Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Fehim Taştekin & Işın Eliçin ile Puslu Kıtalar (22): Türkiye’nin NATO sonrası Afganistan misyonu belâ mı fırsat mı?

Bu hafta Türkiye’nin NATO güçlerinin çekilmesinin ardından Kabil’deki Hamid Karzai Uluslararası Havalimanı’nın güvenliğini üstlenme teklifini konuştuk.

PUSLU KITALAR YİRMİ İKİNCİ BÖLÜM

Türkiye’nin NATO sonrası Afganistan misyonu belâ mı fırsat mı?

IŞIN ELİÇİN: Merhaba sevgili izleyiciler, merhaba Fehim Taştekin. Yine buluştuk Puslu Kıtalar’da. Bugün Afganistan’ı konuşacağız.

FEHİM TAŞTEKİN: Merhaba. Herkese iyi akşamlar.

IŞIN ELİÇİN: Hemen şöyle bir girizgah yapayım. Türkiye, NATO güçleri ve ABD Afganistan’dan tamamen çekildikten sonra başkent Kabil’deki havaalanını işler kılmaya talip oldu. Çok net değil aslında nasıl bir pozisyonda duracak. Bilinmeyen çok şey var, çok taraf var rızasını alması gereken. Bunları konuşacağız. Nasıl sonuçları olur Türkiye açısından ya da nasıl riskler, tehlikeler barındırıyor bu süreç? Ama Fehim istersen ilk önce şunu hatırlatayım sorumu sormadan önce; Afganistan’ın mevcut durumunu da konuşmamız lazım. Şimdi son iki haftada Taliban çok hızlı bir şekilde -çekilme sürecini göz önünde tutarak her halde- ülke genelinde kontrol ettiği yerlerin sayısını artırıyor. Barış süreci de tam olarak nasıl sonuçlanacak belli değil. ABD Savunma Bakanlığı’ndan yapılan bir açıklama var, onlar diyorlar ki çekilme 11 Eylül’de tamamlanacak. Henüz o tarihte bir değişiklik yapmıyorlar, kendi kamuoyları açısından çok riskli olur. Ama aldığımız bilgilere göre mesela çok meşhur hava üssü vardır ABD’nin kullandığı, Bagram, oradaki askerlerin temmuzun başında tahliye edilmesi söz konusu iken şimdi bekleyin yeni bir karar gelebilir denilmiş. Çekilme takvimi şaşabilir diye bir açıklama geldi Pentagon’dan, tabii çok net değil. Böyle bir sürece doğru evrilirken biz Türkiye’de Afganistan’da kalmasını konuşuyoruz, ne dersin?

FEHİM TAŞTEKİN: Evet şimdi Trump yönetimi ile Taliban arasında bir anlaşma yapılmıştı geçen yılın şubatında. Bu anlaşmaya göre 1 Mayıs 2021’e kadar Amerikan güçlerinin tamamen Afganistan’dan çekilmesi gerekiyordu. Fakat paralelinde bir anlaşmanın da Taliban ile Afgan hükümeti arasında yapılması lazım. Bu tamamen siyasi ortaklığın nasıl olacağına dair bir anlaşma. Bir anlamda iktidarı paylaşma anlaşması veya sistemin adını koşma anlaşması olması gerekiyordu. Bu anlaşma yapılamadı. Doha’da yapılan görüşmelerde ilerleme yok. Taliban İslami bir rejim kurmaktan bahsediyor. Diğerleri farklı şeyler söylüyorlar. En azından kadın haklarının garantiye alınması vesaire. Dışarıya bu tartışmalar yansıyor. Ama gidişat ne? Afgan polis ve askeri eğitimden geçiriliyor, büyük güç oluşturuyorlar ama çok kırılgan. Ve de aşırı derecede bir yolsuzluk var. Taliban Afgan halkına seslenirken kendi açısından iki bakımdan ahlâki üstünlük gösterisinde bulunuyor. Birisi diyor ki ben işgalciler ve onların işbirlikçilerine karşı ülkeyi savuruyorum. İkincisi de bunlar yolsuz, hırsız vesaire diyor. Halktan da Taliban’a yönelik bir direnç yok. Son iki ayda tam da Trump’ın gittiği ve Biden’ın geldiği bir süreçte 1 Mayıs’a kadar çekilme takvimini yakalamayacakları için yeni bir simgesel takvim belirlendi, o da 11 Eylül, ABD’deki saldırılarının 20’inci yıldönümü. O tarihe kadar çekileceğiz dedi. Fakat çekilme sözü teyit edildiği halde Biden tarafından, Taliban bu boşluğu iyi değerlendirerek iki ayda 30’un üzerinde yerde kontrolü ele aldı. Ve hızla bu devam ediyor. Pentagon ve CIA’in raporlarına da yansımıştı daha önce; Taliban güçlü bir şekilde dönüyor. ABD 20 yıldır savaştı, 36 ortağı var. ABD çekilirken iktidarı Taliban’a bırakıp mı gidecek, dengeyi nasıl tutturacak? Bunlar tartışılırken Türkiye birden bire ortaya çıktı dedi ki ben sizin için asker olurum. Türkçesi bu.

IŞIN ELİÇİN: Birincisi iç dengeden bahsettin. Afgan hükümeti biraz ‘Okey’ der gibi. Zaten ABD ve NATO isterse, onların da desteğine güvendiği için aslında genel olarak itiraz etmezler. Türkiye de ittifakın bir parçası. Taliban’ın ‘Hayır’ı var, bunu biliyoruz. Türkiye’nin açıklaması da bir yandan Macaristan ve Pakistan’ı da katılım gibi taleplerle gündeme geldi.

FEHİM TAŞTEKİN: İttifaklar düzleminde ortaklarla nasıl bir anlaşmaya varacakları meselesi var. İkincisi Afganistan içinde iki taraf var, bunlarla nasıl uzlaşma sağlanacağı. Üçüncüsü de komşular meselesi. Önce ABD ile pazarlık nasıl gidiyor, ona bakmak lazım. Elbette ABD’nin böylesi bir Türk rolüne şiddetle ihtiyacı var. Kabil havaalanı bundan sondaki güvenlik, diplomatik ve istihbarat operasyonları için çok önemli. Yani Afganistan’ı kendi haline bırakmayacaklar. Bütün bunlar için Kabil çok önemli. Dünyaya açılan yegâne yol, kapı orası. Orayı Türkiye’nin tutması, koruması mühim bir şey. Taliban için de değerli bir hedef. Türkiye bunun karşılığında bir pazarlık masası kurmak istiyor. Bir kere askeri, teknik ve mali destek istiyor. Bunun detaylarını, çerçevesini bilmiyoruz. Detaylarını konuşmak için ABD’den bir heyet geliyor. ABD bunu önemsiyor. Konuşulmayan başka bir şartı var Türkiye’nin; Ben sizin askeriniz olacağım ama siz de şu S-400 meselesini aradan çıkartın, bunu oldu bitti ile halledelim. Bu şartta ne kadar ısrar edebilirler bilmiyorum böylesi bir pazarlık dönüyor.

Afganistan’daki tabloya dönelim; böyle bir misyon tehlikeli bir misyon. Taraflar Türkiye’nin bu rolünü benimsemezlerse Türkiye açık hedef olacak. Bu inanılmaz derecede mayınlı bir alana girmek anlamına geliyor. Afgan hükümeti çok çaresiz. Barış anlaşması tam anlamıyla temin edilinceye kadar uluslararası desteğin sürmesini istiyorlar. Türkiye’nin de tarihsel olarak Afganistan’la dostluğu var. İki halk arasında bir sevgi var. Bunun AK Parti ile alakası yok. Çok eskiden beri var olan bir şey. Afgan hükümeti Türkiye’nin de desteğini istiyor. Ama ben bugün bir Afgan yetkili ile konuştum, hükümet ile parlamento arasında birisi, dedi ki hükümet resmi olarak pozisyon belirtmedi. Evet, Afgan Dışişleri Bakanı 20 Haziran’da Antalya’da idi, orada Anadolu Ajansı’na çok olumlu açıklamalar yaptı. Türkiye’nin böyle bir misyon üslenmesini önemsediklerini söyledi. Benim konuştuğum yetkiliye göre hükümet tutum deklare etmedi. Fakat sonuçta yarın Taliban’ın Kabil’i basabileceği dikkate alındığında çaresizce Türkiye’nin olmasını isterler. Taliban ise kesin olarak reddetti. Acaba Taliban bir esneklik sağlayabilir mi tutumunda diye sordum. Yetkili hayır dedi. Ama ne olur, herkes çekilir, barış anlaşması sağlanır, Afganistan kendi ortak hükümetini kurar, o zaman Türkiye işbirliği için gelebilir. Zaten Taliban’ın açıklamasında da bu vardı: Türkiye dahil bütün güçler çekilir, sonra yeni dönemde Türkiye’yi dost ülke olarak işbirliğine davet ederiz şeklinde bir açıklamaydı. Böylesi kritik bir süreçte Taliban’ın zımnen de olsa razısını alabilecek mi alamayacak mı? Bu çok şeyi değiştirir. Güvenli bir misyon mu yoksa her an saldırıya açık bir misyon mu? İkisi arasında büyük fark var. O zaman hükümetin ne kadar risk aldığını anlamış olacağız. Senin sözünü ettiğin komşular ve öteki aktörlere gelince…

IŞIN ELİÇİN: Oraya geçmeden bir iki not ekleyeyim mi?

FEHİM TAŞTEKİN: Tabii.

IŞIN ELİÇİN: Sözünü ettiğin durum, NATO çekilsin; barış anlaşması olsun, Türkiye dost ülke olarak gelsin. Havaalanının ticari işletmesi ya da yönetimi gibi bir şey olabilir yani sorunu çözdülerse askeri olarak niye çağırsın. Bir Türk firması da işletebilir. Amerikalılar onca yıl kaldılar ama özel olarak hava trafiğini yönetecek sivilleri çok eğitmemişler. Bunların eğitimi birkaç yıl alıyormuş. Bir de eğer barış anlaşması olmaksızın, Taliban’ın ele geçirmesi halinde bir sonuç olursa devlet olarak, o zaman da Türkiye’nin de oraya gelmesi uluslararası toplumdan bazılarının tanıdığı bazılarının tanımadığı, Libya’daki gibi, yani meşruiyeti uluslararası alanda tartışmalı bir hükümetle işbirliği olur. Ama zaten her halükarda ABD’nin istediği de, Türkiye’nin talip olduğu da bu değil çünkü erişimi kalsın istiyor ABD ve Türkiye’nin Batılı müttefikleri. Onun için Türkiye’nin orada olması önemli.

FEHİM TAŞTEKİN: Her şeyden önce şunu hatırlamak lazım. Afganistan güç mücadelesinin önemli yerlerinden biri tarihsel olarak. Coğrafi olarak önemli bir yerde duruyor. Bir tarafta Hindistan, bir tarafta Çin; Çin’in İpek Yolu Projesi, bir tarafta İran ve Pakistan var. Buradaki mücadele hiç bitmedi. ABD de 20 yıl savaştıktan sonra pes edip gitmeyecek, boruda oyunu sürdürecek. Hele ki Çin’in bloke etmek, kuşatmak gibi yeni stratejik hedefler çizerken orada Çin’in önünde bariyer gibi koymak istedikleri bir ülkeyi bırakmazlar. Türkiye’ye ihtiyaçları var mı var. Bir taraftan da yönetilmesi, hükmedilmesi zor bir coğrafya. Burada belli aktörlerle anlaşma olmadan tutunmak senin de dediğin gibi bir taraf açısından işgalci bir taraf açısından işbirliğinin olduğunun bir çeşit Libya’daki pozisyonun tekrarı olabilir, bundan hayır gelmez. Burası Libya gibi de değil. Burada ABD bu kadar askeri güçle, 36 ülkenin de dahliyle sonuçta elinden bir şey olmadan çekip gidiyor, Taliban’ı devirdi ama bitiremedi. Tabii içerde bir konsensüs önemli. Bunun ne kadar zor olduğunu da komşulara bakarak anlayacağız. Teknik olarak da komşulara geçmeden senin söylediğine de ilave edeyim: Türkiye şu anda havaalanın askeri bölümünü idare ediyor, Afganistan’da 500 kadar da askeri var. Bu anlamda bir tecrübesinin olduğunu söylemek lazım. Ama Afgan hükümetinin kontrolü altında bir havaalanıyla çatışma içinde bir havalimanını kontrol etmek arasında büyük fark olacaktır. Komşular mevzusu niye önemli? Pakistan aslında Taliban’ın mimarı. 1996’da Taliban iktidara gelirken Pakistan’ın vekil gücüydü. Peştun nüfusa dayanıyor. Peştunlar Pakistan’da da önemli bir nüfus. İki Peştun bölgesi arasında etkileşim var, iki bölgeyi birbirinden ayırmak da zor, Pakistan istihbaratı, özellikle askeri istihbarat teşkilatı Afganistan içişlerine müdahale etmeye bayılıyor. Ta Ziya’ul Hak’tan beri. Taliban onların en önemli müdahale araçlarından birisi. Fakat Taliban zaman içinde Afganistan içinde yer edindi. Şimdi tamamen Pakistan’ın kuklası olarak nitelemek de durumu izah etmez. Pakistan’ın katkısı önemli. Fakat Pakistan Türkiye ile çok iyi bir dost fakat kendi ajandası var. ABD, Taliban’ın 2001’de “Seni taş devrine döndürürüz” diye tehdit etti, o nedenle politikası biraz değişti. Orada bir başta türlü iç mücadele var. Nasıl? Pakistan Taliban’ı destekledi, Pakistan’ın düşmanlarını da Hindistan destekledi. Ahmet Şah Mesud, Kuzey İttifakı falan bunlar Hindistan’dan çok ciddi destek gördü. Demek ki bir Pakistan’la konuşacaksınız, beri tarafta doğru düzgün iletişiminizin olmadığı Hindistan’la nasıl konuşacaksınız? Ankara açısından söylüyorum. Diğeri İran. Etnik ve mezhebi kırılgan fay hatlarına sahip Pakistan ve Afganistan sınırlarında. İran başlangıçta Taliban’ın devrilmesine destek verdi, ABD ile işbirliği yaptı. Ama kısa bir süre sonra Bush yönetimi İran’ı şer eksenine koydu. İran baktı ki Afganistan’dan sonra sıra bana geliyor, çünkü hedef öyleydi, o yüzden de ABD’nin işini zorlaştırma yönünde politika değişikliğine gitti. Şimdi Taliban ile düşman değil, çok dost da sayılmazlar. İran burada kendi çıkarlarını güdüyor. İran Dışişleri Bakanı da Antalya’daydı. Türkiye, İran ve Afganistan dışişleri bakanları üçlü toplantı yaptı. Ortak açıklamaya baktım, İran sitelerinde ancak bulabildim. Belki eksik arama yaptım bilmiyorum ama sadece orada bulabildim. Orada Türkiye’nin misyonu ile ilgili hiçbir şey yok. Sadece ortak işbirliği var, yeni bir ticari rotanın açılması var, terörle mücadele var. Üç ülke bu konularda işbirliğini taahhüt ediyorlar. Zarif’in açıklamasında da ayrıntı yok. Bu konuları geçiştirdikleri görüyoruz. Pakistan dahil hiç kimse açık çek sunmamış. Benim çıkarırım böyle. Çin’in tutumu da önemli. Çin’in değerlendirme yaptığı iki temel faktör var. Türkistan İslam Partisi Taliban’a bağlı, biatlı, Afganistan’da eğitim gördüler. Bu örgüt Suriye savaşı sırasında Türkiye’nin de yönlendirmesiyle Suriye’de şube açtı, ayağına yer açtı, Cisr el Şuğur taraflarında. Türkiye ile Çin arasındaki temel sorunların başında bu geliyor. Terör örgütü olarak gördüğü bu örgütün Afganistan’da Taliban’ın Suriye’de Türkiye’nin kanatları altında olması bir sorun. Bunu öneyecek şekilde Afganistan’da rol arayışı içinde. Epey zamandan beri Afgan hükümetiyle yakınıyorlar. Hatta Amerikalıların yakınmaları var; müdahaleyi biz yaptık ama sessiz sedasız işi götüren Çinliler diye. Bir de Yol ve Kuşak projesi içinde Afganistan’ın önemli bir yeri var. Bu rotayı da sağlama almak istiyor. Çin bu denklemin içinde olacak. Rusya var, Türk misyonuna açık bir şekilde karşı çıkan Ruslar oldu. Dışişleri Sözcüsü dedi ki Taliban ile Afganistan’daki anlaşmaya göre Türkiye’nin de çekilmesi gerekiyor. Taliban’dan sonra bu kadar açık karşı çıkan Rusya oldu. ABD’nin burada ta 1979’dan beri Rus etkisine karşı başlamış bir müdahalesi söz konusu. Rusya ilk zamanlar zayıftı. Sovyetler’in çöküşünü hızlandıran bir süreç oldu Afganistan. Taliban’ın devrilmesine onlar da yardımcı oldular. 11 Eylül’ün yarattığı iklimin etkisi de vardı. Bir de aldığı bir karşılık vardı: 11 Eylül’den sonra ben senin terörle mücadelenin destekliyorum sen de benim Çeçenistan’da yürüttüğüm mücadeleyi terörle mücadele olarak kabul et diyen bir Rus bakışı vardı. Bir al-ver oldu o zaman. Ama işler değişti. İran için nasıl değiştiyse Ruslar için de değişti. Çünkü ABD Orta Asya’da Rus nüfuzunu baltalayan başka maceralara girişti. Rusya’nın şimdi Taliban’la çok iyi ilişkileri var, çok iyi demeyelim de iyi ilişkileri var. Taliban’ı Moskova’ya konferans için birkaç kez davet etti, gittiler. Türkiye’de bu konferans düzenlemedi. Taliban’ın Rusya ile ilişkisi biraz daha hatır kaldıran bir ilişki. Türkiye’ye karşı düşmanlık ilan etmese de nisanda planlanan konferansa gelmek istemedi. ABD Türkiye Afganlar arası konferansa ev sahipliği yapsın diye önermişi. Bütün bu aktörlerin hesapları farklı, ABD ile uyuşmuyor. Türkiye ABD adına gitmek istiyor. Kendi alt ajansı var. Burada bir kumar oynanıyor, bu gölde yoğurt maya tutarsa biz buradan iyi ekmek yeriz diye hesap yapıyorlar. Ama bütün bu aktörlerle konuşması ve tek tek ikna etmesi lazım. En cepte görülen Pakistan bile henüz cepte değil.

IŞIN ELİÇİN: Önemli bir noktaya değindin. Burada karşı karşıya gelecek aktörlerin, daha uzun vadeli, şu anda akut bir çatışma ortamı hala sürdüğü için belki erken bunları konuşmak, ama uzun vadeli anlamda hem ABD açısından vazgeçilmez bu sözünü ettiğin; Çin’i hedef almayı, Rusya’yı geriletmeyi planladığı için ABD uzun vadeli planlarında; ve bu coğrafya da Çin’e doğru ilerlemesini sağlayacak bir coğrafya olduğu için benim okuduğum uzmanlar da ileride Rusya ve Çin bir cephe, ABD ve Türkiye gibi bir cephe gibi olabilir diyor. Ben şu şeyi ekrana getireceğim şimdi; bu da Türkiye’nin de parçası olduğu meşhur Lapis-Lazuli Ulaşım ve Ulaştırma İşbirliği Anlaşması. Bu onaylanıp 17 Nisan 2020’de Resmi Gazete’de yayımlandı. Bu nedir? Afganistan, Türkmenistan, Azerbaycan, Gürcistan ve Türkiye arasında yapılmış bir anlaşma. Bu hat gördüğünüz gibi İran’ı dışlıyor. Ayrıca bazı açılardan Özbekistan da katılırsa Çin’in kuşak projesiyle sinerjisi olabilecek. Ama bu haliyle onu dışlayan bir proje. Burada herkesin bir planı var. Çünkü Afganistan’ın doğusundan batısına doğru bir hat bulmak epey ülkenin ilgisini çeken uzun vadeli planlardan bir tanesi. Ticaret açısından önemli. Bir başka boyutunu hatırlatayım. Bütün bu coğrafyayı etkileyecek ve bazı ülkeleri kaygılandıran iki boyutu daha var: Uyuşturucu ve insan kaçakçılığı. NATO’nun çekilmesinden sonra çatışmalar daha da tetiklenebilir. Yoksul bir ülke. Yolsuzluklar ve savaşla çok sınanmış bir ülke. Çok sayıda insan mülteci olarak başka yerlere kaçmaya çalışıyor. Bu anlamda da bazı ülkeler açısından güvenlik sorunu olduğunu hatırlatmak istedim. Bir de afyon üretiminin yüzde 80’i Afganistan’da. Son 10 yılda da üretim 20 kat artmış. Bunları hatırlatmak istedim, belki bunlarla ilgili de bir şeyler söyler kapatırız.

FEHİM TAŞTEKİN: Bir kere çok önemli bir nokta. Savaş sırasında Amerikalılar ve İngilizlerin müdahaleleriyle üretimi durdurma stratejileri izlendi. Fakat şunu anladık ki artık CIA de gizli operasyonları finanse etmek için her şey bu işe girmiş durumda. Bazı raporlar var; ilginç kıyaslamalar yapıyorlar. İngilizler gelip afyon üretimini bırakın şu kadar para vereceğiz diye. Afganlar bakıyorlar ki burada iyi para var, İngilizlerin verdiği hazır parayı kast ediyorlar, bu sefer seneye daha fazla üretim yapıyorlar. Amerikalılar geliyor kesinlikle üretim yapmayacaksınız diye zor kullandı. Bu sefer üreticiler Taliban’a kaydı. Savaş koşullarında normal bir ekonomi olmayınca kolay yoldan yapılacak şey afyon üretimi ve bunu yapıyorlar. Her şey kaçakçılık üzerine bina edilmiş. Savaş bu kaçakçılığı belki ona katladı. Bu ülke normalleşebilirse bu boyutuna ağırlık verilebilecek. Bütün dünyayı ilgilendiren bir mesele. Bütün uluslararası aktörlerin orada olduğu bir savaş var. Ama sorunun boyutu azalmadı tam tersi arttı. Rotalar çok önemli. Türkiye şu anda Azerbaycan-Ermenistan arasındaki koridorla karayolu, demiryolu ve boru hatları şeklinde yeni rota inşa etmenin hayalini kuruyor. Bu da bir anlamda İran’ı bypass edecek bir rota. 20 Haziran’da yapılan üçlü toplantıda bu sefer de Afganistan’dan Türkiye’ye İran üzerinden bir rota üzerine uzlaşı var. İşin içinde Çin de var. Çok konuşulmayan bir şey tam bu sırada Çin Dışişleri Bakanı, Pakistan ve Afganistan Dışişleri Bakanlarıyla üçlü toplantı yapmış. Orada da sekiz maddelik kapsamlı bir mutabakat var. Benzer işbirliği perspektifini güvenlik, enerji ve terörle mücadeleden ticarete orada da görüyoruz. Coğrafya yeniden hareketleniyor, bakalım ne olacak, ilginç bir döneme giriyoruz.

IŞIN ELİÇİN: Evet çok teşekkürler Fehim Taştekin.  Ben de son not olarak Cuma günü Afganistan Cumhurbaşkanı Eşref Gani’nin Beyaz Saray’a gideceğini ve ABD Başkanı Joe Biden’la ilk yüz yüze görüşmesini gerçekleşeceğini hatırlatayım. Her halde kötüleşen güvenlik durumunu da konuşacaklar. Belki nasıl bir yol izleneceğine dair bir resim çıkar o görüşme sonrasında. Askeri olarak çekilmeye çalışan ABD ayakta durmaya çalışan bir ülke ve bu o coğrafyaya hakim olmak isteyen irili ufaklı çok sayıda güç var. Bu mücadeleyi böyle maalesef izleyeceğiz. Çünkü çok trajik boyutları da var. İnsani kayıpların çok yüksek olduğu bir coğrafya. 20 yılın çok ağır bedeli oldu hem Afganistan’a hem o bölgeye hem de savaşa katılan herkese diye düşünüyorum. Değil mi?

FEHİM TAŞTEKİN: Evet, öyle maalesef.

IŞIN ELİÇİN: O zaman veda senden olsun…

FEHİM TAŞTEKİN: Çok teşekkür ederiz. İki hafta sonra tekrar başka bir konuda görüşmek üzere hoşça kalın.

IŞIN ELİÇİN: Hoşça kalın.

(Transkripsiyon: Akanda Taştekin)

  • Puslu Kıtalar programı, Friedrich-Ebert-Stiftung (FES) Derneği Türkiye Temsilciliği’nin katkıları ile hazırlanmıştır.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.