Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Sabun Köpüğü (20): Acıyı hangi dile tercüme etsek şimdi yalan olur Pollyanna

‘Acıyı hangi dile tercüme etsek şimdi yalan olur Pollyanna’

(demişti Pollyanna’ya Son Mektup adlı şiirinde, Didem Madak, gencecik kaybettiğimiz o şair kadın)

Pollyanna uslanır mı, son mektup falan dinlemedi, yaşamına başka dillerde, başka yerlerde, esrik fütursuzluğuyla devam etti.

İşte öyle bir zamandı. 

Pollyanna’ya resmen kızgındım. O da bunu hissetti mi nedir, bangır bangır televizyonu açmış ekranı kahır dolu bakışlarla seyrederken, çat kapı çıkıp geliverdi. Üzerinde bayram çocuklarının balerin kıyafetleri gibi tüylü kıyafetler, pembe pembe gülümsüyordu. 

Bu, hiç büyümeyecek Yarabbim! Bu hiç doğmayacak, bu hiç ölmeyecek. Bir süre sustuk. Sonra yine o konuşmaya başladı. ‘En son ne okuduğumu sorarsın ukala ukala sen şimdi!’ dedi. ‘Ama bu sefer çok şaşıracaksın!’

Neymiş?

Bertolt Brecht’in ‘Köpekbalıkları İnsan Olsa’ adlı öyküsünü okuyormuş. Bak sen! Doğrusu bu öyküsünü hiç duymamıştım Brecht’in. Nasip bu balık etli Pollyanna’yaymış.

‘Ee, ne anlatıyor bu öykü?’ dedim sabırsızca.

Bayram neşesiyle anlatmaya başladı… Bay Keuner, dedi, Brecht’in öyküyü anlattırdığı Bay Keuner’le biraz aramız limoni ama idare ediyoruz. Hem bu hayatta kim mükemmeldir ki.

Doğru söze ne denir ki Pollyanna’cığım dedim. Eğer de bunu söyleyen sensen…

Doğru ben çok özel biriyim dedi ve fuşka bir sabun köpüğü tebessümle öyküyü anlatmaya başladı.

Öykü ‘köpekbalıkları insan olsalar, küçük balıklara daha nazik davranırlar mıydı?’ sorusuyla demir alıyordu. Bunun üzerine öyküdeki adam, şu Pollynanna’nın geçinemediği adam olan Bay Keuner de Pollyanna sana söylüyorum ey ahali sen de işit diye anlatmaya başladı öyküyü:

‘Sevgili Pollyanna, köpekbalıkları insan olsalar içi bitkisel, hayvansal her türlü yiyecekle dolu koca koca kasalar yaptırırlardı küçük balıklar için. Minik balıkların canları sıkılmasın diye de arada birçok renkli su eğlenceleri düzenlenirdi, neşeli balıkların etleri kara kara düşünenlerinkinden daha lezzetli olurdu çünkü;

Sevgili Pollyanna, koca koca kasalarda minik balıklar için okullar da eksik edilmezdi kuşkusuz. Burası daha da önemli: Bu okullarda nasıl yüzerek köpekbalıklarının gırtlağından içeriyi boylayıverecekleri öğretilirdi onlara. Başlıca sorun, Sevgili Pollyanna, küçük balıkların moral eğitimleriydi. Hayatta en yüce ve en güzel şeyin kendini güle oynaya feda etmek olduğu, köpekbalıklarına inanmaları, hiç duraksamadan inanmaları gerektiğini küçük balıklara öğretmek gerekiyordu. Söz konusu geleceğin ancak ‘muktedir’ köpekbalıklarının sözünü dinlemeleri durumunda kesinlikle sağlanabileceğinin kafalarına yerleştirilmesi zorunluydu;

Sevgili Pollyanna! Köpekbalıkları insan olsalar kuşkusuz kendi aralarında da savaşlar yapacak başka köpekbalıklarına ait balık kasalarını ve yabancı balıkçıkları ele geçirmeye çalışacak, söz konusu savaşları da kendi balıkçıklarına yaptırtacaklardı. Kendi balıkçıklarına, onlarla diğer köpekbalıklarının balıkçıkları arasında derin bir ayrımın varlığını öğreteceklerdi. Balıkçıkların birbirlerini anlayamayacaklarını açıklayacaklardı; diyeceklerdi ki zor çok zor… Derin hendekler var aramızda onlarla bizlerin, bizlerle onların.

Dahası Sevgili Pollyanna, savaşta başarılı olanların göğsüne deniz yosunundan madalyalar takılacak ve kendilerine en bi kahraman unvanı verilecekti;

Sevgili Pollyanna, köpekbalıkları insan olsalar küçük balıklar arasında belli bir sıralama yapılacak ve aralarından bazıları belli mevkilere getirilip, ötekilerin başına geçirilecekti. Bu da köpekbalıklarının işine gelecek, çünkü o zaman kendileri irice lokmalara kavuşacaktı. Ve büyük makamlardaki balıkçıklar küçük balıklar arasındaki düzeni sağlama görevini üstlenecek, kasalarda öğretmenler, subaylar, mühendisler vb. bulunacaktı. Sözün kısası, köpekbalıkları insan oldular mı, ancak o zaman denizde bir uygarlıktan söz edilebilecekti.’

Yüzüme baktı Pollyanna, ‘Tamam…’ dedi. ‘Aslında Pollyanna Pollyanna olalı böyle zulüm görmedi; yine de ufaktan galip çıktığımı söyleyebilirim.’

‘Her şeyi anladım da nasıl galip çıktığın konusunda kafam biraz karıştı!’ dedim.

‘Dalga mı geçiyorsun? Bay Keuner senin göbek adın mı yoksa? Hay Yarabbim… Şükürler olsun ki köpekbalıklarının insan olma şansı hiç yok!’ dedi fırfırlı sesiyle Pollyanna. ‘Yeryüzünde olmayan dirlik onlarda var hayatım. Asıl canavar kim peki? Sence??? Sence? Sabun Köpüğüymüş… Fuşkaymış. Asıl canavar kim söylesene hadi… İnsan, asıl canavar… Kalbi dirliksiz, var olma nedeni erinçsiz olan , insan. Ne kadar acı değil mi???’

***

Bu kez haklıydı Pollyanna.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.