Türkiyeli kadınlar bu yıl, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü‘nde olduğu gibi, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü‘nü de buruk kutluyor. Çünkü Türkiye’de iktidar, ezen ezilen ilişkisi içinde ezilen tarafta olan kadın ya da erkek herkesi şiddeten korumak amacıyla hazırlanmış en kapsamlı uluslararası sözleşme olan İstanbul Sözleşmesi‘nden geçen yıl –bir-gece-ansızın– bir başkanlık kararnamesi ile çıkmıştı.
Eşitlik İçin Kadın Platformu (EŞİK) bileşenlerinden KA.DER ve Uçan Süpürge Vakfı, bu burukluk duygusunu aşmak ve kadınlara mücadele azmi vermek üzere hayatını toplumsal cinsiyet eşitliği mücadelesine adamış ve 25 Kasım’ın Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından ‘Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’ olarak kabul edilmesinde öncü rol oynamış bir kadını, Dominik Cumhuriyeti’nden Minou Tavarez Mirabal‘i (@minoutavarezm) bir dizi seminer vermek üzere Türkiye’ye davet etti. Bu yayında Minou Tavarez-Mirabal ile meslektaşım Ayşegül Doğan için yapmış olduğum –25 Kasım’dan itibaren Ayşegül’ün youtube kanalından izleyebilirsiniz– söyleşiden, İranlı kadınların iki aydır sokakta aralıksız verdikleri hak mücadelesine dair sorumu yanıtladığı bölümü izleyebilirsiniz. Ayrıca Medyascope’ta DoğuBatı programını birlikte yaptığım meslektaşım Hediye Levent de Ortadoğu’daki kadınların eşitlik mücadelesine dair analizini canlı yayınımızda paylaştı.
Femfikir‘in bu bölümünde Tavarez-Mirabal, Levent ve benim kadınların “haysiyet, eşitlik ve özgürlük” mücadelesi üzerine, İstanbul Sözleşmesi ve feminizm hakkında görüşlerimizi izleyebilirsiniz. Tavarez-Mirabal söyleşimizde “İyimserim” diyor. İyimser olmalıyız da, zira Nâzım Hikmet’in Nikbinlik adlı şiirinde söylediği gibi “güzel günler göreceğiz”, dayanışma ile…
