Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Cengiz Özdemir yazdı: İstanbul’da bahar ayinleri

Eskiler “Kaç yaşındasın?” diye sormak yerine, “Kaç bahar yaşadın?” derlermiş. Doğanın mucizesinin her baharda yeniden tahakkuk ettiğine şahit olmak yaşamakla eş anlamlıdır. Doğa yenilenir, ağaçlar filizlenir, güneş yeniden yüzümüze gülmeye başlar ve toprak ana inatla bizden bereketini esirgemez. Bahar mevsimi aşkın mevsimidir. Bahar aylarında rahme düşen çocuklar yıldönümlerinde dünyaya gelir. Tıpkı Hz. İsa gibi. Paskalya […]

Cengiz Özdemir yazdı: Ayasofya’nın kapıları

Geçtiğimiz hafta sosyal medyada bir dernek hesabından yapılan paylaşımla öğrendik ki Ayasofya’nın ahşap kapılarından birine kasıtlı ya da kasıtsız zarar verilmiş. Dernek hesabı Ayasofya yetkilileriyle yaptıkları görüşmede yetkililerin konuya duyarsızlığından yakınmış. Bizde adettir, sorunlar son ana kadar görmezden gelinir, lakin iş sosyal medyaya sıçrarsa apar topar önlem alınır. Burada da bu kural işledi. Gelen tepkiler […]

Cengiz Özdemir yazdı: Beşiktaş’tan Tophane’ye bir yürüyüş-3

Bu yazı dizimizin üçüncü ve son bölümünü Salıpazarı-Tophane hattına ayırdım. İlk yazıda Beşiktaş ve çevresi, ikinci yazıda Dolmabahçe-Fındıklı arasını yazmıştım. Salıpazarı yakın zamana kadar şehrin limanı, antreposu idi. 1980’li yıllarda tanımaya başladığım bu semtin üniversite hayatım boyunca ve sonrasında nasıl bir değişime uğradığına bizzat şahidim. 1980’li yıllarda şehrin “kamyoncu yatağı” sayılan semt zamanla limanların şehir […]

Cengiz Özdemir yazdı: Beşiktaş’tan Tophane’ye yürüyüş-2

Geçen haftaki yazımızda Beşiktaş’tan, Hızır Hayrettin Paşa’dan, Sinan Paşa’dan ve Dolmabahçe Sarayı’ndan bahsetmiştik. Bu hafta Dolmabahçe Sarayı’nın artık var olmayan tiyatro binasından ve saat kulesinden başlayarak yola revan olalım. Dolmabahçe Sarayı’nın Kabataş tarafına bakan kapısının çaprazında yukarısında kalan Dolmabahçe Saray Tiyatrosu günümüze ulaşamadı. Bu tiyatro kuşkusuz yapıldığı dönemde epey yadırganmış olmalı. Yüzyıllarca İslami kurallara göre […]

Cengiz Özdemir yazdı: Bir modacı – Jean Botter ve Botter Apartmanı

“Ve Botter-Han Ve bir suçiçeği renginde” İlhan Berk-Pera Geçtiğimiz günlerde Beyoğlu-Tünel’de bulunan ve bazılarına göre İstanbul’un en güzel beş apartmanından biri sayılan Botter Apartmanı’nın İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) tarafından bir sanat ve tasarım merkezi olarak düzenleneceği haberi paylaşıldı. Botter Apartmanı şaşaalı bir geçmişten arta kalan hüzünlü bir bakiye olarak kaderine terk edilmiş haldeydi. 90’lı yıllardan […]

Cengiz Özdemir yazdı: İstanbul-Venedik-Paris hattında bir iktidar sembolü – Dört at

Venedik’e giden herkesin San Markos Kilisesi’nin girişindeki heybetli dört at heykelini hayran hayran seyredip, “Bunlar İstanbul’dan kaçırılmış” diye fısıldaştığı söylenir. Oysa baktıkları heykeller asıllarının bire bir replikasıdır. Asıl heykeller 20. yy. başında kopyalandıktan sonra içeride, müze kısmında korumaya alınmışlardır. Hatta bu kopyalardan bir tanesi de Sabancıların Emirgan’daki köşkünün girişinde geleni geçeni selamlar. Hacı Sabancı vakti […]

Cengiz Özdemir yazdı: Boğaziçi’nde bir cevelan- Boğaziçi yazıları-1

Şair Yahya Kemal’e göre “Boğaziçi doğrudan doğruya Türklerin eseri”dir. Abdülhak Şinasi Hisar’a göre de bir “Boğaziçi Medeniyeti”nden bahsedebiliriz. 12 Eylül döneminin nadir hayırlı işlerinden biri olan Boğaziçi İmar Yasası sayesinde günümüze kadar kısmen korunabilen bu su yolu halen İstanbul’un en otantik semtlerine ev sahipliği yapar. Yanından yöresinden, hatta köprülerle üzerinden hızlıca geçip gittiğimiz bu coğrafyayı […]

Cengiz Özdemir yazdı: Bir lüfer yazısı

“İstanbul’un en müstesna balığı nedir?” deseler çoğumuzun buna cevabı “lüfer” olur. “Neden lüferdir?” desek, her kafadan bir ses çıkar. En bilindik cevap lüferin bir Boğaz balığı olmasıdır. Gerçekten de Ahmet Rasim’e göre Kız Kulesi’ni geçen lüfer artık yenmez. Lüfer Ege’de yahut Akdeniz’de de çıkar ama o artık bizim bildiğimiz Boğaz lüferi değildir. Ağustos ayının sonlarına […]

Cengiz Özdemir yazdı: İstanbullu kim?

Bundan tam 30 sene önce Tarih Vakfı tarafından çıkartılan üç aylık İstanbul Dergisi’nin ilk sayısının dosya konusu “İstanbullu kim?” idi. Yaklaşık 25 sene yayın hayatına devam eden dergi artık tarih sahnesinden çekildi. Lakin bendeniz halen tüm sayılarını toparlamaya, buldukça almaya çalışırım. 1980’lerde çıkan Şehir Dergisi, Argos Dergisi, Gergedan Dergisi gibi dergileri elim değdikçe alıyorum. Bu […]

Cengiz Özdemir yazdı: Yitip giden İstanbul

Siz İstanbul’da hiç Hisar incirini duydunuz mu? Yahut gelincik armudunu? Veya yedi veren üzümünü? Merak etmeyin ben de duymadım ama okudum. Yaklaşık 200 yıl önce İstanbul’da yetişen bazı incirler şunlarmış: Sultan inciri, siyah incir, ağustos inciri, çiçek inciri, Hisar inciri, badincan inciri… Bazı kiraz çeşitleri de şunlarmış: Sultan kirazı, Targani kirazı, sarı kiraz, siyah kiraz, […]