ABD’li Evanjelist liderlerin, Müslüman yönetici ve din adamlarıyla görüşmek için son dönemde Ortadoğu ülkelerine yaptığı seyahatler tartışma konusu oldu. Evanjelist ziyaretçiler -özellikle de geçen kasım ayında Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Salman ile- yaptıkları görüşmelerin önceden planlanmadığını ve bölgede dini özgürlüğü teşvik etmeye odaklı olduğunu belirtiyor. Delegasyonun Trump ile yakınlığına dikkat çekenler ise ziyaretlerin amacının sadece Müslümanlar ve Hıristiyanlar arasında diyalog kanalları açma girişimi olamayacağı görüşünde.
Hıristiyan kimliğiyle tanınan Liberty Üniversitesi Eski Rektör Yardımcısı ve halkla ilişkiler danışmanı Johnnie Moore bu görüşmelerin çoğuna katıldı. Ona göre görüşmeler -bazılarının iddia ettiğinin aksine- misyonerlerin önünü açmak amacıyla gerçekleştirilmedi. Moore, “Tek istediğimiz, Muhammet Peygamber’in zamanında olduğu gibi, çoğulcu bir bölge” dedi.
Evanjelistler, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) Veliaht Prensi Şeyh Muhammed bin Zayed el Nahyan, Mısır Devlet Başkanı Abdül Fettah el Sisi ve Ürdün Kralı Abdullah ile görüştü.
Geçen mayıs ayında Başkan Donald Trump’ın ABD Uluslararası Dini Özgürlük Komisyonu’na atadığı Moore, tanıştığı Müslümanların inancından etkilendiğini belirtti: “Dindar bir Evanjelist Hıristiyan olarak Yeni Ahit’in dediğine inanıyorum. İsa benim kurtarıcım. Fakat ne zaman bir imam ya da Müslüman bir ulusun lideri konuşmaya başlarken ‘Rahim ve rahman olan Allah’ın adıyla’ diyor, bu bana da hitap ediyor.”
Gezilere katılan diğer Evanjelistler arasında ABD’li Milletvekili Michele Bachman, Ulusal Dini Yayıncılar Başkanı ve CEO’su Jerry A. Johnson ve Hıristiyan Yayıncılık Ağı Eski Başkanı ve Operasyon Direktörü Michael Little gibi önemli isimler de bulunuyor.
Evanjelistlerin ziyaretleri, Suudi Arabistan’ın diğer Sünni ülkelerle ve İsrail’le ilişkilerinde göreli bir iyileşme görüldüğü bir zamana denk geldi. Evanjelistlerin BAE ziyareti sırasında, İsrailli bir yarışmacının kazandığı bir judo turnuvasında İsrail Milli Marşı çalındı. Bu, ABD delegasyonundakiler tarafından bir değişim işareti olarak algılandı. Hatta Hıristiyan Yayıncılık Ağı muhabiri bu olayı “Özgürlük Bu Arap Ülkesinde Kendini Gösteriyor” başlığıyla haberleştirdi.
Dini özgürlüğün ötesinde
Pensilvanya’daki Mesih Koleji’nde tarih profesörü olan John Fea ise, Evanjelistlerin akıllarındaki tek şeyin dini özgürlük olmadığı görüşünde: “Tüm bu kişilerin kaderiyle İsrail’in kaderi ortak. Ortada derin çıkarlar söz konusu. Onların hepsi, kıyamete giden yolda İsrail’e önemli bir rol atfeden, belli bir tür Hıristiyanlık yorumuna bağlı.”
Medyascope'un haftalık e-bülteni
Andaç'a abone olun
Editörlerimizin derlediği öngörüler, analizler, Türkiye’yi ve dünyayı şekillendiren haberler, Medyascope’un e-bülteni Andaç‘la her çarşamba mail kutunuzda.
Bu yoruma göre, İsrail’in 1948’de kurulması İsa’nın ikinci defa yeryüzüne gelişinin bir müjdecisi ve Yahudi devletini güçlendirecek her gelişme İsa’nın gelişini hızlandıracak.
Beyaz Saray’la yakın ilişkiler
Kendisi de bir Evanjelist olan fakat muhafazakâr Evanjelistlere eleştirel yaklaşan Fea, bu ziyaretlere katılan pek çok kişinin sık sık Beyaz Saray’da da görüldüğünü not ediyor. Fea onları ayrıca, Yemen’deki savaşa ve insan hakları ihlallerine duyarsız olmakla suçluyor: “Bu Trump destekçisi Evanjelistler dini özgürlükleri diğer adaletsizliklerden daha önemli görüyor.”
Gezilere katılanlar ise, insan hakları konularını gündeme getirdiklerini ve Veliaht Prens Muhammed bin Salman’a sordukları ilk sorunun Cemal Kaşıkçı’ya dair olduğunu savunuyor. Ortadoğu’yu komşu kapısı yapan Evanjelistler ayrıca, toplantıların Müslüman ve Hıristiyanlar arasında diyalog kanalları açmak ve dini aşırılıkçılıkla mücadele etmek için önemli olduğu argümanını da kullanıyor.
