Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Ekonomi Tıkırında (38): Ya tutarsa!

Ekonomi Tıkırında‘nın 38. programında Sedat Pişirici, Türkiye Cumhuriyeti’nin 96. kuruluş yıldönümünde, memleketin ekonomik görünümünü değerlendirdi.

Yayına hazırlayan: Ramazan Eles

Yarın, 29 Ekim 2019. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 96. yıldönümü. Cumhuriyetin 96. yılında ekonomik manzara-i umumiye şöyle:

Enflasyon eylül ayında tüketici fiyatlarında yüzde 9,26, üretici fiyatlarında yüzde 2,45, gıda ve içecekte yüzde 9,52 oranında. Bu oranlar Ağustos 2019’da tüketici fiyatlarında yüzde 15, üretici fiyatlarında yüzde 13,45, gıda ve içecek fiyatlarına yüzde %17,22 idi

.

İşsizlik oranı temmuz ayında yüzde 13,9’du, 4.596.000 resmi işsizimiz vardı.

Türkiye ekonomisi 2018 yılının dördüncü çeyreğinde yüzde 3, 2019 yılının ilk çeyreğinde yüzde 2,6, 2019 yılının ikinci çeyreğinde yüzde 1,5 oranında daraldı.  Türkiye ekonomik kriz içinde.

İç borcumuz 680 milyar lira, dış borcumuz 447 milyar dolar. Risk primi 341. Bir ara 500’lerdeydi bu prim. Nedir risk primi? Siyasî ve ekonomik kriz gibi istenmeyen sonuçlarla karşılaşma ihtimaline karşılık yatırımcıların Türkiye hazinesine borç verirken elde edecekleri getiriye ilave ettikleri oran. Biz bu prim ile Mısır’la Pakistan’ın arasındayız. Sonrasında 462 ile Ukrayna, 5 bin 284’le Arjantin, 72 bin 150’yle Venezuella var. Kimdir bu işte iyi olanlar? En iyisi Almanya, risk primi 9,5.  ABD’nin oranı 14,60, Japonya’nın 21,90, Güney Kore’nin 29,53, Çin’in 38.

Memlekette gösterge faiz yüzde 13, dolar 5 lira 71 kuruş, avro 6,34 kuruş. Benzinin litresi 6 lira 86 kuruş, mazotun litresi 6 lira 51 kuruş. 

İki market seçtim, biri orta diğeri büyük ve fiyatlara baktım: Dana etinin kilosu 45 ila 65 lira arasında değişiyor, dana kıymanın kilosu 40 ila 45 lira arasında değişiyor. Bir litre içme sütünün fiyatı 4 lira 50 kuruş-7 lira 50 kuruş arasında, bir kilo beyaz peynir 25 ila 45 lira, bir kilo yoğurt 6 lira 5 kuruş ila 8 lira arasında. Altı tane yumurtaya 4-5 lira vererek sahip olabiliyorsunuz. Patatesin kilosu 2 lira 50 kuruş, kuru soğan 1 lira 50 kuruş, beyaz ekmek -bildiğiniz sofra ekmeği- 1 lira 40 kuruş ila 1 lira 50 kuruş arasında değişen fiyata satılıyor markette. 

Geçen hafta aklımızda kalan nedir? 23 Ekim Çarşamba günü Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) Ekim 2019’un tüketici güven endeksi sonucunu açıkladı, endeks değeri 57. Bu değer eylül ayında 55,8 idi, bir miktar yukarı doğru çıkmış. Ne diyor TÜİK? Endeksin 100’den büyük olması tüketici güveninde iyimser durumu, 100’den küçük olması tüketici güveninde endeksinde kötümser durumunu gösteriyor. Sonuç? Tüketici kötümser, tüketici güvensiz. Endeksin kırılımlarına bakalım -bunlar gelecek 12 aylık döneme ilişkin beklentileri ifade ediyor-: 

Hanenin maddi durum beklentisi endeksi değeri 74,8, 

Genel ekonomik durum beklentisi değeri 73,4,

İşsiz sayısı beklentisi endeksi değeri 56,8,

Tasarruf etme ihtimali endeksi değeri 22,84. 

Bütün değerler 100’ün altında, bütün değerler kötümser durumu gösteriyor, tasarruf etme ihtimaliyse en kötümser durumu ifade ediyor. Ama en önemli olan bütün bunların sizin için bir şey ifade edip etmediği. Siz kendiniz güven içinde hissediyor musunuz, hissetmiyor musunuz? Önemli olan bu. 

Geçen hafta 25 Ekim Cuma günü TÜİK, Ekim 2019’a ilişkin bu sefer sektörel güven endekslerinin değerlerini açıkladı. Orda işin rengi biraz değişik. Bu değerlere göre perakende sektörü kötümserliği aşmış, hizmet ve inşaat sektörleri de iyimserliğe yaklaşıyor gibi görünüyor. Nasıl mı? Şimdi burda da sektörel güven endekslerinin 100’den büyük olması sektörün mevcut ve gelecek döneme ilişkin iyimserliğini, 100’den küçük olması ise kötümserliğini gösteriyor. Hizmet sektörü güven endeksi eylül ayında 89,3 iken ekim ayında yüzde 1,6 oranında artmış, 90,7 olmuş ama 100’ün altında. Hizmet sektöründe bir önceki aya göre hizmetlere olan talep beklentisi endeksiyse yüzde 4,9 artarak 100’ün üstüne çıkmış 100,1 olmuş. Ama iş durumu ve hizmetlere olan talep endeksleri -talep beklentisi değil bu seferde talep endeksleri- sırasıyla 0,3, 0,2 oranında azalmış ve 86,8 ve 85,3 değerlerini almış. Ama dediğim gibi talep beklentisi endeksi değeri yüzde 4,9 gibi çarpıcı bir oranında artınca hizmet sektöründe sektörel güven endeksi 100’ü aşmış. Perakende ticaret sektörü güven endeksine bakıyoruz: Ekim ayında yüzde 4,8 oranında artarak 102,3 olmuş. Perakende sektörü kötümserlikten iyimserliğe geçmiş. İnşaat sektörü güven endeksinde de yüzde 8,3 bir artı var, 65,1’de kalmış. 

Bu ikisinin arasında yani TÜİK’in açıkladığı bu iki güven endeksinin arasında 24 Ekim Perşembe günü Merkez Bankası politika faizini yüzde 14’e indirdi. Hatırlarsanız Merkez Bankası, Murat Çetinkaya’nın başkanlığı döneminde “faiz sebep enflasyon netice” yaklaşımında ısrarcı olan AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “faizi indirin” talebine karşılık verilmiyordu. Hatta Murat Çetinkaya’nın başkanlığı sırasında toplanan politika kurulunun 12 Haziran tarihli kararı, faizin yüzde 24 oranında sabit tutulması yönündeydi. Bunun üzerine Erdoğan 6 Temmuz’da Çetinkaya’yı görevden aldı, yerine yardımcısı Murat Uysal’ı Merkez Bankası başkanı yaptı. Uysal Merkez Bankası Başkanı olduktan 19 gün sonra 25 Temmuz’da topladığı para politikası kurulunda politika faizini 425 baz gibi çarpıcı bir miktarda indirerek faizi de yüzde 24’den yüzde 19,75 çekmişti. Bu yetmedi, Uysal 12 Eylül’de bir Para Politikası Kurulu’na daha başkanlık etti. Bu kez 325 baz puanlık bir indirime gidilip politika faizi 16,5’e çekildi. Üçüncü indirim de 24 Ekim Perşembe günü yapıldı, 250 baz puanlık bir indirim. Merkez Bankası’nın politika faiz artık yüzde 14. Merkez Bankası yılın son toplantısını -bu konudaki son toplantısını- 12 Aralık’ta yapacak. 

Şimdi bunu yorumlayacağım ama şu gelişmeleri de hatırlayalım istiyorum öncelikle: Yine geçen hafta Merkez Bankası’nın faizi indirdiği gün, 24 Ekim Perşembe günü iki önemli şey daha oldu. Bir tanesi TÜİK yine yıllık sanayi ve hizmet istatistiklerinin 2018 sonuçlarını açıkladı. Bunlar geçici sonuçlar ama bu sonuçlara göre 2018 yılında faal olan girişimlerin yüzde 43,5’i hizmet sektöründe, yüzde 36,1’i ticaret sektörüne yer almış. İstihdama bakıyoruz 2018 yılında; toplam istihdamın yüzde 37,5’i hizmet sektörünün yüzde 27,5’inin sanayi sektörünün oluşturduğunu görüyoruz. Cirodaki en yüksek payı 2018 yılında ticaret sektörü almış, en çok girişim yapan, en çok istihdam üreten hizmet sektörünün ciro payı ise yüzde 15,7’de kalmış. Sanayi sektörünün ciro payı ise yüzde 33, dediğim gibi ticaret sektörünün yüzde 43,2. Yani bakıyorsunuz memleketin ticari faaliyetine, hizmet sektörü istihdam yaratıyor, hizmet sektörü faal ama hizmet sektörü ciro yaratamıyor, hizmet sektörü zenginlik yaratamıyor, hizmet sektörü refah yaratamıyor! Zenginliği, refahı yaratacak olan sanayi sektörü, hizmet sektörünün maalesef gerisinde kalıyor Türkiye’de. Aynı gün AKP, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na 45 maddelik bir teklif sundu. Bu teklif yeni vergiler getiren, kimi vergilerde de düzenleme yapan bir teklif. Bu teklif iki yeni vergi getiriyor; bir tanesi dijital hizmet vergisi, bir tanesi değerli konut vergisi. “Yeni” demiyorlar ama “yurtdışında uygulanıyor, Türkiye’ye de getirmemiz lâzım” dedikleri bir vergi de konaklama vergisi. 

Dijital hizmet vergisi nedir? Netflix falan seyrediyoruz ya, işte bunlardan alınacak bir vergi dijital hizmet vergisi. Değerli konut vergisi: konutunun değeri 5 milyon ila 7,5 milyon lira arasında olanlar yıllık binde 3 oranında; 7,5 ile 10 milyon lira arasında olanlar binde 6 oranında, 10 milyon üzerinde olanlar yıllık yüzde 1 oranında değerli konut vergisi ödeyecekler.  Burdan bakarsak daha sonra teklifi sunduklarını açıklayan AKP Grup Başkan Vekili’nin gazetecilere söylediği “az kazanandan az çok kazanandan çok vergi almaya yönelik bir vergi düzenlemesidir”, bu sözüne mesnet teşkil eden değerli konut vergisi işte zenginlerin çok para eden konutlarından vergi alacağını söylüyor AKP. Konaklama vergisi ise hasılat üzerinde yüzde 2 oranında alınacakmış. Teklifte bunun işveren konaklama tesisinin kendisinden alınacağı söyleniyor ancak konaklama tesisinin bu vergiyi konaklayana yansıtması da herhalde kaçınılmaz. 

Çeşitli başka maddeleri var teklifin; kiralık otomobil vergiden kaçamayacak öyle görünüyor, şirketler kiralık otomobiller için ödedikleri sadece 5 bin 500 lirasını gider gösterebilecekler eğer bu teklif yasalaşırsa. Gelir vergisinde üst dilim yükselecek, yüzde 35’ten yüzde 40’a çıkmayı öngörüyor telif gelir vergisi üst dilimini. Buna göre 500 bin lira ve yukarısında kazanç elde edenler yüzde 40 oranında gelir vergisi ödeyecekler. Sporcuya vergi geliyor, hakeme vergi geliyor; spor hakemlerinin kazançlarındaki gelir vergisi istisnası kaldırılacak, eğer teklif  yasalaşırsa ve spor dallarında en üst liglerde faaliyette bulunan sporculardan gelir vergisi oranı da yüzde 15’ten yüzde 20’ye çıkarılacak. Çok kazanan eser sahibi de vergilendirecek, istisna tutarını 500 bin lira ile sınırlı tutmayı teklif ettiklerini söylüyor AKP Grup Başkan Vekili Mehmet Muş. 500 bin lira gelir elde eden gerçek kişilerinin tamamına kazançlarını beyan etme ve beyanname verme imkanı getireceklermiş. Yani serbest meslek kazancı içinde istisna tutulan sanatçı, yazılımcı ve mucitler bu faaliyetlerden elde ettikleri gelirleri yıllık 500 bin lirayı aştığında yıllık gelir vergisine tabi olacaklar. Kurum vergisinde bir değişiklik öngörülüyor; kanun teklifiyle kurumlar vergisi, finansal sektör ve diğerleri olmak üzere farklılaştırılmak isteniliyor. Finansal kuruluşlar dışındakiler için kurumlar vergisi yüzde 18’e indirilecek. 2020 için yüzde 22 olarak yürürlükte olan vergi de yüzde 20 uygulanacak. Finansal kuruluşlar içinse kurum vergisi yüzde 22 olarak kalacak. Buna karşılık 2020 yüzde 20 olarak uygulanacakmış. 

Toparlarsak, TÜİK verilerine göre tüketici sıkıntılı. Perakende hizmet ve inşaat sektörleri kıpırdanıyor, kıpırdanmak istiyor, kıpırdansınlar diye hükümet faizleri indiriyor ki başta kredi faizleri olmak üzere piyasayı canlandıracak tüm faizler düşsün, alışveriş olsun, iş dönsün dolayısıyla istihdam artsın eve para girsin, kasaya para girsin. Faizleri  indiriyor ki hükümet, enflasyon düşsün -hükümetin başına göre- seçmen yeniden bir kez daha “iktidarımız çok yaşa desin” ve gidilecek seçimden bu iktidar yine önde çıksın. Çıksın da bu yeni vergiler ne oluyor? Bu vergilere neden ihtiyaç var? Bu yeni vergilerden gelecek kaynak nereye harcanacak? 

Hükümette para kalmadığı belli. O yüzden Merkez Bankası’nın kârını hazineye devrettiler ama olmadı. O yüzden Türkiye Varlık Fonu üzerinden kaynak yaratmaya çalışıyor ama o da olacak mı belli değil. O yüzden elektriğe, doğalgaza, akaryakıta kur zammı yapıyorlar ama dikiş tutmuyor. O yüzden yeni vergiler getirmeye çalışıyorlar. Bakalım tutacak mı? 

Yani ortada bir ekonomi politikası falan yok. Bu “ya tutarsa” politikasıdır. Onun aslı da Nasrettin Hoca fıkrasıdır! Bu ahval ve şerait içinde, tam demokrasiyle taçlanması dileğiyle Cumhuriyet Bayramı’nız kutlu olsun! 

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.