Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Ekonomi Tıkırında (29): Ekonominin çığırtkanları

Ekonomi Tıkırında‘nın 29. programında Sedat Pişirici, AVM’lerde çığırtkanlık başladığına dikkat çekerek, ekonominin içinde bulunduğu zor durumu değerlendirdi.

Yayına hazırlayan: Bilhan Karakullukçu

İyi günler, iyi haftalar. Hafta sonu, cumartesi ve pazar günü iki ayrı alışveriş merkezine gittim. Her alışveriş merkezinin restoran bölümünde çığırtkanlar gördüm. Uzun zamandır ilk defa AVM’de çığırtkan görüyorum. Ne yapıyordu bu çığırtkanlar? Restoranların garsonlarından oluşan kadın-erkek bu arkadaşlar, AVM müşterisini restorana çekmeye çalışıyorlardı. Ellerinde birer mönü, müşteriyi restoran çekmek için uğraşıyorlardı. 

Dil Derneği’nin Türkçe sözlüğü “çığırtkan” sözcüğüne iki anlam yüklemiş. Bir tanesi “bir şeyi yüksek sesle çevreye duyuran”, diğeri “çıkarı olduğu için birini övüp koruyan kimse”. Türk Dil Kurumu’nun sözlüğüyse çığırtkan için “bağırarak müşteri çeken kimse” demiş.

Bir Kabahatler Kanunu’muz var, bilmem farkında mısınız? Kanun numarası 5326, kabul tarihi 30 Mart 2005, Resmi Gazete’de 31 Mart 2005’te yayınlanarak yürürlüğe girmiş. Kabahatler Kanunu’nun 36. maddesinin başlığı “Gürültü”. Diyor ki birinci fıkrasında, “başkalarının huzur ve sükununu bozacak şekilde gürültüye neden olan kişiye 50 Türk Lirası idari para ceza verilir”. İkinci fıkra, “bu fiilin bir ticari işletmenin faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde işletme sahibi gerçek veya tüzel kişiye 1000 Türk Lirası’ndan 5000 Türk Lirası’na kadar idari para cezası verilir diyor.

Kabahatler Kanunu’nun 37. maddesinin başlığı “Rahatsız etme”. Birinci fıkra “mal veya hizmet satmak için başkalarını rahatsız eden kişi 50 Türk Lirası idari para cezasıyla cezalandırılır” diyor. 

Aynı kanunun 38. Maddesi “İşgal” başlığını taşıyor. Birinci fıkrası şöyle: “Yetkili makamların açık ve yazılı izni olmaksızın, meydan, cadde, sokak veya yayaların gelip geçtiği kaldırımları işgal eden veya buralarda mal satışa arz eden kişiye belediye zabıta görevlileri tarafından 50 Türk Lirası idari para cezası verilir.” İkinci fıkrası maddenin: “Yetkili makamların açık ve yazılı izni olmaksızın meydan, cadde, sokak veya yayaların gelip geçtiği kaldırımlar üzerine inşaat malzemesi yığan kişiye Belediye Zabıta görevlileri tarafında 100 Türk Lirası’ndan 500 Türk Lirası’na kadar idari para cezası verilir.”

Kabahatler Kanunu’nun 36. ve 37. maddeleri burada dururken, hele hele 36. maddenin ikinci fıkrası, 1000 liradan 5000 liraya kadar idari para cezasına hükmederken, bu çığırtkanlık neden? Neden buna rağmen bir alışveriş merkezinin restoranı, garsonlarını dükkanın önüne koyup çığırtkanlık yaptırır?

Çünkü hayat pahalı, çünkü iş yok, çünkü ekmek aslanın ağzında değil, artık midesinde. Bakınız geçen hafta 16 Temmuz Salı günü Türkiye İstatistik Kurumu işsizlik verilerini açıkladı. Nisan 2019’a ait işsizlik verileri bunlar. Biz temmuz ayındayız. Nisan 2019’da bir önceki yılın aynı dönemine göre, Türkiye genelinde 15 ve daha yukarı yaştakilerde işsiz sayısı 1 milyon 116 bin artarak 4 milyon 202 bin kişi olmuş. İşsizlik oranı 3,4 puanlık artışla yüzde 13 seviyesinde. Aynı dönemde tarım dışı işsizlik oranı yüzde 15. Genç nüfusta işsizlik oranı yüzde 23. 15-64 yaş gurubunda, yani çalışma çağında işsizlik oranı 13,3. İstihdam edilenlerin sayısı 810 bin kişi azalmış. Bu dönemde tarım sektöründe çalışan sayısı 329 bin kişi azalmış. Tarım dışı sektörlerde çalışan sayısı 481 bin kişi azalmış. İstihdam edilenler nerede istihdam edilmiş, nerede çalışıyor diye bakıyoruz, yüzde 17,6’sı tarımda yüzde 19,7’si sanayide, yüzde 5,7’si inşaatta, yüzde 56,9’u ise hizmet sektöründe çalışıyor. İşte o alışveriş merkezindeki restoranda garson olarak çalışan, o restoranın önünde çığırtkanlık yapan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları, bu yüzde 56,9’un bir parçası. 

Kayıtdışı çalışanların durumu da vahim. Nisan 2019’da herhangi bir sosyal güvenlik kuruluşunu bağlı olmadan kayıtdışı çalışanların oranı bir önceki yılın aynı dönemine göre 0,9 puan artmış, oran yüzde 34,2. 

Yani efendim, iş yok ama çığırtkan çok memlekette. Ekonomi her ne kadar somut verilere dayanan bir bilim dalı ise de uygulamada beklenti de hayli önemli. Dolayısıyla ekonomi yönetimi biraz da beklenti yönetimi. Nasıl? Paranızı bankaya yatırırken faizini, vade sonunda ne kadar para alacağınızı bilirsiniz. Ama, paranızı dövize ya da altına yatırırken, belki tasarrufunuzun enflasyon karşısında erimeyeceği beklentisiyle, belki paranızın para kazanacağı beklentisiyle yani paranızın ilerde değerleneceği beklentisiyle hareket edersiniz. Türkiye ekonomisinin bir kriz içinde olduğu su götürmez bir gerçek ama bu krizin beklentiyle beslendiği de bir gerçek. Bu beklentiyi yaratansa dış güçler falan değil, apaçık iç güçler.

Siz bakmayın iktidar çığırtkanlarının “cari fazla vereceğiz, enflasyon düşecek, şöyle güzel olacak, böyle harika olacak” demelerine. Lafla peynir gemisi yürümez. Üretim durmuş, o yüzden ithalat yapamıyoruz. Son bir hamle elimizde avucumuzda ne varsa satıyoruz, ihracatı artırıyoruz ama stoklar bitmiş, yerine mal koyacak para yok. Hadi kredi alayım desen kredi alamıyorsun çünkü borç gırtlağa dayanmış. Ya banka kredi vermiyor ya da o faizle kredi almayı düşünemiyorsun. Nasıl ödeyeceğini bilemiyorsun ama işi de döndürmen lazım. O zaman ne yapmak lazım? En kolayı işçi çıkarmak. Ama işçiyi çıkartırsan üretim nasıl yapacaksın? Çünkü o üretimi o işçiyle yapıyorsun, öyleyse işçinin ücretini kısmaya çalışıyorsun. Ama o işçi bu iktidarın seçmeni. İktidar sigortayı ben ödeyeyim diyor olmuyor, iktidar asgari ücreti ilk birkaç ay ben ödeyeyim diyor olmuyor. Olmadığı ortada, 4 milyon işsizin var sadece nisan ayında, bunun mayısı var, haziran’ var, içinde bulunduğumuz temmuzu var.

Peki çare ne? Varsayalım çok ortaklı bir büyük şirketin hissedarısınız. Şirketi bir CEO’ya teslim etmişsiniz, o CEO’da işi batırmış. Ne yaparsınız? Bu iktidar Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ni överken ne diyordu? “Memleketi şirket gibi yöneteceğiz, işler hızlanacak.” E ne oldu? Ekonomik kriz içindeyiz, para pul oldu, iş yalan oldu, gelecek hayal oldu. Sırada ne var? 

Her Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı bu memleketin hissedarıdır. Hissedarın da yönetim kuruluyla CEO’ya hesap sormak, anasının ak sütü gibi helaldir. Kanun mu arıyorsunuz? Kabahatler Kanunu ne güne duruyor.

İyi günler efendim.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.