Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Yaşamın İzleri (19): Sedef Erken ile “Doğru soruyu ararken”

Yaşamın İzleri’nin 19. bölümünde İrem Afşin ile konuğu avukat, arabulucu ve İstanbul Otizm Gönüllüleri Derneği Başkanı Sedef Erken, hayatın sürprizlerinden, her alandaki adalet ihtiyacından, doğru soruyu ararken farklılıkları içselleştirmekten ve çocuklardan gelen gelecek umudundan bahsediyor.

Çocukluğu ve ilk gençliğine dair anılarından bahseden Sedef Erken, kiraz bahçelerinde ve köylerde geçen hareketli bir çocukluk yaşadığını anlatıyor. 7 yaşında Tommiks Teksas, incik boncuk tezgahı açarak “iş hayatına atılan” Erken, aslında hukuk yerine tıp okumak istediğini, insana dair her şeyin kendisini cezbettiğini belirtiyor. Sedef Erken bir anısını “Hukuk fakültesini kazandığımı öğrenince bir hâkim tanıdığımızın yardımıyla ilk kez gidip duruşma izledim, o da fiili livata davası çıktı, ben nasıl bir mesleğe düştüm dedim” diye aktarıyor.

Hukuku okula başladıktan sonra sevdiğini ifade eden Erken, ilgisini çeken çok konu olsa da mezun olduktan sonra karşılaştığı tablonun kendisinde yarattığı hayal kırıklığını şöyle anlatıyor: “Adliyede içine 50 lira, 100 lira konmayan dosya yoktu. Bu şekilde avukatlık yapmayı reddediyorum deyince, ailemde kıyamet koptu.”

Perakendecilikten menajerliğe

Avukatlık yerine, çocukluğundan kalma tecrübesiyle mağazacılık yapmak için perakende sektörüne geçen Erken, “10 yıl süren perakendecilik hayatımda, erkek egemen bir sektörde ‘Sen avukatsın, deli misin?’ dediler ama ben domates kasası da taşıdım, son yıllarda üst düzey yöneticiliğe kadar gitti” diyor. 2000’den itibaren radikal bir karar alarak perakende sektörünü bırakan ve menajerlik yapmaya başlayan Sedef Erken’in birlikte çalıştığı sanatçılar arasında Pentagram, Aylin Aslım, Mor ve Ötesi, Ceza, Ogün Sanlısoy ve Fazıl Say gibi isimler bulunuyor.

Sedef Erken Türkiye’de telif hakları konusunda tecrübeli ve uzman avukatlardan biri. Telif haklarının önemini anlatırken, “Çok geç kalınmış bir konu, Kültür Bakanlığının bir an önce kanunu geçirip önlemleri alması, denetlemelerin yapılması gerekiyor” diyen Erken, sendikal oluşumların çok kıymetli işler yaptığını, Oyuncular Sendikası ve BİROY gibi oluşumların mutlaka sanatçılar tarafından desteklenmesi ve birlikte aktif çalışılması gerektiğini düşünüyor.

Farklı dergilerde uzun yıllar yazıları yayınlanan ve halen Habertürk Hayat sitesinde haftalık yazılar yazan, “Kedi Gözü” adlı kitabı geçen yıl yayınlanan Sedef Erken, yazıyla ilişkisini anlatırken, “Aslında yazmadan durabiliyorsan yazmamak daha iyi bir şey. Yazarlık benim için dağın zirvesinde duran bir şeydi. Başkalarının bitiremediği Ozan ile ilgili yazıları tamamlarken başlayan süreç, kitaba kadar uzandı” diyor.

Otizmle tanışma

Geç sayılabilecek bir yaşta 39 yaşında anne olduğundan bahseden Sedef Erken için oğlu da otizm de hayatını değiştirmiş: “Ozan’ın doğması benim bütün hayatımı değiştirdi. Sonra otizm geldi ve hayatım bir kez daha değişti. Sürekli olarak bir taşı dağın tepesine çıkarmak, sonra taş aşağı düşünce tekrar yukarı çıkarmak gibi.”

Uzun yıllardır otizm STK’larında görev alan, gerçek bir otizm neferi olarak çalışan, gerek kendi oğlunun eğitim hakkı mücadelesi, gerekse tüm otizmli bireylerin sorunları için çalışmasıyla tanınan annelerden biri olan Sedef Erken, İrem Afşin’in kendisi gibi annelere “mükemmel anne, mucize anne, özel anne” denmesi ile ilgili sorduğu soruya şöyle yanıt veriyor: “Yapamayacaklarını düşündükleri için bize ‘mükemmel anne’ diyorlar, çünkü biz kötü görünmüyoruz, bu bir seçim. Bir bakanlıkta bana ‘Hiç otizmli annesi gibi görünmüyorsunuz’ dediler, çünkü annelerin çoğu perişan. Biz gücüm yetmez demedik, dönüp arkamızı gitmedik, sen de böylesin, biz biraz kaderciyiz, önce günü kurtarıp sonra ileriye bakarız, bir de çoğu insan gibi sadece kendi çocuğum demedik.”

Erken, otizmle ilgili en büyük sorunun toplumsal kabullenme olduğunu düşünüyor: “Çocuklarımızı eciş bücüş, ezik, yardıma muhtaç gösteriyorlar. Çocuklarımızı okullara bu yüzden sokmak istiyoruz, birlikte büyümezlerse diğer çocukların zihniyetinin aynı olacağını biliyoruz. Otizmle ilgili çalışması gereken yetkililer çalışmadığı için onların yapması gerekenleri biz yapmaya çalışıyoruz”

İstanbul Otizm Gönüllüleri Derneği’ni nasıl kurduklarını da anlatan Sedef Erken, evinde parmaklıklar arkasında kilitli hapis hayatı yaşayan Sinan’ın hikayesini aktarıyor: “Geceleri uyku uyuyamadım, Sinan veya benim oğlum olması fark etmez, biz dernekte kim olduğumuz değil, ne yaptığımız önemli diyerek çalışıyoruz.”

Telif hakları avukatlığının yanı sıra, arabuluculuk da yapan Sedef Erken henüz çok yeni olan sistemi “Her şey için ille de dava açılması gerekmez, bazen uzlaşılabilir” diye anlatıyor. Adalet mekanizmasının geldiği halin kendisinde bazen Taksim’in ortasında diplomasını yırtma isteği yarattığını anlatan Erken, “Öncelikle olan yasaların doğru uygulanması gerekiyor. Her şey çok siyasetle bağlantılı olduğu için kısa vadede düzelmesi zor görünüyor, ama yeni kuşaklardan umutluyum” diyor.

Sedef Erken’in “kelime oyunu” cevapları ise şöyle: Barış=Oğlu Ozan, Bahar=Aşk, Gelecek=Çocuklar.

Programın sonunda İrem Afşin’in “Umudu nerede bulursun?” sorusuna cevaben Sedef Erken, “Umudu umutsuzlukta, düştüğüm yerde bulurum. Yenilmek, zaman zaman bir mola. Düştüğün yerde sırtını toprağa dayayıp yıldızlara bakacaksın bazen, sonra zaten toparlayıp koşmaya devam edeceksin” cevabını veriyor.

Kamera: Melike Ceyhan & Nazım Özgün İpek

Kurgu: Sercan Öztürk

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.