Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Fehim Taştekin & Işın Eliçin ile Puslu Kıtalar (4): Mısır’ın Libya’ya askeri müdahale tehdidi ve Sirte’nin önemi

Puslu Kıtalar’ın bu haftaki bölümünde gazeteciler Işın Eliçin ve Fehim Taştekin, Mısır’ın Libya’ya askeri müdahale tehdidini, liman kenti Sirte’nin Ankara-Moskova-Paris ve Kahire için önemini ve tarafların ABD’nin desteğini arkalarına alma çabalarını ele aldı.

Puslu Kıtalar programı, Friedrich-Ebert-Stiftung (FES) Derneği Türkiye Temsilciliği’nin katkıları ile hazırlanmıştır.

Yayın metni:

(Video kurgu ve transkripsiyon: Akanda Taştekin)

PUSLU KITALAR DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

MISIR’IN LİBYA’YA ASKERİ MÜDAHALE TEHDİDİ

FEHİM TAŞTEKİN: Merhaba, Puslu Kıtalar’ın dördüncü bölümüyle karşınızdayız.

IŞIN ELİÇİN: Merhaba, bu bölümde Türkiye’nin Libya’daki iç savaşın taraflarından birine, Trablus merkezli Ulusal Mutabakat Hükümeti’ne doğrudan askeri ve siyasi olarak destek vermesinin ardından oluşan olayları konuşmaya devam edeceğiz. İki hafta önce de bu konuları ele almıştık. O programda Ulusal Mutabakat Hükümeti’ne bağlı güçler, rakip Hafter güçlerini başkent civarından püskürtmüştü, hatta doğuya, Sirte’ye doğru ilerlemeye başlamışlardı. Mısır da Rusya’nın desteklediği bir inisiyatifle ateşkes çağrısı yapmıştı. Fakat iki hafta sonra bugün geldiğimiz noktada acaba Mısır Türkiye gibi Libya’ya asker mi gönderecek, Mısır ve Türkiye’nin orduları Libya’da karşı karşıya mı gelecek diye konuşulmaya başladı.

FEHİM TAŞTEKİN: Evet, Sirte niye birdenbire kırmızı çizgiye dönüştü? Biz bugün bunun üzerinde biraz duracağız. Bu arada başka faktörler de devreye girdi. Sirte öncesindeki durum son derece enteresandı. Vatiyye Üssü ve Tarhune gibi kritik bir kent boşaltılırken aslında çok büyük savaşlar olmadı. Orada zorunlu olarak bir Türk-Rus koordinasyonunun devreye girdiğini görüyoruz. Ancak Sirte’ye sıra geldiğinde bir alarm durumu oluştu. Rusya tarafı bir fren yaptırdı. Daha sonra Türkiye ve desteklediği Trablus güçlerinin ateşkes çağrısını reddi üzerine Mısır’dan müdahale tehdidi geldi. Tam da Sirte operasyonuyla ilgili bir ısrar sürerken. Niye Sirte’de oluyor bunlar? Birkaç önemli nedeni var. Burası kritik bir kavşakta yer alıyor. Libya’nın doğalgaz ve petrol zenginliklerini Akdeniz’e taşıyan körfezin başında bir karakol şehri pozisyonunda bulunuyor. Petrol Hilali dediğimiz bölge Libya’nın hidrokarbon rezervinin yüzde 60’ını barındırıyor. Bölgede petrol ve doğalgaz ihracatının yapıldığı dört tane liman şehri var. Bu terminaller çok önemli. 11 tane petrol boru hattı ve üç doğalgaz boru hattının ulaştığı bölgeden bahsediyoruz. Burayı ele geçiren taraf bütün dengeleri altüst edecek manivela kuvvetine sahip olacaktır. Dengeleri daha fazla bozmamak için Mısır ve Rusya da bu bölgeye sıra geldiğinde çok sert tepki verdi. Buranın Kaddafi’nin memleketi olduğunu da hatırlatalım. Buradaki yerelde kabilelerin, Trablus ve Mısrata’daki güçlerle çok iyi anlaşamadığını da vurgulayalım. Bu bölgede IŞİD de 6 ay kadar hâkim olmuştu.

IŞIN ELİÇİN: Evet, Amerika’nın desteğiyle IŞİD’i çıkardılar. ABD’ye yardım çağrısı yapan da 2016’da Ulusal Mutabakat Hükümeti’nin başkanı Fayiz Serrac’tı. İlk icraatı ABD’ye çağrı yapıp bombardımana yol vermesiydi, o sayede Ulusal Mutabakat Hükümeti güçleri etkili oldu. Şunu soracağım: Sirte tamam çok önemli. Burayı ele geçiren masada daha fazla sözünü geçirecek. Ama sen demin değindin, Ulusal Mutabakat Hükümeti güçleri ilerlerken, Hafter’e karşı başarılı olmasını -geçen programımızda da konuşmuştuk- kısmen Rusya’nın Wagner güçlerini geri çekmesine borçlu. Gerçen programda bunu anlatmıştın. Demek ki Ankara ile müzakere sonucunda bu gelişme oldu. Hatta geçtiğimiz haftalarda belki o süreci ilerletmek üzere Rusya Dışişleri ve Savunma bakanları da Türkiye’ye gelecekti. Ziyaret son anda iptal oldu, anladık ki bir sorun var. Sirte’ye ilerlemeyecekler miydi zaten, buradaki sorun ne olabilir, bu müzakerelerde ne konuşuluyor?

FEHİM TAŞTEKİN: Rusya da Türkiye de, müzakerelerde muhtemelen bir taraf sonuna kadar gidecek diye pazarlığı çok yukarıdan başlattıklarını sanmıyorum. Her iki taraf da söylemde bir müzakereyle çözüm sağlanmalı diyor. Politik duruşları böyle. Sahada fırsatlar değerlendiriliyor ve iki taraf da boşluklara hamlelerde bulunuyor. Sadece Türkiye değil Rusya da manevra yapabilmek için bazı alanları boş bırakıyor. Diplomasinin temel stratejilerinden birisi bu. Her şeyi peşinen ortaya koymuyorlar. Ancak Sirte’nin Rusya’nın kırmızı çizgisine dönüşeceğini 4 Haziran’daki diplomasi trafiğinden çıkan sonuçlardan anlamıştık. 4 Haziran’da Ankara’da Serrac, Erdoğan ile görüşürken Trablus’tan bir heyet de Moskova’daydı. Başkanlık Konseyi Başkan Yardımcısı Ahmed Maitik Moskova’dan döndükten sonra Sirte-Cufra Ortak Operasyon Odası komutanını arayıp operasyonu durdurun diyor. Bu büyük bir krize yol açtı. Bunun üzerine İçişleri Bakanı Fethi Başağa Sirte dahil bütün Libya’yı kontrol altına alacaklarını söyledi. Serrac da Ankara’dan dönüşte operasyona devam edilmesi talimatını verdi. Biz burada Rusya’dan getirilen mesajın Sirte’ye doğru bir operasyona izin verilmeyeceği yönünde olduğunu anlıyoruz. Arkasından Rus bakanlar gelecekti. Ziyaretin iptal edilmesi taraflar arasında bir yakınlaşma sağlanamadığını gösterdi. O yüzden müzakerelerin bakan yardımcıları düzeyinde sürdürülmesine karar verildi. Burada taraflar ne istiyor? Bunlar önemli. İddia düzeyinde ama tabloya baktığımızda şunu görüyoruz: Türkiye ülkenin batısındaki Vatiyye Üssü’nü kullanacak. Türkiye Sirte’yi de kendisine deniz üssü yapmak istiyor. Mısrata da deniz üssü olarak seçenekler arasında. Rusya da halihazırda Vagner güçlerinin çekildiği Cufra Hava Üssü’nü kullanıyor. ABD’nin Afrika Komutanlığı da (AFRICOM) Rus uçaklarının izlerini deşifre etmekle meşgul. Rusya’nın bu üste 14 uçağının olduğuna dair bilgiler sızmıştı. Bir de Akdeniz kurgusu içerisinde Sirte de Ruslar için önem arz ediyor. Suriye’nin Hmeymim Üssü’nden sonra bir de Sirte’de üs edinirse Akdeniz’de önemli bir kontrol kapasitesine ulaşacak. O yüzden Sirte’yi istiyorlar. Bir de Sirte’nin 15 kilometre güneyinde Kardabiye Hava Üssü var, orası da taraflar arasında bir pazarlık konusuna dönüşüyor. Ama bu sadece bir üs meselesi değil. Enerji mevzusu da bütün oyunun kurallarını değiştiriyor. Rusya için de geçerli petrol kartı. Rusya zaten eskiden beri petrol ve doğalgaz işiyle ilgileniyor. O yüzden de burada bir kördüğüm sözkonusu. İşte Mısır devreye girdi burada oyun bozucu faktör olarak.


IŞIN ELİÇİN: Onu da soracağım, çünkü kırmızı çizgi diyen sadece Ruslar değil. Mısır da söyledi. Ama öncesinde bir şey daha soracağım; masada enerji kartı varsa ABD de orada vardır. Rusya’nın Libya’da çok nüfuz kazanmasından da şikâyetçiler. Arada da şöyle bir gelişme oldu: Türkiye Sirte’yi alacağız diye ısrar ederken, ABD ile devam eden müzakerelerle ilgili Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu “Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın talimatıyla bundan sonra Türkiye’nin ABD ile daha yakın çalışacağını söyledi. Biraz bunu açar mısın, bu ne demek?

FEHİM TAŞTEKİN: Amerikan yönetiminin tavrı şimdiye kadar ikircikliydi. Kenarda duruyor ve belirsizlik içinde bir siyaset güdüyordu. Hatta şunu söyleyebiliriz; Trump Erdoğan ile görüştüğünde ona hak veriyor, sonra Mısır lideri Sisi aradığında ona da aynı şekilde hak veriyordu. İkisi de Amerika açısından önemli. Mısır müttefik olarak ABD’nin Ortadoğu düzeninde pivot rolüne sahip. Türkiye ise NATO’da kritik bir ortak. Her ikisini de idare ediyordu. Diğer taraftan ABD’ye rağmen çok fazla bir şey yapması mümkün olmayan Birleşik Arap Emirlikleri de bu savaşta Hafter güçlerine çok büyük askeri ve finansal destek sağlıyor. Haliyle ABD müttefikleri arasında kalmış gözüküyor. Ancak Rusya Libya’da aktör olarak görünür hale gelince ABD başka bir refleks geliştirdi. Çünkü Amerikan kurulu düzeninde Rusya’nın tehdit olarak algılandığı bir tepki yeteneği var. Bu durum Trump’ı da etkisi altına alıyor. Pentagon’un Trump’ı tetikleyecek şekilde devriye girdiğini görüyoruz. AFRICOM Rus varlığına sıklıkla eğildi, bununla Beyaz Saray’ı etkilemeye çalıştılar. Bu arada eğer Rusya’yı Türkiye durduracaksa bu önemlidir denildi. Birlikte çalışalım denmesinden kasıt yüzde yüz Türkiye’ye destek sonucunu da vermiyor. Fakat Türkiye özellikle bunu vurgulama gereği duydu, belki de ABD’nin arkasında durduğunu Fransa gibi ülkelere hatırlatmak için. Yine de dediğim gibi, Amerikan kurulu düzeninin unsurları Türkiye’nin Rusya’yı durduran rolünü önemsiyorlar. Bu Trump’ı da etkiliyor. O yüzden böyle bir kanal gelişti. Ha bundan ne çıkar, bilmiyoruz. Şimdi NATO boyutunda da ciddi bir tartışma oluştu. Trump’ın Türkiye’ye desteğini büyütmesi de şu koşullarda mümkün olmayabilir. Bilmiyoruz tabii, bu tartışmalar daha çok gelişecek.

IŞIN ELİÇİN: Sadece şunu ekleyeyim, Yörük Işık ile bir mülakat yapmıştım, onun verdiği bilgi bu: Nasıl Rusya’nın Wagner’i varsa Ulusal Mutabakat Hükümeti de artık bir Amerikan özel şirketini yanında bulundurmaya başlamış. En azından şirketin temsilcilerini toplantılara almaya başlamışlar. Hatta Türkiye ile geçen haftaki toplantılara katılmışlar. ABD de en azından sembolik olarak varlığını bu şekilde göstermeyi düşünüyor olabilir. Hemen şimdi Sisi’yi sorayım…

FEHİM TAŞTEKİN: Bununla ilgili bir şey daha söyleyeyim: Elbette Amerikan desteğini almak Ulusal Mutabakat Hükümeti için de önemli bir iddia haline geldi. Bunun için lobi yapıyorlar. Bu çerçevede özel güvenlikçileri de istihdam edebilirler. Daha da enteresanı Amerikalılar acaba Tunus’ta bir üs edinebilir miyiz ya da en azından Tunus’taki güçleri eğitme misyonuyla bölgeye intikal edebilir miyiz diye tartışıyorlar.

IŞIN ELİÇİN: Böyleyse yakında bütün komşuları konuşmamız gerekecek. Mısır dışındaki komşular üzerinden de dönen hesaplar var anladığım kadarıyla.

FEHİM TAŞTEKİN: Elbette, Tunus ve Cezayir de şu anda Libya gündemiyle oturup kalkıyor. Bunu başka bir programda konuşalım.

IŞIN ELİÇİN: Anlaşılan bu Libya’dan bir türlü çıkamayacağız. Mısır’ın Libya ile 1200 kilometre kadar sınırı var. Devlet Başkanı Sisi sınıra gidip orada bir üste askerlerin önünde birtakım açıklamalar yaptı. Sözleri “Hazır olun, Libya’ya girebiliriz” diye okundu. Gerçekten Mısır böyle bir şeyi göze alabilir mi? “Sirte kırmızı çizgimiz” dedi, Sirte neden Mısır için çok önemli? Ya da Libya, Mısır için neyi ifade ediyor?

FEHİM TAŞTEKİN: Tabii ki 1200 kilometrelik sınırı paylaştığı bir komşu Mısır’ı her açıdan yakından ilgilendiriyor. Ticari ilişkilerin ötesinde bir Müslüman Kardeşler mevzusu var. Türkiye’nin desteklediği güçler eğer Libya’yı tamamen kontrol altına alırlarsa Mısır bunu ulusal güvenlik tehdidi olarak algılayacaktır. Zaten algılıyor. 2013’teki Müslüman Kardeşler’e darbeden beri olağanüstü bir dönem yaşıyor. Hâlâ alarmda. Eğer Libya’da İslamcılar güçlenirse burayı bir sıçrama tahtası olarak kullanıp Mısır’da rövanşa kalkışacaklar diye bir korku var. Bunun ötesinde Türkiye’nin Kuzey Afrika açılımı Kızıldeniz havzası, Körfez ve bu bölgede bir karşı blok oluşturdu. Türkiye Sudan’da bir üs edinmek istediğinde Suudi Arabistan, Mısır hatta Ürdün alarma geçmişti. Ömer el Beşir’in iktidardan el çektirilmesinde bu da bir faktör olarak değerlendirilebilir. Türkiye’nin Libya’da üs edinmesi ya da müttefik bir grubun iktidara gelmesi oyunu değiştiriyor. Mısır bunu kendi alanına yönelik bir tehdit olarak algılıyor. O yüzden Türkiye’nin başarılı olmaması çok büyük bir iddia haline geliyor onlar için. Bunu sadece Mısır’la ilgili olarak düşünmeyelim; Mısır kuşkusuz bu deklarasyonu ortaklarının onayıyla yapıyor. Rusya’nın, Suudi Arabistan’ın, Birleşik Arap Emirlikleri’nin desteğiyle yapıyor. Savaş çıkıp çıkmayacağını öngörmek o kadar kolay değil. Ancak halihazırda yürüttükleri vekalet savaşını büyüteceklerdir. Sisi konuşurken Libya’dan kabile temsilcileri de vardı. Onlar müdahale çağrısı yaptı. Sisi de kabileleri silahlandıracaklarını ve askeri eğitim vereceklerini vaat etti. Bunları yapacaklardır. Kabilelerin saf değiştirmelerini önlemek için baskı ya da teşvik edici araçları kullanacaklardır. Bunun dışında başka örtülü askeri destekler de verebilirler. Şunu unutmayalım; Trablus etrafında Türkiye’nin insansız uçaklarıyla hava desteği Hafter güçlerini felç etti. Ancak Sirte’ye gelince bir menzil sorunu ortaya çıkıyor. Burada Emirlikler’in, belki Ürdün’ün ya da Fransa’nın sağladığı hava unsurları burada etkili olmaya başlıyor. Sirte ve Cufra karşı koyma açısından avantajlı olduğu bir yer. Türkiye Trablus’tan kaldırdığı insansız uçaklarla çok fazla etkili olamıyor. Bir askeri kapasite sorununun ortaya çıktığını söyleyebiliriz. Hafter açısından bu bölge savunulabilir bir bölge. Eskiye dayalı ilişkileri de kullanarak kabilelere daha rahat nüfuz edebiliyorlar. Dediğim gibi burası petrol bölgesi, burayı ele geçirdiklerinde Bingazi’ye ulaşmaları çok zaman almayacaktır. Arkasından çok fazla dayanması mümkün olmayan Derne ve Tobruk gibi bir-iki yer kalıyor. Buraları da alarak Mısır sınırına dayanmış olacaklardır. Bu senaryoyu bertaraf etmek için Mısır, Sirte’yi geçilmez bir kaleye dönüştürmek istiyor. Doğrudan kendisi savaşa girer mi girmez mi? Burada karşısında bir NATO gücü sözkonusu. Burada Amerikan faktörü devreye girecektir. Amerika kolay kolay Mısır ile Türkiye’nin karşı karşıya gelmesini istemez. Çünkü Mısır İsrail’in güvenliği, meşruiyeti ve tanınması açısından yani “Camp David Düzeni”nin sürmesi açısından çok önemsenen bir ülke. Bunun için yılda 1.3 milyar dolar Amerikan yardımı alan bir ülke. NATO gücü ile bu kadar önemsenen bir ülkenin karşı karşıya gelmesi Amerika açısından iyi bir seçenek değil. Bir de bu çatışma dinamiği içinde Rusya bölgeye daha fazla intikal edecektir. Mısır Amerika’dan yüz görmeyince alternatif olarak Rusya’ya yöneliyor. Bu biraz Abdünnasır dönemini hatırlatıyor. Bir ara Suudiler de öfkelenince Amerika’ya “Alternatifsiz değiliz” dediler. Mısır da birkaç yıldır Rusya ile paslaşıyor, özellikle savunma alanında. ABD, Türkiye’yi de kaybetmek istemeyecektir. O yüzden başka bir yol bulmak isteyebilirler.

IŞIN ELİÇİN: Peki başka bir yolu bulmalarını güçleştirecek bir aktörü daha sorayım o zaman. Fransa’yı. Fransa Mısır’ın üçüncü büyük silah tedarikçisi. Gayet iyi ilişkileri var Mısır’la. Birleşik Arap Emirlikleri’nde askeri üssü bulunan bir ülke. Keza Türkiye ile husumeti açısından önemli; Güney Kıbrıs’taki Mari askeri üssünde savaş gemisi bulundurma izni de almış durumda. Doğu Akdeniz Gaz Forumu’na da ocak ayında dahil oldu. Yine Libya’da Kaddafi’nin devrilmesi sürecinde önde giden ülkeydi. Libya’da çok çıkarı var. Husumetin NATO’ya taşınmış bir boyutu var. Bu önemli. Ama ilginç olan başka bir şey daha var; Al Monitor’a yazdığın bir yazıda dikkatimi çekmişti, Fransa Sirte’nin ne Türkiye ne de Rusya’nın nüfuzuna girmesini istiyor. Geleceğe ilişkin tasarımda sanki bir tarafın tam olarak arkasında da değil. Aralarında gerilimler de olsa ABD açısından da önemli bir ülke. Aynı zamanda Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi daimi üyelerinden biri ve de haziran sonuna kadar dönem başkanı. Neler söyleyebilirsin?

Trablus’ta Hafter ve ona destek veren Birleşik Arap Emirlikleri ve Fransa gibi ülkeler protesto ediliyor.

FEHİM TAŞTEKİN: Libya sadece Libya’dan ibaret değil. Libya, Sahra Altı ülkeleri ve orada yürütülen operasyonlar açısından Fransa’nın ciddiye aldığı bir ülke. Hem Batı’ya göçmen çıkışının olması bakımından bütün Avrupa’nın yakından ilgilendiği bir yer. Enerji hepsi için önemli. Fransa da güçlü bir şekilde burada pay sahibi olmak istiyor. Sirte Avrupa’ya çok yakın bir nokta. O yüzden buranın Türkiye ya da Rusya tarafından alınması bir alarm konusu haline geliyor. Aslında Türkiye’nin Libya’da tamamen söz sahibi olması şu anda Türkiye’den yana gibi gözüken İtalya’nın da çok işine gelen bir şey değil. Türkiye’nin rolünü belirli bir süreliğine, en asından bir masa kuruluncaya kadar faydalı görüyorlar. Fransa ise tamamen ayrı bir yerde duruyor. Doğu Akdeniz’deki enerji oyununda Türkiye’nin karşısında yer alıyor. Libya’da oyunun kurallarını değiştiren yeni bir dengeyi istemiyor. Çok daha genel bir şey söylemek lazım; Türkiye’nin Afrika açılımı ,2005’ten beri Fransa’da çok yakından takip ediliyor. Fransa kendi nüfuz alanına ABD ve Çin’den sonra Türkiye’nin girmesini tehlikeli buluyor. Bir de resmi söylemi var; “Ben Sahra Altı ülkelerinde terörle mücadele operasyonları yürütüyorum, Türkiye Kuzey Afrika’ya tehlikeli milis güçlerini taşıyor, benim operasyonlarımı tehlikeye atacak bir gelişme” diyor. Cibuti, Fildişi Sahili, Gabon ve Senegal’de normalde üsleri var.  Bir de 2013’ten itibaren Serval Operasyonu’nu başlattı Mali’de, daha sonra bu operasyon 2014’te genişledi. Barkhane Operasyonu ile Moritanya, Nijer, Burkina Faso ve Çad’ı da içine alarak genişletildi. Türkiye’de çok konuşulmuyor ama Fransa sözünü ettiğim bu yedi-sekiz ülkede son yedi yıl içinde askeri olarak da çok aktif hale geldi. Libya bütün bu hattın üzerinde bir kemer gibi duruyor. Yani İslamcı militanların Libya’da palazlanması alttaki ülkeleri ya da Cezayir gibi bütün komşu ülkeleri yakından ilgilendiriyor. Bir alarm durumu var. Fransa bunu kullanıyor. “Ben buralarda operasyonlarımı tehlikeye atmam” diyor. Genel çerçevede Afrika’da bir bölüşüm savaşı hep vardı, Türkiye’nin devreye girmesi ile bu savaş yeniden kızışmış durumda. Fransız basınına baktığımızda da bu konudaki yorumları fazlasıyla görüyoruz.

IŞIN ELİÇİN: O zaman başka bir boyutunu soralım; NATO’ya taşınan bir gerginlik var. Fransa ve Türkiye, NATO içinde önemli iki güç. Libya ve Doğu Akdeniz’deki husumetin NATO içinde bölünmeye yol açması olası mı? Bu BM Güvenlik Konseyi’nde dengeleri nasıl değiştirir? İleriye dönük tahminde bulunmak mümkün mü?

FEHİM TAŞTEKİN: Türkiye NATO’da artan oranda kart kullanan bir ortak haline geldi. Mesela YPG ve PYD’nin terör örgütleri listesine alınması şartının nasıl NATO’nun Doğu Avrupa Programı’nı bloke ettiğini gördük. Tabii ki NATO’da kararla oybirliği ile alınıyor. Herkesin onayını gerektiren bir mekanizma sözkonusu. Bu ülkeler birbirlerinin çıkarlarını bloke edebilirler, NATO’yu kilitleyebilirler ama aleyhte karar çıkaramazlar. Fransa’nın yapmaya çalıştığı şey dengeleri biraz etkilemek, Amerika’nın tutumunu değiştirmek. Bunu hedefliyorlar. Aslında Sisi de bunu hedefliyor. Bu hamleyle Rusya’nın da elini güçlendiriyor. Fransa da Avrupa’daki müttefiklerini Türkiye’ye karşı güçlü tutmaya çalışıyor. Bir de ilginç başka bir durum var orada. Avrupa’dan sekiz ülkenin Libya’ya silah ambargosunu denetlemek için başlattığı misyon var, “Irini” adıyla. Bu operasyon çerçevesinde Çirkin adlı Tanzanya bandıralı bir gemiyi aramak istiyorlar. Muhtemelen silah taşıyan bir gemi. Çünkü Libya istikametinde iki Türk firkateyninin eşlik ettiği bir gemi, boş bir gemi değildir. Bunu durdurmak istediklerinde Türk firkateynleri Fransız gemisini taciz ediyor ve buna izin vermiyor. Fransa Savunma Bakanlığı da bunu ‘düşmanca’ diye niteleyip meseleyi NATO’ya taşıdı. Bu bir psikolojik baskı ile NATO’da Türkiye üzerinde bir fren mekanizması geliştirme çabası ama sonuç olarak bunu herhangi bir karara dönüştüremezler. Amerika’yı etkilemeye çalışıyorlar. Fransa son zamanlarda Vaşington’da temaslar yürütüyor, Amerikan tutumunu değiştirmeye yönelik. NATO kanadından bir baskı devşirebilirse sonuç alabilirim hesabı yapıyor.

IŞIN ELİÇİN: Süremizi tamamladık. Burada noktalayacağız. Vurgulamak istediğin bir şey varsa onu söyle, yoksa veda edelim seyircilerimize.

FEHİM TAŞTEKİN: Araya başka acil gündem girmezse biz bu konuyu yine konuşacağız. Muhtemelen haftaya da bu mevzuları tartışmaya devam edeceğiz. Görüşmek üzere, hoşça kalın.

IŞIN ELİÇİN: Hoşça kalın, bizleri izlediğiniz için teşekkürler.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.