Müge İplikçi yazdı: Bayramdan kalan
Müge İplikçi bu yazısında, davulcu İbrahim’in hikâyesini anlatıyor
Müge İplikçi yazdı: Elleri kanıp duran kadın
Oraya, uzun bir trafik hengamesinden sonra varmıştı. Yorgunluğu gözlerinden hissedilen, zamana meydan okuyan o kadınlardandı. Buna karşın bitkindi. Durduk yere neyin yorgunluğu diye sorulsa, hiç kuşkusuz sıralayabileceği bir sürü detay son zamanlardaki yaşamının özeti anlamına gelebilirdi. Örneğin, kendi halindeki ve kıvamındaki bütün kadınların ezberine yaslanarak, “çocuklar” diyebilirdi. İçi titreyerek Fuat diyebilirdi, askerde, ilk göz ağrım. […]
Müge İplikçi yazdı: Hello Kitty
Her şey Azra’yla başlamıştı. “Anne bir şey diyeceğim.” “Azra git başımdan dünden beri burnumdan soluyorum zaten!” Perran’ın kafası atıktı. Ama Azra’nın daha çok. Özellikle annesine. “Yahu kahvaltıdan beri bir şey söyleyeceğim diyorum!” Perran sağırdı. Azra ondan daha çok. “Makinenin başına gelenleri biliyorsun değil mi?” diye sesi giderek yükseldi Perran’ın. “Biliyorum ama bu beni dinlemeyeceğin anlamına […]
Müge İplikçi yazdı: Hayırdır inşallah
Dükkân kalabalıktı. Tahir ne yapsın? Gömleğinin yakasında yazanın yalancısıyım. Elimle işaret edip bir tane çay istedim. Bu arada onun görebileceği biçimde dudaklarımdan aynı cümle döküldü: Benbirtaneçayistiyorum. Oralı bile olmadı. Aradan yarım saat geçmişti ki masaya uğramayı akıl etti. “Ne istemiştiniz?” “Çay”. “Hemen geliyor.” “Aman hemen olmasın” dedim içimden. “Hemen dediğin iki saati alır şimdi.” Tahir gitti ve […]
Jale Parla ile “Edebiyat Yazıları” üzerine: “Okumalarımı romanların ait olduğu kültürel alanı anlamaya çalışarak yaptım”
Prof. Jale Parla, “Edebiyat Yazıları” kitabını Müge İplikçi’ye anlattı
Müge İplikçi yazdı: Pastırma yazı
Doğrusu güzel kadındı. Bir pastırma yazının ve o yazı temsil eden bir ormanın önünde duruyor, kırmızı çantasından çıkardığı elli lirayla sanki yarım kilo şeftali almayı planlıyordu. Güzel kadındı güzel. Adını öğrenecek cesareti kim, nerede bulabilirdi? Hele ki bir satıcıysan… Kadın, kırmızı çantası elinde, alımlı siyah saçları, ormandan ta buraya geç kalmış hayali bir meltemle dalgalanırken, […]
Müge İplikçi yazdı: Gölgeler Bize Benzediğinde
Gölgelerimizin biz yürürken hiçbir surette önümüze düşmeyeceği bir saat ya da iyi saatte olsunlar ruhundaydık. Uzay koordinasyonuyla ilgilenen ve aynı zamanda astronomiye tutunmuş bir ekibin uyarısıyla kalplerimiz usulca heyecanlandı. 20 Ağustos’a ve ikindi saatlerine dikkat! Demek gölgesiz bir gün geçirecektik. Bu ahir ömrümüzde başımıza gelmedik kalmadığı için buna da “tamam!” dedik. “Bir sen eksiktin ama […]
Müge İplikçi yazdı: Selman Abi’yi nasıl bilirdik?
Cenazede sorulan bu sorunun cevabı aklımızı günlerce oyalayacak cinsten değildi. Yüzeysel olarak baktığımızda cevap basitti: Gürül gürüldü Selman Abi
Müge İplikçi’nin konuğu Çiğdem Aldatmaz: 21. yüzyılda butik yayıncılık
Türkiye son 10 yılda yayıncılık sektöründe nasıl bir yere geldi? Dünya ile kıyaslandığında nerelerdeyiz? Butik yayıncılığın geçmişi, geleceği ve bugünü… Kimler nerelerde, hangi işleri yapıyor? Butik yayıncılar kendilerine nasıl bir rota çizmeli? Zeytin Dalı’nda Müge İplikçi, konuğu Amorf Kitap Yayın’ın kurucusu, yazar ve editör Çiğdem Aldatmaz ile butik yayıncılığının geçmişini ve geleceğini masaya yatırıyor.
Müge İplikçi yazdı | Kurgu ve hayattaki kadın: Sinead O’Connor
“Hayatta karşınıza çıkan insanların öykülerdeki kimi karakterleri çağrıştırmasıdır bu. Yazar mı çabuk davranmıştır hayat mı sorusu ise, olsa olsa, beyhude bir atmosfer yaratmak içindir”
Müge İplikçi ile Zeytin Dalı’nın konuğu Patricia Blessing: Moğol fethinden sonra Anadolu’nun yeniden inşası
Zeytin Dalı’nda bu hafta Müge İplikçi’nin konuğu “Moğol Fethinden Sonra Anadolu’nun Yeniden İnşası” kitabının yazarı Patricia Blessing. Blessing, İslam sanatı ve mimarisi üzerine çalışmalarını sürdürüyor ve Stanford Üniversitesi’nde Sanat Tarihi bölümünde İslam Sanatı dersi vermeye devam ediyor. Keyifli seyirler!
Müge İplikçi yazdı: Sekiz saniye kuralı
Gözlerimi açmamla, karşımda Agâh’ı görmem bir oldu. Önce tanıyamadım. Az önce çekmiş olduğum acıdan mı, yılların aramıza ördüğü barikattan mı bilinmez… Boş boş bakmış olmalıyım ki, “Yok yok tanımadın sen beni!” dedi karşımdaki, Agâh’a benzeyen, belki de hiç benzemeyen biri. Çaktırmıyorum. “Tanıdım, tanıdım…” dedim ama ne gezer. Az önce canım çıktı. Neydi fizyoterapistin adı? İlhami […]
