Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Ekonomi Tıkırında (16): Söz ola kese savaşı, söz ola kestire başı

Ekonomi Tıkırında programında Sedat Pişirici, yöneticilerin konuşmalarının ekonomiyi nasıl etkileyebildiğini anlattı.

Yayına hazırlayan: Emre Tenekeci

İyi günler, iyi haftalar. Yeni bir haftanın ilk iş günü sona erdi. Verilere bir bakalım: Enflasyon yüzde 20, işsizlik yüzde 15, kişi başı yıllık gelirimiz 10 bin doların altında, gösterge faiz yüzde 21,25 seviyesinde, iç borcumuz 600 milyar liradan fazla, dış borcumuz 446 milyar dolar, akaryakıtın litresi 7 lira, doların kuru 5 lira 83 kuruş, euronun kuru 6 lira 56 kuruş, bankalardaki mevduatın yarısı döviz, Türkiye’nin risk primi 450. 

Efendim dün CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, bir şehit cenazesine katılmak için gittiği Ankara’nın Çubuk ilçesinin Akkuzu köyünde saldırıya uğradı. Önce “Saldıranlar köyden değil” dendi, “Provakosyon” dendi, “Protesto” dendi, “Değerli arkadaşlar mesajınız alınmıştır” dendi, “Organize yapı” dendi, “Derin devlet” dendi… Ama sonra bu sabah AKP sözcüsü Ömer Çelik’in attığı tweetten gördük ki Kılıçdaroğlu’na yumruk atan Osman Sarıgün AKP’nin üyesiymiş. 

Bulduğu her vesileyle konuşan AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, bildiğimiz kadarıyla şu ana kadar CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nu arayıp da bir geçmiş olsun demiş değil. Tweet atmakla yetindi üç saat kadar önce. O tweette de “Ne yazık ki dün Çubuk’ta bir şehidimizin cenaze töreninde istenmeyen bir olay meydana gelmiş, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na yönelik protestolar şiddet eylemine dönüşmüştür” dedi.

Ekonomide sözler, açıklamalar, bunların yarattığı beklentiler çok önemlidir. Örneğin ağustos ayında Londra’ya toplantıya gidip “Merkez Bankası seçimden sonra benim talimatlarımı dinleyece” derseniz, Türkiye’de hapiste olan bir Amerikalı rahibi salmak-salmamak hususunda birbiriyle çelişen açıklamalar yaparsanız, NATO’nun üyesi ABD’nin müttefiki olup Rusya’dan S-400 füzesi alırsanız, sonra onlar sizi F-35 savaş uçağı projesinden dışlamaya kalkınca üst perdeden konuşursanız, ağzınızdan çıkan her laf ülkenin risk primini yükseltir, ağzınızdan çıkan her laf, eğer önemsiyorsanız ülkenizdeki döviz kurunu, dolar kurunu, avro kurunu yükseltir, ağzınızdan çıkan her laf faiz oranınızı etkiler. Ondan sonra yok efendim memleketin beka sorunu var, yok efendim dış güçlerin saldırısına uğruyoruz, aslında yabancılar bizi sevmiyorlar, aslında bize düşmanlar demenizin hiçbir manası olmaz.

Yayının başlığını görüyorsunuz: “Söz ola kese savaşı, söz ola kestire başı. Yunus Emre 700 yıl önce söylemiş bu dizeleri, demiş ki: Sözünü bilen kişin yüzünü ak ede bir söz/ Sözü pişirip diyenin işini sağ ede bir söz/ Söz ola kese savaşı, söz ola kestire başı/ Söz ola ağulu aşı bal ile yağ ede bir söz.” Ekonomiyi, piyasaları bir tarafa bıraktık. Bir demokrasi olduğunu söylediğiniz, demokrasi ile yönetildiğini söylediğiniz, sandık kurulmasını, seçim yapılmasını memlekette demokrasi olduğuna örnek gösterdiğiniz bir ülkede ana muhalafet partisi liderini ve onun başında olduğu siyasi partiyi her fırsatta vatan hainliğiyle, vatan hainleriyle işbirliğiyle, vatanı düşünmemekle, terörist olmakla suçlarsanız, gün gelir sizin siyasi partinizden birisi ana muhalafet partisinin liderini yakaladığı yerde yumruklar. Ama hala bu işin rehavetini ciddiye almaz, meseleyi protesto diye geçiştirmeye çalışırsanız bu kez başkası size aynı protestoyla karşılık vermeye çalışır ki asıl vahimi de budur. Toparlarsak işin bu kısmını, memleketi yönetirken ekonomiyi yönetirken ciddi olmak, dalga geçmemek, ağzımızdan çıkanı kulağımızın duyması çok önemlidir. Dediğimiz gibi, söz ola kese savaşı, söz ola kestire başı. 

Geçen hafta birtakım veriler yayınlandı. İlki TÜİK’in sanayi üretim endeksi şubat ayı verileriydi. Sanayi üretimi bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 5,1 oranında azalmış durumda. Alt sektörlere bakıyoruz, madencilik ve taşocakçılığı sektörü endeksinin yüzde 4,7 azaldığını, imalat sanayi sektörü endeksinin ise yüzde5,5 azaldığını görüyoruz. Biraz daha ayrıntıya giriyoruz, ara malında yüzde 9,7 bir daralma, sermaye malında yüzde 7,8 bir daralma görüyoruz. Yaklaşık altı aydır Türkiye’de sanayi üretimi daralmaya devam ediyor. 

TÜİK perakende satış endekslerini de şubat itibariyle yayımladı. Buna göre perakende satış hacmi bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 4,9 oranında azalmış durumda. Yani perakende satışlar daralıyor, yani tüketici alışveriş yapmaktan kaçınıyor. Ayrıntısına bakıyoruz, gıda dışı satışlarda yüzde 8,2’lik bir daralma var perakende satış hacminde. Cirolara baktığımızda bir önceki yılın ayına göre yüzde 14,2 oranında bir artış görüyoruz. Cirodaki artış aynı zamanda fiyatlardaki artışa işaret eden bir değerlendirme. 

Bugün Türkiye İstatistik Enstitüsü güven endeksini açıkladı. Endeks 63,5 seviyesinde. Endeksin 100’den küçük olması kötümserlik işareti. Aylık tüketici eğilimi anketiyle tüketicilerin maddi durumu beklentileri buna ilişkin, genel ekonomiye ilişkin değerlendirmeleri anlaşılmaya çalışılıyor. Tüketici güven endeksinin 100’den büyük olması iyimserliği 100’den küçük olması kötümserliği gösteriyor bize. Şimdi endekse nereden baktığınıza bağlı biraz da memlekete nasıl baktığınız. Endeks nisan ayında bir önceki aya göre yüzde 6,9 oranında artmış durumda. Pek çok yerde güven endeksinin arttığını, “Tüketicinin güveni artıyor” mesajı eşliğinde kamuoyuna duyuruyorlar ama az önce dediğim gibi endeksin 100’den küçük olması tüketicinin kötümserliğini ifade ediyor ve endeks evet 63,5 seviyesinde. Hanenin maddi durum beklentisi 82,2 seviyesinde. Tüketici, hanesinin maddi durumuna ilişkin kötümser. Genel ekonomik durum beklentisi 82,4 seviyesinde. Tüketici genel ekonomik durum konusunda da kötümser. İşsiz sayısı beklentisi endeksi 63,5 seviyesinde. Tüketici işsiz sayısının azalacağını düşünmüyor. Tasarruf etme ihtimali endeksi neredeyse altı aydır 30’un altındaki bir seviyede durmaya devam ediyor, son nisan ayı endeksi 26. Yani tüketicimiz gelecek 12 aylık dönemde tasarruf etme ihtimalinin neredeyse mümkün olmadığı düşüncesinde. 

Türkiye’de hatırlarsanız seçimlerden önce tanzim satış mağazaları açtıracak ölçüde bir sebze-meyve fiyatı dalgalanması yaşamıştık. TÜİK geçen hafta bitkisel ürün denge tablolarını açıkladı. Bakınız toplam sebze ürünlerinde 2017-2018 piyasa döneminde yurtiçi üretimin yurtiçi talebi karşılama oranı yüzde 106,6. Yani memlekette üretilen havuç, domates, biber, kuru soğan, kabak, hıyar, bezelye, ıspanak, bakla, pırasa, patlıcan, lahana, turp, marul ve kavun, memleketteki tüketim talebini fazlasıyla karşılıyor, hatta üzerine yüzde 6,6’lık ihracat da yapılıyor. Neydi seçimlerden önce tanzim satış mağazası açılmasına neden olan başlıca ürünler: Kuru soğan, patates, domates, biber ve patlıcan. Şu Türkiye İstatistik Enstitüsünün açıkladığı verilere bakıyoruz. Kuru soğanda yeterlilik derecesi yüzde 108,2, domateste yeterlilik derecesi yüzde 111,7, biberde yüzde 109,2, patlıcanda yüzde 103. Yani memlekette yeterince kuru soğan, yeterince domates, yeterince biber, yeterince patlıcan olduğunu söylüyor bize 2017-2018 döneminde Türkiye İstatistik Kurumu. O zaman neden biz bu ürünlerde bu kadar yüksek fiyat artışı, fiyat dalgalanması gördük, bu nedenle depoları bastık, bu nedenle marketleri gözaltına aldık, bu nedenle vatandaşı yüksek fiyat gördüğünüz zaman bize ihbar edin diye uyardık? Fiyatlarda bugün itibariyle bir değişiklik var mı? Pazara çıkarsanız başka bir fiyat, markete giderseniz başka bir fiyat, manava uğrarsanız başka bir fiyat görmeniz mümkün. 

Kısa süre önce Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak ekonomide yeni adımlar atılacağını açıklamış ve o yeni adımlardan bir tanesinin de tarımda milli birlik seferberliği olacağı söylenmişti. Dünya Gazetesi Tarım Yazarı Ali Ekber Yıldırım’dan öğrendi ki tarımda milli birlik yapılanmasının mayıs ayında uygulamaya geçmesi beklenirken, uygulama cumhurbaşkanlığı tarafından bilinmeyen bir tarihe ertelenmiş. Dedikodu, rivayet o ki, cumhurbaşkanlığı bu çalışmanın kendilerinden, cumhurbaşkanlığının ilgili kurullarından habersiz ya da o kurulların denetiminden geçmeden yapıldığını ve duyurulduğunu söylemiş. Hazine ve Maliye Bakanı bir duyuru yapıyor, muhtemelen o duyuruya Tarım ve Orman Bakanlığı katkı veriyor ama ondan sonra bakıyorsunuz ki her iki bakanlığın bağlı olduğu cumhurbaşkanlığının ilgili biriminden yapılan açıklama ya da kendi iç duyuruları, tarımda milli birlik programının ertelendiği yönünde. Yani neyin ne olduğunun bugünden yarına bilinemediği, bilinenin de bugünden yarına değişebildiği bir dönemden geçiyoruz. Mahsuni Şerif demiş ki: Yoksulun sırtından doyan doyana / Bunu gören yürek nasıl dayana / Yiğit muhtaç olmuş kuru soğana / Bilmem söylesem mi söylemesem mi? 

Biz bir şeyler söyledik, umarım söylediklerimiz yerini bulmuştur efendim. İyi günler.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.