Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Muharrem İnce: Yenilgiyi görmemek, yenilmeyi bilmek

 

Yayına hazırlayan: Gamze Elvan

Merhaba, iyi günler, iyi haftalar. Türkiye yeni bir döneme giriyor bugünden itibaren, dün geceyarısından itibaren. Konuşulacak çok şey var, yapacak çok değerlendirme var ve tabii bu arada bu seçimlerin sonucuna bağlı olarak da devlet yapılanmasında çok önemli değişiklikler olacak, yeni meclis açılacak vs..
Şimdi, bugünkü yayının başlığını “Yenilgiyi görmemek, yenilmeyi bilmek” koydum. Bu başlığı Muharrem İnce’nin basın toplantısı öncesinde saptadım. Açıklamasını, nasıl bir basın toplantısı yapacağını çok merak ettim ve en azından yenilmeyi bildiğini gördük. Kendisi de ısrarla vurguladı, “Eğer kaybettiğiniz zaman tebrik etmeyi bilmiyorsanız, yarışa girmeyin” diye. Yanılmıyorsam iki kere söyledi; dolayısıyla yenilmeyi bilen bir siyasetçi olduğunu gördük. Lakin, bu açıklamayı dün gece yapması gerekirdi. Aynı tonda olmazdı tabii; daha duygusal bir tonda olurdu, ama burada söylediklerinin en azından bir kısmını dün gece söyleseydi çok daha iyi olurdu. Onun yerine, bir gazeteci dostuna –kendisi öyle söyledi–, İsmail Küçükkaya’ya yolladığı WhatsApp mesajı üzerinden kamuoyu bunu öğrendi; yani yenilgiyi kabul ettiğini kamuoyu öğrendi ve dün gece birçok Muharrem İnce destekçisi için kâbus gibi oldu açıkçası. Nitekim bir yığın komplo teorileri türedi, kendisi de bugün basın açıklamasına önce bu komplo teorilerini yalanlayarak başlamak durumunda kaldı.

Yenilgiyi görenler ve görmeyenler

Bu haliyle yenilgiyi, yenilmeyi bildiğini görüyoruz. Geç de olsa –çok geç sayılmaz ama– bunu yaptığını görüyoruz; ancak açıklamasında kendinin de söylediği gibi, yenileceğini görmemiş. Kendisinin 35 civarını, 30’u aşacağını, ama HDP’nin ve İyi Parti’nin de 11 civarında ayrı ayrı –yani Selahattin Demirtaş ve Meral Akşener’in– ve Saadet’in de yaklaşık 3 puan alacağını, dolayısıyla ikinci tura kalacağını ve ikinci turda da muhalefetteki diğer adayların desteğiyle kazanacağını hesaplamış — böyle bir hesap yapmış, çok ciddi bir hesap hatası yapmış belli ki. Bu görülmez bir şey miydi? Niye böyle oldu? Bunun üzerine biraz konuşmak lazım.
Bu konuda yaşadığım çarpıcı bir olayı anlatmak istiyorum: Seçimden bir hafta-on gün önceydi yanılmıyorsam; Muharrem İnce’nin ekibinde bir şekilde yer almış birisiyle sohbetimizi hatırlıyorum. Bana şöyle bir şey söyledi: “Ne zamanki ben seçimleri birinci turda kaybedeceğimiz düşüncesine kapılmaya başladım –ekipten birisi olarak, yani Erdoğan’ın birinci turda kazanabileceği düşüncesine kapılmaya başladığı anda– yakın çevremdeki hemen hemen herkesin ‘biz bu seçimi kazanıyoruz’ duygusuna kapıldığını gördüm” dedi — çok anlamlı bir saptamaydı. Benzer bir durumu onun kadar olmasa da şahsen yaşadığımı söyleyebilirim. Ben Muharrem İnce’nin kampanyasının yanlış olduğunu, polemiğe girmenin yanlış olduğunu, bunun AKP seçmeninden oy almak bir yana tam tersine AKP saflarında, AKP seçmeninin Erdoğan etrafında kenetlenmesine yol açabileceğini söyledikten sonra, başıma çok şey geldi; yakın çevremden, arkadaşlarımdan itirazlar ve doğru olsa bile bunu dillendirmeme yönünde… Çünkü mitinglerle beraber yaşanan havada, atmosferde, “Bu sefer oluyor” duygusu muhalefet kampında bayağı ciddi bir şekilde kendini gösteriyordu. Bunu bir yayında “muhalifin muhalife propagandası” olarak tanımlamıştım ama bu propaganda bayağı etkili oldu ve bu propagandadan belli ki Muharrem İnce de çok ciddi bir şekilde etkilenmiş. Bugün yaptığı açıklamayı dün gece yapmamasının bence en önemli nedeni kendisinin gerçekten bunun ikinci tura kalacağına inanması.

Bir yanlışın peşinde

Peki, bu aşılabilir miydi? Bu görülebilir miydi? Muharrem İnce’nin en büyük argümanı, biliyorsunuz, “50 günlük seçim kampanyası” diyor. Haklı, ama bir yerden sonra haksız. Bu böyle zaten, madem siz buna soyunuyorsunuz, böyle bir göreve talip oluyorsunuz, bütün bu dezavantajları bilerek talip oluyorsunuz. Dolayısıyla 50 gün de olsa 500 gün de olsa, eğer siz bir yerde doğru yapıyorsanız, doğruyla giderseniz başarılı olursunuz; yanlış yapıyorsanız, isterseniz 5000 gün olsun, bu yanlış sizin peşinizi bırakmaz. Bu anlamda bir yanlışın peşinde gidildiğini düşünüyorum ve bu yanlışın sonucunda da yenilginin görülmediğini, görülmesinin imkânsız hale geldiğini düşünüyorum. Aslında CHP’nin bir adayının yenilmesi doğal bir şey, çünkü CHP’nin aldığı oy oranı ortada. Ancak bu sefer hem seçimin son derece hayatî ve önemli olması, hem de bu sefer “Galiba bu sefer oluyor” duygusunun alabildiğine yükselmesiyle beraber, bunun ardından gelen yenilginin ağırlığı çok daha fazla oluyor. İlk geceden bunu gördük; önümüzdeki günlerde de bunu daha fazla göreceğe benziyoruz. Özellikle muhalefet cenahında bu yenilginin etkileri bayağı bir kendini gösterecek ve iktidar koalisyonunda da bu zaferin etkisini bayağı göreceğiz. Kaybedenlerden birisi olan Meral Akşener’in henüz ortada olmadığı –bir yerde okuduğuma göre çarşamba günü açıklama yapacağı söyleniyor– bu da anlamlı. Kaybedenlerden birisi olan SP ilk andan beri sonuçları kabul ettiler ve bir tür özeleştiri yaptılar; ama onun dışında özellikle CHP ve İyi Parti’ye baktığımız zaman tam olarak bununla yüzleşme pozisyonuna girilmediği görülüyor.

Özeleştiriden çok kendisinin başarısını öne çıkarttı

Muharrem İnce’nin bugün yaptığı açıklamada birtakım özeleştiri öğeleri var, ama özeleştiriden çok kendisinin başarısını öne çıkarttı. 41 yıl sonra yüzde 30 oy oranının bulunmasının çok istikbal vaat ettiğini söyledi. Çok açıkçası burada Muharrem İnce’nin olağanüstü bir kongrede CHP’nin genel başkanlığına yeniden talip olacağını ve muhtemelen de kazanacağını düşünebiliriz; herhalde şaşırtıcı olmayacaktır, her ne kadar bu tür sorulara cevap vermek istemediyse de böyle olacağa benziyor. Ancak kişisel görüşümü söyleyeyim; 50 günde gösterdiği performansı CHP genel başkanlığında gösterirse, CHP’yi ve ona gönül verenleri tekrar bir başka hüsrana uğratmış olacak. Bunun üzerine çok konuşulur, çok söylenir; ama örneğin şöyle bir şey söylemek isterim: Yüz küsur miting yapmak yerine 40-50 tane seçme miting yapıp, onun dışında harcanan parayı ve enerjiyi daha yaratıcı birtakım alanlarda medya üzerinden, sosyal medya üzerinden slogan üretme üzerine, birtakım güvenilir danışmanlarla çok ciddi kamuoyu araştırmaları yapmak üzerine uğraşmış olsaydı, Muharrem İnce bence çok daha fazla başarılı olabilirdi.
Bu mitinglerin cazibesine çok fazla kapıldı o ve ona destek veren kişiler, ama mitinglerde toplanan kalabalığın kendi tabanını mobilize etmesi kadar, karşı tarafı da Erdoğan’ın etrafında mobilize etmesi olayını ıskaladı diye düşünüyorum — bu çok ciddi bir sorundu. En önemli mesele karşı taraftan, diğer kutuptaki insanları kendisini daha iyi olduğuna ikna edebilmesiydi; ama baktığımız zaman, yüzde 30’a baktığımız zaman, neyi görüyoruz? HDP’ye oy vermiş olup cumhurbaşkanlığında Muharrem İnce’ye oy verenler, ya da İyi Parti’ye oy vermiş olup cumhurbaşkanlığında Muharrem İnce’ye oy verenlerle Cumhur İttifakı’ndan Tayyip Erdoğan’a oy verenler arasında bir puanlık fark var, en fazla o bir puanı alabilmişti — ya o aldı, ya Meral Akşener ya da Selahattin Demirtaş, ama muhtemelen Meral Akşener’le Muharrem İnce bir puanı paylaşmıştır. Bu çok bariz bir başarısızlık. Bu başarısızlığı nasıl aşacağı konusunda çok fazla bir şey söylediğini –en azından bugün– görmedim. Şu âna kadar seçim kampanyasında izlediği yöntemlerle giderse, bence yine çok fazla başarı söz konusu olamaz.

Ekip meselesi

Bir hususun altını özellikle çiziyordum: Erdoğan tek adam olarak çıkıyor –ki Muharrem İnce de artık önümüzde bir tek adam rejimi olduğunu söyledi– bunun karşısına bir kolektif akıl gerekir –ki kolektif akıl lafını bugünkü konuşmasında kendisi de söyledi–, ama 50 günlük kampanya boyunca Muharrem İnce bize sadece kendini gösterdi. Hep şunu söyledi: “Ekibimi, yardımcılarımı ikinci turda tanıtacağım.” Ama ikinci tur olmadığı için kimseyi bize tanıtamadı. Böyle bir olayla da karşı karşıyayız. Yenilginin nedenlerini tam olarak anlayıp bunlarla yüzleşmeden önümüzdeki dönemde kazanma iddiası ne derece gerçekçi olur bilemiyorum, ama şurası muhakkak ki önümüzdeki günlerde Muharrem İnce’nin CHP genel başkanlığını çok ciddi bir şekilde tartışacağız ve CHP yerel seçimlere muhtemelen –çok yüksek bir ihtimal olduğu kanısındayım– Muharrem İnce’yle girecek, bakalım ne olacak.

Küçükkaya tartışması

Son bir not: İsmail Küçükkaya’ya yolladığı WhatsApp mesajı ve bunun İsmail tarafından yayınlanması üzerine, bugün kendisi de zaten yaptığının hata olduğunu söyledi. Çok arkadaşım bunu bana sordu, “Bu yapılan, İsmail’in yaptığı doğru mu?” diye. Bence bunda yanlış bir şey yok. İsmail’in yaptığı yanlış değil, Muharrem İnce’nin yaptığı yanlış. Bu hengâmede, o gece o vakit seçmenlerine karşı alabildiğine ketum olup; dost bildiği de olsa, arkadaşına, gazeteci arkadaşına, gazeteci dostuna böyle bir şeyi yazmış olması, neresinden bakarsanız bakın –ki kendisi de kabul ediyor– büyük bir hata.
Burada şunu özellikle vurgulamak istiyorum: Bugün basın toplantısını izlediğim zaman ben de kendisine bir WhatsApp mesajı yolladım –muhtemelen daha öncekilerine vermediği gibi buna da cevap vermeyecek– orada da şunu söyledim: “Umarım bundan sonraki dönemde gazetecilerle olan ilişkilerinizi ahbap-çavuş ilişkisi değil; modern, karşılıklı saygıya dayalı ilişkiler olarak geliştirirsiniz” diye söyledim. Eğer CHP genel başkanı olmak yolundaysa, Muharrem İnce’ye öncelikle bir gazeteci olarak önerim, gazetecilerle kurduğu ilişkiyi karşılıklı saygı içerisinde, belli bir mesafeyle kurması ve herkese olabildiğince eşit yaklaşması olur. Aksi takdirde bu türden vahim kazalara çok fazla muhatap olur.
Buradaki sorun şu: Bu tür kazalardan en çok etkilenen, kendisinden ziyade ona inanan insanlar. Onun ağzından bir lafın çıkması için gece geç saatte Halk TV’nin karşısına ya da FOX TV’nin karşısına oturan insanlar. Böyle bir WhatsApp mesajıyla, “Adam kazandı” mesajıyla görünce, çok büyük bir hayal kırıklığı, moral bozukluğu yaşıyorlar. Bu da bence bu seçimden Muharrem İnce’nin çıkartması gereken en büyük mesaj.
Evet, söyleyeceklerim bu kadar, iyi günler.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.