Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Türkiye’nin gidişatı

[soundcloud url=”https://api.soundcloud.com/tracks/290789656″ params=”color=ff5500&auto_play=false&hide_related=false&show_comments=true&show_user=true&show_reposts=false” width=”100%” height=”166″ iframe=”true” /]

Yayına hazırlayanlar: Elif Akyıldız & Şükran Şençekiçer

Türkiye’nin gidişatı diye bir yayın yapıyorum ama Türkiye’nin nereye gittiğini bilmiyorum, daha doğrusu iyi gitmediğine eminim.
Şöyle bir toparlayacak olursak: 29 Ekim bayram gecesi 10 bini aşkın kişinin görevinden alındığı, savunma hakkının çok ciddi bir şekilde kısıtlandığı ve üniversitelerde rektörlerin göstermelik bile olsa öğretim üyeleri tarafından seçilmesinin iptal edildiği bir Kanun Hükmünde Kararname’yle karşılaştık. Bunun şokunu daha atlatamadan Diyarbakır’dan eş belediye başkanları Gültan Kışanak ve Fırat Anlı’nın, ayrıca Batman eski milletvekili Ayla Akat Ata’nın tutuklandığı haberi dün akşam geldi. Bu sabah da Cumhuriyet Gazetesi’ne operasyon. Cumhuriyet Gazetesi’ne operasyon haberini alır almaz, görür görmez Kadri’yi aradım, Kadri Gürsel’i, 42 yıldır Galatasaray Lisesi’nden arkadaşım. 42 yıl boyunca çok kavga ettik ama hep birlikte olduk. Aradığımda oğlunu, Erdem’i okula bırakıyordu. Ve bunun Cumhuriyet Gazetesi’ni yöneten vakfın yöneticilerine yönelik bir operasyon olduğunu söyledi.
Daha sonra Medyascope’a gelip bu konuda ne yapabileceğimizi düşündüm ve Aydın abiyle yayın yapma fikri vardı kafamda, Aydın Engin’le. Bir baktım ki Aydın Engin de gözaltına alınanların arasında. Ki kendisine sormuş gazeteciler ‘’Neden gözaltındasınız?’’ diye, o da “Cumhuriyet’te çalışıyorum yetmez mi” demiş. Daha sonra da Kadri’nin de gözaltına alınma haberi, evinde arama yapıldığı haberi geldi. Yayına girmeden önce Kadri’ye ulaşmaya çalıştım ve telefonu hep meşguldeydi.
Bunları hepsini bir araya aldığımız zaman, bunun evveliyatı var. Türkiye’de gidişat zaten hiç iyi değildi. Ve artık saat başına gelişmeler yaşanıyor. Ve bu gelişmelerin hepsi Türkiye’de temel hak ve özgürlükler ve demokrasi açısından olumsuz gelişmeler. Hepsi ayrı ayrı, başlı başına birer ihlal. Savunma hakkı ihlali, basın özgürlüğü ihlali, seçilmişlerin iradesine devlet tarafından el konulması gibi çoğaltılabilecek bir yığın olay yaşanıyor.
Cumhuriyet Gazetesi’yle ilgili suçlamaya baktığımız zaman “örgüt üyesi olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemek” gibi ilginç bir suçlamayla karşı karşıya. Şimdi Aydın Engin’in görüntüsünü görüyorsunuz. Aydın abi zamanında siyasi görüşleri yüzünden çok çile çekmiş birisidir. Kadri’yle ben Galatasaray Lisesi’nde okurken ikimiz de ayrı ayrı 12 Eylül döneminde içeri girdik hapis yattık. O zamanlar bile böyle suçlamalar olduğunu açıkçası bilmiyorum. Böyle bir şey yoktu.
Türkiye’nin bunca yıl boyunca dönüp dolaşıp gittiği yer çok kötü; demokrasi, temel hak ve özgürlükler anlamında çok kötü bir yere doğru gidiyor. Kürt sorununda daha yakın zamana kadar Çözüm Süreci’yle umutlanmış ve heyecanlanmış, ‘’Analar ağlamasın’’ sloganı etrafında çok büyük bir umutla yürürken şu anda uzun bir süredir,7 Haziran seçimlerinden sonra özellikle hep daha da kötüye giden bir süreç yaşıyoruz.
Bütün bunların ışığında baktığımız zaman; buradan nasıl çıkılır? Buradan temel hak ve özgürlüklere sahip çıkarak çıkılır. Biz gazeteciler için de basın özgürlüğüne, ifade özgürlüğüne sahip çıkarak çıkılır. Ama buradan çıkmanın en temel yolu herkesin işini sonuna kadar yapmasıdır. Şöyle ki, son dönemde biz gazeteciler için çok ciddi bir tuzak söz konusu. Gazetecilik yapmak yerine aktivizm yapmaya sevk ediliyoruz. Birçok meslektaşımız bu yöne doğru ciddi bir şekilde koyuldu. Bu onların kişisel tercihleridir. Ama bir yerden sonra gazetecinin esas etkili olması gereken huşular olan haberler ve yorumlar, röportajlar her şeyin gerisinde kaldı.
Şu anda bir süredir Türkiye’de yaşanan olaylarda baktığımız zaman, bu olayların yaşanmasının medyada yeterince yer bulmadığını görüyoruz. Bununla en önemli nedeni zaten birçok medya kuruluşunun kapatılması, birçok gazetecinin tutuklanması ve yurtdışına sürgüne gitmek zorunda kalması. Ama her şeye rağmen en kötü koşullarda bile, ki Cumhuriyet Gazetesi bu anlamda çok önemli bir örnektir. 12 Eylül döneminde bizler cezaevinde Cumhuriyet okurduk. Çıktıktan sonra da Cumhuriyet okuduk. Ve Cumhuriyet en zor şartlarda bile insanları gelişmelerden haberdar etmek gibi bir gazetecilik misyonunu üstlenmişti. Ve gerçekten de kendilerine hâlâ o dönemde bu işi yapan, Cumhuriyet’te çalışan, emek veren herkese çok büyük, Türkiye’nin ve benim kişisel olarak şükran borcumuz var. Bugün de yapmamız gereken her türlü olumsuzluğa rağmen, her türlü hak ihlaline rağmen demokrasiden uzaklaşmalara rağmen olabildiğince serinkanlı bir şekilde, sakin bir şekilde Türkiye’de temel hak ve özgürlükleri, demokrasiyi savunmak.
Şunu söylemek istiyorum: Eğer bir gazeteci, gazeteciliğin evrensel ilkelerine uygun bir şekilde hareket ediyorsa, mesleğini icra ediyorsa zaten o gazeteci doğrulardan yanadır, temel hak ve özgürlüklerden yanadır, demokrasiden yanadır, barıştan yanadır. Şu anda gözaltına alınan meslektaşlarımızın çoğu, hepsini yakından tanıyorum. Yani gazeteci olanları, birtakım avukatlar var onları pek tanımıyorum ama gazetecileri biliyorum. Bunların hepsinin gazetecilik sicilleri hep temiz. Hep doğrudan yana, demokrasiden, barıştan yana, temel hak ve özgürlüklerden yana kişiler. Dolayısıyla burada onların başına gelenler tam da bu yüzden geliyor. Normal şartlarda düz, sadece gazetecilik yaptığınız zaman bile siz temel hakları ve özgürlüklerle sorunları olanların gözünde bir sorun potansiyeli oluyorsunuz.
Türkiye çok zor dönemler geçirdi. Şimdi de çok zor bir dönem yaşıyor. 31 yıldır gazetecilik yapıyorum, bu mesleği yapıyorum. Meslek hayatımda en zor dönemi geçmekteyiz; onu görüyorum. Çok sorunlarımız oldu, değişik dönemlerde değişik sorunlarımız oldu ama bu kadar baskının, gazeteciliğin üzerinde bu kadar yoğun baskıların olduğu döneme açıkçası ben şahit olmadım.
Ama bunu atlatacağımıza eminim. Bunu atlatmaya çalışırken de gazetecilikten, gazeteciliğin evrensel ilkelerinden, kendim şahsım adına ve burada Medyascope’da beraber çalıştığım arkadaşlarım adına da konuşabilirim. Bunların içerisinde kalarak, siyaset ya da aktivizm değil gazetecilik yapmaya çalışarak yolumuza devam etmek istiyoruz.
Bir diğer hususa değinecek olursam tekrar başta söylediğim: Kürt meselesinde gerçekten çok acı bir noktadayız, çok kötü bir noktadayız. Ve gelinen nokta bizim her türlü umudumuzun kırılmasına yol açıyor ve bundan daha kötülerine de hazırlıklı olmak gerekiyor maalesef. Hazırlıklı olup ne yapacağız açıkçası onu da bilemiyorum. Kuru sloganlarla vesaire bunlar geçiştirilecek meseleler değil. Çok serinkanlı bir şekilde bu konular üzerinde kafa yormak gerekiyor. Türkiye’nin en büyük, Cumhuriyetin ki yeni kutladık ne kadar kutlayabildiysek Cumhuriyet Bayramı’nı. Cumhuriyetin en önemli kazanımlarından birisi Türkiye’nin batılılaşma perspektifiydi. Ama Türkiye bu son dönemde yaşananlarla beraber bu perspektifinden çok ciddi bir şekilde uzaklaşıyor.
Son dönemde karşılaştığım, değişik vesilelerle karşılaştığım batılı ülkelerden muhataplarımın hemen hemen hepsi maalesef Türkiyeli olduğum için, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olduğum için bana acıyorlar. Bu yakın bir zamana kadar böyle değildi. Artık böyle. Bu iyi bir şey değil. Türkiye’nin bir an önce bundan kurtulması gerekiyor. Biz Türkiye’de yaşadığımız için acınması gereken insanlar olmaktan çıkmalıyız. Ama çıkmanın yolu doğrudan bizlerden geçiyor. Bizlerin duruşundan, bizlerin faaliyetlerinden, bizlerin işini iyi yapmasından geçiyor.
İşimiz çok zor. Türkiye’nin gidişatı hiç parlak değil. Ama -tekrar tekrar aynı şeyi söylüyorum farkındayım- serinkanlı bir şekilde herkes bulunduğu yerde kendi işini iyi yapmaya, her şeye rağmen iyi yapmaya çalışırsa bu zorlukların bir nebze olarak aşılabileceğini söyleyebiliriz.
Buradan Gültan Kışanak’a, Fırat Anlı’ya, Ayla Akat Ata’ya, adını bilmediğim diğer tutuklananlara, İstanbul’da gözaltına alınan tüm meslektaşlarıma, başta Kadri Gürsel, Aydın Engin, Hikmet Çetinkaya olmak üzere –diğer adını söyleyemediklerimi kusura bakmasınlar- hepsine çok geçmiş olsun diyorum. Ama esas olarak Türkiye’ye çok geçmiş olsun. Yolumuza devam edeceğiz. Bu ülke hepimizin. Durabildiğimiz kadar, gücümüz ölçüsünde, yeteneklerimiz ölçüsünde Türkiye’ye, olduğu kadarıyla demokrasiye, temel hak ve özgürlüklere sonuna kadar sahip çıkmaktan başka çaremiz yok. İyi günler.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.