Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Öykü Didem Aydın ile Hukuk Okulu (16): “Haydi bidahha bidahha bidahha!” Recep Tayyip Erdoğan Yeniden Aday Olabilir mi?

Bugünlerde “Recep Tayyip Erdoğan üçüncü kere aday olabilir mi?” tartışması çıktı malum. Bakıyorum pek çok kimse bu tartışmaları yürütüyor zira “Hocam yorumun ne?” diye bana soranlar da arttı. Muhakeme edelim dilerseniz biraz. Haa “Sistem değiştiydi de kaynımgil üçüncü kere aday olabilir dedi”ci Yanayasacılardan farklı bir Anayasacı olarak hem objektif hem de ciddiyetle muhakeme edelim dilerseniz. 

1. Anayasanın 101. Maddesi “Bir kimse en fazla iki defa Cumhurbaşkanı seçilebilir.” demiş. İkinci kere seçimin sayılmasında ilk seçimden bu yana hükümet sisteminin değişmesi, yani durumun parlamenter iken başkancı olması fark eder mi diye sorarsanız ilk andaki kanımca pozitif hukuk anlamında fark etmemeli denebilir.  Zaten 2017 değişikliklerinden önce de bu iş seçimleydi.  Yani 2014 yılında da malum Cumhurbaşkanı halk tarafından seçildi TBMM’nce seçilmedi.  Bundan daha daha önceki mekanizma da öyleydi. Bu kural hep korundu.

2. Ama şu da var ve az çok önemli bir görüş: 2014’ten beri üçüncü kere seçilmek var bir de “bu yetkilerle” 2017 Anayasa değişikliğinden beri iki kere seçilmek var. Yani kimilerine göre halihazırdaki yetkileri bakımından değerlendirilecek olursa önümüzdeki seçim ikinci seçim olacak. Üçüncü kere bu yetkilerle aday olmak/seçilmek pozitif hukukun esası sayılırsa bu görüşe dayalı olarak üçüncü kere seçilebilir. O zaman üçüncü seçim sayılmaz o, diyenler oldu. Bu görüş bir kenarda dursun.

4. Anayasa “bir kimse” demiş: Recep Tayyip Erdoğan’ın tekrar aday olamamasını savunan görüşe ağırlık verilmesinin nedenlerinden biri Anayasanın “bir kimse” demesi. Yani yetkileri fark etmeden “bir kimse” eğer seçiliyorsa üç kere seçilemez… gibi. 

5. Şöyle söyleyeyim: hinihacette 30 sene önce bir defa (dikkat buyurun: halk tarafından) CB yapılmış bir kimse 30 sene sonra da sırf Anayasada CBnın yetkileri değişti diye yeniden üçüncü kere aday olamaz. Eğer seçilmişse! Hele hele her iki seferde de halk tarafından seçilmişse. Zira amaçsal yorum yapmak lazım. 

6. Amaç şu: Yürütmenin Eski Latin Amerika dikatatörlüklerine benzememesi.

7.  Amaç: TBMM nin üstünlüğü, Yürütmenin Aşırılıklarının Önlenmesi. 

8.  Bu felsefeden hareket ederseniz Recep Tayyip Erdoğan üçüncü kere aday olamaz diye tartışmamızı ilk safha muhakemede  öyle kapatırım. 

9. VE FAKAT biraz daha derinleştirelim dilerseniz:  Anayasanın Cumhurbaşkanının yetkilerini düzenleyen 116. Maddesini yorumlarken hangi yorum tekniğini kullanacaksınız? Lafzi mi, sistematik mi amaçsal (teleolojik) mi?

10. Ara-Sistematik yorum Aday olabilir, görüşüne ağırlık verebilir. Zira aday olabileceğini savunanlar „bu yetkilerle aday olmak“tan bahsedebilirler.  Lafzi/amaçsal yorum ise  ikinci görüşe ağırlık verir (Aday Olamaz). 

11. Kanımca amaçsal yorumun ağırlığı daha fazla olur zira lafzi yorumla desteklenmekte ve kazandırdığı Anayasal değer daha güçlü olmaktadır (Soru şudur: kural bize hangi değeri kazandırıyor?)

12.  Bu tartışmayı yürütmek ve net bir fikre varmak ancak eldeki yorum araçları teknolojisiyle mümkün olur.

13. Ara-sistematik yoruma göre üçüncü kere aday olabilir zira sistem 2017 degişikliklerinden sonra bol keseden yetki dağıtıyor ve bunlar ‘önceki seçimi saymam yetkim çok azdı ilki sayılmaz“ fikrine yol verir görünüyor ancak Lafzi-amaçsal yoruma göre bu türden bir sistematik yorum kabul göremez zira Cumhurbaşkanının iki kere seçilemeyeceğine ilişkin kuralın lafzı ve amacı çok net.  Muhakememin bu safhasında hayır artık üçüncü kere aday olamaz ve ilk seçim de seçim olarak sayıĺır yolundaki görüş daha baskın zira koruduğu değer baskın… diyebilirim. Lafzi yorumla da desteklendigi için. Zira amaçsal yorum yani TBMM üstünlüğü ve yürütmenin aşırılıklarının önlenmesi Anayasaya lafzi olarak da girmişse kanımca daha baskın çıkmalı. Hocam Cumhurbaşkanının yetkilerine  bakarsanız yürütmenin aşırılıklarını önleyen bir Anayasa yok, diyebilirsiniz. Ama yine de o ruh bütün bir sistemde özellikle TBMM de gözetilerek hala mevcut. Anayasada yürütmenin aşırılıklarını önlemeye çalışan bir hayalet de dolaşıyor. Ayrıca lafz da (sözü de) net. Seçilmişsen hele hele halk tarafından seçilmişsen tamam artık. İki kere seçilmiştin üçüncü kere seçilemezsin.

Şimdi gelelim Muhakemenin Üçüncü Safhasına ve Ara-Sistematik Yorumun Dahi benim görüşüm lehine Değişimine: 

Anayasanın 116.  Maddesi var. Ve Ayrıca 2018 yılında değiştirilen bir Cumhurbaşkanlığı Seçimi Kanunu var. Hem o 116.  Madde hem de Bu Kanun çok şakacılar çünkü yürürlükteler ve onlar da hükümet  sistemi degiştikten sonra yapıldılar.  Diyorlar ki

A. Önce Anayasa ne diyor bir bakalım: 

MADDE 116- (Değişik: 21/1/2017-6771/11 md.)

Türkiye Büyük Millet Meclisi, üye tamsayısının beşte üç çoğunluğuyla seçimlerin yenilenmesine karar verebilir. Bu halde Türkiye Büyük Millet Meclisi genel seçimi ile Cumhurbaşkanlığı seçimi birlikte yapılır.

Cumhurbaşkanının seçimlerin yenilenmesine karar vermesi halinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi genel seçimi ile Cumhurbaşkanlığı seçimi birlikte yapılır.

Cumhurbaşkanının ikinci döneminde Meclis tarafından seçimlerin yenilenmesine karar verilmesi halinde, Cumhurbaşkanı bir defa daha aday olabilir.””””

B. Cumhurbaşkanlığı Seçimi Kanunu da aynı minvalde diyor ki:

“””””Seçim dönemi, seçim döneminin başlangıcı ve seçimlerin tamamlanması

MADDE 3 – (Değişik: 25/4/2018-7140/3 md.)

(1) Cumhurbaşkanı ve Türkiye Büyük Millet Meclisi seçimleri beş yılda bir aynı günde yapılır.

(2) Bir kimse en fazla iki defa Cumhurbaşkanı seçilebilir. Ancak Cumhurbaşkanının ikinci döneminde Meclis tarafından seçimlerin yenilenmesine karar verilmesi hâlinde, Cumhurbaşkanı bir defa daha aday olabilir.””””””””

17. HAAAA demek ki ANCAK Meclis seçimleri yenilerse Cumhurbaşkanı üçüncü defa aday olabilir. Anayasa açık. Yok öyle bir şey olmayacaksa, yani Recep Tayyip Erdoğan  116. Maddenin seçimlerin yenilenmesine ilişkin koşulları gerçekleşmedikçe yeniden aday olamaz. 

19. Seçimlerin yenilenmesi için TBMM’nin üye tamsayısının 5’te 3’üyle karar vermesi lazım.  3/5 var mı 3/5? Yoksa yok olsa dükkan sizin, pardon fiilen sizinse…Onu sonra konuşacağız.

20. Bu arada geçen haftalarda BBC Türkçe’nin haberine göre muhalefet güya yeni bir mağduriyet yaratmamak için “buyursun olsun” demiş yani 116. Madde koşulları gerçekleşmeden de üçüncü kere aday olabileceğini savunmuş. Efendim Cumhurbaşkanlığı Hükümet sisteminden sonraki adaylıkmış bu. Bu BBC de bir alem! Muhalefet sanki bir insan… Hangi muhalefet kardeşim kim bunlar?! Haberde isimsiz anonim muhalefet!? Demişler ki biz yeni bir 367 krizi yaratmak istemeyiz. Canısı ne kadannnn cömertçe dağıtmış Anayasayı. Gelsin şu yetkili kimse bir karşılıklı konuşalım. Kimin Anayasasını kime dağıtıyor. BBC doğruysa biz nasıl muhalefete düştük biri açıklasın.  Kendi iki gözüne kendi okunu atmak da bu herhalde. Her hakta her kuralda 367 Metaverse’ini yaşamak ve yaşatmak!!!!! Anayasayı okudum ve anladım diye eski 367 krizine benzer bir kriz yaratıyor değilim. Anayasayı okuyor ve anlıyorum sadece. Muhalefet de böyle yapmalı. Anayasayı okumak ve anlamak konusunda elini korkak alıştırmamalı. 

21. Bunun 367 kriziyle ilgisi yok bunun devletin sürekliliği ve 2017 Degisikliklerinin tali kuruculuk sayılmasıyla  ilgisi var (Gerçi benim ayrı bir teorim var bununla ilgili de o ayrı, onu sonra tartışalım). Kimi “Muhalefet” hükümeti hele hele bu temsil daralmasını meşru asli kurucu iktidar mı saydı da ilk seçilmeyi saymıyor. 

Dördüncü Safha:

22. Özetle muhakemenin Dördüncü Safhası Sistematik Yorumu da İçine Alarak Hayır Efendim 116. Maddenin öngördüğü hal dışında Aday olamaz der! 

23. Nitekim zaten 2017 Değişikliklerinde konulan 116. Madde ve 2018 kanunu da nihayetinde Anayasanın üçüncü kere aday olamaz anlamındaki temel yani prensip kuralının istisnaları olarak o tarihlerde düzenlenmişken yani Anayasanın 101. Maddesiyle 116. Maddesi aynı Anayasa içinde dururken yeniden adaylık meselesinin eski 367 krizine benzetenlere sormak lazım?! Okuduğunuzu anlıyor musunuz? Zira Anayasa Koyucu aynı dönemde isteseydi 101. Maddeyi de değiştirirdi. 116. Maddeyi de 101’inci maddeyi de aynı tarihlerde yaptı oysa. Anayasa koyucunun Cumhurbaşkanının ileride üçüncü kere aday olacağını çaktırmamak istemesi gibi bir kötü niyeti biz hükümet lehine kullanamayız. Zira prensipte yasa koyucunun kötü niyetini biz Recep Tayyip Erdoğan lehine kullanamayız, niyet teorik olarak her zaman iyi kabul edilmek zorundadır. 

24.  Sonuç itibariyle nihai-sistematik yorumla da aynı sonuca varıyor ve diyoruz ki gerek lafzi gerek sistematik gerek amaçsal yoruma göre Anayasa üçüncü kere aday olmaya/seçilmeye  cevaz vermemektedir. 

25.  Hayırlısı be ya! Bidahhhaaa mı değil mi tabii Anayasal olmasa da fiilen mi en başta zaman gösterecek. 

Fakat o BBC Türkçe nin muhalefetine, buyursun aday olsun diyenlerine, 367 nin metaverse dünyasında yaşayanlara bir sormak lazım: 

Kaç seçilmeden sonra Anayasayı okuyabileceksiniz?

Yeniden adaylık meselesini Anayasaya bağlayayım isterseniz. Yeniden adaylık neticesince Başkan yeniden Başkan olursa Anayasal alanda daha da daralma yaşanacağını düşünüyorum.  Hükümet çevrelerinden ara ara hep yeni Anayasa konusu dillendiriliyor. Sanki 2017 de yapıp bitirmediler gibi. Bundan daha kötü ne olabilir ki? Bunu öğrenmek istemeyeceğinizi düşünüyorum ama önümüzdeki programlarsa belki bundan daha da kötü ne olabilir diye düşünebiliriz. 

Nitekim Yüksek Seçim Kurulu Cumhuriyet Gazetesinden Deniz Ogan’ın haberine göre bir yurttaşın bu konuda CİMER kanalıyla yaptığı başvuruda benzer bir yanıt vermiş.  YKS’nın cevabında şu ifadeler yer almış: 6271 sayılı Cumhurbaşkanı Seçim Kanunu’nun ‘Seçim dönemi, seçim döneminin başlangıcı ve seçimlerin tamamlanması’ başlıklı 3. maddesinde “Bir kimse en fazla iki defa Cumhurbaşkanı seçilebilir. Ancak Cumhurbaşkanının ikinci döneminde Meclis tarafından seçimlerin yenilenmesine karar verilmesi hâlinde, Cumhurbaşkanı bir defa daha aday olabilir.”

Konu kapandı mı? Henüz değil. Zira başka sorular da var. Peki örneğin, Recep Tayyip Erdoğan seçime 1 yıldan fazla süre kalınca yeniden istifa etse,  2 kez seçilemez engelini aşmış olur mu? Çünkü neticede erken seçim olmuş olacak. Diyelim son 1 yılda Erdoğan istifa etti ve bir başkası seçildi.  Erdoğan çıkıp bakın onlar da yapamadı der ve yeniden seçilebilir mi? Buna da yanıt açık değil mi, Anayasanın 116. Maddesi, bir kimse iki defa seçilemez diyor. 

Peki Cumhurbaşkanı seçime bir yıl kala istifa etse, seçime kadar c başkanı yardımcısı tüm yetkileri kullanacak ya,  eski yardımcısı kendisine yardımcı olarak Recep Tayyip Erdoğan’ı atasa ve sonra o da istifa etse ne olur?  Erdoğan mevcut Cumhurbaşkanı başkanı yardımcısı olarak seçime kadar gitti, 2. Dönem sayılmıyor, yeniden seçildi, bu süre yani 1 yılı aşan süre dönemden sayılmıyor ya, yeniden bu seçimden sonra 5 yıl daha 2.dönemi olarak yorumlanabilir mi? Bu sorunun yanıtı da açık yorumlanamaz. Zira sevgili arkadaşlar okuduğumuzu anlayalım. Anayasa bir kimse iki kere seçilemez diyor. Recep Tayyip Erdoğan şu anda ikinci seçimini yaşamış olarak Cumhurbaşkanlığını yürütüyor.Bunun lamı cimi yok. 

Cumhurbaşkanlığı seçimi Cumhurbaşanı  kararı ile olursa erken bile olsa 2.dönem tamamlanmış olur, ancak meclis erken seçim kararı alırsa 2. Dönem sayılmaz. Bunu kaydedelim.  Ancak az önceki soruda herhangi bir sebeple cumhurbaşkanı makamının boşalmasından bahsedersek ve anayasa gereği yapılacak seçim gündeme gelecek yani ne Cumhurbaşkanı kararı ne de meclis kararı olması, sadece anayasa gereği zorunlu seçim yapılması halinde ikinci dönem ile ilgili düzenleme olmadığını düşünenler olabilir. Bunu düşünmelerinin nedeni Anayasayı yorumlama konusunda, genel olarak normları yorumlama, yani yorum teknikleri konusundaki eksiklikleri.  Bu konuda karar Yüksek Seçim Kuruluna mı kalacak diyenler olursa kalmamalı diye cevap verebilirim. Bu arada İBB seçimlerinin iptaline muhalefet şerhi koyan 5 üyenin de görev dışı kalmasıyla artık YSK Cumhurbaşkanının yeniden aday olmasını kolaylaştıracak kararlar alacak zira oraya kendi yapısı da büyük ölçüde tarafsız konusunda çok ciddi soru işaretleri doğuran Danıştay ve Yargıtay üyeleri gidecek, denebilir ama böyle olumlayıcı  bir karar Anayasaya aykırı olacaktır. Neden? 

Malum Cumhurbaşkanının seçimlerin yenilenmesine karar vermesi halinde, Türkiye Büyük Millet  Meclisi genel seçimi ile Cumhurbaşkanlığı seçimi birlikte yapılır.

Düzenleme var dedim 116 diyor ki Cumhurbaşkanının ikinci döneminde Meclis tarafından seçimlerin yenilenmesine karar  verilmesi halinde, Cumhurbaşkanı bir defa daha aday olabilir. Burada dikkatinizi çekerim bir istisna düzenleniyor. İstisnalarsa dar yorumlanır. Hukukun genel kuralı bu. Anayasa koyucu bir istisna daha öngörecek olsaydı onu da yanına koyardı. Yani Cumhurbaşkanlığı makamının bir şekilde boşalmasından dolayı Anayasa gereği seçimler yenilecek olsa da artık Recep Tayyip Erdoğan bir kere daha aday olamaz diyor. 

Bir kişi iki kere seçilebilir diyor ve nokta diyorsa ve  buna sadece meclisin seçimleri yenilemesi istisnası getiriyorsa artık lafzi yorumla başka bir istisna  istisnaya dahil edilemez. Çünkü bu şekilde istisnanın istisnasi olamaz.

Bununla bağlantılı ancak başka bir düzlemde geçen hafta da vurguladıklarımı vurgulayan bir boyuta geçmek ve Hayalimdeki Yeni Anayasa demek istiyorum. Türkiye Cumhuriyeti’nde hali hazırda Anayasanın (hatta şu Anayasa olmayan Anayasanın dahi bir dizi hükmünün sistematik bir şekilde ihlal edildiğine inanıyorum. Şüphesiz barajsız ve engelsiz ve tüm temel hak ve hürriyetler tanınmış şekilde yapılacak seçimlerle oluşturulacak bir Anayasa Meclisi/Halkın Kurucu Meclisi kurulur da Anayasa konuşulacak olursa o zaman o Yeni Anayasa nasıl olmalıdır diye tartışılabilir. Ben bunu konuşmaya birkaç haftadır başladım biliyorsunuz. Türkiye’nin Anayasa sorunu devam ediyor çünkü.  Bu hususta nacizane “Biz, Halk: Egemenliğin Sahibi: Halkın Kurucu Meclisi (Anayasa Konvansiyonu) ve Anayasa Yapımı” adlı çalışmama gönderme yapmak isterim. 

Bugünkü programımın asıl konusuyla ilgili bir şey ilave etmek istiyorum ama yeni boyut dedim: Bizler Başkanlık Sistemi istedik mi ki başka bir başkan isteyelim? Sizi bilmem arkadaşlar ama bu hükümet sistemiyle ben şu veya bu başkan bir tarafa hiçbir başkan istemem. 

“Başkanlık sistemi istemiyoruz, parlamenter rejime dönmek istiyoruz çünkü

Yasamanın güvenine dayanmadan görevine başlayan ve görevini yasamanın güvenini korumadan sürdüren yürütmenin, yasamadan ipini koparmasının sonuçları ülke için ağır bedeller getirdi. Ve evet Türkiye için bu basit bir hükümet sistemi değişikliği değil, evet evet “rejim” değişikliği demek oldu… Başkanlık sistemi istemiyoruz çünkü Texas’ın, Connecticut’un, Virginia’nın, New York’un, Kaliforniya’nın kendi eğitim, kendi adalet, kendi sağlık sistemleri var; kendi seçilmiş kongreleri, kendi seçilmiş valileri var. Eyaletlerin kendi Anayasaları, kendi ceza kanunları, kendi medeni kanunları var. Orası federal düzen. Eyaletler, kendi kendilerini yönetirler. Türkiye üniter bir devlettir. Merkeziyetçidir, hepimizi tepeden yönetenler vardır. Amerika Birleşik Devletleri Başkanı eyaletler-arası ticaret (interstate commerce), dış ilişkiler ve “birlik”i (Union) ilgilendiren ulusal ve uluslararası güvenlik dışında, eyaletler halkının ne eğitimine, ne hayat tarzına, ne ekonomisine, ne polisine vs. hiçbir bir şeyine karışamazken bizim Başkan herşeye karışacaktır demiştik hakikaten karıştı. Düşünün İstanbul Sözleşmesini feshetti ve bu hepimizi derinden üzdü. AİHM kararları uygulanmıyor bu hepimizi derinden etkiliyor. Bir bakıyorsunuz bir yerde bir başkan tutuyor halkı sonu belirsiz savaş maceralarına sürükleyebiliyor. Başkanlık birlik değil, ayrışma anlamına da gelebiliyor. Zira bir devletin topraklarına ve insanına nüfuz edebilmesi için dışlayıcı değil kapsayıcı olması lazım. Zira küstürülenler ayrılıkçılık ve bu ayrılıkçılıklar nedeniyle uluslararası alandaki tehlikeli sulara iten güvenlik açığı yaratabiliyorlar. Parlamenter sistemin gereği koalisyonlar hep istikrarsızlık yaratmakla suçlandı. Bu bilimsel bir bilgi değil bir safsata. Bunun safsata olduğunu daha önceki programlarımda açıkladım. Yeniden açıklamak gerekirse açıklarım zira tam aksine koalisyon pek çok partiyi birleştirerek kapsayıcı müzakereci yönetim anlayışı getirir. Almanya bunu senelerdir başarıyor mesela. Belki de tehlike koalisyon değil, azınlık hükümetidir tartışılmalı. 

Başkanlık sistemi istemiyoruz parlamenter rejime dönmek istiyoruz çünkü

Parlamenter rejimde Bakanlar Kurulu, öyle ya da böyle TBMM onayı gerektiren Kanun Hükmünde Kararnameleri bile sorun yaratırken bu kere, meclis onayı gerektirmeyecek Başkanlık Kararnameleri oldu; bunlar sözde kanunları uygulamaya konmak üzere konuluyor ama aslen yasama yetkisinin devredilmezliği ilkesini çiğneyecek şekilde Başkan tarafından kanun ve nizamın dışına rahatlıkla “kararnameleri” yoluyla  çıkabildi. 

Başkanlık Kararnameleri ne demektir, başımıza ne çoraplar ördü, anlamadan, incelemeden, bilmeden biz başkanlık sistemi istemiyoruz…dedik bugün bu sıkıntıları yaşıyoruz. 

Başkanlık sistemi istemiyoruz çünkü 

sert kuvvetler ayrılığı denen başkanlık sisteminde de yürütme yasamanın yaptığı kanunları uygular ama şimdi az önce söylediklerimi tekrar düşününüz, sonra, bunları Anayasaya ve kanunlara uygun uygulayacağının tek güvencesi yargı olacaktır, biliniz. Yargı düzeninde tamamen bağımsızlık ve teminat esaslı bir Anayasamız yok, tam aksine Anayasa neredeyse bütün en üst seviye atama yetkilerini Cumhurbaşkanına vermiş. O halde başkanlık sistemi istemiyoruz…

Başkanlık sistemi istemiyoruz çünkü başkanlık sistemi devletin bütün kurum ve kurallarının (seçim sisteminin, parti disiplininin ve disiplinsizliğinin) yeniden, uyumlu olarak kurgulanmasını gerektirecekti, bu kurgunun eş-zamanlı olarak yapıldığına ve yapılacağına dair bir güvence ve veri kalmadı.  O halde başkanlık sistemi istemiyoruz…

Başkanlık sistemi istemiyoruz çünkü has başkanlık rejimlerinin tek örneği olan ABD’nde başkan kafasına göre herkesi yer yere atayamaz, orada hem federal düzlemde hem de eyaletler düzleminde çift meclisli yapı vardır ve Senato kritik atamalarda söz sahibidir. Meksika gibi bir başkanlık sistemini, ve hele hele partili bir başkan tarafından yapılacak yüksek yargı organı üye atamalarını biz halen asla istemiyoruz. Partisiz veya partili, başkanın ipini koparmış atamalarını istemiyoruz…

Başkanlık sistemi istemiyoruz çünkü başkanlık sistemi seçim sisteminde ve parti disiplininde eş-uyumlu düzenlemeler gerektirir. Bunlar yapıldı mı hayır? 

Başkanlık sistemi istemiyoruz çünkü bu kadar güçlü yetkilerle donatılarak tek başlı hale gelen yürütme erki bu sistemde ne meclis tarafından siyasal olarak haliyle denetlenebildi ne de yargısal olarak denetlenebildi. Parlamenter sistemde bakanların siyasal sorumluluğu olduğu gibi, meclis bakanların dokunulmazlıklarını kaldırarak onların yargılanması yolunu açabilir. Bize özgü başkanlık sisteminde hem artık tek başına yürütme erki haline gelen hem de sorumsuz kalacak başkandan kurtulmak hiç mümkün olmadı… ve şimdi yeniden aday olma tartışması da ona işaret ediyor. Çünkü bir kere buna başkanlık sistemi demek dahi zul. Bu, başkancı sistemdir. 

Başkanlık sistemi istemiyoruz çünkü  biz meclis aritmetiği ve dayandığı tabanın çoğunluğu değiştiğinde yürütmenin de değişmesini istiyoruz. Bu bizim gibi toplumlarda istikrarın asıl adresidir. Biz biri yedi yılda bir seçilerek, diğeri dört yılda bir seçilerek orta vadede, tabanda ayrışma ihtimali çıkaran yasama-yürütme çatışması ve başkanlık rejimlerine özgü anayasa krizleri istemiyoruz…  

Başkanlık sistemi istemiyoruz çünkü ABD örneği bir tarafa bırakılacak olursa geriye kalan başkanlık sistemleri, parlamenter sistemlere göre

-daha az gelişmiştir

-küresel-istatistiki olarak insani yaşam endeksinin alt sıralarındadır

-küresel-istatistiki olarak daha az demokrat, daha az hukuk devleti ve hükümet darbelerine daha çok açıktır…

Başkanlık sistemi istemiyoruz çünkü

Biz Anayasal-teknik anlamda sıkıyönetim, olağanüstü hal ve seferberlik rejimlerinin hayata geçirilmesinin gerekli olduğu hallerde, -zaten olağan halde bile olağanüstü yetkilerle donatılmış- tek bir kişinin, daha daha, haydi-bir-daha, bir daha-bir daha olağanüstü yetkilerle donatılmasını istemiyoruz… Türkiye’nin kırılganlığının ve zor zahmetlerinin daha da ortaya çıktığı bir Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinin ve savaşın ortasında macera istemiyoruz örneğin. 

Başkanlık sistemi istemiyoruz çünkü  biz yetkileri bu derece keyfi kullanan “böyle bir başkanı” ve arkasına aldığı çoğunlukçu sistemi de istemiyoruz.  Ve başkanlık sistemi istemiyoruz çünkü

biz özünde 1876’dan beri (since 1876) “başkanlık sistemi” ve “Saltanat” hiç istemiyoruz.

Ama bırakınız Başkanlık sistemini Başkancı bir sistem altında yaşıyoruz, dedim. Recep Tayyip Erdoğan yeniden aday olabilir mi? Olamaz. Ama Türkiye’de artık büyük sıkıntıların kaynağı olduğu anlaşılan bir başkancı sistem de kalamaz. 

İyi idarelerle, TBMM’nin üstünlüğüyle, bağımsız ve teminatlı Anayasal yargı ile kalın. 

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.