Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Rus siyasetbilimci Konstantin von Eggert: “Putin’in görevinden erken ayrılması şaşırtıcı olmaz”

Rus siyasetbilimci Konstantin von Eggert ile Veronika Dorman’ın yaptığı ve 19 Mart 2018’de Libération’da çıkan söyleşiyi Haldun Bayrı çevirdi.

 Konstantin von Eggert
Konstantin von Eggert

Vladimir Putin, öngörüldüğü gibi, geçen pazar günü yüzde 67’lik bir katılım oranıyla yapılan seçimi oyların yüzde 76’sını alarak bir kez daha kazandı. Kremlin’in öngördüğü “70-70” kadar güzel değil; ama tersinden de okunsa yüzünden de okunsa, bu sonuç, bir baskını ve bir plebisiti/halkoylamasını andırıyor. “Son başkanlık döneminde bir mega-zafere ihtiyacı vardı” diyor siyasetbilimci Konstantin von Eggert — ülkedeki tek bağımsız kanal Dojd’un siyaset yazarı ve sunucusu. Bu önceden programlanmış seçimde, Putinci durgunluğa devam denilmesini görüyor.

Vladimir Putin’in halktan aldığı bu oyları nasıl tahlil ediyorsunuz? Ruslar onu hakikaten bu kadar destekliyorlar mı?
Vladimir Putin’in kendi kendini tekrar göreve getirmesiydi bu. Gördük; çoğu kimse mecburiyetten oy verdi. Putin yönetişiminin esas hâdisesi şundan ibaret: Desteği belki geniş, ama derin değil. Ülkede bir siyasî kriz yaşansa ve Putin’in iktidarı tehlikeye düşse, zorla oylarını aldığı bütün o insanlar cânı gönülden sokaklara dökülmezler. Navalni’yi destekleyenler, milliyetçiler, komünistler, demokratlar ise dökülürler. Fakat Putin’i destekleyenler özellikle Devlet’e bağımlı olan kimseler —onların kusuru da değil bu. Siyasete karşı daha ziyade ilgisizler. Halihazırdaki siyasî rejimin otoritesi de zaten, ülkenin kaderi söz konusu olduğunda bile gözlemlenen bu ilgisizlik üzerinde yükseliyor.

Yetkililer, sonuçlar öngörülebilir bile olsa, oylamalar sırasında hile yapmadan duramıyorlar…
Rakamlar iyi olmalı; içeriye yönelik, ama dışarıya da… Putin Batılı liderlerle temaslarında bu seçimleri kullanacak. “Benim aldığım yüzde 76 oy hileyle alınamaz. Hepinizden daha popülerim” diyebilecek onlara. Batı’daki Kremlin’le uzlaşma taraftarları ise bu fikri havada kapacaklar. Çok sayıda siyasetçi, iş insanı, kamusal şahsiyet, Rus göçmenlerin yarısı; Ruslar bir çara ihtiyaç duyduğuna göre Putin’le anlaşmak gerektiğinde ısrar edecekler. Dahası, komünist Grudinin’in korkunç düşük skoru Avrupa sağ hareketleri tarafından Putin’in nihayet komünizmi alt ettiği gibi yorumlanacak.

Bugün muhalefetin durumu nedir?
Acınacak halde. Az-çok örgütlenmiş sadece Aleksey Navalni’nin İlerleme Partisi var. Fakat Kremlin kalleşçe bir taktik uygulamayı seçti: Navalni bir tür gettoya mahkûm ediliyor; Rusya’daki yolsuzlukları ihbar eden kişi olmakla sınırlı bir alana kapanıyor. Bu ihbarlar hiçbir yere vardırmıyor, zira buna deva olacak bir mekanizma yok. Navalni siyasî hayata yasal olarak katılamıyor; Kremlin onun destek tabanını kurutmayı hedefliyor. Nesnel olarak, apolitik, pederşâhî ve iktidara itaatkâr bir toplumun koşullarında çalışmak muhalefet için çok zor. Ama bizzat Navalni de şu an için ilham verici bir siyasî platform formülü sunamıyor; ki bunu yapabilse, ulus çapında gerçek bir lider haline gelirdi. Önce seçmenlerin yüzde 10 ila 20’sini temsil eden büyük kentlerdeki destek tabanını oturtmaya ihtiyacı var; ülkenin artakalanına sonra açılacak.
Yeni bir siyasetçi ve seçmen kuşağının su yüzüne çıktığından söz edilebilir mi yine de?
Yeni dalgayla gelen siyasetçilerin perspektifleri olduğunu düşünüyorum. Çünkü Navalni’yle beraber sokağa inen ve bunu sürdürecek olan 15-25 yaş kuşağı, tüm yaşamları Putin yönetimi altında geçmiş kimseler. Onlara göre, istikrar ve imparatorluk azameti, özellikle durgunluk ve ikiyüzlülükle eşanlamlı. Bir şeyler önerilecekse, onlara önerilecek. Gençler arasında, önümüzdeki yıllarda sivrilecek olan iki eğilim görüyorum. Bir yanda, Occupy Wall Street tarzında, alternatif küreselleşmeci, doğrudan demokrasi taraftarı bir yeni sol var… diğer yanda ise, devletle mümkün mertebe asgari ilişkiye girmek isteyen, devleti karıştırmadan geçimini kendi başına sağlamak isteyen, bedava sağlık sistemi gibi zaten yararlanmadıkları bir sürü şeyden vazgeçmeye hazır olan “serbestlik yanlıları/liberteryenler” var…

Putin’in bu görev dönemindeki hedef ne?
İstikrarın ulusal fikir mertebesine çıkarıldığı bir ülkede kalkınmadan bahsedilemez. Gayrisafi Yurtiçi Hasıla’nın yüzde 70’i devlet şirketlerinden ve bunlara bağımlı yapılardan gelen bir ekonomiyi değiştirmek mi? Putin için ekonomik liberalleşme er ya da geç 2011-2012’de ona karşı protestolarda bulunmuş olan orta sınıfların ortaya çıkışına yol açacak ve bu sınıflar ondan siyasî haklar talep edecekler. Bütünüyle kanı çekilmiş bir siyasî sistemde nasıl reform yapılır o zaman? Ama iktidara bağımlı olan bütün o insanlar Kremlin’in adayına bir alternatif olduğunu keşfetme riskiyle karşı karşıyalar. Putin’in bütün otoritesi restleşme üzerine inşa edilmişken Batı’yla ilişkileri düzeltmek mi? Rusya’nın dönüştüğü kuşatılmış kale garnizonunun komutanı olmak hoşuna gidiyor onun. Üstelik, diplomasiyi eğip bükmek için, hatalarını kabul etmek, hatta bazen geri çekilmek gerekecektir. Ama Kremlin’in gözünde her geri adım bir yenilgi ve bir aşağılanma telakki ediliyor. Ülkedeki en ufak değişimler bile tek bir anlama işaret ediyor: Bir Rus “Maidan”ı olacak. Putin derinlemesine biçimde buna kanaat getirmiş durumda.

Putin agliyor
Putin seçim sonuçlarının açıklanmasının ardından gözyaşlarını siliyor

Bütün ilan ettikleri –kırsal bölgelerin tekrar ayağa kaldırılması, sağlık– boş laflar mı?
Ama bu reformları on sekiz yıldır yapmamışken neden bugün yapsın ki…

Skripal olayıyla beraber Batı’yla gergin ilişkilerde yeni bir doruk noktasına ulaşılmış gibi. Bu ilişkilerin ufkunda ne var?
Halihazırda, Rus siyaset eliti tek bir şeyle ilgileniyor: Batılı ülkelerin onların yurtdışındaki varlıklarına dokunmaması. Bunun için, Kremlin işi çok ileriye vardırmaya hazır. Aynı zamanda, rejimin otoritesi ve meşruiyeti büyük ölçüde Batı’yla restleşmesine dayanıyor. Şimdilik Putin’in başarıyla çıkması cidden muhtemel olan yeni bir restleşme dalgasının eşiğinde olduğumuzu düşünüyorum. Batılı elitlerin bölünmüş, kendi işlerine gömülmüş olduklarını görüyor. Taktik açıdan Putin art arda muayyen sayıda zafer kazandı. Ama stratejik açıdan art arda yenilgiler yaşıyor. Geriye dönüp baktığımızda, Kırım’ı bir kenara koyarsak, Donbass’ta nereye vardık? Doğu Ukrayna’ya başarısız bir el koyma girişiminin kalıntıları. O topraklar Kremlin için tutacağı olmayan bir bavul haline geldi: Atsan atılmaz, satsan satılmaz. Ya Amerikan seçimlerine burnunu sokması? Genel olarak Batılı siyasî sistemlerin, özel olarak da Amerikan sisteminin nasıl işlediğini Kremlin’de anlayan hiç kimse olmadığını bize ispatlayan devasa bir hata bu. Sonuç: Trump, Russever olduklarını kesinlikle söyleyemeyeceğimiz çeşitli generallerin ve Kongre’nin Rusya’ya karşı kararlarına hiç etki edemiyor.

Ya Suriye?
Rus silahlı kuvvetlerinin nihai olarak çekildikleri söyleniyor sürekli. Moskova Esad’ı şimdilik kurtardı, ama Arap baharlarının akabinde bütünüyle dönüşüme uğratılan bir bölgenin içişlerine burnunu sokma pahasına yaptı bunu. Birinci Dünya Savaşı’nın çıkışında yaratılmış olan Ortadoğu yok artık. Kremlin’in daima en iyi işbirliklerini yürütmüş olduğu nispeten laik ve otoriter diktatörlüklerin hepsi çöktü. Irak, Libya, Yemen ve Suriye. Rusya bölgedeki en büyük oyuncu değil, orada önemli ulusal çıkarları yok. Çatışmaya karışmak niye? ABD’ye hareket çekmek için mi? Ancak artık, hem de uzun süre, bütün Amerikan yönetimleri, demokrat da olsa cumhuriyetçi de olsa, Rusya’yı baş düşman telakki edecekler.

Yerini kim alacak gibi görünüyor?
Putin’in birçok kozu var, fakat yaşı müsait değil. O ve çevresi emekliliğe yakınlar. Onlar ile genç Rusya arasındaki kopukluk giderek artacak. Şimdiden başka bir boyutta yaşıyorlar zaten. Önümüzdeki altı yıl iç siyasî kriz yılları olacak. Yerini kimin alacağı sorusu siyasî elitin büyük bölümünü meşgul edecek. Yeni bir Putinci bürokrat kuşağı sahneye çıkıyor. 35-45 yaşlarındalar ve bakan ya da orta büyüklükte bölgelere vali atanıyorlar. Putin onların sadakatine güveniyor, ama otoriter rejimler tarihinin de bize gösterdiği gibi, bu hesap her zaman tutmaz. Şayet Putin ve çevresi siyaset sahnesinde fazla kalma kararı alırlarsa, bugün onlara biat eden o aynı gençler ihanet de edebilirler. Bu görev döneminin hedeflerinden biri, rejimi destekleyen siyasî yapının yenilenmesini temin etmek. Putin’e yeni bir rol bulmak, yeni bir ekip oluşturmak gerekecek. Bu seçim o sürecin hazırlanmasının ilk safhasıydı. Mesela Ksenia Sobçak için bir deneme sürüşüydü. Bundan sonraki safha, yüzde 5’le Duma’ya girebilecek ufak bir demokratik partinin yaratılması olacak. O zaman bir avuç milletvekili muhalefet taklidi yapabilecekler; böylelikle de Rusya’nın bir demokrasi olduğunun kanıtı olarak sergilenebilecekler.

Putin görev döneminin sonuna kadar kalır mı?
Hiç kimse bunu beklemezken başkanlık makamından erken ayrılması ihtimalini dışlamıyorum. Mesela şöyle diyebilecektir: “70 yaşındayım, devlet memurları için emeklilik yaşı bu; dolayısıyla, ülkeyi X’in veya Y’nin emin ellerine emanet ederek gidiyorum.” Halefi onun gibi anlayışlı ve güvenilir eski bir KGB ajanı da olabilir veya Putin büyük bir riske girip tamamen farklı birini de atayabilir. Ama önce kendi güvenliğini ve yakın halkasının güvenliğini garantiye almadan iktidarı bırakmayacaktır; siyasî süreçleri denetim altında tutmayı sürdürmek için de kendine bir mevki temin edecektir.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.