Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Levent Köker ile Hukuk ve Demokrasi (102): Altılı Masa’nın anayasa önerisi otoriterleşmeyi önler mi?

Altılı Masa, bir süredir üzerinde çalıştığı anayasa önerisini açıkladı. Öneri, yeni bir anayasa değil, mevcut anayasanın 84 maddesinde değişiklik öngörüyor. Özünde, bugün cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi denilen otoriter başkancı yapıyı değiştirmeyi, yerine parlâmenter hükûmet sistemini getirmeyi amaçlıyor. Önerinin adına da yansıyan bu amaç, Türkiye’de çok uzun bir geçmişe sâhip parlâmenter sistemi, geçmişteki zaaflarından arındırmayı, yâni güçlendirilmiş sıfatıyla ifâde edilen bir parlâmenter yapıyı içeriyor. Öneri, kamuoyunda değişik tepkilere neden oldu ki bunda yadırganacak bir şey yok. Burada bu tepkileri de göz önüne alarak formüle ettiğim beş soru çerçevesinde öneriyi değerlendirmeye çalışacağım.

1- Anayasa önerisinin sırası mıydı?

Bir görüşe göre anayasa tartışmasının şimdi yapılması yanlış olmuştur. Böyle bir tartışma, iktidar blokundan muhalefete oy akışının önünü kesebileceği gibi, Altılı Masa dışındaki kesimlerin desteğini de zayıflatabilecektir. Buna karşı çıkan bir diğer görüş ise anayasa önerisini Altılı Masa’nın seçimlerden sonrası için seçmene verdiği sözlerin bir ifâdesi, bir anlamda bir “demokratikleşme taahhüdü” olduğunu ileri sürmektedir. Acaba hangi görüşe itibar etmek gerekir?

2- Anayasa önerisinde yeni ne var, ne yok?

Altılı Masa, yeni bir anayasa değil, kapsamlı bir anayasa değişikliği öneriyor. Öneri, Türkiye’nin yakından tanıdığı, uzun bir geçmişi olan, parlâmenter hükûmet sistemine geçilmesini amaçlıyor. Bu amaç için, Cumhurbaşkanı’nın yetkileri, parlâmenter sisteme uygun olarak, sembolik hâle getiriliyor. Bunda bir yenilik yok. Bununla birlikte, parlâmenter sisteme uygun olarak Cumhurbaşkanı’nın doğrudan halk tarafından değil de TBMM tarafından seçilmesi daha yerinde olurdu ama öneride bu yönde bir değişiklik getirilmediğini görmekteyiz. Burada da yeni bir şey yok. Yeniliklerden biri, “kurucu (veya yapıcı) güvensizlik oyu”. Yâni hükûmetin gensoru ile düşürülebilmesi için yeni hükûmet üzerinde de anlaşılmış olması gerekecek. En önemli yenilik bu. Bir diğer yenilik Anayasa Mahkemesi ve diğer yüksek yargı organlarının oluşmasında TBMM’nin etkisini artırmak, Cumhurbaşkanı’nın etkisini ise sınırlandırmak. Yargı örgütünün özlük işleri ile ilgili olarak iki ayrı kurul önerilmesi de bir yenilik gibi görülebilirse de 1961 Anayasası hatırlandığında, çok da yeni olmadığını söyleyebiliriz. Buna karşılık, yerel yönetimler karşısında merkezî devletin bugün çokça suiistimal edilen yetkilerinin törpülenmesi önemli yeniliklerdendir, kezâ dokunulmazlıklar ile ilgili öneri de öyledir. Tabiî, Cumhuriyet’in yüz yıllık temel tartışma konularından anayasal
kimlik, devletin ideolojik niteliği gibi konulara girilmediğini söylemeliyiz, herhalde “şimdi sırası
değil” diye düşünülmüş olmalıdır.

3- Altılı Masa’nın anayasa önerisi, otoriterleşmeyi önleyebilir mi?

Buna rahatça evet demek mümkün değil. Mevcut başkancı sistemin yerine parlâmenter sistemin geçirilmesi ile otoriterleşmenin önlenebileceğini zannetmek yanlış olur. Parlâmenter sistem, ancak iktidarın merkezde yoğunlaşmasını engelleyebilmesi ölçüsünde otoriterleşmeyi de engelleyebilir ama önerilere bir bütün olarak baktığımızda bu yönde etkili mekanizmalar getirileceğine dâir bir işâret görmüyoruz.

4- Öneri, sunuşunda iddiâ edildiği gibi, bir toplumsal sözleşme niteliği taşıyor mu?

Buna da evet demek mümkün değil. Öneriyi sunanlar, bir “toplumsal sözleşme” niteliğinden bahsediyorlarsa da bu anayasa değişikliği önerisi, Türkiye toplumunun çoğulcu yapısını içermeyen, hattâ bu yapıyla çatışan ve bu çatışma nedeniyle otoriterleşme eğilimlerinin de en temel sebebi olan tekçi devlet ve monolitik toplum ideolojisiyle hesaplaşmaktan özenle kaçınıyor. Hattâ, “yurtdışındaki Türkler” başlığıyla yer verdiği 62. maddesinin de gösterdiği üzere, Türk milliyetçiliği ideolojisini muhafaza ettiğini gösteriyor. Bu nedenle, önerinin bir toplumsal sözleşme niteliği taşıdığını veyâ böyle bir amaca yöneldiğini söylemek kanımca
imkânsızdır.

5- Ne olmalıydı?

Türkiye’de, 1982 Anayasası’nın kabûlünden hemen sonra başlayan ve özellikle 2007’deki krizlerden sonra ivmesi, yoğunluğu ve derinliği artan bir “yeni, demokratik, sivil anayasa” talebi, 2014 sonrasında sönümlendi ve özellikle de 2017 değişikliklerinden sonra neredeyse unutuldu. Bugün, muhalefete bir bütün olarak düşen, otuz yıldan fazla süren ve yoğun bir toplumsal emek birikimi oluşturmuş bulunan bu arayışı diriltmektir. Bu diriliş, seçimlerin muhalefet tarafından kazanılmasından sonra uygulanacak bir “yeni anayasaya geçiş” döneminin formüle edilmesi ile olabilecektir. Altılı Masa’nın böyle bir demokratik gelecek vizyonu ortaya koymak yerine, parlâmenter sistem doğrultusunda bir dizi anayasa değişikliği yaparak sorunların çözüm yoluna gireceğini düşünerek hareket etmesi, kanımca yerinde olmamıştır.

Prof. Dr. Levent Köker Hukuk ve Demokrasi’de değerlendirdi:

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.