Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Filozof ve akademisyen Michel Serres 88 yaşında vefat etti

Filozof, yazar ve bilim tarihçisi Michel Serres, 1 Haziran Cumartesi günü 88 yaşında vefat etti.

Serres ile Le Monde’dan Nicolas Truong’un yaptığı ve 10 Ağustos 2018’te yayınlanan söyleşiyi Haldun Bayrı çevirmişti. Bu Haldun Bayrı’nın medyascope’ta Fransızca’dan yaptığı 200. çeviriydi. Bayrı, Serres’in ölümünden önce verdiği iki ayrı söyleşiyi de yayına hazırlıyor.

Michel Serres

Kendi kendinize “Önceden daha iyiydi” dediğiniz oldu mu hiç?
Bu lâfı çağdaşlarımın ağzından o kadar çok işittim ki ! Sabahleyin haber bülteninde, vaktinde gelen trenlerden bahsedilmez, rötarlı olanlar konuşulur. Dolayısıyla çağdaş dünyanın er geç melankoliye düşeceği neredeyse kesin. Önceden daha iyi olduğunu düşünenler çok; geleneksel beslenmeyle, saf biyo… Oysa bu bütünüyle yanlış! Sağlık, eğitim ve beslenme hususunda katedilen yolu tam olarak hatırlayabilecek yaştayım.
Bugün, dünyayı kan revan içinde tahayyül ediyoruz, ama bu doğru değil! İkinci Dünya Savaşı on milyonlarca ölüme neden oldu; bugün ise şiddet düşüyor. Global State of Democracy (Demokrasi ve Seçim Yardımı Uluslararası Enstitüsü’nün bir yayını) ile Uppsala Üniversitesi’nin “Conflict Data Program”ı, kitabımın varlık nedenini oluşturan tezi kusursuz biçimde teyit ediyorlar: 1990’dan bugüne, yoksulların sayısı bir milyar azaldı; oysa aynı sırada dünya nüfusu 3 milyar artıyordu; aynı dönemde, çocuklarda ölüm oranı yarı yarıya azaldı; insanlar artık ortalama 70 yıl yaşıyor (1950’de 47 idi)…

Öyleyse bu duygu neden bu kadar mevcut?
Bir Gaskonya köylüsü olan dedemin zenginler için söylediği bir söz vardı, “Rahat batar bunlara” derdi. Her şey daha iyiye gittiğinden, eksik olana daha duyarlıyız. Olumsuz olana duyarlığımız değişti, oysa olumlu olan artıyor. Bir kez daha şiddetten örnek verelim: İç savaş ve saldırılar git gide daha az ölüme yol açıyor. Ama bunu görmüyoruz, çünkü kalıntısal şiddet eylemlerine daha dikkat eder hale geldik. Bu sorunların aşırı medyatikleşmesi hâdiseyi büyütüyor. Medyanın amentüsü şu: “Saatinde gelen uçaklardan bahsetmeyiz, yere çakılanları konuşuruz.” Fakat hava trafiğinin dünyanın en güvenli trafiği olduğunu hatırlatmayı bazen unutuyorlar.

Şöyle yazıyorsunuz: “Önceden, antibiyotikleri bilmiyorduk; 19. yüzyılın en ünlü şahsiyetleri Schubert, Maupassant, Nietzsche gibi, frengi ve veremden ölüyorduk. ” Hâlâ Schubert’ler, Maupassant’lar ve Nietzsche’ler kaldı mı?
Büyük çağdaş yazarlar nadiren tanınır. Gide Proust’u yayımlamayı reddetmişti. Bugün, henüz tanımadığımız çok iyi yazarlar var. Nietzsche’ler ve Schubert’ler çoğu zaman sonradan keşfedilir. Her zaman hakikiliği geride gören hareketler olmuştur. Hayrınız genellikle ölümden sonra bilinir. Dolayısıyla, daha az dâhi olmasından değil bu; onları görmediğimizden.

Kitabınızda, çocukluk arkadaşınız Yvette’ten bir alıntı yapıyorsunuz : “Her gün bal badem yemezdik. Ama Michel, hatırlasana, beraber yaşardık. Evet, birbirimize destek olurduk, sabahtan akşama bütün gün konuşurduk. Şimdi, yalnız yaşıyoruz.” Acaba, yalnızlık ve dayanışma bakımından, yakın zamandaki evrimler öteki insanlarla ilişkimizi bozmadı mı?
Ben matematik, tıp, biyokimya ve bilişim devrimlerini yaşadım. Üstelik, bilimler öğrenimi gördüğümden, bunların her biri için ödenecek bir bedel olduğunu çok hızlı farkettim. Ve bu nokta, maliyetin bir parçasıdır. Bugünün bir SNCF trenini çocukluğumdaki trenlerle karşılaştırırsak, kompartımanlarda yüz yüze bakan koltukların yerini, uçaklardaki gibi sıralanan koltukların aldığını görüyoruz. Benim zamanımda, insanlar yüz yüze oturur ve konuşurlardı. Bugün, “Bari şu yanımdaki rahatsız etmese” diye düşünülüyor.
Eskiden, evinizdeyken çok yalnızdınız; ama insan içine çıktığınızda, onlarla birlikteydiniz. Bugün ise tersi; evimde telefonum var, televizyonum var, “birlikte”yim; sokakta ya da ulaşım araçlarında ise, rahat bırakılmak istiyorum. Bu yalnızlık hakiki bir mesele. O “birlikteliği” paylaşmadığınızda, dayanışmayı, ötekiyle ilişkiyi yitirirsiniz. Ve çok pahalı bir bedel bu.

Acaba yeni teknolojiler, çok küçük yaştan erişimi mümkün kılarak, masumiyet ve keşif bağlamında bir şeyleri öldürmediler mi?
Gutenberg’e ve icadına övgüler düzülür ve ilk icraatı olarak memnuniyetle Kitabı Mukaddes örnek verilir. Ondan sonra basılan ikinci ve üçüncü ciltlerin kesinlikle porno kitaplar olduğu ise söylenmez. Bilgide her devrim olduğunda, bunun pedagojiye bir sirayeti olmuştur. Daha bunlar ortada yokken, Lot-et-Garonne vilayetinde Agen’de doğmuştum; bilgiye ihtiyacım olduğunda, Paris trenine atlamak zorundaydım. Gecem yolda geçiyordu: Saat 17’de yola çıkıyor ve sabah 9’da Paris’e varıyordum. Ulusal Kütüphane’de kuyruğa giriyor, kitabın getirilmesini bekliyor ve ikide bir, yanlış kitap aldığımı farkediyordum.
Yani kısacası, bir bilgiyi aradığımda, üç-dört gün gerekiyordu ve pahalıya patlıyordu bana. Bugün, bir tıklıyorum ve bilgimi elde ediyorum. Dün, aklıma takılan Latince bir dizenin yarısını yazdım ve derhal referans belirdi : “Aeneas”, Vergilius, 9. Kitap. Yeni teknolojilerden önce, bulmak için haftalar gereken bir bilgiydi bu.

İlle de görmediğimiz ve sizce en anlamlıları olan ilerlemeler neler?
İlki, demokrasinin ilerlemesi. Ben 14-15 yaşlarındayken, Franco, Mussolini, Hitler ya da Mao tarafından yönetiliyorduk; hepsi iyi insanlar! İkinci olarak, şiddet sorunu. İkinci Dünya Savaşı 50 milyon ölüme yol açtı. Bugün, simetrik savaşlar yok artık; iç savaşlar Suriye’deki gibi yedi yılda 350 bin ölüme yol açabiliyor. Bu rakamlar elbette üzüyor beni, ama görmüş olduklarımla alâkası yok bunun. Üçüncüsü, tıp devrimi. İkinci Dünya Savaşı’ndan önce, bir hekime gelen 10 hastanın 4’ü veremli, 4’ü frengiliydi ve başka iki hasta vardı. 1960’lı yıllardan itibaren, antibiyotiklerin çıkışı sayesinde sadece o iki hasta kaldı.
Tıp eskiden bakım yapıyordu, ama birden tedavi etmeye koyuldu. Mikroplarla ve hastalıklarla ilişkimiz tam bir evrim geçirdi. Bu yüzden, ortalama ömür sıçrama yaptı, bir asırda otuz-kırk sene kazanıldı. Ama toplumu bütünüyle değiştirdi bu. Dedemin dedesi evlendiği zaman, istatistik bakımından, birkaç yıllığına sadakat yemini ediyorlardı; bugün ise altmış yıldan bahsediliyor. Artık aynı evlilik değil bu. Yaşlı bir kimse öldüğünde, istatistiklere göre 82 ila 85 yaşında oluyor; dolayısıyla bir miras var. Miras kime kalıyor peki? Kısa süre önce emekliliğe ayrılmış bir kuşağa. Dolayısıyla ülkemizdeki servet ve mal varlığı üretken olmayan kuşakların elinde; ekonomi için çok vahimdir bu. Daha sonra, 1990’lı yıllardaki dijital devrim ve cep telefonunun gelişi, meslekleri, aracıları, insan ve aile ilişkilerini bütünüyle dönüştürdü.

Le Pommier yayınevi Eylül ayında, sizin otuz yıl önce çıkarmış olduğunuz “Doğayla Sözleşme”yi («Le Contrat naturel») tekrar basıyor;  yakında da “Eğitimli Üçüncü Şahıs”ı («Le Tiers instruit») basacak. Neden?
Yeni önsözlerim pozitif bilimlerin dünyayı değiştirdiğini, fakat idarecilerin bunun sebepleri üzerine bilgi sahibi olmadığını açıklıyor. Yönetenler, habersiz oldukları nedenlerle dönüşen bir dünyaya komuta ediyorlar. Bilgiye dayanan eğitimliliğin bu yokluğu gerçekten feci. Otuz yıl önce, dünyadan içimiz rahat bir şekilde bahsederdik; bizi aşıyor bugün. Dolayısıyla doğayla sözleşmeye oturtmak acildir. Bunu ise ancak yaşam ve yeryüzüyle ilgilenen bilimleri Mülkiye’nin (Siyasal Bilimler-Sciences Po) ve Ulusal Yönetim Okulu ENA’nın programına koyarsak yapabiliriz. Mülkiye’ye girişte bir kuantum fiziği sınavı hayal edin; ortalığı epey bir karıştırırdı! Özellikle de bizi yönetenlerin iklim sözcüğünün ne anlama geldiğini bilmelerini sağlardı.
Silicon Valley’de kırk yedi yıl yaşadım; bilişimdeki değişimleri görme ve anlama şansım oldu. Geçtiğim güzergâh boyunca, bilimlerde ve estetikte ne var ne yok görmeyi denedim… her filozofun tüm dallara uğraması gerektiğini düşünen felsefi gelenekle devamlılık içindeydim. Dolayısıyla bugün, bir algoritmanın bir dizi talimattan başka şey olmadığını açıklayabilirim size. Meyveli tart tarifi bir algoritmadır ! İnsanlar bunu bilselerdi, bu kadar korkmazlardı.

“Doğayla Sözleşme” 1990’da çıktığında çok sarstı. Felsefe camiasının doğayla bir sözleşme fikri hususunda bir derdi var mı hâlâ?
Birçok şey sarsıntı yarattı. Her şeyden önce, karşımızda, doğayla sözleşmeyi imzalayacak kimse yoktu. Rousseau’nun toplumsal sözleşmesinde de aynı şeyin söz konusu olduğunu söyleyerek cevapladım bunu. Bazı ülkelerin mevzuatlarında doğa, hukuk öznelerinin arasında kabul edilmeye başlanıyor. Bugün, Pireneler’e zarar verenlere karşı Ulusal Park’ın bir dava açmasını hiç kimse infialle karşılamaz. Dolayısıyla, Pireneler Ulusal Parkı kolektif bir özne, hukuku olan ortak bir mülk telakki edilebilir. Bu mülahazaların Anayasa’yla bütünleştirilmesi bile düşünülüyor.
Azar azar, küresel ortağımız doğanın da bizim kadar hakları olduğu fikri, dünyanın neredeyse tüm mevzuatlarına girmektedir. O dönemde, bunu söylediğim zaman, delilik gibi telakki ediliyordu. Bugün, durumun feci olduğu anlaşılmaya başlanıyor. Tam da her şey daha iyi gittiği için her şeyin çok daha kötüye gidebileceği fark edilmiyor. O kadar üretken bir sistemimiz var ki, bunun yarın kendi kendini yok edebileceğini tahayyülde zorlanıyoruz.

Bundan kaçınmak için, insan bilimlerimizi (humanités) değiştirmek acil bir gereklilik değil mi?
Daha kolay olurdu. Zamanın başlangıcından beri dünyanın tüm ülkelerinde bilimle uğraşanları edebiyatla uğraşanlardan ayırmışlardır. Bugün de hâlâ böyle; sadece Fransa’da da değil. Elli sene boyunca ABD’de ders verdim; hatırlıyorum bir gün öğrencinin teki umutsuz bir halde büroma geldi ve bana: «Robotbilim profesörümle dağcılık yapıyormuşsunuz. Umarım sizin dersinize geldiğimi ona söylememişsinizdir. Çünkü ona geneleve gittiğimi söylesem bunu doğal bulur da, bir felsefe dersine gittiğimi söylersem yanarım» dedi. Bu iki dünya birbirine çok kapalı, birkaç istisna haricinde. Fakat çağdaş dünyayı bilen her filozofun bir bilim kültürü de olmuştur. Mesela Platon, Aristoteles ya da Leibniz…
En zoru, bir yerden bir yere gitme, yeme içme tarzlarımızı değiştirmek olurdu… Ekonomik ve mali etkenleri alt üst etmek ise hakiki bir meydan okumadır. Bizim için her şey daha iyiye gidiyor, ama bu eğri ebediyen yukarı doğru gitmeyecek. Dolayısıyla, önceden daha iyi değildi, ama bundan sonrası beter olabilir.

MICHEL SERRES’İN ESERLERİ:

1968 : Le Système de Leibniz et ses modèles mathématiques, Paris, Presses universitaires de France ; réédition en 1982
1969 : Hermès I, la communication, Paris, Éditions de Minuit ; réédition en 1984
1972 : Hermès II, l’interférence, Paris, Éditions de Minuit
1974 : Hermès III, la traduction, Paris, Éditions de Minuit
1974 : Jouvences. Sur Jules Verne, Paris, Éditions de Minuit
1975 : Auguste Comte. Leçons de philosophie positive, (en collaboration), tome I, Paris, Hermann
1975 : Esthétiques sur Carpaccio, Paris, Hermann
1975 : Feux et signaux de brume. Zola, Paris, Grasset (ISBN 2-246-00258-3)
1977 : Hermès IV, La distribution, Paris, Éditions de Minuit ; réédition en 1981
1977 : La Naissance de la physique dans le texte de Lucrèce, Paris, Éditions de Minuit
1980 : Hermès V, Le passage du Nord-ouest, Paris, Éditions de Minuit
1980 : Le Parasite, Paris, Grasset
1982 : Genèse, Paris, Grasset
1983 : Détachement, Paris, Flammarion
1983 : Rome. Le livre des fondations, Paris, Grasset
1985 : Les Cinq Sens, Paris, Grasset ; réédition, Paris, Fayard, 2014
1987 : L’Hermaphrodite, Paris, Flammarion
1987 : Statues, Paris, François Bourin
1989 : Éléments d’histoire des sciences, (en collaboration), Paris, Bordas
1990 : Le Contrat naturel, Paris, François Bourin
1991 : Le Tiers-instruit, Paris, François Bourin
1991 : Discours de réception de Michel Serres à l’Académie française et réponse de Bertrand Poirot-Delpech, Paris, François Bourin
1992 : Éclaircissements, (entretiens avec Bruno Latour), Paris, François Bourin
1993 : La Légende des Anges, Paris, Flammarion
1993 : Les Origines de la géométrie, Paris, Flammarion
1994 : Atlas, Paris, Julliard
1995 : Éloge de la philosophie en langue française, Paris, Fayard
1997 : Nouvelles du monde, Paris, Flammarion
1997 : Le Trésor. Dictionnaire des sciences, (en collaboration), Paris, Flammarion
1997 : À visage différent, (en collaboration), Paris, Hermann
1999 : Paysages des sciences, (en collaboration), Paris, Le Pommier
2000 : Hergé, mon ami, Bruxelles, Éditions Moulinsart
2001 : Hominescence, Paris, Le Pommier
2002 : Variations sur le corps, Le Pommier, Paris, 1999 ; édition texte seul, Paris, Le Pommier
2002 : Conversations, Jules Verne, la science et l’homme contemporain, 1re version, Revue Jules Verne 13/14, Amiens, Centre international Jules-Verne
2003 : L’Incandescent, Paris, Le Pommier
2003 : Jules Verne, la science et l’homme contemporain, Paris, Le Pommier
2004 : Rameaux, Paris, Le Pommier
2006 : Récits d’humanisme, Paris, Le Pommier
2006 : Petites chroniques du dimanche soir, Paris, Le Pommier
2006 : L’Art des ponts : homo pontifex, Paris, Le Pommier
2007 : Le Tragique et la Pitié. Discours de réception de René Girard à l’Académie française et réponse de Michel Serres, Paris, Le Pommier
2007 : Petites chroniques du dimanche soir 2, Paris, Le Pommier
2007 : Carpaccio, les esclaves libérés, Paris, Le Pommier
2008 : Le Mal propre : polluer pour s’approprier ?, Paris, Le Pommier, coll. « Manifestes »
2008 : La Guerre mondiale, Paris, Le Pommier
2009 : Écrivains, savants et philosophes font le tour du monde, Paris, Le Pommier, coll. « Les Essais »
2009 : Temps des crises, Paris, Le Pommier, coll. « Manifestes » (ISBN 978-2746505926)
2009 : Van Cleef et Arpels, Le Temps poétique, avec Franco Cologni et Jean-Claude Sabrier, Paris, Cercle d’Art, coll. « La collection »
2009 : Petites chroniques du dimanche soir 3, Paris, Le Pommier
2010 : Biogée, Éditions-dialogues.fr/Le Pommier, Brest/Paris
2011 : Musique, Paris, Éditions Le Pommier (ISBN 978-2746505452)
2012 : Petite Poucette, Paris, Éditions Le Pommier (ISBN 978-2746506053)
2012 : Andromaque, veuve noire, Paris, Éditions de l’Herne
2013 : Les Temps nouveaux (coffret), Paris, Le Pommier
2014 : Pantopie, de Hermès à Petite Poucette (avec Martin Legros et Sven Ortoli), Paris, Le Pommier
2014 : Petites chroniques du dimanche tome VI, Paris, Le Pommier
2014 : Yeux, Le Pommier (ISBN 978-2746507791)
2015 : Le Gaucher boiteux : Puissance de la pensée, Paris, Le Pommier
2015 : Écrivains, savants et philosophes font le tour du monde, Paris, Le Pommier
2015 : Du bonheur, aujourd’hui (avec Michel Polacco), Paris, Le Pommier
2015 : Solitude. Dialogue sur l’engagement (avec Jean-François Serres), Paris, Le Pommier
2016 : De l’impertinence, aujourd’hui (avec Michel Polacco), Paris, Le Pommier
2016 : Darwin, Bonaparte et le Samaritain : une philosophie de l’histoire, Paris, Le Pommier
2017 : C’était mieux avant !, Paris, Le Pommier
2018 : Défense et illustration de la langue française aujourd’hui, Paris, Le Pommier

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.