Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

J. Bradford DeLong: Amerika kaybetti ve bunun geri dönüşü yok

California Üniversitesi, Berkeley’de Ekonomi profesörü ve Ulusal Ekonomi Araştırmaları Bürosu’nda araştırma görevlisi olan J. Bradford DeLong, Clinton Yönetiminde Hazine Müsteşar Yardımcısıydı ve bütçe ve ticaret anlaşmaları müzakerelerinde yoğun görev aldı. 1994 peso krizinde Meksika’ya yapılan mali yardımdaki rolü, DeLong’un Latin Amerika’nın açık ekonomiye dönüşümünde önemli görevler üstlenmesini sağladı ve ekonomi-politika tartışmalarında ön plana getirdi. DeLong’un 4 Temmuz 2018’de project-syndicate.org’da çıkan yazısını Oğul Tuna çevirdi.

J. Bradford DeLong
J. Bradford DeLong

The Washington Post muhabiri Catherine Rampell geçenlerde, ABD Başkanı Donald Trump’ın Şubat 2017’de Beyaz Saray’da Harley-Davidson yöneticileri ve sendika temsilcileriyle bir araya geldiğini hatırlattı. Toplantı esnasında Trump, “Amerika’da üretim yaptıkları” için teşekkür etmişti. Başkanlığı süresince simge hâline gelmiş motosiklet şirketinin genişleyeceği öngörüsünde bulunmuştu. “Biliyorum ki şu aralar işiniz çok iyi gidiyor” demişti, “ve son aylarda hiç sahip olmadığınız kadar büyük ivme yakaladınız.”
Bir yıl içinde her şey değişti. Harley-Davidson kısa süre önce işletmelerinin bir kısmını Avrupa Birliği’nin tedbirlerine hukuken tâbi olmayan alana taşıyacağını duyurdu. AB’nin bu misilleme tedbirleri, Trump’ın ithal çelik ve alüminyum üzerindeki vergilerine karşılık olarak alınmıştı. Bunun üzerine Trump Twitter başına geçti ve “ilk teslimiyet bayrağı çeken şirketin Harley-Davidson olmasına şaşırdığını” söyledi. Sonrasında hiç tutalamayacak bir söz verdi: “…nihayetinde AB’ye gümrük vergisi ödemeyecekler.”
Devamındaki bir tweet’te, asılsız bir şekilde, “Bu yıl başlarında Harley-Davidson, Kansas City’deki tesislerinin büyük bir bölümünü Tayland’a taşıyacaklarını belirtti” dedi ve “Gümrük vergisi/Ticaret Savaşı’nı yalnızca bir bahane olarak kullandılar” diye ekledi. Aslında, şirket Missouri eyaletindeki Kansas City’deki tesislerini kapatacağını duyurduğunda buradaki faaliyetleri Pennsylvania eyaletindeki York’a taşıyacağını söylemişti. Trump’ın sözleri her durumda anlamsız. Eğer şirketler onun ticaret savaşı ilanına göre hareket ediyorsa, o hâlde bu savaş sadece bir bahane değildir.
Bir başka tweet’te Trump tehditlere dönüp uyarıyor: “Harley bilmelidir ki yüklü miktarda vergi ödemeden ABD’ye geri bir şey satamayacak!” Ama bu dahi anlamsız kalıyor: Harley-Davidson’ın ürünlerini AB vergilerine tâbi olmayan ülkelere kaydırmasının bütün sebebi Avrupalılara tarife içermeyen motosiklet satmak.
Son bir tweet’le Trump buyuruyor: “Tek bir Harley-Davidson motoru bile başka ülkede üretilmemeli – hem de asla!” Sonrasında şirketi, böylece şirket çalışanlarının işlerini, mahvedeceğine söz veriyor: “Eğer taşınırlarsa, izleyin, bu onlar için sonun başlangıcı olacaktır. Teslim oldular, bıraktılar! Façaları çizilecek, daha önce hiç olmadığı şekilde vergilendirilecekler!”

Trump hukukun üstünlüğüne zarar veriyor

Bunların hiçbirinin normal olmadığını söylemek lüzumsuz. Trump’ın açıklamaları hukukun üstünlüğüne zarar veriyor. Bırakın dış ticaret politikasını; devlet yönetiminin yanına yaklaşmıyor bu beyanlar. Sanki VIII. Henry gibi fevri, dengesiz bir monarkın zamanına dönmüşüz de devlet gemisi batarken kralın etrafını saran bir kümes dolusu plütokrat, yalaka ve dalkavuk yükselmeye çalışıyor.
Apaçık ortada ki Trump makamının gerekliliklerini yerine getirmekten aciz. ABD Temsilciler Meclisi ve Senato onu çoktan suçlayıp makamından indirmeliydi. Her şey bir kenara, yalnızca ABD Anayasası’nın, Başkan’ın başka devletlerden hediye ve para almasını engelleyen fıkrası bile bunun için yeterli olurdu. Buna dayanarak Başkan Yardımcısı Mike Pence; kabine üyelerinin çoğunluğunun “makamının güçlerini ve gerekliliklerini yerine getiremediğine” hükmettiği takdirde başkanın azlini öngören ABD Anayasasının 25. değişiklik maddesini başvurmalıydı.
Ancak ne Temsilciler Meclisi Başkanı Paul Ryan ne Senato Çoğunluk Lideri Mitch McConnell ne de Pence, Trump’ın Amerika demokrasisine saldırısına karşı harekete geçmeye cüret etti. Parti tabanının yüzde 90’ının desteğini alan Trump’a karşı çıkarlarsa önümüzdeki Kasım’da, kongre ara seçimlerinde bunun acısını çekeceklerinden korkan Cumhuriyetçiler de felç olmuş durumda.

Seçimler çözüm olabilir mi?

Seçimlerin her şeyi yoluna koyacağını düşünmek hoş. Ama Demokrat Parti’nin Temsilciler Meclisini tekrar alabilmesi için en az altı yüzdelik bir orana ihtiyacı var. Bunun sebebi de Cumhuriyetçilerin kongre seçim bölgelerini kendi çıkarlarına uygun bir şekilde ayarlamaları. Demokratlar ayrıca Senato’da da seçim bölgesi usulsüzlüklerinin üstesinden gelmek zorunda. Şu anda, Demokratlarla birlikte hareket eden 49 senatör 181 milyon kişiyi temsil ediyor; Cumhuriyetçilerle birlik olan 51 senatör ise 142 milyon insanın temsilcisi.
Buna ilaveten ABD, ara seçimlerdeki seçmen katılımının düşük olmasıyla tanınıyor. Bu katılımı oranı en çok Demokrat adayların umutlarını zedeliyor. Ve Trump ile kongredeki Cumhuriyetçiler; eski Başkan Barack Obama’dan miras kalan ancak sırrı kendilerine atfetmekten mutluluk duydukları güçlü bir ekonomiyi yönetiyorlar.
Son olarak korku faktörünü göz ardı etmemek gerekiyor. Sayısız Amerikalı düzenli bir şekilde en karanlık içgüdüleriyle oynayan sosyal ve kablolu medyadaki reklam kampanyalarının kurbanı oluyor. Bu seçim döneminde, geçmişte olduğu gibi, yaşlı beyaz seçmenler; göçmenler, renkli insanlar, Müslümanlar ve Trump’a oy verenlerin korktuğu diğer öcülerin arz ettiği tehlikeler hakkında sürekli bombardımana maruz kalacaklar. (Bu seçmenler, sahte diyabet tedavileri ve aşırı fiyatlandırılmış altın fonları almadıkları müddetçe gerçekleşecek tabii.)
Önümüzdeki Kasım ayında ne olursa olsun, Amerikan yüzyılının 8 Kasım 2016’da bittiği açık. 8 Kasım 2016’da Birleşik Devlet dünyanın önder süpergücü rolüne ve kusurları olmakla birlikte, tüm dünyadaki nihai barış, refah ve insan hakları garantörlüğüne son verdi. Amerika’nın Kindleberger egemenliği günleri geride kaldı. Trumpçıların Rusya ve ABD Seçiciler Kuruluyla suç ortaklığı yaparak yitirdiği güvenilirlik bir daha geri kazanılamaz.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.