Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Kemal Can ile 5 Soru 10 Cevap (16): 2019’a girerken memleketin siyasi ahvali

Yayına hazırlayan: Uğur Gümüşkaya

Merhaba iyi haftalar ve peşin söyleyelim iyi yıllar. 

Bugün 2018’in son günü. Yarından itibaren yeni bir yıl başlıyor. Açıkçası çok umutlu, iyimser bir çerçeve çizmek pek mümkün değil. Bu yüzden tematik bir bölümleme yerine biraz kavramlar üzerinden önümüzdeki yıla bakmaya çalışalım. 

Türkiyenin 2019’da yeni gerilim üretme potansiyeli nedir?

2015’ten alırsak neredeyse her yıla bir seçim düşüyor. 2018 bir seçim yılıydı. Büyük ölçüde yılın yarısını o seçim etrafında kurulan gerilim, kutuplaştırma dili belirledi. Ve onun hakimiyetinde pek de iyi hatırlayacağımız bir yıl n 2018’i tamamlıyoruz. Yine 2019 bir seçim yılı olarak başlıyor. Hemen başında, yaklaşık 90 gün sonra yeni bir seçim gündemimizde. Hatta şimdiden seçim gündemi siyaset dilini belirliyor. Daha önceki yıllardan da sistematik bir şekilde gördüğümüz gibi, giderek sertleşen kutuplaştırma dili hatta biraz doz ve ölçek büyüterek yeniden yürürlüğe girmiş durumda. Şu anda iktidarın politik sözcülüğünü tek başına yürüten Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dilinde ve kurduğu üslupta, hem önümüzdeki seçimin atmosferini hem de gelecek yılın büyük ölçüde siyasi iklimini okumak mümkün oluyor. “‘Sen seni bil sen seni yoksa patlatırlar enseni’ tekerlemesini söyleyerek muhalefete ve aslında bütün topluma bir rota çizdi Cumhurbaşkanı. Bunun devamı olabilecek şeyleri de görmeye başladık. Hem resmi alanda, birbiri ardına gelen mahkumiyet kararları, oransız yargı kararları hızla arttı. Sosyal medyadan konvansiyonel medya diyeceğimiz her alanda çeşitli düzeylerde ve çeşitli insanları hedef alan linç kampanyaları ağırlık kazandı. Hatta müftülerin ağzından ölüm fetvaları ortaya çıktı. Bütün bunlardan anladığımız önümüzdeki yılın en azından başlarında bu iklimin ve bu dilin belirleyici ve etkili olacağını anlıyoruz. 

Son beş yıl olduğu gibi, seçimdeki temel parametrenin seçim değil -ya da bildiğimiz anlamda dinamikler işleyen bir seçim prosedürü değil- neredeyse tek bir seçicinin belirlediği bir  referandum olacağını anlıyoruz. Artık bütün seçimler, yeni sistemle de tarif edilen %51 hedefli, yani en çok oy alanı seçildiği, gerçek anlamda siyasi bir seçim yapılmadığı bir sürece doğru gidiyoruz. Bu kutuplaştırma dili büyük ölçüde yine seçmeni bir referanduma zorlayacak. Bir memnuniyet ya da bir talep oylaması ortaya çıkmayacak gibi görünüyor. Tanıdığımız gerilimleri, 2019’da belki dozları büyüyerek takip edeceğimiz anlaşılıyor. Gerilim kavramı başlığındaki sorumuzu; şaşırtıcı ve sürpriz beklemeden bildiğimiz gerilimlerden daha çok diye cevaplamak mümkün. 

2019’un belirsizlik öngörülemezlik alanları neler olacak?

Bir süredir, Türkiye’de yönetimin ve iktidarın ve siyasi alanın bir tür kuralsız ve keyfi olarak oluştuğu ve dolayısıyla bu zemin üzerindeki iktidarın icraatının da her düzeyde tamamen kuralsız ve keyfi biçimde işletildiğini gördük.  Aynı şeyin artık dünya ölçeğinde de geçerli olmaya başladığını görüyoruz. Bunun en tipik örneğini de çok yakın zaman önce -bizim iç politikamızda da bağlantılı olan- Suriye’de Trump’ın yeni kararı ile gördük. Artık hem Türkiye’de hem dünyada çok yoğun biçimde tartışılmaya başlandığı gibi belirsizlik, öngürülemezlik veya duruma göre pozisyon değiştirme hali bir yönetme biçimi olarak yerleşikleşiyor. 2018’de Türkiye’de de dünyada da zor değişir görünen dengeler bir anda altüst olabildi. Bir anda pozisyonlar tam aksi yönde değiştirebildi. Bunlara tanık olduk. 

Trump’ın herkesi şaşırtan çıkışına hayret ediyoruz. Hala birçok uzman yorumcu tam olarak nasıl tarif edebileceklerini belirleyememiş durumda. Ama bu şaşkınlığı bizim iç politikamızda Suriye’nin yansımaları açısından izlemeye çalıştığımızda da, aynı tuhaflıkları görüyoruz. Malum, 2012’de Şam’da namaz kılmak üzere çıkılan yolda bugün Suriye’nin “elbette Esad yönetiminin kendi topraklarına sahip çıkması son derece normaldir” noktasına gelen,  Rusya ile mi ABD ile mi partner olduğu konusunda hala tartışmayı devam ettirebilen ve iki arada bir pozisyonda kalmakta ısrar eden Türkiye’nin defalarca politika ve pozisyon değiştirdiğine tanık olduk. Bu hal, bu belirsizliğim süreklileşmesi hali, büyük ölçüde 2019’a hem dünya ölçeğinde hem bölgemizde, hem de Türkiye’de damga vuracak gibi görünüyor. Bunun 2019’da iyice yerleşikleştiğine tanık olacak büyük ihtimalle. 

Örtülen ve gündem dışında tutulan sorun başlıkları neler?

Türkiye’nin 2019’da yeni problemler başlıkları açıp açmayacağına ilişkin ilk iki soruda bir kaç şey söylemeye çalıştım ama kapanmamış ve açık kalan ve muhtemelen yine kapanmasına izin verilmeyecek birkaç başlıktan bahsetmek gerekiyor. En başta tabi ekonomi geliyor. Ekonomi tamamlamakta olduğumuz yılın içerisindeki çok önemli bir gündem maddesi. Artık hayatın her alanında yoğun biçimde hissedilen bir sorun. Ama bunun önemli ölçüde gündem dışında tutulabildiği bir yıl geçirdik. Daha doğrusu başka türlü bir gündemin parçası haline getirilebildiğini gördük. Tamamen iktidar sözcülerinin kurduğu bir dilin içerisinde kaybolan,  içeriğinin tartışılmadığı, en azından siyasi alana taşınmadığı bir yıl geçirdik. 2019’da da büyük ihtimalle benzer bir süreç yaşayacağız. Yani ekonomi büyük ölçüde gündem dışı tartışma dışı siyaset dışı alanda tutulacak. Hatta belki iktidar sözcüleri tarafından bir politik araç olarak muhalefetin kullanmasına kapalı tutulacak. 

Dış politika meselesi de büyük ihtimalle böyle. Çünkü Suriye’ye neredeyse seçim vaadine dönüştürülmüş bir Fırat’ın doğusuna operasyon çıkışıyla girdi Türkiye. İktidar muhalefetin de bu konuda dil kurmasını engelleyecek şekilde gündeme getirmişti ama gelişen şartlar o konudaki belirsizliği artırdığı için bunun tartışılan gündem maddesi olmaktan uzak kalacağını, iktidarın belirlediği önceliklere göre gündeme girip çıkışını göreceğiz. Türkiye’nin bunu kendi meselesi gibi konuşabileceği bir hadise olmayacağını anlıyoruz. O da büyük ölçüde kapalı olacak gibi gözüküyor. Türkiye’nin gerçek sorunlarının çoğu hem medyanın hem de aslında siyasi alanın kapalılığı yüzünden siyasi gündeme taşınamıyor. Siyasileştirilemiyor ve dolayısıyla kendi sorunlarını konuşamayan bir ülke olarak devam ediyor. 

2019 2018’in ağırlaşan bir tekrarı mı olacak?

Açıkçası çok güçlü bir biçimde böyle bir his çok var. Yani sürekli aynı şeyleri tekrar ediyoruz.  Birbirini takip eden ve sonunda hiçbir şeyin değişmediği yeknesak gündemde sürükleniyoruz hissi çok belirgin. 24 Haziran seçimleri itibariyle de, özellikle muhalefet cephesinde bu çok daha güçlü bir his haline geldi. Hiçbir şey değişmiyor her şey aynı kalıyor; Kutuplaştırma dili, gündem belirleme gücü, herkesi dilsizleştiren bir baskı yaratma yöntemi her sefer işliyor ve  her sefer aynı sonuç çıkıyor. Dolayısıyla, sürekli kendini tekrar eden durumla karşı karşıyayız hissi çok güçlü. Ama bu yanıltıcı bir his.

Çünkü bir şey değişmiyor gibi, yüzeyde siyasi tabloda neredeyse her şey aynıymış gibi gözüküyor olabilir ama bunun arkasında hem dünyada hem Türkiye’de çok ciddi çatışma potansiyellerinin, hareketliliğin olduğunu görülüyor. Bunun pozitif enerji üretip üretmemesi, bundan iyi bir şey çıkıp çıkmayacağı ayrı bir tartışma konusu. Ama hiçbir şeyin aynı kalamayacağı bir türbülansın içinden sürükleniyoruz  -türbülans böyle bir şey zaten- ama aslında büyük bir devinimin de potansiyeli bu. Hiçbir yıl aslında bir diğerinin tekrarı olmadı hepsi birbirine çok benziyor olsa da. Farklı derinliklerde, farklı kırılmalar, çatışmalar üreterek ilerliyor hayat. 2019’da 2018’in bir tür tekrarını yaşayacağız demek çok doğru değil. Çünkü şu anda belirleyici olan dinamiklerin hiçbiri geleceğe ait değil. Bütün belirleyiciler, aslında pozisyonlarını, durumlarını korumaya çalışan odaklar ve çevreler. Bunu görünsek, geleceğe bir şey söylemediklerini de öngörürsek bu durumun sürdürülebilir olmadığını da düşünebiliriz. Bu, takvimdeki bir yılda yaşanacak değişimi de işaret etmiyor olabilir ama belirleyici olan dinamiklerin hiçbiri gelmekte olanı işaret etmiyor, daha çok gideni -direnen gideni- gösteriyor.  

2019’da siyaset gündemi açısından umut yaratacak neler var?

Açıkçası insan varsa umut vardır. Belirleyici olan dinamiklerin hiçbiri geleceğe dair olmadıkları için ve bunun karşısında yer alan bütün unsurların yaşadıkları şaşkınlık var ama artık şaşkınlıkların da sonuna yaklaşıldığı için umuttan bahsedebiliriz. Yaşanılan hakkında, başa gelen hakkında, bundan nasıl çıkılabileceği hakkında ve ne istendiği hakkında düşünmeye başlamak ama daha önemlisi bildik alışıldık biçimlerin dışında düşünme ihtiyacını fark etmek, kendi başına yeterli bir umut potansiyelidir. Başlamak ya da başlangıç kavramı umutla çok örtüşen, birlikte düşünülmesi gereken şeyler. Umut bir piyango değil. Bir yerden gelecek bir imkan, birinin taşıyacağı bir fırsat, birinin getireceği hazır bir çözüm değil. Umut kendi yaratabileceğiniz potansiyelin farkına varmak bunun üzerine düşünmeye başlamak demek.

Aslında umut denilen şey de bu potansiyelin içinde. Şu ana kadar yaşadığımız şeyler, muhtemelen yakın vadede yaşamaya devam edeceğimiz şeyler, çok iyimser bir yakın gelecek çağırmıyor olabilir. Ama bunların artık şaşırmaktan başka bir duygu ile konuşulmaya başlaması, bunun üzerine kafa yorulmaya başlanması, bir gelecek fikrinin yeniden oluşması ve gidene şaşırmaktan çok geleceği kurmak konusunda enerji üretmesi mümkün. 2019 bunu getirir mi bilmiyoruz. Ama 2019 en azından bunun için bir başlangıç getirebilir. Umutsuz olmak küsmek şaşırmak da kolay. İyimser umutlu olmak geleceğe daha pozitif bakmaya çalışmak mümkün. Ama bunun için bir piyango beklemek değil biraz çaba harcamak gerekiyor. Başta da, düşünmek ve tartışmak gerekiyor. İnşallah 2019 bu tür başlangıçların yılı olur. 

Önümüzdeki yılda yine çeşitli konularda çeşitli sorular ve cevaplarla bunları tartışmaya devam edeceğiz. Tekrar iyi yıllar. 

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.