İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı hedef aldı. Dervişoğlu Erdoğan’a “saray kayyumu” dedi. İYİ Parti lideri asgari ücretin en az 28 bin TL olması gerektiğini söyledi.
İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, TBMM Grup Toplantısı’nda konuştu. Dervişoğlu, asgari ücret zammı, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin dünkü (12 Kasım) açıklamaları ile Erdoğan’ın yeniden cumhurbaşkanı adaylığı tartışmalarını gündemine taşıdı.
“Asgari ücret 28 bin TL olmalı”
Dervişoğlu, asgari ücretin 2025’in ilk yarsında en az 28 bin lira olması gerektiğini söyledi.
Dervişoğlu, Merkez Bankası Başkanı Fatih Karahan’ın yüksek maaşların enflasyona neden olduğuna ilişkin sözlerine tepki gösterdi:
“Ülkemizdeki enflasyonun sebebi ücret ve maaşların yüksekliğiymiş. Ücret ve maaşların yüksekliği enflasyonun sebebiymiş. Asgari ücreti belirlerken maaşların artış oranı gerçekleşen enflasyon oranını değil, gelecek yıl için hedeflenen enflasyon oranını esas alınarak belirlenmeliymiş.
Eğer geçtiğimiz yıllarda ‘hedeflenen enflasyon’ oranı esas alınsaydı, bugün asgari ücret kaç para olacaktı? 2006 itibarıyla bu yöntem benimsenseydi, asgari ücret sadece bin 875 lira olurdu. 2019’dan itibaren hedeflenen enflasyona göre bir hesaplama yapılsaydı bugün asgari ücret yaklaşık 4 bin 100 TL olacaktı.”
Erdoğan’a “saray kayyumu” diye seslendi
İYİ Parti lideri, Erdoğan’a “saray kayyumu” diye seslenerek, bir daha cumhurbaşkanı olamayacağını söyledi:
“Senin değil 10 yıl, orada 10 dakika daha oturmana tahammülümüz yoktur. Senin çaldığın ve çalacağın savaş davullarından da korkumuz yoktur. 2025 yılı saray rejiminin anayasa, çözüm, normalleşme ve savaş naralarını bir torbaya doldurup ‘verin yetkiyi’ dediği yıl olacak. Ya da bizim bu rejimi çöp torbasına koyup attığımız dönemin şafağı olacaktır. Gayrimeşru hale gelen saray rejimi ve başındaki zat da çok iyi bilmektedir ki bir daha cumhurbaşkanı olamayacaktır.”
Mücadele edilmesi gereken yerin “saray rejimi” olduğuna dikkat çeken Dervişoğlu, “Bu belanın ve milletin başındaki bütün diğer belaların defedilmesinin tek bir yolu ve yöntemi vardır. Türk milletinin başına kendisini kayyum olarak atayan saraydaki zattan, Türk devletini kayıtsız ve şartsız geri almaktır. Bu istibdat rejimini ortadan kaldırmaktır” diye konuştu.
Dervişoğlu’nun gündeminde Devlet Bahçeli’nin açıklamalarını da eleştirdi. Bahçeli’nin, “Biz güç Türkiye’sinin hedef ve hesabındayız” sözlerini hatırlatan Dervişoğlu, “‘Süper güç olacağız’ diyecekler. Dün ‘demokrasi’ getiriyoruz diyerek, demokratik açılımla yapmaya çalıştıkları şeyi bugün ‘Büyük Türkiye’yi’ kuruyoruz diye yapacaklar. Emin olun o an gelip, ete kemiğe büründüğünde, biz çoktan küçülmüş olacağız. Ne hürriyet kalacak geride ne cumhuriyet” dedi.
Medyascope'un günlük e-bülteni
Andaç'a abone olun
Editörlerimizin derlediği öngörüler, analizler, Türkiye’yi ve dünyayı şekillendiren haberler, Medyascope’un e-bülteni Andaç‘la her gün mail kutunuzda.
Öcalan’a yapılan çağrının arkasındaki ABD ve İsrail vurgusu
Öte yandan Dervişoğlu, Bahçeli’nin Öcalan’ı Meclis kürsüsünden konuşmaya çağırmasının “arka planında” ne olduğunu anlattı:
“Terörist başını Meclis kürsüsüne davet eden delirmişliğe kadar her şey, sınırlarımızın hemen dibinde ABD, İngiltere ve İsrail’in talimatlarıyla iki sipariş devletin hamiliğini yaptırma planlarıyla ilgilidir.”
Etki ajanlığı gündemi
Dervişoğlu etki ajanlığı meselesine de değindi:
“Ülkemizin güvenliği için atılan bir adım olarak sunulmak istenen bu yasal düzenleme aslında ifade özgürlüğünü sınırlayan eleştiriyi kriminalize eden, kamusal alanda bazı faaliyetlerin devletin güvenliğiyle ilişkilendirilip cezalandırılmasını sağlayan bir istibdat arayışıdır. Burada asıl olan devletin güvenliği değil, iktidarın güvenliği ve keyfiliğidir.”
Konuşmasında Donald Trump’ın ABD Başkanı seçilmesine de yer veren Dervişoğlu, önceki dönemde yaşananlara dikkat çekti:
“Papazı süklüm püklüm teslim etti. Türkiye’den ithal edilen alüminyum ve çeliğin gümrük vergisini arttırdı. Ve değer kaybeden maalesef sadece Türk lirası olmadı. Trump bununla da kalmadı. Bugün sayısı yüz bini geçtiği söylenen SDG/PYD’yi silahlarla donattı. Erdoğan Trump’a tek bir laf edemedi.”
