Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Tanzim satış kuyrukları da mı Erdoğan’a yarıyor?

“Enflasyonla topyekun mücadele” kapsamında İstanbul ve Ankara’nın belli noktalarında başlayan tanzim satışlar bir tartışmayı da beraberinde getirdi. Bu uygulamanın hayat pahalılığından şikayet eden seçmenin AKP yönünde aklını çelmeye yarayacağını düşünenler de var.

Yayına hazırlayan: Şükran Şençekiçer

Merhaba, iyi günler. Türkiye tanzim satışları konuşuyor. Aslında Türkiye denemez, İstanbul ve Ankara’da yapılıyor ama tüm Türkiye tarafından artık duyulur oldu. Burada öne çıkan özellik tabii ki kuyruklar. Çok uzun kuyruklar var. İnsanlar biraz daha ucuza sebze meyve, şu anda sebze daha çok, alabilmek için seyyar tanzim satış araçları ve çadırlarının önünde kuyruk oluyorlar. İstanbul’da ve Ankara’nın birçok merkezi yerinde bunlar yapılıyor ve buradan hareketle hemen ardından bir tartışma da kendi kendini gösterdi.

Yahya Madra’nın analizi

Başlığa da çıkardığım gibi tanzim satış kuyrukları Erdoğan’a yarıyor ya da tanzim satış uygulaması diyelim, kuyruklar tam denmese de, tanzim satış Erdoğan’a yarıyor şeklinde özetlenebilecek bir yaklaşım var. Bunu en özlü bir şekilde ifade eden Yahya Madra’nın -ekonomist- Twitter’daki paylaşımları bayağı bir ilgi gördü. Beni de zaten bu yayını yapmaya iten onun yazdıkları oldu.  Çok sayıda insanın da ona destek verdiğini, aynı görüşte olduğunu gördüm.

Şöyle diyor Yahya Madra: “Bu kriz bağlamında Adalet ve Kalkınma Partisi daha dar gelirli insanların sıkıntılarına çözüm bulan, onlara destek olan aktör olarak kendini sunuyor. AKP krizi bir yandan sahte bir anti-emperyalizmle açıklarken öte yandan tanzim satış ile yıllardır yaptığı işi yapmaya devam ediyor. Krizin sert etkisini yumuşatıcı yardım ve yeniden dağıtım politikalarını gösterişli gibi bir şekilde uygulayarak hem kriz ve krize ilişkin sorumluluğunu unutturuyor. Hem de krize karşı halkı koruyor izlenimi yaratıyor. Bu süreci seçime kadar götürebilirse yeter. Ondan sonra zaten önünde 4 yıllık bir dönem açılacak.”

Tabii Madra’nın yazdıklarında muhalefetin bu olayda yapması gerekeni yapamadığını vurgulamış olduğunu, rezervini koymuş olduğunu da söylemek lazım. Bakıldığı zaman çok ikna edici cümleler gibi ama ben açıkçası buna katılmıyorum. Bu tanzim satış uygulaması belli ki seçime kadar sürecek. Sonuna kadar sürer mi, seçim gününe kadar sürer mi emin değilim.

Riskli bir hareket

Aslında çok riskli bir hareket olduğunu düşünüyorum. Tayyip Erdoğan’ın şu ana kadarki gösterdiği seçim öncesi performanslarıyla kıyaslandığı zaman bence en zayıflarından ve en tehlikelilerinden birisi. Şöyle ki, bu seçim öncesinde, aslında Haziran seçimleri öncesinde de bu vardı ama ekonomik kriz bu kadar açık değildi, yerel seçim öncesinde en çok dile getirilen husus şu oldu: Halkın, seçmenin gündemi ekonomi, halkın gündemi enflasyon, hayat pahalılığı, yüksek döviz kurları. İşte bu gündemle seçime girmek AKP için çok sorunlu. Dolayısıyla Erdoğan bu gündemi değiştirmek isteyecektir. Dün yaptığım yayında da onu söylemiştim. İç ve dış tehdit ihtiyacı bu anlamda önemli. İnsanlar ekonomiden muzdaripken, şikayetçiyken, sıkıntılar yaşarken onlara onların dikkatini çekici, özellikle milliyetçi eğilimleri okşayıcı birtakım gündemler dayatabilir. Bu beklenti içerisindeydik. İlk akla gelen de Suriye’ydi, Kürt meselesiydi vs. Ama birden tanzim satışla karşılaştık.

Burada şöyle bir olay karşımıza çıkıyor: Halkın gündemi, seçmenin gündemi ekonomi. Bunu değiştirebilecek, bu gündemi bozabilecek hiçbir şey bulunamıyor ya da bulunduğu sanılan şeylerden sonuç alınamayacağı düşünüyor herhalde. Dolayısıyla ekonomi gündemini deforme etmek, bu anlamda baktığımızda tanzim satışı bu bağlamda görebiliriz. Ve nitekim zaten bugün gazetelerin birinci sayfaları, mesela Sabah Gazetesi, “Hem taze, hem ucuz, çok memnunuz” diye bir başlık atmış. Milliyet gazetesi “Halk tanzimi çok sevdi” diye başlık atmış ve bunlar böyle çoğaltılabilir.

Sanki herkes bu anı bekliyordu

En ufak bir eleştirellik yok. Herkes çok memnun. Yıllardır bu anı bekleyen bir halkımız var ve kuyruk oluyorlar. Saatlerce kuyrukta duruyorlar ki kendilerine siyasi iktidarın sunduğu bir imkanı değerlendirebilsinler. Böyle bir hava yaratılmak isteniyor. Ama şunu da biliyoruz ki Türkiye’de yıllardır şu ya da bu nedenle böyle kuyruklar olmuyordu. Bu kuyruk olduysa, fiyatlar yükseldiyse bunun birinci derecede sorumlusu ülkeyi yönetenler ya da yönetemeyenler. Dolayısıyla ülkeyi yönetenler kendi çıkarttıkları sıkıntının etkisini bir ölçüde dindirebilmek için böyle bir yönteme başvuruyorlar. Bunun çok hızlı, aceleyle düşünülmüş ve bumerang etkisi çok olabilecek bir yöntem olduğu kanısındayım. Bumerang etkisi, yani geri tepebilir bu silah, gelip kendilerini vurabilir. Çünkü bu fotoğraflar, insanlar her ne kadar hallerinden memnun oldukları söyleseler de kuyruktaki insanlar, sonuçta memnun olacak bir hal yok. Orada uzun bir süre bekliyorlar. Ve bu görüntüler AKP’nin yakasını bence kolay kolay bırakabilecek görüntüler değil. Burada çok riskli bir şey yapıldı.

Ama daha ilk günden bunun AKP’nin yeniden dağıtım politikaları, AKP’nin sosyal yönü vs. üzerinden algılamaya ve anlatmaya çalıştığımız zaman aslında bu Sabah Gazetesi’nin ya da başka gazetelerin yapmaya çalıştığına bir başka yerden katılıyorsunuz diye düşünüyorum.

Erdoğan’ın İstanbul ve Ankara endişesi

Yani bu olayın iyi anlaşılabilmesinin yolu bence öncelikle oradaki insanlarla konuşmak olabilir ki biz Medyascope’da bunu yapmaya çalışıyoruz. Ama biraz daha derinine inmek lazım. Tüm Türkiye, İstanbul ve Ankara’dan ibaret değil. Zaten İstanbul ve Ankara’da olması da aslında bize Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 31 Mart’ta İstanbul ve Ankara’dan özel olarak endişeli olduğunu gösteriyor. İkincisi, bugün birisinin tweetini gördüm, şimdi kim olduğunu tam hatırlayamadım ama bildik birisiydi, kusura bakmasın (Veli Saçılık): “Salatalığı oya çeviriyor Erdoğan” demiş.

Bunun böyle olduğunu sanmıyorum. Salatalığı oya çevirmiyor. Ancak salatalık sayesinde en fazla yapabileceği, kendisinden kaçma ihtimali olanlardan bazılarını engelliyor olabilir. Yani tanzim satış uygulamasıyla, eskiden biz buna tanzim satış mağazaları derdik ama bunlar sabit yerlere olmadığı için tanzim satış diyorum, araçlarıyla diyelim daha çok, tanzim satışla AKP’ye oy vermemiş bir insanı AKP’ye oy vermeye ikna etmek herhalde çok gerçekçi olmayacaktır.

Çünkü AKP’ye oy vermeyen insan, bu zamana kadar AKP ye oy vermemiş insan herhalde bu hayat pahalılığı nedeninin de AKP yönetimi olduğunu biliyordur. İşte “Birtakım dış güçler fiyatlarımızı artırdı ama Cumhurbaşkanımız ya da ülkeyi yönetenler sayesinde ucuza yiyecek alıyoruz” deyip ilk kez AKP’ye verecek olmayacaktır. Ancak hayat pahalılığı başta olmak üzere, ekonomik nedenler başta olmak üzere değişik nedenlerle AKP’ye oy verip vermede tereddütte olan bazı seçmenleri etkileyebilir yani kaçışı engelleyebilir.

Muhalefet faktörü

Burada da işte muhalefet vektörü ya da faktörü devreye giriyor, daha doğrusu giremiyor. Normal şartlarda bu hayat pahalılığında, bu kuyruklarda, bu kuyruklar gerçekliğinde, bu kuyruklar bize ülkedeki ekonomik krizin sahici bir kriz olduğunun, devlet eliyle, ülkeyi yönetenler eliyle gösterilmesidir. Bize bunun tutulmasıdır, bu fotoğrafı bize veriyor. Şöyle diyor ama: “Evet bir kriz var ama ben bu krizi çözebilirim, bu da çözme yolunda ilk adım.” Ama krizin varlığını kabul etmiş oluyor. Halbuki yakın bir zamana kadar krizin varlığını kabul etme konusunda da tereddütlü, bunu inkar etmeye çalışan bir iktidar vardı. Şimdi iktidar krizi kabul etmiş oluyor. Bu yöntemle ve benzeri yöntemlerle krizi çözebileceği iddiasının alıcısı olur mu? Muhakkak alıcısı olur ama belli bir yerden sonra çok da fazla alıcısı olamaz.

Bakıyoruz, burada insanlar İstanbul’da, Ankara’da belli yerlerde nakit parayla, nispeten daha ucuza alışveriş yapabiliyorlar. AKP geleneğinde halbuki, özellikle belediyeler eliyle karşılıksız yardım dağıtma vardı. Şimdi baktığımız zaman daha az para vererek alışveriş yapma imkanı sağlamak gibi bir noktaya gerilemiş durumda olduğunu da özellikle vurgulamak lazım. Burada muhalefetin yetersizliğinden kaynaklanan, muhalefetin ekonomi konusundaki sıkıntıları tam olarak anlatamamak, anlatmanın ötesinde de kendilerinin iktidara gelmesi durumunda bu krizleri, ekonomik sorunları çözebileceği konusunda seçmeni ikna etme noktasında başarılı olamadıkları için bu olayın da Erdoğan’a yaradığını iddia edenler çıkabiliyor.

Aslında bugüne kadarki birçok olayda hep böyle oldu. Birtakım sorunlar çıktı. Bu sorunların nedeni siyasi iktidarı kendisiydi. Siyasi iktidarın bu sorunları, normal şartlarda dünyanın birçok yerinde hükümetleri sarsacakken iktidarın bu sorunları öncelikle yok göstermeye çalıştığını, daha sonra da bu sorunları lehine çevirmeye çalıştığını gördük. Ve yine muhalefetin yetersizliği, medyanın, gerçek anlamda bir medyanın var olmaması gibi nedenlerle böyle bir intiba bırakmış olabilir. Örneğin dünkü yayında ele aldığımız Kartal’daki facia meselesinde de benzer bir olay yaşandı. Bunun sorumlusunun siyasi iktidar olduğu, siyasi iktidara bağlı belediyeler olduğu ayan beyan ortada. Ancak Cumhurbaşkanı Erdoğan oraya giderek, seçim propagandasının bir ayağı olarak Kartal’daki faciayı ve orada hayatını kaybedenlerin cenazesini kullanabildi. Muhalefet pek bir şey yapamadığı için, yapmadığı için ya da yaptıysa da bizim haberimiz olmadığı için Kartal’daki olayın da Erdoğan’a yaradığını söyleyenler çıkabilir.

Toplumun hafızası

Ama bence bu olaylar böyle olmuyor. İnsanlar anında buna tepki vermeseler de bütün bunlar toplumun hafızasında, bunlar Kartal olayı olsun, Soma olsun, birçok kolay olsun. Ve burada da hayat pahalılığı yüksek kurlar, şu anda yaşanan tanzim satış olayı, kuyruklar anında oy kaybı olarak hayata yansımayabilir. Tepkisi, hayata yansımayabilir. Ama bunların hepsinin bir şekilde insanların hafızasında yer ettiğini, bunların biriktiğini düşünüyorum. Bu halkın, Türkiye toplumunun aslında iyiyi, doğruyu, yanlışı ayırt edemediği yolunda yapılan elitist değerlendirmelerin çok inandırıcı olduğunu, hiç inandırıcı olduğunu sanmıyorum.

Buradaki sorun, yanlışı yapanların karşısında birilerinin kendilerinin doğrunun temsilcisi olduğunu anlatmakta beceriksiz olmaları, hatta bazı durumda anlatmaya bile koyulmamalarıdır. Bence olay esas olarak budur. Rakipsizlik ya da rakiplerinin yetersizliği nedeniyle kendi neden olduğu sorunların da aslında Erdoğan’a yaradığı yolundaki bir analizin çok geçerli olabileceğini açıkçası sanmıyorum. O zaman diyelim ki madem böyle, her sorun, her kriz ona yarıyorsa zaten kriz çıkarsın. Ondan sonra bunu çözüyor gibi yapsın ve ömür boyu ülkeyi yönetsin.

Bu olayın bu basitlikte olduğunu sanmıyorum. Tanzim satış olayı, hayat pahalılığı, daha önce yaşanan bir dizi olay, tüm bu olayların hepsi Erdoğan’ın gücünden, itibarından çok şeyi alıp götürüyor. Ama karşısında kimse şu ana kadar etkili bir şekilde çıkıp da ona meydan okuyamadığı için biz onun yanına kâr kaldığını düşünüyor olabiliriz. Yoksa bu fotoğraflar yıllar sonra bizim çocuklarımız da herhalde ya da torunlarımız da artık, ben henüz olmadım ama dede olmaya doğru yaşım yakın diyeyim en azından, onların hiç de iyi anacağı fotoğraflar olmayacak.

Buradan iktidar memnuniyeti çıkmaz

Yani insanlar kilometrelerce kuyruk oluyor. Ondan sonra hem taze, hem ucuz, çok memnunuz diyor. Bu gerçeküstü bir şey. Şunu beklemiyoruz tabii: Kuyrukta olan insanların “hükümet istifa” diye bağırmasını da beklememek lazım. Böyle bir şey de gerçekçi değil. Ama buradan bir memnuniyet devşirmek ve buradan bir siyasi iktidar güzellemesi yapmak ya da siyasi iktidarın becerikliliğini yapmanın hiçbir gerçekçi yönü yok. Ülkedeki devlet eliyle olan en son şeker fabrikaları örneğinde gördük, her şeyi satıp, bunu liberal ekonominin gereği olarak sunup ondan sonra zor durumda kalınca belediye şirketleri aracılığı ile insanlara bir süreliğine nispeten ucuz domates, salatalık ya da patlıcan, biber satarak Türkiye’de iktidar korunamıyor. Korunamaması lazım daha doğrusu.

Ama buradaki sorun iktidarın becerikliliğinden ziyade ona rakip olanların beceriksizliği ve dışarıdan olayı değerlendirmeye niyetlenenlerin de bu durumu verili bir durum olarak kabul edip “Türkiye’de ne olursa olsun bu iktidar değişmez, bütün sorunlar da aslında onun işine yarar” gibi bir değerlendirme eğiliminin iyice kök salmış olduğuna tanık oluyoruz. Halbuki dünkü olaylar ve süreceği belli olan bu görüntüler bence Tayyip Erdoğan’ın son yıllarda çok sık yaptığı yanlışların en vahimlerinden birisi olarak onun siyasi kariyerine ve Türkiye siyasi tarihine geçti diye düşünüyorum ya da geçecek diye düşünüyorum.

Evet, söyleyeceklerim bu kadar. İyi günler.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.