Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Putin’i Putin yapan şehirler (3): Putin Moskova’da

18 Mart başkanlık seçimleri yapılırken, Le Monde gazetesi Kremlin’deki şefin bugüne kadar izlediği güzergâh üzerine bir makale dizisi yayınladı. İlk etap: Putin’in 1985 ile 1990 yılları arasında KGB subayı olarak görev yaptığı eski Demokratik Alman Cumhuriyeti (DDR) idi. İkinci etap: Doğduğu şehir Saint Petersburg oldu.
7 Mart 2018’de Isabelle Mandraud imzasıyla yayınlanan araştırmayı Haldun Bayrı çevirdi.

putin kremlin

Kremlin’in duvarları, korudukları kadar, tecrit de ederler. Kızıl Meydan’ın ve 12 milyon nüfuslu Moskova’nın sesleri orada boğuklaşır, zaman değişir. Tarih yüklü bu mekânda çarlar ve komünist yöneticiler birbirini izlemiş. Vladimir Putin ise, oraya bir helikopter pisti yaptırmış ve selefi Boris Yeltsin’in özel kalemini yerleştirdiği 1930’lu yıllardan kalma binaları yıktırmış. Kendi özel kalemini, Stalin’den Gorbaçov’a kadar ondan önceki SSCB ileri gelenlerinin mekânı olan Senato Sarayı’na taşımış. Bugün Rus valileri, alınlarından terler dökerek bölgelerindeki durum üzerine hesap vermeye gelir oraya.
Vladimir Putin bir seçim sonucunda Kremlin’e ana kapıdan girmiş biri değil; 1991’de Yeltsin tarafından kurumlaştırılmış olan, kolları her yere erişen başkanlık yönetim aygıtına basit bir muavin olarak girmiş ve hükümetten daha güçlü bir hale gelmiştir. En yakın danışmanların büroları Kremlin’dedir; ötekiler, dışarıda, Kitay-gorod mahallesindeki bir binada bulunurlar. Müstakbel başkan, bürokrasideki ilk adımlarını 1996’da Staraya Meydanı’ndaki müştemilatta, adli muavin olarak atacaktır.
Göreve geldiğinde kimseden teveccüh görmez. Saint-Petersburg Belediye Başkanı Anatoli Sobçak’ın eski yardımcısı olduğundan, onunla beraber çalışmış Maliye Bakanı Aleksey Kudrin gibi “çete”nin eski üyeleri tarafından tayini zar zor çıkartılmıştır. Yeltsin’in çevresinin uğraşacak başka işleri vardır. Kötüye giden bir iklimde, haziran ayındaki başkanlık seçimine hazırlanmak gerekmektedir. 1994’ten beri Çeçenistan’da yürütülen savaş beterleşmektedir. Ekonomi çökmektedir; oligarklar SSCB’nin yıkıntıları üzerinde servet istiflerken, mafya çeteleri hesaplarını kalaşnikofla görürken, halk acı içindedir.

Taahhütlü servis

Bu sağlıksız atmosfere rağmen, Putin üç yılda kendini siyaset sahnesinin en ön saflarında kabul ettirecektir; başkenti pek bilmiyordur, ama kodları çabuk öğrenecektir. Artık doğduğu kentten uzaktadır; hem de uzun zamanlığına. “Moskova’yı sevmediğimi söyleyemem; sadece, Saint-Petersburg’u daha çok seviyordum” diye dökecektir içini sonradan. “Ama kabul etmek gerekir ki Saint-Petersburg, en azından siyaseten, bir taşradır.”
Kremlin yörüngesindeki bir bekleme koltuğunda balataları yakacak gibi olduktan sonra, 1995’te KGB’nin yerine kurulmuş olan istihbarat servisi FSB’nin başına 1998’de getirilir. Yolsuzlukla şaibeli Sobçak’a olan “bağlılığı” iyi intiba yaratmıştır. İlk dünyasına –yani gizli servislerin dünyasına– bu dönüşüne pek sevindiği söylenemez, fakat kısa sürede kendini ispatlar: Boris Yeltsin’in ailesinin ve çevresinin yolsuzlukları üzerine Savcı Yuri Skuratov tarafından tam bir soruşturma başlatıldığı sırada, savcının iki fahişeyle âlem görüntüleri bir televizyon kanalında tam zamanında gösterilir. Bu “kompromat” (Ruslar’da bir şahsiyetin saygınlığını yerle bir etme sanatı) operasyonunun pazarlamasını bizzat Putin yapar. Savcının işi orada bitecektir.
Tırmanışını sürdüren Putin, 1999’da başbakan olur, sonra başkana halef gösterilir. Resmî yaşamöyküsünde aktarıldığına göre, dönüm noktası bir andır bu: “Kader bana ülkem için en üst düzeyde çalışma şansını sunuyordu; ‘Yok, ben gidip kuş yemi satacağım’ demek budalaca olurdu.”
Popülerliğiyle birlikte sağlığı da sarsıntıda olan Boris Yeltsin’in istifa ederek ona Kremlin’i teslim etmesinden az önce, FSB’deki “meslektaşları”yla beraber, 1917’de kurulmuş olan Sovyet gizli servisinin yıldönümünü kutlamaktadır. O gün, Lubyanka Meydanı’ndaki karargâhlarında, Putin gülümseyerek şöyle konuşacaktır: “Yönetimin içine sızma göreviyle gönderdiğiniz FSB grubu, ilk aşamayı başarmak üzere.” 23 Mart 2000’de, Kremlin’in başında kısa bir geçici dönem sonrasında, oyların yüzde 52,9’unu alarak seçilir. İçlerinde ajan-diplomat Yevgeni Primakov’un da bulunduğu potansiyel rakipleri adaylıktan çekilmiştir.

putin yeltsin
Putin, Boris Yeltsin ile

“Ortalığa bir çekidüzen vereceğiz”

Oysa son âna kadar hiç kimsenin aklına o gelmemiştir. “Seçimden üç ya da dört yıl önce, Yeltsin’in patırtısız bir biçimde gidişinin hazırlanması için Kremlin’de bir grup işe koyulmuştu. Bir halef bulmaktan ziyade, Devlet’i korumak söz konusuydu” diye anlatıyor siyasetbilimci Gleb Pavlovski — o sırada Kremlin’in “Akıl Hocası” lâkabı takılan iletişim uzmanı. Artık medyayı da denetimleri altına almış olan oligarklar, iktidarı endişelendirmektedir. “Herkesin hissettiği bir endişeydi bu” diye sürdürüyor Pavlovski. “Yeltsin ‘siloviki’lere [devlet güvenlik güçleri] yaslanmak için uğraşmaya ve o çevreye doğru adımlar atmaya başladı. Stepaçin de [daha sonra yerine Putin’in geleceği başbakan] oradan geliyordu. Şimdi dönüp bakıldığında, tabii ki bir hataydı bu.”
Sosyologları, her türden danışmanları ve iletişim uzmanlarını bir araya getiren çalışma grubu, isim önermeksizin, fazla damgalanmamış ama fırtınaya kafa tutabilen bir adam gerektiği sonucuna varmıştır. Putin bu görevin şartlarını kusursuz yerine getirecektir. “Ortalığa bir çekidüzen vereceğiz” der ilk vaat olarak. Bunun meali: “Ortalığa çekidüzen vereceğim”dir.
İçinde Moskova’nın da bulunduğu üç Rus şehrinde Çeçenler’e isnat edilen bir dizi saldırı sonrasında bir askerî müdahale başlatarak Çeçenistan’la girişir işe; bu saldırıların gerçek failleri hakkında kuşkular sürmektedir. Sonra oligarklara ve medyaya girişir. Ülkenin en zengin insanı olup Putin’in yükselmesini kendisinin temin ettiğini söyleyerek böbürlenen Boris Berezovsky, tafra satmanın bedelini pahalıya ödeyecektir. Kaçmak zorunda kalır. Bütün diğerleri, iş dünyasındaki o yeni ikbal avcılarının hepsi, aleni aşağılanma seanslarına maruz bırakılarak ya da yolları hapishaneden geçirilerek hizaya sokulur. Her şey adeta gürültüsüz patırtısız olur; zira ahalinin yaşam standartlarında yükseliş vardır.

İktidarın dikeyliği

İlk iki görev dönemi (2000-2004 ve 2004-2008) sırasında, Putin bütün çabalarını ülke içinde yoğunlaştırır. Anayasa gereği 2008’de ortadan çekilmesi gerektiğinde, o hükümeti yönetirken başkanlık koltuğuna yerleşen, Saint-Petersburg’dan kankası, Başbakan Dimitri Medvedev’le koltukları değiştirerek manevra olanağı bulur. Çok sürmez bu: 2012 gelir gelmez makamına döner. Ama törenle yemin ettiği Kremlin, her şeyden kopuk bir durumdadır. Başkanlık konvoyu, merkezinde trafiğin yasaklandığı hayalet bir kentten geçerek varır Kremlin’e. “Seçilmiş bir başkandı, şimdi ise özel seçilmiş bir şahsiyet oldu; kurucusu yerine konduğu Devlet’in her şeyine ortak” diyor infialle, sonunda muhalefet saflarına katılmış olan Gleb Pavlovski.
2000 yılında ulusa sesleniş konuşmasında bizzat kullandığı bir terim olan “iktidarın dikeyliği”, Putinizm’in nişanı haline gelir. Her şey yukarıdan başlar; tek bir şef ve işe koyulan bağlıları vardır. Sadece Kremlin’in surlarının ardında da değil… Putin konuklarını Novo-Ogariovo’da ağırlamaktan da hoşlanır — Haziran 2013’te Liudmila’yla boşanmalarına kadar ailesiyle mesken olarak seçtiği mekândır bu.
Başbakan olduğu dönemde, Moskova’nın kodaman bir semtinde 157 metrekarelik bir dairede oturmaktadır. Kırmızı tuğlalı bina yirmi kattır, balkonlarında kurşun geçirmez camlar vardır ve yüksek mevkiden kişilere tahsis edilmiştir. Ama Novo-Ogariovo’nun azametiyle alâkası yoktur. 2008-2012 arasında tekrar hükümet başkanı olacağı zaman bile, Putin Kremlin’in 30 kilometre batısındaki 50 hektarlık bu devlet mülkünden ayrılmayacaktır. Ormanın ortasındadır ve ulusal elitin zengin konaklarına komşudur. Giriş yolu özel şahısları koruma federal servisinin (FSO) sürekli gözetimi altındadır. Burada Hillary Clinton, Barack Obama, Tony Blair, Hüsnü Mübarek, Nicolas Sarkozy ve başka birçok şahsiyet baş başa görüşmeler için ağırlanmıştır.

obama_putin_8_ap_400_978
Putin Obama’yı Novo-Ogariovo’da ağırlıyor

Putin iki-taraflı görüşmelere her şeyden çok önem verir. Kalabalık âyinleri onu rahatsız eder. “Uzlaşma sonucu taviz verilerek ulaşılan kararlara inanmaz; kolektif çalışmaya da inanmaz; sadece bireysel sorumluluğa inanır. Profesyonelliğe de inanmaz. Ona göre, kişisel nitelikler uzmanlıklardan önemlidir” diye tanıklık ediyor Aleksey Şadayev, bugün kendi danışmanlık şirketini yöneten eski bir iletişim danışmanı.

Aklı başka yerde

Artık hiçbir siyasî rekabete müsamaha gösterilmemektedir; yeni bir yasanın hedef aldığı STK’ların eleştirel seslerine bile; 2012’de çıkarılan bu yasa, STK’ları “yabancı ajanları” ilan etmektedir. 
27 Şubat 2015’te, ateşli bir muhalife dönüşmüş olan eski bakan Boris Nemtsov’un Putin’in büro pencerelerinin altında katledilmesi, Kremlin’de pek sarsıntıya yol açmaz. Yapılan yoklamalara göre Başkan hâlâ çok popülerdir. “2000’li yılların başında, Ruslar için bir gelecek inşa etmeyi başarmıştı, ama artık aynı kişi değil” diye laf dokunduruyor siyasetbilimci Tatyana Stanovaya. “Siyasî sistemin istikrarından emin olduğundan, ne bir planı ne bir reform projesi var. Toplum onun dış politikasında bir manipülasyon nesnesi haline geldi. İç sorunlar onu sıkıyor ve söylevlerinde bu görülüyor.”
Zaman ilerledikçe, Kremlin’deki kalesi onu daha da tecrit etmekte, kendi ölçüsünde bir role kapanıp kalmaktadır. Ve bu konuda yalnız değildir… Nitekim, bazı uyanık blog yazarları, gezilerinde çekilen görüntülerde tuhaf bir hâdise fark etmişlerdir: Doğanın kucağında bir balık çorbası başında da olsa, bir manastırda da olsa, etrafında çoğu zaman aynı çehreler fark edilmektedir: balıkçı ya da papaza dönüşmüş figüranlar. “Dördüncü bir görev dönemi için adaylığını açıkladığı otomobil fabrikasında [6 Aralık 2017] onu alkışlayan işçilerin bir kısmı, ‘animatörler’di” diye teyit ediyor Gleb Pavlovski.
Aslında Putin’in aklı başka yerdedir. Artık uluslararası düzeyde kendini kabul ettirmek istemektedir ve buna ulaşmak için, dünkü düşmanlar tarafından kuşatılmış bir Rusya kartını oynamaktadır. Bütün yollara başvurulur: RT (eski Russia Today) ve Sputnik gibi medya organları yurtdışına “alternatif bir ses”i, Kremlin’in sesini duyurmalıdır; ordu kararlılığını göstermek için tatbikat operasyonlarını çoğaltmalıdır; Ortodoks dininin misyonu ise, Kutsal Rusya kıvılcımını tekrar çakmaktır. Bunun ötesinde, uluslararası bir güç olunduğunun kanıtlanması da gerekmektedir. 2014 Kış Olimpiyatları’nda, Karadeniz kıyısındaki diplomatik başkentine dönüştürdüğü sayfiye merkezi Soçi’de olacaktır bu.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.