Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Selahattin Demirtaş, New York Times’a yazdı: “Diğer adaylar, özgür kalırsam Erdoğan’ın kazanma şansının azalacağını görebiliyor”

“Cezaevindeki hücremden Türkiye cumhurbaşkanlığı için yarışıyorum”

HDP’nin tutuklu bulunan cumhurbaşkanı adayı Selahattin Demirtaş’ın bir yazısı, bugün New York Times gazetesinde yayınlandı. Erdoğan dışındaki adayların kendisini serbest bırakılması için çalıştığını söyleyen Demirtaş, “işlemiş olduğum bir suçtan ötürü değil; hükümetin kendi siyasi çıkarları için beni burada tuttuğunu biliyorlar” dedi. Yazının tamamı:

thumbs_b_c_21616832438a945e7c49d48b961d291d

“Selahattin Demirtaş; Türkiye’deki seçimlerde Halkların Demokratik Partisinin başkan adayıdır.

Türkiye, 24 Haziran’da yapılacak cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimlerinde sandık başına gidecek. Ben cumhurbaşkanlığı için altı adaydan biriyim. Hapishane hücremden katılıyorum bu yarışa. Bu makaleyi, Bulgaristan sınırının yanı başındaki Edirne Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nden yazıyorum. 1 yıl 8 ay kadar önce, 6 milyon seçmenin oy verdiği Halkların Demokrasi Partisi’nin Eş Başkanı ve seçilmiş bir milletvekili olarak tutuklandım. Beni cezaevine koyanlar burayı özellikle seçti, çünkü Edirne, ülkenin güneydoğusundaki Kürt bölgesi evimden, ailemden ve arkadaşlarından uzakta. Hücre arkadaşım da benim gibi seçilmiş bir milletvekili.

Son aylarda dışarıdan neredeyse aralıksız şekilde inşaat sesleri geliyor. Hemen yanı başımızda yeni ve büyük bir cezaevi inşa ediliyor. Olağanüstü Hal Rejimi ile yönetilen Türkiye’de cezaevlerinin kapasitesi yetersiz. Çünkü ifade ve örgütlenme özgürlüğü yok sayılarak cezaevine atılan sıradan insanların sayısı durmadan artıyor. Recep Tayyip Erdoğan’ın AKP’si liderliğindeki Türk hükümeti, evrensel demokratik değerlere tersine çevirdi ve ülkeyi siyasi ve ekonomik krizin eşiğine itti.

Erdoğan dışında, Cumhurbaşkanlığı için yarışan diğer dört aday benim serbest bırakılmam gerektiğini belirten açıklamalar yaptılar. İdeolojik farklılıklarını bir kenara bırakarak beni savundular, çünkü işlemiş olduğum bir suçtan ötürü değil; hükümetin kendi siyasi çıkarları için beni burada tuttuğunu biliyorlar. Özgür olursam Erdoğan’ın seçimleri kazanma ihtimalinin çok daha düşük olacağını görebiliyorlar. Bu koşullarda, seçimi kim kazanırsa kazansın, cezaevinde olmamın seçimin meşruiyetine gölge düşüreceğinin farkındalar.

Ben, muhalifleri hedef alan ve OHAL rejimi ile sıradanlaştırılmış bir cezalandırma yöntemine maruz kalan on binlerce insandan biriyim. Hakkımda şu ana kadar 102 soruşturma, 34 dava açıldı. Sadece tutuklu olduğum dosyadan 183 yıl ceza almakla karşı karşıyayım. Savcıların hazırladığı iddianamelerde yöneltilen suçlamaların tamamı siyasi demeçlerime ve konuşmalarıma dayanıyor. Türkiye’de yargı kurumları baskı altında olmasaydı en başından itibaren tutuksuz yargılanmam gerekiyordu. Tutuklandıktan sonra, 1 yıldan fazla bir süre boyunca, hiçbir şekilde hakim karşısına çıkarılmadım. Yargılanmam adaletsiz bir şekilde yapılıyor. Tutuklanmam siyasi bir karardı. Siyasi bir rehineyim. Sadece halkın kendi özgürlüğü için vereceği demokrasi mücadelesi Türkiye’deki yargı kurumlarını özgürleştirebilir. Yargı ancak o zaman hükümetin vesayetinden kurtulabilir, bağımsız ve adil hareket edebilir.

Mitingler düzenleyerek ve halkla doğrudan iletişime geçerek seçim kampanyası yürütme koşullarına sahip değilim. HDP’nin gençleri ve kadınları bu kampanyayı kararlı bir şekilde üstlenmiş durumda. Avukatlarım aracılığıyla ilettiğim mesajlarla dünyaya, cezaevi duvarlarının ötesine ulaşıyorum. Danışmanlarım aracılığıyla kullandığım sosyal medya hesaplarımla insanlara ulaşıyorum. Uzun süre kullanmadığım Twitter hesabımdan Eylül 2017’de yeniden paylaşımlar yapılmasından hemen sonra gardiyanlar arama yapacaklarını söyleyerek kaldığım hücreye geldiler. Oldukça detaylı bir arama yaptılar. Sebebini sorduğumda, hesabımdan atılan tweet’lerin kaynağını aradıklarını belirttiler. Hücremde bulunan ve en karmaşık teknolojiye sahip nesnelerden birisi su kaynatmaya yarayan kettle’dı. Sonunda tweet atmak için kettle kullanamayacağıma kanaat getirdiler ve ayrıldılar. Bu olay -absürtlüğü bir yana- otoriter liderlerin ortak özelliğini, yani bastırdıklarını düşündükleri muhaliflerin sonuçlarından çekinmeden direnmeye devam ettiklerini gördüklerinde duydukları tarif edilemez korkuyu gösterdi. Erdoğan’ın korkusu ne kadar da büyük kim bilir?

AKP iktidarı HDP’yi yıpratmak, karalamak ve ‘terör işbirlikçisi’ gibi göstermek için son üç yıldır çok yoğun bir medya destekli kampanya yürütüyor. Buna rağmen seçmenlerimiz bizi terketmedi. 2015 yazında barış süreci çöktüğünde partimiz diyalogla sorunun çözümü için olağanüstü bir çaba sergiledi. Belki çatışmaları durdurmak için daha etkili yollar geliştirebilirdik.

Her şey Haziran 2015 seçimlerinden sonra, Erdoğan’ın partisinin meclis çoğunluğunu kaybettiğini görmesiyle değişti. Erdoğan hükümeti askeri müdahalede ısrarcı oldu ve ordu bazı şehirlerde ve ilçelerde barikat kurmuş olan militan Kürt gençlere karşı harekete geçti. Erdoğan bu şekilde şiddeti tırmandırıp hem milliyetçi oyları konsolide etmeyi hem de 7 Haziran’da kendisini iktidardan düşüren Kürtleri ağır bir şekilde cezalandırmayı hedefledi. 1 Kasım 2015’te tekrarlanan seçimlerde yeniden tek başına iktidarı ele geçirdi. Sonrasında savaşı daha da tırmandırmaya devam etti.

24 Haziran seçimleri Türkiye’nin geleceğini şekillendirecek. Türkiye’nin 81 milyonluk nüfusunun yaklaşık beşte birini oluşturan Kürtlerin desteğini almayan bir adayın kazanması istatistiksel olarak mümkün değil.

Türkiye’de doğası anti-demokratik olan bir yasa var, ülke geneli oyların yüzde 10’ununu alamayan partiler mecliste yer alamıyor. Bu durumda vekillikler, barajı aşmış ve o bölgedeki en yüksek ikinci oy sayısına sahip olan partiye geçiyor. Bu yüksek barajı aşacağımıza eminiz, ancak oyların yüzde 10’unu almayı başaramazsak, milletvekillerimizin yaklaşık 80’i mecliste rahat bir çoğunluk sağlayacak ve yönetimini daha da kolaylaştıracak olan Erdoğan’ın partisine gidecek. Yani AKP milletvekilleri, haklarından mahrum bırakılmış milyonlarca Kürt yurttaşın oylarına rağmen koltuğa kavuşacak.

Erdoğan ve AKP’si HDP’nin barajı aşmaması için OHAL ve diğer yöntemleri kullanıyor. Güneydoğudaki Kürt bölgesinde binlerce seçim sandığı için taşıma kararı verildi; bu da, kırsaldaki seçmenleri kendi köylerinde oy kullanmak yerine oy kullanmak için askeri kontrol noktalarından geçerek kilometreler kat etmeye zorlayacak. Ayrıca oy kullanma noktalarında çok sayıda güvenlik personeli bulunacak ki bu durum bölgedeki seçmenlerimizin sindirilmesine yol açabilir. Erdoğan geçen hafta sızan ve parti çalışanlarına hitaben yaptığı konuşmanın videosunda, HDP’nin barajın altında kalmasının önemine vurgu yapıyor ve çalışanlarına “özel bir çalışma” yürütmelerini söylüyordu.

Türkiye, güneydoğuda Kürtlere uygulanan toplu cezalandırmanın ülke çapında özgürlükleri ve demokratik kültürü etkilediğinin artık farkında. Bir zamanlar Kürtlerle sınırlı olan durum, şimdi Erdoğan’ın her yerdeki muhalifleri için de geçerli hale geldi. Liberal, demokratik bir gelecek için tek umut, otoriter rejimi yenmek için bir araya gelmemizde yatıyor.

Selahattin Demirtaş

Edirne Yüksek Güvenlikli F Tipi Cezaevi”

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.