Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Kemal Can ile “5 soru 10 cevap” (7): Gündem değiştirme ve gündem kurma

Yayına hazırlayan: Uğur Gümüşkaya

Merhaba, iyi günler, iyi haftalar.

Bugün gündem kurmak ve gündem değiştirmek üzerine bazı sorulara cevap arayan bir yayın yapmaya çalışacağız.

Soru 1- Şu anda siyasi gündemi belirleyen ana gündem maddeleri neler?

Bir süredir ülkedeki siyasi gündem, özellikle de iktidar tarafından ve cumhurbaşkanı tarafından belirlenen siyasi gündem, tekrar içeriye dönmüş görünüyor. Geçen haftanın en önemli meselesi ittifak tartışmalarıydı. Öğrenci andı ve İş BAnkası hisseleri üzerinden ve CHP’ye dönük Erdoğan salvoları iç gündemi bu hatlar üzerinden yeniden belirginleştirdi. Hatta bölge dengeleri açısından  ve yakın gelecekte etkileri olabileecek çok önemli bir dörtlü zirve yapılmış olmasına rağmen onu bile bir gündem başlığı olarak kullanmayı düşünmedi Erdoğan fazla da öne çıkartmadı.

Bugün itibariyle başka bir gündem maddemiz daha var. 29 ekim Cumhuriyet Bayramı. Bugün Erdoğan İstanbul’da yine çok tartışılan 3. havalimanını açıyor. Bu gündem üzerinden baktığımızda, referandum, referandumdan sonraki seçim, önü ve arkasındaki tartışmalarla Türkiye’nin siyasi mimarisini, belki rejimin temel reflekslerini ve kurallarını değiştiren çok önemli bir sürecin içerik tartışmasının yapılmadığı, 29 Ekim vesilesiyle çok canlı bir rejim tartışmasının değil de daha sembolik şeyler üzerinden giden, yeni havalimanının isminin Atatürk olup olmaması, resepsiyonun İstanbul’da mı Ankara’da mı yapılacağı gibi meseleler üzerinden konuşulduğunu görüyoruz. Açıkçası muhalefetin de iktidarın da bu içeriksizlikten fazla rahatsız olmadığını izliyoruz.

Cumhuriyet aslında bu toplumun en dikkate değer başarısı; belki de en güçlü ortak ideali tarif eden pek çok şeyi temsil ediyor. Bu derinlikte ve güncel olarak çok ciddi sorunlarla yüz yüze bulunduğu bir aşamada bunların konuşulamıyor olması, gündemin çok sembolik ve sonuç vermeyecek tartışma alanlarına çekiliyor olması önemli bir handikap olarak duruyor. Ama bu resim aslında bugüne ait bir şey değil. Sürekli yaşadığımız bir mesele. 3. havalimanının isminin ne olacağından geniş bir tartışma başlığını açması gerektiği gibi, cumhuriyetle ilgili tartışma da resepsiyon meselesinden daha fazlasını içeriyor. Bugün sembolik anlamda bile bütün ülkenin ortak bayramı halinde yaşanmıyor.

Soru 2- İktidar gündem değiştirmek ihtiyacından mı bunları yapıyor?

Açıkçası bu teorik olarak mümkün bir şey. Çoğu zaman iktidarlar bazı gündem maddelerini saklamak, bazılarını tartışmadan uzaklaştırmak için bazı manipülasyonlar yaparlar. Bunlardan sonuç aldıkları da görülür. Bu bir realite. Bugün Türkiye’nin gerçeğine baktığımızda, “iktidarın perdelemek isteği kurulmuş bir gündem var mı ki, gündem değiştirmeye ihtiyaç duysun” sorusu çok sahici bir soru olarak karşımızda duruyor. İktidar bu gündem değiştirme hamlelerini yapmamış olsa çok canlı bir gündem kuruluyor mu?

Milletin gerçek gündemini tartışma alanına taşıyan bir şey var mı? O gerçek gündemi politik gündeme dönüştüren bir zemin var mı? İktidarın değiştirmeye çalışacağı bir gündem yok ki, neden yaptığı her hamle gündem değiştirmekle  açıklanabilir olsun. Bence iktidar bir gündem değiştirme çabası içerisinde değil ama süreklileşmiş bir gündem belirleme faaliyeti içerisinde. Bu da akışı kontrol etmek için ihtiyaç duyduğu bir şey. İktidarın gündem değiştirmeye ihtiyacı yok ama gündem belirlemeye sürekli ihtiyacı var.

Soru 3 – Ekonomik kriz neden gündem olarak ortaya çıkmıyor?

Bunun da iki tane ayağı var. Gerçek problemlerin gündem olabilmesi için, normal koşullarda bu gündemi kuran aktörlerin olması gerekir. Çünkü gündem dediğimiz kurulan bir şey. Türkiye’de bunların olmadığını görüyoruz. Sahiden insanların yaşadığı sıkıntılar olduğunu biliyoruz, ama  bunu gündem haline getiren bir dinamiğin işlemediğini görüyoruz.

İkinci bir şey, diyelim ki bunu siyasi gündeme taşıyan aktörler yok ama bu bilgiyi taşıyan da yok. Sorunların sadece yaşayanlarda kalmayıp aynı şeyi yaşayan diğer insanlara veya bilmeyenlere tayınabilmesi lazım. Bu anlamda da büyük bir boşlukla yüzyüzeyiz. Medya  basit haber – bilgi akışını sağlamaktan bile uzakta olduğu için gündemin kurucusu da, taşıyıcısı da yok. Dolayısıyla, gündemi sığ bir tarafta kuran ve kontrol eden iktidar ve sadece onun kurduğu gündemi yaygınlaştırmakla görevli medya olunca gündelik meselelerini dahi konuşamayan bir ülke tablosu ortaya çıkıyor.

Soru 4- Muhalefet nasıl oluyor da sürekli güç kaybediyor?

Türkiye sıkıntılı bir dönemeçte, iktisaden önemli sorunlar yaşıyor. Yapısal sorunlar saklanamaz halde. Çok ciddi bir yönetim krizi ve ortak gelecek kurma zeminini kaybeden bir toplumsal çözülme yaşıyoruz. Bütün bunların birarada olduğu tabloda bunların yaratıcısı iktidar hala nasıl gündemi belirleyerek gücünü koruyabiliyor. Araştırmalar gösteriyor ki bu tabloda muhalefet ne gücünü ne etkisini artıramıyor hatta zayıflıyor oy kaybediyor, eriyor.

Bu nasıl mümkün oluyor diye düşündüğümüzde daha yapısal derin bir sorunla yüz yüze kaldığımızı görüyoruz. Çünkü bu gündem kurma konusundaki zaafiyet, siyasal davranış biçimlerinin de aynı biçimde işlemesine neden oluyor. Bu anlamda, siyaset yapılanmasının bir komplikasyonu olan ittifak içindeki çatlak da, iktidar içinde çatışma üreten siyasi zeminin sonucu. Bu, siyasetin ağırlık merkezini tek bir alana bindirilmiş olmasından kaynaklanıyor.

Soru 5- Sağın alternatifi de yine sağdan mı çıkıyor?

Bu tabloya sağ-sol dengesi üzerinden bakarsak, sağın kendi içinden çatışma üreterek devam ettiği bir siyasi denge oluşuyor. Bu neden böyle? Siyasetin temel meselesi, insanların sorunları hakkında üretilecek çözümler üzerine alternatifler. Ama çok uzun bir süredir  dünyada iktisadi tercihler bakımından neredeyse tartışmaya kapatılmış ve bütün politik eğilimlerin çeşitli dozlarda uyumlandığı bir zorunluluk düzeni içinde yaşıyoruz. Alternatifleri ancak kendi içinden çıkabilecek, tartışmaya kapalı bir modelin çıktıları bunlar. Bu kapalılık, başta merkez sol partiler olmak üzere genel olarak bütün siyasi eğilimlerin temel iktisadi konularda mevcut sistemle uyumlanmasını zorladı. Bu zorlanma, ya başarısızlığa, ya yolsuzluğa ya da  ideolojik teslimiyete mahkum olmuş bir vasat yarattı.

İkinci nokta,  dünyadaki gelişme kutuplaşma üzerine kurulmuş çatışmalar ve genel güvensizlik hissiyle otoriterliğin öne çıktığı bir zemin üzerinde ilerliyor. Bu yapay zorunluluklar dünyası, kaçınılmaz olarak siyaset düşünme alanını daraltıyor. Siyasetin ağırlık merkezini değiştiriyor. Endişeler üzerine kurulu bir düşünme biçimi, daha iyi olan, daha başka olan ve kurulacak bir hayale fazla yer bırakmıyor. Genel olarak bir ortak ideal kurma, daha iyi bir dünya tasavvur etmedeki enerjinin mevcutları korumak meselesine kapandığı gündem alanı ırkçılık, kapitalist sertliğin otoriterlikle ihyası gibi alternatif formüller üretiyor.   Bütün dünyada böyle. Son olarak Brezilya’da da neredeyse faşist bir lider başkan seçildi. Bu da tıpkı Hindistan, Rusya ve pek çok yerde devam eden trendin, nistepeten farklı politik refleksleri olan güney Amerika’da işlediğini gösteriyor. 

Bugün 29 Ekim bayramı dolayısıyla, bu alternatif aramanın, ortak bir gelecek kurma zeminini yeniden düşünmekle başlayacağını söylemek zorundayız. Cumhuriyet böyle bir başarı ve idealin hikayesiydi. Tartıştığımız zemin ve içinde bulunduğumuz atmosfer de yaşadığımız hikayeyi anlatıyor.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.