Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Işın Eliçin ile Dünyanın Gidişi (100): 2022’de ekonomi, siyaset, toplumsal olaylar ve trendler II

2022’ye dair öngörüleri derlediğim yayınların ilkinde pandeminin gidişatını, ekonomik duruma ve küresel siyaseti etkileyebilecek seçimleri konu etmiştim. İkinci bölüm ise ABD’nin Çin ile rekabetine, Rusya ile husumetine odaklı bir yayın oldu.

Yayın metni:

2022’de ABD ile Çin ve ABD ile Rusya arasındaki gerilimlerin devam etmesi hatta tırmanması olasılığı yüksek.

ABD Başkanı Joe Biden, biliyorsunuz dış politikada, Obama’nın Arap isyanları, Trump’ın da gel-gitli tutumu yüzünden yapamadığını yapıp, güç merkezini Asya’ya kaydırarak Çin’in yükselişini durdurmaya odaklanmak istiyor. Bunu da otokrasilere karşı demokrasilerle işbirliği içinde yapmak istiyor. 

Biden yönetiminin geçen yıl Mart’ta yayınladığı ara dönem ulusal güvenlik strateji belgesinden aktarıyorum:

“Özellikle Çin, hızla daha iddialı hale geldi. İstikrarlı ve açık bir uluslararası sisteme sürgit meydan okuyabilmek için ekonomik, diplomatik, askeri ve teknolojik gücünü birleştirme potansiyeline sahip tek rakiptir. Rusya, küresel etkisini artırmaya ve dünya sahnesinde yıkıcı bir rol oynamaya kararlı. Hem Pekin hem de Moskova, ABD’nin gücünü sınamak ve dünya çapındaki çıkarlarını baltalamak ve müttefiklerini savunmasını engellemek için büyük yatırım yapmış durumda.”

Ukrayna krizinde Putin’in eli güçlü

2022’de, Rusya’nın ABD’nin gücünü sınamak, çıkarlarını baltalamak ve müttefiklerini savunmasını engellemek için seçtiği yer Ukrayna. 2021 sonunda Ukrayna sınırına konuşlandırdığı 100 bin askerle ve talep ettiği maksimalist güvenlik garantileri ile Moskova hem ABD’ye hem NATO’ya kafa tutuyor.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in dolaşıma soktuğu görüş, Ukraynalıların gerçek bir ulus olmadığı, “Ruslarla Ukraynalıların tek bir halk, Rusya ile Ukrayna’nın da bütün olduğu. Hal böyle olunca, Rusya Kırım’dan devamla Ukrayna’yı da işgal eder mi sorusu, gülünüp geçilir olmaktan çıkıyor.  

Uluslararası ilişkiler uzmanı Yörük Işık 2021’in son günlerinde yaptığımız yayında Putin’in açıkça NATO’nun genişlemeyeceğine dair yani Ukrayna’yı, Gürcistan’ı, Moldova’yı hatta, İsveç ve Finlandiya’yı da üyeliğe kabul etmeyeceğine dair garanti istemesinin, bir askeri müdahale için kamuoyu hazırlama amacı taşıdığını söylemişti.

ABD, AB, NATO Putin’in el yükseltmesi karşısında, bir yandan Ukrayna’ya siyasi ve askeri desteği artırıp, Karadeniz’de de caydırıcılığını güçlendirmeye çalışırken bir yandan da  yaptırımla tehdit ederek Rusya’yı geri püskürtmeyi umuyor.

Kimi yorumculara göre, Moskova örneğin Kuzey Akım 2 doğalgaz boru hattının iptalini göze alamaz. Ben öyle düşünmüyorum.

Avrupa Birliği üyesi ülkeler arasında Rusya ile ilişkileri ABD’nin istediği forma sokmak konusunda fikir birliği yok ve Rus gazına bağımlılık düzeyi düşünüldüğünde, bu tür yaptırımların AB’ye bedeli epey olur. Dahası Kuzey Akım 2’nin iptalinin bedeli tüm dünya için de ağır olabilir. DW’ye konuşan bir uzmandan alıntılarsam: “Petrol maliyetlerini varil başına 100 dolara gönderen küresel bir enerji krizine yol açabilir.”

Özetle Putin’in eli epey güçlü ve Ukrayna’nın doğu ile Batı arasında tarafsız bir ülke olarak kalması ve Donbass’I Rusya Federasyonu’na katmaktan başlayıp, Rusya yanlısı bir hükümet kurmak üzere Ukrayna’nın işgaline kadar geniş bir yelpazede hareket seöeneği mevcut. Bana kalırsa ileriye doğru hamle edecektir.

Bu arada Türkiye’nin Rusya ile Ukrayna ya da Rusya ile NATO arasında arabuluculuk yapma çıkışlarının Moskova’da karşılığı olduğunu hiç sanmıyorum. Bunu da not düşeyim. Ayrıca 2022’de Rusya’nın Çin ile savunma alanına da genişleyerek artan işbirliğini de bolca konuşacağız diye düşünüyorum.

Çin’in yumuşak karnı borç

Çin ise ABD’nin yükselişini kesmeye dönük girişimlerini dikkatle izlerken, Tayvan ile bir dizi sınır/egemenlik anlaşmazlığı bulunan Güney Çin Denizi’nde askeri baskıyı artırıyor. Fakat ABD ile Çin arasındaki itişmenin Soğuk Savaş şeklinde cereyan etmesi bekleniyor ve bazı yorumcular Çin’den asıl güç değil zaaf göstermeye başladığı alandan, yani ekonomisinden dolayı korkmak gerektiğini yazıyor. İzah edeyim:

Son 10 yılda küresel ekonomik büyümenin yüzde 30’u tek başına Çin’in katkısıydı. ABD’nin hegomonik gücüne de bu uzun ve yüksek tempolu koşu sayesinde rakip oldu. Ama içine düştüğü enerji kıtlığı, nüfusunun yaşlanmakta oluşu, üretimde ve büyümede yavaşlamaya başlaması ile gayri safi yurt içi hasılasının yüzde 290’ına tırmanan borcu nedeniyle nefesi epey kesilmiş görünüyor.

Bazı yorumcular sözkonusu borcun çoğunluğu kamuya ait olduğu için döndürülebilir olduğu iddiasında. Diğer bir grup ise bu borcun hem Çin ekonomisini hem de küresel ekonomiyi tehdit ettiği görüşünde. Üstelik Çin’de hanehalklarının ve özel şirketlerin borçluluğu da yüksek. Nitekim gayrimenkul devi Evergrande şirketinin temerrüde düşmesiyle içine girdiği borç krizi, bu durumun bir yansıması.

İç politikada sıkışan dış politikada agresifleşiyor

Çin Devlet Başkanı Şi Cinping, borç sarmalının önüne geçmek için “ortak refah” ismini verdiği politikayla ülke ekonomisini dönüştürmeye çalışmayı planlıyor. Bu plan büyümenin yavaşlamasını gerektiriyor. Fakat düşük büyümeye bağlı ekonomik sorunlar da ülke içinde gerilimi tırmandırabilir. Çin dünyanın en büyük gözetimle denetim sistemini Uygurlar üzerinde denedi, başarılı da oldu. Bu nedenle ülkede gidişattan memnun olmayanların protestolarını kamusal alanda duyurmalarını beklemek naiflik olur. Bu arada Şi, oluşacak toplumsal tepkiyi, agresif bir dış politikayla telafi etmeyi deneyebilir. Bu bağlamda Tayvan, Hong Kong ve Güney Çin denizinde sular ısınabilir.

Türkiye’de de iktidarın sıklıkla başvurduğu bir yöntemdir, milliyetçi damara yüklenerek muhalefeti bastırmak… Gerçi Ankara 2021’de askeri güç projeksiyonuna dayalı agresif dış politikasından geri döndü. İlişkilerinde ciddi sıkıntılar olan Mısır’la, Birleşik Arap Emirlikleri’yle, Ermenistan’la normalleşme adımları attı, Mavi Vatan’ı unutturdu, mültecileri AB’ye karşı koz olarak kullanmaktan vazgeçti.

Yarın femfikir programında ağırlayacağım Dünya Gazetesi dış politika yazarı Zeynep Gürcanlı, 2022’de bu yumuşak güç yönelimin Suudi Arabistan’la, Libya’da Hafter cephesiyle ve hatta Suriye ile devam etmesini beklediğini söylüyor. Geçen hafta Medyascope Stüdyosu’nda ağırladığım Uluslararası İlişkiler Profesörü Serhat Güvenç de ekonomik olarak çok zayıfladığı için başka çaresinin olmadığını söylemişti iktidarın.

Ben biraz daha karamsarım. Her geçen gün biraz daha yoksullaşan halkı milliyetçi duygularına hitap ederek hizalamayı deneyebilir diye düşünüyorum, özellikle de erken seçim baskısı artar, anketler aleyhine sonuçlar verirken. Nitekim Time dergisi de benzer bir analiz yapmış. 2022’inin başlıca 10 riskli durumu sıralamasında 10. Sırada Türkiye’ye dair şunları yazıyor:

“Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2023’teki seçimler öncesinde anketlerde düşen oylarını tersine çevirmeye çalışırken, 2022’de Türkiye’nin ekonomisini ve uluslararası konumunu yeni düşük seviyelere çekecek. İşsizlik ve enflasyon yüksek, lira daha zayıf ve daha oynak, ancak Erdoğan ortodoks ekonomi yönetimini reddetti. Dış politikası, seçmenleri ekonomik krizden uzaklaştırmak için bu yıl daha mücadeleci hale gelecek. 2022’de pek olası olmayan bir erken seçim durumunda, tüm bu riskler daha da ağırlaşacak.”

İran-İsrail husumeti sıcak çatışmaya dönüşebilir endişesi

2022’ye dair küresel analizlerde İran’la devam eden nükleer müzakerelerin akibetine ilişkin öngörüler de geniş yer tutuyor. İran bir yandan nükleer silah yapımına giden yolda zenginleştirdiği uranyum oranını artırırken, bir yandan da, nükleer programını frenleyecek yeni bir anlaşmayı imzalamadan önce ABD’den yaptırımları hafifletmesini ve güvence vermesini istiyor.

İran’la yeni bir anlaşmaya sıcak bakmayan İsrail ise İran’ın nükleer tesislerine yönelik siber saldırılarını artırmış durumda. ABD Başkanı Joe Biden’a da İran’a daha sert yaptırımlar getirmesi için  İsrail dışında Kongre’den de baskı var.

Gerginliklerin derinleşip, özellikle İsraille İran arasında ciddi bir askeri çatışmaya yol açma olasılığı 2022’de gözardı edilmeyen risklerden.

Bu arada dünyanın pek çok bölgesinde akut krizler de devam ediyor.  Yemen, Afganistan, Etiyopya, Somali… Lübnan da çökmüş durumda, bu yıl seçimler var ama ülkeyi ayağa kaldırabilecek bir iktidar ufukta görünmüyor. Libya’da ise 24 Ocak’a ertelenen seçim düzenlenebilecek mi şüpheli. Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da da tansiyon yüksek seyredecek gibi yani.

Dünya halkları gelenin gideni aratmamasını umuyor

Yayının sonuna yaklaştık. IPSOS araştırma şirketinin küresel beklentilerle ilgili, Türkiye dahil 33 ülkede yaptığı anketten birkaç ilginç sonuçla veda etmek istiyorum:

Dünya genelinde iklim krizinin yol açacağı krizler konusunda karamsarlık hakim: Araştırmaya katılanların yüzde 60’ı bu yıl geçen yıldan daha çok sayıda iklim kriziyle ilişkilendirebilecek afet bekliyor. Ankete göre, dünya genelinde her on kişiden dördü, bu yıl ülkelerindeki bir büyük şehri vuracak doğal afet beklentisi içinde. Bu oran ABD’de %63’e, Türkiye’de ise %58’e çıkmış.  Küresel olarak her üç kişiden biri nükleer silahların dünyanın herhangi bir yerindeki bir çatışmada kullanılacağını düşünüyor. Böyle düşünenlerin oranı Türkiye’de ise yüzde 52.

Yine de herkes 2022’den umutlu: %77’lik bir kesim 2022’nin 2021’den daha iyi bir yıl olacağı beklentisinde… Bu umut, Japonya’da %54’den Çin’de %94’e kadar yükseliyor.  Araştırma’ya Türkiye’den katılanların da %59’u bu beklentide…

Şairin dediği gibi;

Çünkü umut kaçınılmaz gelecektir 

Bütün gümbürtüsüyle 

Umut kaçınılmaz gerçektir çünkü 

Biri Asya’da biterken sözgelişi, Şili’de öbürkü başlar

Kaynakça:

https://www.atlanticcouncil.org/content-series/atlantic-council-strategy-paper-series/the-top-twelve-risks-and-opportunities-for-2022/
https://www.nytimes.com/interactive/2021/world/covid-vaccinations-tracker.html

https://www.nytimes.com/interactive/2021/world/covid-cases.html

https://wid.world/news-article/world-inequality-report-2022/

https://www.cidob.org/en/publications/publication_series/notes_internacionals/265/the_world_in_2022_ten_issues_that_will_shape_the_international_agenda

https://unfoundation.org/blog/post/5-global-issues-to-watch-in-2022/?gclid=Cj0KCQiAt8WOBhDbARIsANQLp94XFblKM2NEyzrAPjWcglv67nrA8yDuHVS89CSxHIwa7lbH9WPpo-gaAkmNEALw_wcB

https://www.aljazeera.com/features/2021/12/14/how-left-wing-forces-are-regaining-ground-in-latin-america

https://www.dw.com/en/five-threats-to-financial-markets-in-2022/a-60069471

https://www.dunya.com/kose-yazisi/2022nin-dis-politika-beklentileri/644652

https://time.com/6132165/top-global-risks-2022/

https://www.cfr.org/blog/ten-elections-watch-2022

https://www.ipsos.com/en/global-predictions-2022

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.