Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Ekonomi Tıkırında (28): Cemaatin ekonomisi

Ekonomi Tıkırında’nın, 15 Temmuz darbe girişiminin üçüncü yıldönümüne denk gelen 28. bölümünde Sedat Pişirici, Fethullah Gülen Cemaati’nin sahip olduğu ekonomik büyüklüğü değerlendirdi.

Yayına hazırlayan: Satiye Özdemir

Bugün Fethullah Gülen Cemaati’nin darbe girişiminin üçüncü yıldönümü. Yıllar boyu müritlerine buğday başakları gibi olmalarını öğütleyen, çünkü bu sayede fırtına estiğinde kırılmayıp eğilebileceklerini, fırtına geçtiğinde de yeniden başlarını doğrultabileceklerini söyleyen Fethullah Gülen’in “askerleri”, 15 Temmuz gecesi kalkıştıkları darbede dirençle karşılaşınca amaçlarına ulaşamadılar. Bu darbe girişimi sırasında darbecilere direnenlerden 62 polis, 5 asker, 184 sivil vatandaş olmak üzere 251 kişi can verdi, 2 bin 190 kişi yaralandı. 

Darbe girişiminden iki gün sonra, 17 Temmuz’da, dönemin başbakanı şöyle bir bilanço açıklamıştı: “240 şehidimiz var, yaralılarımızın sayısı 2 bin 195. Darbecilerden ölü ele geçirilen 36, yaralı darbeci sayısı 49. Gözaltına alınan polis, asker, yargı mensubu, mülki idari amiri sivil sayısı toplam 4 bin 29,  gözaltı işlemi devam edenlerin sayısı 5 bin 187, tutuklu sayısı 20 bin 355.”

Darbe girişiminin ardından açılan 289 davadan 264’ü sonuçlandı. Bu davalarda 3 bin 660 kişi hakkında mahkumiyet kararı verildi. Sanıklardan bin 206’sı bir ila 141 kez ömür boyu hapis cezasına mahkum edildi. Devam eden davalarda Ankara’da bin 404, İstanbul’da 255 olmak üzere toplam bin 659 darbe sanığı hala yargılanıyor.

Buraya kadarı, darbe girişiminin insani, hukuki bilançosu. Bunun bir de ekonomik bilançosu var. Darbe girişimine ilişkin yürütülen soruşturma kapsamında Tasarruf Mevduatı Sigarto Fonu’na  devredilen şirket sayısı 885’i bulmuş. Bu şirketler Türkiye’nin 38 şehrinde faliyet gösteriyor. Bunların en büyükleri Boydak, Koza İpek, Aydınlı Giyim, Uğur Soğutma ve Bank Asya. Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu ayrıca 123 şirkete pay kayyumu, 108  gerçek kişinin de mal varlıklarına kayyum atamış.

Cemaatin sadece okulları ve dershaneleri yoktu, cemaatin medyası vardı. Zaman Gazetesi, Cihan Haber Ajansı, Samanyolu Televizyonu, Burç FM, cemaatin doğrudan en bilinen medyalarıydı.

Cemaatin bankası vardı, Bank Asya. Bank Asya 25 Ekim 1996 tarihinde İstanbul-Altunizade’de “Asya Finans” adıyla açıldı. Hürriyet Gazetesi’nin haberine göre, açılışa siyaset dünyasından çok önemli simalar katılmış. Dönem, Refah Yol Hükümeti dönemi. Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Tansu Çiller, Devlet Bakanı Abdullah Gül, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, eski bakanlardan Abdülkadir Aksu ve elbette Fethullah Gülen, bankanın açılışında yer almış.

Banka o tarihte 16 işadamı tarafından 2 trilyon lira sermayeyle kurulmuş. İlk yönetim kurulu başkanı İhsan Kalkavan. “Kurucular arasında Selçuk Berksan, Ömer Berksan, Mustafa Kavurmacı, Mehmet Hasırcılar var” diyor Hürriyet Gazetesi’nin haberinde. Burada adı geçen, “Mustafa Şevki Kavurmacı”. Kendisi Adalet ve Kalkınma Partisi’nin, metal yorgunluğundan görevden alınan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş’ın dünürü, Ömer Faruk Kavurmacı’nın babası. Ömer Faruk Kavurmacı, Kadir Topbaş’ın kızıyla evli.

Cemaatin hastaneleri vardı. Şifa Hastaneleri, daha çok İzmir ‘de faaliyet gösteriyordu. 

Cemaatin holdingi vardı. Kaynak Holding, enerji, inşaat, tekstil, tarım, gıda, hayvancılık, kargo ve taşımacılık, basın ve yayın alanlarında faaliyet gösteriyordu.

Ama bunların dışında asıl, doğrudan cemaate ait olmamakla birlikte cemaate mürit olmuş insanların sahip olduğu, Türkiye’nin dört bir yanında, irili ufaklı binlerce şirket, binlerce KOBİ, binlerce esnaf vardı.

Cemaatle bundan 35 yıl önce İzmir’de gazetecilik yaparken Yamanlar Koleji nedeniyle tanışmıştım. Yamanlar Koleji o tarihlerde İzmir’de, Üçyol’dan Karabağlara giderken sağ tarafta, Bozyaka semtinde kurulmuş, kale gibi bir okuldu. Okulun kurucu genel müdürü, Sezen Aksu’nun babası Sami Yıldırım’dı. Okulda yöneticilik yapan, aldığı yüksek transfer teklifine hayır diyemeyerek okula giren, benim daha önceden tanıdığım bir öğretmen sayesinde okula girmiş, okuldaki manzaraya şahit olmuştum. Aynı öğretmen, o yüksek transfer ücretine rağmen gördüğü manzaradan rahatsız olduğu için konudan bir gazeteciyi haberdar etmek istemişti.

Yamanlar Koleji’nin ardından Fethullah Gülen cemaatinin İzmir’de kurduğu “ışık evleri”ni tanıdım. Onlar için ışık evleri birer öğrenci yurduydu ama yakından bakıldığında görünen hiç öyle değildi. O tarihlerde çalıştığım Güneş Gazetesi’nde, meslektaşım Ertan Civaoğlu ile birlikte, aylarca İzmir’deki ışık evlerini araştırdık. 300’den fazla ışık evini tespit ettik. Güneş Gazetesi’nde 1980’li yıllarda, 15 gün süren bir yazı dizisine imza attık. O yazı dizisinin ardından Fethullah Gülen hakkında bildiğim kadarıyla Türkiye’deki ilk soruşturma açıldı.

Fethullah Gülen, İzmir’de Devlet Güvenlik Mahkemesi’nde yargılandı. Gelgelelim cemaat o tarihte de yargı içinde etkili elemanlara sahipti. Nitekim Fethullah Gülen’i yargılayan mahkemenin savcısı, sağ elinde gümüş alyans taşıyan bir deniz binbaşıydı. Aynı binbaşı habere kaynaklık eden kişiyi öğrenmek için çok uğraştı. Daha sonra bizden adını öğrenemediği insana başka kanallardan ulaştı ve Devlet Güvenlik Mahkemesi’ndeki yargılama, Fethullah Gülen yargılamasından ziyade Gülen cemaatinin yaptıklarına tanıklık edenlerin yargılamasına dönüştü.

Işık evlerini araştırırken Fethullah Gülen cemaatinin esnaflarıyla da tanıştım. Örneğin İzmir’de cemaatin kasası olarak nitelendirilen insan, Bornova meydanında küçük bir kırtasiye dükkanının sahibiydi. Ama biraz araştırınca ve kendisiyle gidip konuşunca öyle görünüyordu ki o kırtasiye dükkanının sahibi İzmir’de çok daha büyük işadamlarından himmet, yani bağış toplayan, yani para toplayan, cemaatin İzmir’deki kasası görevini gören bir insandı.

Yine o tarihlerdeki araştırmalarımda öyle enteresan yerler gördüm ki! Örneğin yine Bornova semtinde bir özel kütüphanenin içinden geçilerek ulaşılan depoda siz deyin yüzlerce, ben diyeyim binlerce insana giyim, kuşam, gıda, barınma konusunda aylarca, yıllarca yardımcı olabilecek malzeme vardı.

İzmir’de Kestane Pazarı Camii’nde, Hisar Camii’nde ağlaya ağlaya Fethullah Gülen’i dinleyip, güle güle müridi olan esnafın yarattığı ekonomik büyüklüğü hesap edebilen yok. Ama bugün itibariyle Fethullah Gülen cemaatinin içinde bizzat yer alarak ya da varlığını, şirketini cemaatin emrine vererek bu organizasyonun doğrudan ya da dolaylı üyesi haline gelenlerin yarattığı toplam ekonomik değerin milyarlarca dolar olduğunu söylemek herhalde yanlış olmaz.

Demokrasinin en önemli hasletlerinden biri şeffaflık diğeri ise hesap verebilirlik. Bağışladığınız paranın, ödediğiniz verginin kim tarafından ve ne için, nerede harcandığını bilmelisiniz. Eğer bilmezseniz, bir gün yeniden kendini peygamber zanneden, kendini halife zanneden, kendini padişah zanneden, kendini vazgeçilmez zanneden bir şarlatanın tuzağına düşebilirsiniz. Allah size akıl vermiş fikir vermiş siz aklınızı kiraya vermeyin.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.