Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Kemal Can ile 5 Soru 10 Cevap (45): Siyasi dengenin merkezi yine milliyetçilik

Kemal Can, bu hafta son dönemde AKP, İYİ Parti ve MHP ekseninde siyaseten dengeleri belirleyen milliyetçiliği odağına alarak şu beş soruya yanıt sundu:

  • Erdoğan, Cumhur İttifakı ve Bahçeli ile devam kararını verdi mi?
  • Bahçeli’nin İYİ Parti kongresi öncesinde yaptığı çağrının anlamı nedir?
  • Bahçeli ve Erdoğan görüşmesinin yarattığı hava neyi işaret ediyor?
  • İYİ Parti kongresi ve İYİ Parti üzerine yapılan hesaplar ne sonuç verir?
  • Mevcut ittifakla devam seçeneğinin güçlenmesi seçimsiz süreci uzatır mı?

Yayına hazırlayan: Uğur Gümüşkaya

Merhaba iyi haftalar. 

Bu haftaki 5 Soru 10 Cevap’ta geçen haftanın bazı gelişmeleriışığında bir başlık seçtik. 

Erdoğan Cumhur ittifakı ve Bahçeli ile devam kararı mı verdi?

Bursa’da dün yapılan açılıştan sonra il başkanları ve bazı partililerle bir araya gelen Erdoğan, Bahçeli ve Cumhur ittifakı ile devam edeceklerini söyledi. Yine aynı gün yaptığı konuşmada, Fırat’ın doğusuna ABD istemese bile müdahale edileceğini söylemesiyle birlikte düşünüldüğünde, yoklama ve seçenekleri gözden geçirme sürecinin eldeki mevcutla devam noktasına iyice yaklaştığını gösteriyor. Erdoğan için seçimden önce seçim sürecinde ve sonrasında radikal bazı rota değişiklikleri beklentisi hakkında hem muhalefet hem iktidara yakın çevrelerden bir takım kulisler yoğunlaşmıştı. Ama bu programı ve benim yazıp çizdiklerimi takip edenler biliyor; ben bunlara yüksek ihtimal tanımamış ve büyük değişikliklerin hele hızlı biçimde olacağını düşünmediğimi söylemiştim, öyle de oldu.

Ne kabine revizyonu, ne partide değişiklik, ne bir söylem yenilenmesi, ne vitrin düzenlemesi anlamında hiçbir şey yapılmadı. Eldeki tek seçenek olan ittifaka ve tek söz olarak da yine milliyetçi reflekslere yaslanarak yürüme yaklaşımının öne çıktığını görüyoruz. Açıkçası bunu cesaretlendiren bir başka neden olarak da, hem ekonomi hem dış politika krizlerinde zaman oynama fırsatının iktidarının önüne tekrar gelmesini de belirtmek gerekir. Kaybı telafi etmek için değil ama durdurmak için Erdoğan bunu kullanmaya niyet etmiş durumda. Kendi iç krizine dönük erken hamle yapmak yerine pozisyon koruyarak karşılık verme niyetinin öne çıktığı anlaşılıyor. Beklenenin aksine yeni bir denge yaratmak değil biraz mevcut dengeyi uzatmak şeklinde bir tablo oluştuğunu söyleyebiliriz. 

Bahçeli’nin İYİ Parti kongresi öncesinde yaptığı çağrının anlamı nedir?

İktidarın AKP tarafı yerel seçimde önemli bir darbe aldı. Bu bir hakikat. Ama sonuçta iktidarın bütünün de, yani AKP’nin kaybederken her durumda MHP’nin kazandığı tablonun daçok garantili olmadığına ilişkin bazı işaretler de ortaya çıktı. AKP’den kayıp bir süre MHP tarafından tutularak ittifakın sayısal dengesi MHP lehine bozulsa bile, oy desteği  korunabiliyordu. Bunun da sıkıntıya girdiği, yerel seçimde MHP seçmeninin önemli bir kısmının blok dışı adaya oy vermiş olduğu çeşitli araştırmalarla gösterildi. Bu anlamda MHP ve Bahçeli’nin, ittifakın ağırlık merkezi haline getirdiği milliyetçilikteki patronajını bir tür tazeleme, yenileme ihtiyacı duyduğunu düşünebiliriz. Bahçeli’nin çıkışının, “buraların patronu benim, başka yerlerde macera aramayın” şeklinde bir çıkış olduğunu düşünebiliriz.

İktidarın kendi devamıyla ilgili kritik bir süreçte olması dolayısıyla, şimdiye kadar başarılı sonuçlar vermeyen milliyetçi hezeyanların tekrar elverişli konjonktürle kullanışlı hale getirilmesi için zemin ve imkan yoklamasının da Bahçeli tarafından yapıldığını düşünebiliriz. Bahçeli, yeni dönemde bütün bu tartışmalar devam ederken özellikle iktidar cephesinde siyasi ağırlık merkezinin değişmeyeceğini bunun milliyetçi merkez olarak kalacağını söylüyor. Peki bu çağrı bir sonuç almak için mi? Sahiden İYİ Parti’den bir zemin yoklandı da oradan bir kayma mı bekledi? Perde arkasında böyle gelişmelerin olup olmadığı ayrı bir konu. Çok böyle düşünmüyorum ama özellikle meclis grubu açısından AKP içinden çıkabilecek partiler sonrasına önlem arayışlarının olması şaşırtıcı değil. Ama İYİ Parti’den özellikle seçmen bazında büyük bir hareket yaratması zor. Çünkü hafta sonu yapılan kongrede de ortaya çıkan partili profilinden anladığımız kadarıyla AKP ile yan yana duran MHP’ye doğru bir eğilim gösterecek taban yok İyi Parti’de. Belki tavanda MHP’de ikbal arayabilecek isimler olabilir ama tabanın MHP’ye teveccüh gösterecek bir eğilim içinde olduğunu söylemek zor. Ama zaten böyle bir sonuç almak için yapılmış bir çağrı olduğunu değil, daha çok genel kamuoyuna ve siyasi dengenin bütününe dair bir ifade olduğunu düşünüyorum. 

Bahçeli ve Erdoğan görüşmesinin yarattığı hava neyi işaret ediyor?

Bahçeli ve Erdoğan, Bahçeli’nin evinde görüştüler. O görüşmeye ilişkin bir açıklama yapılmadı ama bir fotoğraf servis edildi. O fotoğrafta da, bozkurt heykellerinin önünde iki liderin birlikte verdikleri poz vardı. Bu da aslında hem başlığımın hem de daha önceki sorduğumuz soruların cevaplarında olduğu gibi, yerel seçim sonrasında tartışılan yeni siyasi dengenin nasıl oluşacağına, iktidar cephesinde bir değişim yaratıp yaratmayacağına ilişkin bir cevap özelliği taşıyor. Tabi bunu destekleyen bir de konjonktür var. Malum S-400 meselesi pek de beklendiği gibi olmayan bir yavaşlıkta seyretti. ABD ile ilişkilerde Avrasya lobisinin güçlendiği bir pozisyona doğru evrildi Türkiye. Fırat’ın doğusunu da daha yeni hamlelerle pozisyonunu güçlendirmeye niyet etmiş Türkiye’nin, bazı riskler ve zorlamalarla buna devam edeceği yolunda çok sayıda işaret var. Bu başlıkların hemen hepsi,hem ideolojik hem siyasi destek anlamında milliyetçiliği anahtar hale getiriyor. İktidar yakın dönemdeki bu konjonktürü büyük ölçüde MHP’nin desteği ile geçmenin ya da bu konudaki riskler için milliyetçiliği kalkan olarak kullanmanın hesabını yapıyor. Bu konjonktürün kendisine avantaj yarattığını düşünen Bahçeli de, bunu ağırlığını göstermek için fırsat olarak kullanıyor. 

Bir başka cephesi ise, son zamanlarda biraz örtülü biçimde iktidarın da yol vermesiyle kışkırtılan Suriyeliler tartışmasının, bu toplumdaki diğer tartışma başlıklarınıbaskılayan perdeleyen bir provokatif içerik kazanmaya başladığını görüyoruz. Dolayısıyla, iktidarın erime, kayıp, güşten düşme karşısında -bunu engelleyememiş olmasına rağmen- şu anda elinde en güçlü ve tek seçenek milliyetçilik kartı gibi görünüyor. Açıkçası özellikle Suriyeliler meselesinde gördüğümüz gibi muhalefet cephesi de, bu konuda hazır cevaplar, yeni sözler üretebilmiş değil. Kolaylıkla bu zeminlerde iktidarın avantajına olabilecek bir pozisyon almaya yakın duruyor. İktidarın kendi sorununu çözmek konusundaki zorluğunu yine muhalefetin ayarını bozmakla dengeleme çabasının bir süre daha devam edeceği anlaşılıyor.

İYİ Parti kongresi ve İYİ Parti üzerine yapılan hesaplar ne sonuç verir?

Meral Akşener elindeki imkan ve yetkileri kullanmayıp bütün delegelerin serbest iradeleri ile parti idaresini oluşturmalarıiçin liste çıkarmadı. Çarşaf liste ile girildi ve delegelerin oylarıyla yeni yönetim oluştu. Hem bu tercih, hem orada bazı isimlerin -Ümit Özdağ başta olmak üzere- aday olmaması, bazı vekillerin aday olmayıp meclis gurubunda görev almaları gibi bazı gelişmeler bir süre daha konuşulacak. Ama İYİ Parti’nin bu kongresinde çıkan resim, kuruluş sürecinde olduğu gibi milliyetçilik alanında MHP ile kapışan, iktidara milliyetçilik üzerinden yüklenmeye niyetli bir resim değil. Akşener’in konuşması da çok öyle değildi zaten. Çıkan yeni yönetimin de -%25’inin kadın olması bekleniyor, dolayısıyla alınan oylar dışında da bu tür bir değişiklikle genel idare kurulu biçimlenecek- MHP içinden doğmuş parti damgasını biraz daha azaltmaya dönük olduğunu söyleyebiliriz. Ama soluk bir resimden bahsediyoruz. Akşener’in bir liste mücadelesi oluşmasına, kanatların siyasi ağırlık koymasına imkan verecek bir gerilime izin vermemesi de bir rahatlama yaratmış görünüyor. 

Ama İYİ Parti’nin problemi devam ediyor. Bu yeni siyasi dengenin aritmetiği içinde kurulacak yeni partilerin iktidar bloğu yanında muhalefet cephesinde de oy desteği sağlayabileceği kesimlere bakıldığında, İYİ Parti’nin bir risk altında olduğunu söyleyebiliriz. AKP içinden çıkacak partilerin bir taban tutacaksa ve merkez sağa doğru bir açılım da içerecek bir çizgide yürümeleri durumunda, İYİ Parti’den oy çalmaları mümkün. İYİ Parti’nin buna karşı önlem geliştirmesi kolay değil. Kendi genişleme alanlarında, AKP,CHP ve MHP’den aldığı oy açısından bir tür doyma sınırına yaklaşmış olan İYİ Parti’nin, kendisinden oy alabilecek yeni aktörlerle karşılaşması gibi bir siyasi meselesi olabilir yakın vadede. Buna siyasi bir atakla karşılık verecek bir vitrin revizyonu da bu kongreden çıkmış görünmüyor. Bahçeli’nin çağrısı bir karşılık vermedi ama tabi ki meclis aritmetiği içinde yine de bazı değişimler söz konusu olabilir. Bunları da şimdiden kestirmek çok mümkün değil. Ama çok büyük kaymalar yaratacak değişiklikler beklenmez. 

Mevcut ittifakla devam seçeneğinin güçlenmesi seçimsiz süreci uzatır mı?

AKP ve Erdoğan ve genel olarak iktidarın son 5-6 yıldır yaptığı hamleler, kamuoyunda sonucu garantilenmiş hamleler olarak değerlendirilmiş olsa da, son seçimde de gördüğümüz gibi yapılan hamlelerin çoğu aslında garantili hamleler değil. Çoğu başka seçenekler daha iyi imkanlar vermediği için razı olunmuş hamleler. Erdoğan’ın hamlelerinin çoğu böyle. Erdoğan bir şey yapıyorsa kesinlikle garantilemiştir inanışı yerel seçimde çöktü ama bu inanç çok uzun süre devam etti. Bu hamlenin de garantili bir hamle olduğunu söyleyemeyiz. Sadece hem mevcut konjonktür hem de bu iktidar kombinasyonunun zamana oynama avantajı iktidara bu imkanı veriyor, o da tekrar kullanmayı deniyor. Durum netleşene kadar. 

AKP kendi içinden çıkacak partilerin etkisini tam olarak görmeden radikal adımlar atmaya yakın durmuyor. Bir süredir söylediğim gibi iktidarın krizi dönemsel değil, yapısal bir krizle karşı karşıya. Bunun dönemsel çözümlerle halledilmesi mümkün değil. Zaten halledilemiyor. Çeşitli dalgalanmalarla biçim değiştirerek kriz hem iktidarın hem Türkiye’nin önüne yeniden geliyor. Bu hassas denge, aslında geçici olarak uzatılmış durumda. Bir çok kişinin iddia ettiği gibi seçim sonuçları hızla ittifakın ortadan kalkmasına neden olmayacaktı ve olmadı. Bir süre devamının da mümkün olacağı çok açık. Bu çok güçlü bir dengenin oluşması ve yine değişmez olduğuna inanılan bir katılaşma tablosu değil. Bu geçici bir uzatma. Yapısal krizler dönemsel önlemeler -hele bu krizin nedeni olan aktörlerce- çözülemezler. Bunu Türkiye’de bu iktidar da yaşayacak. Bu tabloyu bir süre daha görmeye devamedeceği. Ama oluşan yeni denklemi değiştirmeye yetecek bir uzatma sayılamaz. 

Şimdilik  bu kadar diyelim. Tekrar iyi haftalar.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.