Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Müsilaj Meclis’te tartışılmaya devam ediyor – TÜDAV Başkanı Prof. Dr. Bayram Öztürk: “Marmara Denizi ile ilgili özel çevre koruma yasası çıkarmamız gerekiyor”

Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Müsilaj Sorununu Araştırma Komisyonu dün (13 Ekim) toplandı. Müsilaj sorununu araştırma komisyonunda sunum yapan uzmanlar, bir an önce bütçe oluşturularak veya yurtdışından fon sağlanarak Marmara Denizi’nde ileri arıtma tesislerinin kurulması ve Marmara Denizi’nin özel koruma alanı ilan edilmesi gerektiğini söyledi. Komisyonda sunum yapan Gebze Teknik Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Taşkın Kavzoğlu, denizde erken uyarı sisteminin kurulması gerektiğini belirterek “İHA’larla kıyı kesimlerindeki müsilaj oluşumu öncesinde alarm verecek seviyede periyodik ölçümler yaparak suyun içerisindeki fitoplanktonları, algleri tespit edip analizlerini yapabileceğiz” dedi. 

Komisyonda, Türkiye Odalar ve Borsalar (TOBB) Sektörel ve Girişimcilik Daire Başkanı Ahmet Saygın Baban, Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı (TEPAV) proje yöneticisi Yakup Peker, Gebze Teknik Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Taşkın Kavzoğlu, İstanbul Üniversitesi Su Bilimleri Fakültesi Deniz ve İçsu Kaynakları Yönetimi Bölümü Deniz Biyolojisi Anabilim Dalı Başkanı / Türk Deniz Araştırmaları Vakfı (TÜDAV) Başkanı Prof. Dr. Bayram Öztürk ve Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Deniz Bilimleri ve Teknolojisi Fakültesi Su Ürünleri Temel Bilimleri Bölümü Deniz Biyolojisi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yeşim Büyükateş müsilaja ilişkin sunum yaptı. 

“İHA’larla kıyı kesimlerindeki müsilaj oluşumu öncesinde alarm verecek”

Uzaktan algılama teknolojisi ile nesnelerin görünmeyen özelliklerinin analiz edilebildiğini belirten Prof. Dr. Taşkın Kavzoğlu, insan gözünün göremeyeceği organizmaları görünür hale getirip analizlerini yaptıklarını söyledi. Müsilajla mücadelede  erken uyarı sisteminin öneminden bahseden Kavzoğlu şunları söyledi: 

“İnsansız Hava Araçları (İHA) teknolojisinin bu işe girmesiyle çok önemli bir ivme kazandı. İHA’larla kıyı kesimlerindeki müsilaj oluşumu öncesinde alarm verecek seviyede periyodik ölçümler yaparak suyun içerisindeki fitoplanktonları, algleri tespit ederek ve bunları su sıcaklığına kadar tespit edip analizini yapabileceğiz. Burada, deniz kirliliği, deniz suyunun ölçülmesi, iklim değişikliğiyle okyanuslardaki su seviyesindeki değişim, buzulların kütlesindeki hacimsel değişimine ve kuraklıkların nedenlerine ilişkin analizler yapılacak.”

“Müsilaj tamamen arıtma meselesiyle ilgili bir iştir, öteki faktörler talidir”

Müsilajın Marmara Denizi’ndeki problemin bir parçası olduğunu ve en temel işin ölçüm olduğunu söyleyen Prof. Dr. Bayram Öztürk, şu şekilde konuştu: 

“Ölçmeden, araştırmadan mucizevi çözüm yok. Müsilaj sadece Marmara’da değil, Ege Denizi’nde, Karadeniz’de de müsilaj var. Birinci madde işin ölçümü. Bir diğer mesele iklim değişikliği. Isı ile sıcaklık başka şeylerdir. Isının birimi kaloridir, sıcaklığın birimi santigrattır. Dolayısıyla, bu çok basit ve temel konularda bile hata yapmamamız lazım. Bunlar çok büyük hatalardır, bilim için bahsediyorum. Sıcaklık başka, ısı başkadır. Şimdi, burada bu tamamen arıtma meselesiyle ilgili bir iştir, öteki faktörler talidir. Müsilaj oluşmadan önce boğazda ipliksi algler, bu da ipliksi algler nedeniyle oksijen azalması sonucu hipoksiya yani balıkların ölümü.” 

“Kuzeyi, doğusu, batısı, güneyi her tarafı bize aittir ve Montrö Sözleşmesi’nin kapsamı içindedir”

Müsilaj sorununun çözümüne herkesin katkı sağlaması gerektiğini belirten Öztürk, denizde erken uyarı sisteminin kurulması gerektiğini söyledi. Öztürk, “Marmara Denizi bizim yatak odamızdır, mahrem yerimizdir. Kuzeyi, doğusu, batısı, güneyi her tarafı bize aittir ve Montrö Sözleşmesi’nin kapsamı içindedir. Bu konuda artık aksiyon almamız lazım” ifadelerini kullandı.  

“Kullanılacak fon ve vergiler açık, şeffaf ve denetimli olmalı, deprem vergisine benzememeli”

Marmara Denizi’nin üzerinde 100’ün üstünde yabancı tür olduğunu ve mavi fondan yararlanarak arıtma sistemlerinin kurulması gerektiğini söyleyen Öztürk şu şekilde konuştu: 

“Marmara üzerinde mavi fon, Dünya Bankası çok ucuz krediler veriyor. Dolayısıyla bu fonlardan yararlanmak ve bu fonları başta arıtma ve atık meselesiyle ilgili olarak belediyelerimize veya devletimizin kasasına kazandırmak gerekiyor. Ancak bunun olabilmesi için, bu deprem vergisinde olduğu gibi olmamalı, ondan sonra hâlâ vergi ödüyoruz, niye ödediğimizi de bilmiyoruz. Dolayısıyla açık, şeffaf ve denetimli olmalı bu iş ve deprem vergisine benzememeli.”

“Koruma alanı bölgelerinin biyolojik hayatı devam ettirecek alanlardan seçilmesi lazım”

Marmara Denizi’nin ilk yüzde 60’lık bölümünde hayat olduğunu belirten Öztürk:  “Ben belli derinliklerde çalıştım. Marmara Denizi’nde ilk yüzde 40’lık alan kum ve çamur, geriye kalan yüzde 60’ta hayat var. Dolayısıyla koruma alanı oluşturulacak olan bölgelerin biyolojik hayatı devam ettirecek alanlar olması lazım. Marmara Denizi iç deniz dedik, Karadeniz’i ve Ege Denizi’ni etkiler dedik; mesela balıkçılıktaki çöküş, azalma. Bu krizi iyi yönetemedik. Balık tutmaya çalışıyoruz ama denizanası çıkıyor. Dolayısıyla balıkçılıktaki çöküş çok açık, eksik. Gittiğiniz zaman küçücük balıkları buluyorsunuz, biz bu konuda çok çaba gösteriyoruz. Küçük yavruyu öldürürseniz, büyüğünü bulamazsınız. Bu çok yanlış bir gidiş, Tarım Komisyonu’ndan birileri, arkadaşlarımız varsa bunu dikkate almalılar. Denetim, denetim, denetim, daha sıkı denetim, daha sıkı denetim” dedi. 

“Küresel ısınmadan ziyade, artık biz mevsimlerin kaymasıyla karşı karşıyayız”

Prof. Dr. Yeşim Büyükateş, küresel ısınmayla birlikte mevsimlerin kaydığını belirterek şu ifadeleri kullandı: 

“İklim değişimlerinin etkisi diyoruz. Yalnız, burada şunun üzerinde durmak istiyorum, küresel ısınmadan ziyade, artık biz mevsimlerin kaymasından bahsediyoruz. İlkbahar aylarının uzaması, yazın yeterince sıcak olmaması, bunun sonbahar ve kış dönemine de bağlanarak, kış su sıcaklıklarının da bu dereceler arasında olması sebebiyle bunların (balıkların) sürekli üremesi için uygun su sıcaklıkların sistemde olması.”

“Sanayici yatırım yapmak için ilk önce Marmara Bölgesini ve İstanbul’u tercih ediyor”

Komisyonda sunum yapan TOBB Sektörel ve Girişimcilik Daire Başkanı Ahmet Saygın Baban, müsilajın en önemli sebebinin iklim değişikliği ve iklim krizi olduğunu ve Paris İklim Anlaşması ile iklim kriziyle mücadelede önemli bir adım atıldığını söyleyerek şunları söyledi: 

“Müsilajın sadece denizin yüzeyinde oluşan bir tabakadan ziyade, dipteki oksijen azalmasıyla birlikte biyoçeşitliliğin azalması, denizdeki kitlesel canlı ölümleri, balıkçılık ve buna bağlı olarak turizmin yara alması gibi uzun vadeye yayılan sosyoekonomik etkileri de olacağı açık. Marmara Denizi’ne kıyısı olan illeri de içerdiğinde, yani bu çalışmaya Balıkesir, Bursa, Çanakkale, Kocaeli, Tekirdağ ve Yalova illerini de dâhil ettiğimizde aslında Türkiye’deki ekonomik büyüklüğün yüzde 40’ından fazlasını ihtiva eden Türkiye’nin en gelişmiş bölgesi. Sanayicimiz yatırım yapacak yer bulmak istiyor ve ilk tercih ettiği yer de tabii ki Marmara Bölgesi ve İstanbul.”

“İklim değişikliğinden ana ihracatçılarımız çok ciddi şekilde etkileniyor” 

Müsilajın kamunun, üniversitelerin, belediyelerin ve sanayicilerin tek başına çözebileceği bir konu olmadığını belirten Baban, iş dünyasının belediye ve üniversitelerle ortak çalışması gerektiğini vurguladı. Belediye ve sanayicilerinde iklim değişikliği sürecine uyum sağlaması gerektiğini belirtti. Baban ayrıca atık su arıtma ve ileri arıtma tesislerinin operasyonel hale getirilmesi gerektiğini vurguladı.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.