Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Ekonomi Tıkırında (21): Ekonomide kötümserlik yayılıyor

Ekonomi Tıkırında’nın 21. yayınında Sedat Pişirici, Türkiye İstatistik Kurumu ile Merkez Bankası anketlerine de yansıyan ekonomideki kötümserliği değerlendirdi.

Yayına hazırlayan: Gamze Elvan

İyi günler, iyi haftalar! 

Ekonomi Tıkırında’nın 21. haftasında karşınızdayım. “İyi günler, iyi haftalar” demek adetten yoksa aslında iyi olan şey yok, ekonomide kötümserlik yayılıyor. Bunu ben demiyorum, Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) ile Merkez Bankası’nın (MB) anketleri söylüyor.

Bakınız, TÜİK geçen hafta 21 Mayıs Salı günü tüketici güven endeksinin Mayıs 2019 verilerini açıkladı. Endeks 55,3 seviyesinde. Bu endekslerde seviye, veri 100’ün altında olduğu zaman tüketici güveninde kötümser durumu gösteriyor. Bu endeks nisan ayında 63,50’tu, bir aylık gerileme oranı %13. 

TÜİK bu endeksten iki gün sonra, 23 Mayıs Perşembe günü de sektörel güven endekslerinin Mayıs 2019 sonuçlarını açıkladı. Bu alanda da endeksin 100’den büyük olması sektörün mevcut ve gelecek döneme yönelik iyimserliğini, küçük olması kötümserliğini gösteriyor. 

TÜİK’in açıklamasına göre mayısta inşaat sektörü güven endeksi 49,8, hizmet sektörü güven endeksi 79,4, perakende ticaret sektörü güven endeksi de 89,9 oldu. 

Nisan ayına göre her üç veri de gerilemiş durumda. Ayrıca 100’ün altında kalmakla da gerilemiş durumda. Dolayısıyla inşaat, hizmet ve perakende ticaret sektörleri de kötümserlik içinde olduklarını söylüyorlar. 

23 Mayıs Perşembe günü TÜİK’le aynı gün Merkez Bankası da reel sektör güven endeksinin Mayıs 2019 sonuçlarını paylaştı. Buna göre bu endeks nisan ayına göre 6,6 puan azalarak 98,9 seviyesinde gerçekleşti. Anket verileri incelendiğinde gördüğümüz nedir? 

Endeksteki gerilemede, genel gidişat, gelecek üç aydaki ihracat sipariş miktarı, gelecek üç aydaki üretim hacmi, sabit sermaye yatırım harcaması, son üç aydaki toplam sipariş miktarı, mevcut toplam sipariş miktarına ilişkin kötümser değerlendirmeler etkili oldu. 

Yani tekrarlayalım: Merkez Bankası’nın reel sektör güven endeksi nisan ayına göre 6,6 puan azalarak 98,9 seviyesinde gerçekleşiyor. Bu düşüşte, bu azalmada, seviyenin 100’ün altında inmesinde, genel gidişattaki, gelecek üç aydaki ihracat sipariş miktarındaki, gelecek üç aydaki üretim hacmindeki, sabit sermaye yatırım harcamasındaki, son üç aydaki toplam sipariş miktarındaki ve mevcut toplam sipariş miktarındaki kötümser değerlendirmeler etkili oluyor. 

Yani ne dedik? Ekonomide kötümserlik yayılıyor. Evet yayılıyor, TÜİK ile Merkez Bankası’nın verileri de bunu gösteriyor. 

Göstergeler başka ne gösteriyor? Her programda tekrar ediyoruz: 

Enflasyon nisan ayında, tüketici fiyatlarında yüzde 19,50, üretici fiyatlarında 30,12., gıda ve alkolsüz içeceklerde ise yüzde 31,86 seviyesinde. 

İşsizlik şubat ayında yüzde 14,7 seviyesinde, 5 milyona yakın resmî işsizimiz var. 

Kişi başı yıllık gelirimiz 10 bin doların altında, uzunca bir zamandır.

Gösterge faiz %25,94, neredeyse yüzde 26 seviyesinde 

Memleketin iç borcu 600 milyar liradan fazla. 

Dış borcumuz 46 milyar dolar seviyesinde. 

Akaryakıtın litresi 7 lirayı aştı. 

Dolar 6,05 kuruş. 

Euro 6,78 kuruştu ben yayına çıkarken. 

Bankalardaki mevduatın yarısı döviz. Hükümeti, BDDK’sı döviz alınmasını engellemek için elinden geleni yapıyor ama biraz önceki endekslerdeki güvensizlik, halkın hükümete güvensizliğiyle paralel şekilde ilerliyor. Bu güvensizlik nedeniyle halkımız Türk lirasına değil, elin dövizine, dolarına, eurosuna güveniyor. O nedenle bankalardaki mevduatın yarısı döviz oluyor. Yastık altındaki mevduat saymıyorum bile. 

Türkiye’nin risk primi 500’ün üzerine çıkmış, 514 seviyesinde. Bu prim 2018 yılında 360’tı. Risk primindeki bu seviye, istemediğimiz bir seviye. Bu seviye ne kadar yüksek olursa Türkiye dışarıdan yaptığı borçlanmada, kamunun ya da gerçek kişilerin döviz borçlanmasında, bu risk primi o dövizin faizinin üzerine yansıtılıyor, yüksek bir faizle borçlanmak zorunda kalıyoruz. 

Bakınız, “ekonomideki kötümserlik yayılıyor” başlığına gerekçe gösterdiğim TÜİK ve Merkez Bankası endekslerinin sonuçlarına ek olarak bugün Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu, açlık ve yoksulluk sınırı araştırmasının Mayıs 2019 sonuçlarını açıkladı. 

Diyor ki TÜRK-İŞ, “dört kişilik ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapması gereken gıda harcaması tutarını ifade eden açlık sınırı, mayıs ayında 2 bin 124 lira.” Gıda, giyim, konut, ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri ihtiyaçları da eklediğimiz zaman bunun adı yoksulluk sınırı oluyor. Onun miktarı da 6 bin 918 lira.

Yani buradan anlamamız gereken şu: Aç kalmamak istiyorsanız her ay 2 bin 124 lira bulmak zorundasınız, dört kişilik bir aile için. Bu dört kişilik aile yoksul olmamak istiyorsa 6 bin 918 lira temin etmek zorunda her ay. Temin edebilir mi? Bu ortamda, böyle bir şey mümkün mü? Dört kişilik bir aile her ay aç kalmamak için 2 bin 124, yoksulluk sınırının üzerinde kalabilmek için 6 bin 918 lira kazanabilir mi? Yakıcı olan soru bu! 

Bir taraftan bakıyoruz imalatçıdan perakendeciye, inşaattan tüketiciye Türkiye’deki bütün iş yapan, işgören, hizmet veren, hizmet yapan kesimler bir güvensizlik, bir kötümserlik, bir karamsarlık içinde. Diğer taraftan bakıyoruz işçi sınıfının örgütlerinden biri olan Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu, açlık sınırının 2 bin 124 lira, yoksulluk sınırının 6 bin 918 lira olduğunu ifade ediyor. 

Böyle bir ortamda ekonomi tıkırında mı, değil mi? Bunun cevabını da benden ziyade herhalde sizler çok daha iyi biliyorsunuz. 

İyi günler efendim!

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.