve gündelik hayatın zorluğu gençleri radikalliğe itiyor. Bir tarafta haklarını sokakta arayanlar var bir diğer yanda ise radikal gruplara (IŞİD gibi) katılanlar var. IŞİD’in militanlarının önemli bir kısmının Tunus’tan geldiği biliniyor. Son olarak Afrika Birliği bu konuda geri dönenler ile ilgili bir güvenlik uyarısında bulunmuştu. Öte yandan, Tunus’ta sendikalar (UGTT – Tunus Genel Sendikalar Birliği gibi) çok güçlü olmalarına rağmen, gençlerin derdini doğrudan yansıtan işler yapmıyorlar. Ayrıca son eylemlerde, doğrudan eylemcilerin yanında da yer almadılar. Bunun sebebi ulusal diyalog sürecinde hükümet ile ortaklık kurmuş olmaları. Bu anlamda, gençlere yanıt verebilecek bir tek hareket kalıyor. Front Populaire (Halk Cephesi) denen ve 12 farklı sol partiden oluşan bu hareket sosyal adalete programında daha çok yer veriyor ancak yeterince radikal önerilerde bulunmuyor. Önerileri arasında iş yaratılması, vergilerin adilane düzenlenişi bulunmakta.

”Ne Bekliyoruz”un geleceği

Son olarak hükümet, sosyal patlamanın daha da ileri gitmesini durdurmak adına bazı önlemler aldıklarını duyurdu. Bu önlemler arasında, gençlere iş kurmalarını sağlayacak mikro-krediler, konut yardımı, toplumun en yoksul kesimlerine mali yardım ve işsizlere sağlık sigortası bulunmakta. Tunus’u iyi bilenler bunların yeterli olmayacağını ve daha radikal çözüm önerileri gelmedikçe gençlerin sokağı tercih edeceğini belirtiyorlar. Tüm bunların dışında, gündelik yaşamın güvencesizliği, belirsizlik, geleceğin olmadığı hissi, stres ve öfke yeni bir hareketle kaynaşmadığı sürece Tunus’ta ve dünyanın bir çok yerinde bu tür patlamaların önümüzdeki dönem de sürmesi olası duruyor.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.