2022 Katar Dünya Kupası arası sonrasında Almanya Bundesliga’ya fırtına gibi dönen Borussia Dortmund’un formundaki ayrıntıları Medyascope Spor’un podcasti Bundesliga 101’den Öner Tavtay yazdı.
Borussia Dortmund’un gizli kahramanları
2023’ün en formda takımı Dortmund desek pek de yalan söylemiş olmayız. Terzic’in ekibi bundan daha iyi bir senaryo düşünemezdi. Dünya Kupası arasına Gladbach mağlubiyetiyle giren Dortmund, Ocak ayının ortasından itibaren ligin başlamasıyla 7 lig galibiyeti, Chelsea’ye karşı alınan 1 Şampiyonlar Ligi galibiyeti ve kupada Bochum’u eledikleri maçla birlikte üst üste 9 galibiyet aldı. Bu yazıda sizlere Dortmund’da nelerin değiştiğini oyun ve istatistik anlamında açıklamaya çalışacağım.
Yaz döneminde transfer piyasasında fırtına gibi estikten sonra hocası Rose’yi de gönderip yerine Terzic’i getirerek yarım kalan hikâyenin tamamlanması isteniyor gibiydi Dortmund yönetimi tarafından. Birçok otorite de bu karar olumsuz karşılandı. Tüm sezon sakatlıklarla boğuşan Dortmund’u, son 10 senenin şampiyonu Bayern’in ardında tutan Rose, 69 puan toplamış ve 85 gol atarak neredeyse maç başı 2.5 gol ortalaması yakalamıştı. Özellikle savunmadaki bireysel hatalar, Kobel’in uzun süren sakatlığı yüzünden belki de şampiyonluktan olmuşlardı. Yapılan transferlerin ardından Rose’nin artık şampiyon olmaya hazır bir hale geldiğini düşünüyorduk. Fakat yönetim kendisini görevden alarak Rose açısından buruk bir son yarattı. Terzic görevi teslim aldıktan sonra Haller’in testis kanseri teşhisiyle sahalardan uzak kalacağını öğrendi. İlk zorlu sınavını bu süreçte verecekti ki bu sırada yönetim imdadına yetişti ve Haller’in yerine bir santrfor alınmasını önerdi. Kendisine sunulan raporlar doğrultusunda tuhaf ve ısrarlı bir şekilde Köln’ün 34 yaşındaki santrforu Modeste’i istedi ve oyun planına en uygun kişinin o olacağını belirtti.
Köln de Modeste’in gidişini Dortmund’dan Tigges’i alarak doldurdu. Bu süre zarfından sonra Modeste, geçen sezon ligde fırtınalar estirmiş bile olsa, bu sezon fırtınayı kendi içinde yaşadı. Kaçırdığı goller, atamadığı paslar ve sisteme hiç uymayan görüntüsüyle eleştirilerin odağına yerleşti. Tabii kendisini ısrarla isteyen Terzic de eleştirileri göğüslemek zorunda kalmıştı. Bu süreçte sahneye çıkan harika genç Moukoko, zaman zaman takımını sırtlamaya çalıştı. Ligde inişli çıkışlı grafik çizen Dortmund, sadece zirve değil, Şampiyonlar Ligi potasından da uzak kalmıştı. Şampiyonlar Ligi’nde ise Manchester City, Sevilla ve Kopenhag’lı gruptan 9 puanla ikinci çıktılar. Gruptan çıkan takımlar arasında en az puan toplayan takım olduklarını da eklememiz gerek. Bu süreçte Kobel’in sakatlığında kaleyi devralan Meyer’in güven vermemesi de işleri çok zorlaştırıyordu. Neresinden tutsanız problem çıkan bir durum söz konusuydu.
Kalede Meyer olsun, savunmada Schlotterbeck ve Süle’nin çok hataya meyilli olması, Hummels’in yaş ve sakatlıklar itibariyle eski gücünden çok uzak kalması, ileri uçta alternatifsiz bir hâle gelinmesi Terzic’i kara kara düşündürüyordu. Bu sırada Terzic’in imdadına Dünya Kupası arası yetişti.
Sakatların iyileşmesi ve Haller’in dönüş sinyalleriyle birlikte Dortmund’un ligin ikinci yarısında toplanması bekleniyordu. Kobel’in de sağlığına kavuşmasıyla işler yoluna girecek gibi görünüyordu. Fakat sene başından beri çözülmeyen bir problem daha vardı. O da bir türlü iyileşemeyen Meunier ve Morey’nin doldurması gereken sağ bek pozisyonu. Burayı Wolf, Hazard ve Süle ile kapatmaya çalıştılar. 17 yaşındaki Rothe bile geçici çözüm olarak sağ bekte denendi. Bu durumu Union Berlin’den Ryerson’u getirerek çözmeye çalıştılar ki isabetli bir transfer olduğunu söylemek gerek. Union Berlin’deki çalışkan yapısı ve gücü, Dortmund’a çok şey katabilirdi. Bir diğer avantajı da sol bekte bile oynayabiliyor olmasıydı. Bu transferle birlikte sorunların çözüleceği düşünülüyordu.
Aradan sonraki ilk maçta Augsburg’u konuk ettiler ve zor da olsa 4-3’lük skorla 3 puana uzandılar. Neredeyse tüm evrenin Dortmund’un kazanmasına yardımcı olduğu bu maçta Dortmund’un halen savunma problemleri yaşadığını gözler önüne seriyordu. Savunmadaki basit hatalarla yenilen goller, Dortmund’un canını çok yakacak gibiydi. Diğer taraftan da Haller, seneler sonra döndüğü Bundesliga’daki ilk maçına ikinci yarının 62. dakikasında oyuna dahil edilerek çıkmıştı. Fiziksel olarak eski gücünden uzak gözükmesi şaşırtıcı değildi. Kanser tedavisi gören pek çok oyuncu tüm sezon sahalara dönemeyecek bir duruma gelirken, Haller yarım sezonda sahalara dönerek ne kadar güçlü bir karakter olduğunu herkese kanıtlamıştı.
Bu galibiyetle birlikte seri başlamıştı fakat bunun bir seriye dönüşeceğinden kimse emin değildi. Terzic, burada kritik bir karar verdi ve görünüşte ufak olsa da oyun sisteminde büyük bir değişiklik yaparak Salih Özcan’ı kenara alarak Emre Can’ı savunma önünde görevlendirdi. Böylece maçların çoğunda orta sahanın ortasında görev alan Bellingham’la Salih Özcan ortaklığının bittiği anlamına geliyordu. Emre Can’ın ilk 11’e monte edilmesiyle Dortmund’u sistemi değişti.
Emre Can’ın varlığıyla birlikte bekler daha rahat bir şekilde ileri çıktı, Emre Can ise Schlotterbeck ve Süle ile birlikte savunmayı üçleyerek kontrataklara karşı daha dirençli bir yapı oluşturdu. Salih Özcan’a göre defansif ve fiziksel açıdan çok daha iyi olması Dortmund’un oyun yapısını güçlendirdi. Bu sayede Bellingham hücumlara katılması daha az sorun yaratmaya başladı. Kanatlardan daha fazla katkı geldi. Beklerin de oyuna katılımıyla Dortmund’un hücum zenginliği çeşitlendi. Kaptan Reus’un da dönüşüyle psikolojik dönüşüm de tamamlanarak galibiyetler ardı ardına geldi.
Medyascope'un günlük e-bülteni
Andaç'a abone olun
Editörlerimizin derlediği öngörüler, analizler, Türkiye’yi ve dünyayı şekillendiren haberler, Medyascope’un e-bülteni Andaç‘la her gün mail kutunuzda.
Kalesinde devleşen Kobel, savunmayı toparlayan Emre Can, Bundesliga’nın en heyecan verici iki genç yeteneğinden biri hâline gelen Bellingham, bu sezon da gol asist katkılarıyla ihtiyaç durumunda imdada yetişen Brandt, lige çok kötü bir başlangıç yapsa da son dönemde inanılmaz bir çıkış yaşayan Adeyemi ve dümene tekrar geçerek etrafa güven veren kaptan Reus ile Dortmund, inanılmaz sayılacak bir başarıya imza attı. Augsburg’tan 3 gol yedikten sonra ligde 6 maçta sadece 3 gol yiyerek savunma problemlerini de azaltmayı başarmışlardı. Toplanan 21 puan ile lider Bayern Münih’le puanları paylaştılar ve averaj eksiğiyle 2. sırada kendilerine yer buldular. Ligin ikinci yarısında da 20 gol atarak bu dönemde en golcü takım olarak dikkat çektiler. Beklenen gol istatistiğinde de ligin ilk kısmında Schalke ile birlikte en kötü rakamlara sahipken, ikinci kısımda zirveye çıkarak işleri tersine çevirdiler. Duran toplar konusunda da gelişmeler vardı. Duran toplardan toplamda 8 gol buldular ve bunların 5 tanesi Ocak’tan beri oynadıkları 7 maçtan. Diğer taraftan da ligin en az gol yiyen takımı haline geldiler. Bu 7 maçta 88 şuta izin verirken, Kobel bunların 27 tanesini kurtararak 2023’te en çok kurtarış yapan kaleci haline geldi. İlk yarıdaki 15 maçta ise 36 kurtarışı bulunuyordu. Koşu mesafesinde de kendilerini geliştirip, ortalamalarını 112.5 km’den 115.3 km’ye çıkardılar.
Sene başında eleştiri yağmuruna tuttuğumuz Terzic, hatalarından ciddi dersler çıkarmış gibi gözüküyor. Bir de buna en iyi yaptığı şey olan bireysel gelişimleri de eklersek Terzic, gerçekten potansiyel gösteren bir teknik direktör hâline geldi diyebiliriz. Bellingham, Emre Can, Brandt ve Adeyemi üstünde bu bireysel gelişimleri görmek mümkün. Schlotterbeck de ilk geldiği zamana oranla daha soğukkanlı ve kendine güvenir şekilde oynuyor. Kritik sakatlıklar olmadığı sürece Dortmund, ciddi bir şampiyonluk adayı sayılabilir. Üç kulvarda da devam ettiklerini de vurgulayalım. Sene sonuna kadar çekişmeli bir şampiyonluk yarışının geçmesi dileğiyle Bundesliga 101 ekibi olarak Borussia Dortmund ve Edin Terzic’e başarılar diliyoruz. Bakalım Cuma günü Terzic, Rose’nin Leipzig’inden intikamını alabilecek mi?
Yazan: Öner Tavtay
Editör: Doğa Üründül