Politik Akademi’nin 13. bölümünde İstanbul Bilgi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi, 2019-2020 öğretim yılında İsveç Lund Üniversitesi Ortadoğu Çalışmaları Merkezi’nde misafir araştırmacı olan Doç. Dr. Ömer Turan, devlet-toplum ilişkileri açısından Türkiye’de koronavirüs salgınıyla mücadele sürecini değerlendirdi.
Dünya Sağlık Örgütü tarafından pandemi olarak ilan edilen koronavirüs salgını neredeyse eşzamanlı olarak dünyanın her tarafına yayıldı. Bu salgın insanların gündelik hayatını derinden etkiliyor. Görünen o ki salgın insanların gündelik hayatlarını etkilemekle kalmayacak toplumları, siyaset alanını, küresel ekonomiyi de etkileyecek, Halihazırdaki sistemlerin birçoğunda dönüştürücü bir etkide bulunacak. Salgınla mücadele süreci de devletlerin neleri öncelediklerini açığa çıkararak devlet-toplum ilişkileri açısından adeta bir turnusol kağıdı işlevi görüyor.
Peki, şimdiye kadar hükümet tarafından alınan salgına karşı önlem paketleri sosyal bilim çerçevesinden nasıl değerlendirilebilir? “Evde Kal”, “Herkes Kendi OHAL’ini İlan Etsin”, “Hayat Eve Sığar”, “Biz Bize Yeteriz” sloganları ne anlama geliyor, bu sloganlar etrafında kurulan çözüm yollarının toplumdaki karşılığı nedir, toplumun hangi sınıfı için bu çözüm yolları ne ifade etmektedir? Türkiye hangi ekonomik koşullarda pandemiye yakalandı? Toplumdaki kırılgan gruplar kimlerdir ve salgınla mücadele sürecinde onlara özel önlemler alınıyor mu? Bir grup sosyal bilimci tarafından geçen hafta yayımlanan açık mektupta hangi acil önlemler yer alıyor?