Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Yorum: Kadri Gürsel (3): Seçmen kaydırmaları ve sahte seçmenler hakkındaki itirazlar dış güçlerin oyunu mu?

Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu sahte seçmen kayıtları ile ilgili itirazlarda bulunanları “Türkiye üzerinde oynandığından zerre kadar şüphe duymadığı,  tüm Ortadoğu’yu şekillendirmeyi amaçlayanların Türkiye’yi de dahil ettikleri planın bir parçası” ilan etti. Kadri Gürsel, Feyzioğlu’nu elinde somut bir kanıt varsa Türkiye’ye karşı seçim güvensizliği yaratarak operasyon yapanları açıklamaya çağırdı.

Yayına hazırlayan: Uğur Gümüşkaya

Merhabalar. 31 Mart yerel seçimlerine 2 aydan biraz daha fazla süre kala seçim güvenliği tartışmaları yeniden gündemde. Seçim güvenliği konusu zaten son bir kaç seçimdir hiç gündemden düşmüyor. Bu kez de sahte seçmenler, yerlerinden kaydırılıp başka yerlerde gösterilen seçmenler gibi iddialar söz konusu oldu ve muhalefetten gelen bu iddialara ilişkin olarak, son günlerdeki en çarpıcı ve tepki toplayan açıklama TBB Başkanı Metin Feyzioğlu’ndan geldi. Feyzioğlu ne dedi onu kısaca hatırlayalım. Kocaeli Barosu’nu ziyaret etmişti 23 Ocak’ta ve burada şunları söyledi:

“Seçim güvenliği deyince şu anda sahte seçmen iddiası furyası dönüyor. Sosyal medyayı açtığımızda işte şu daireden bin yüz seçmen işte şurada bilmen kaç bin ölü seçmen diye bir şey var. Bu iddialar amcamın oğlunun yakın arkadaşı dayısına söylemiş ben de oradan duydum gevşekliğinde ileri sürülemez. Elinde somut konut olmaksızın bilenden duydum şeklindeki iddialar yanlıştır” dedi. Daha sonra “Bu gayri ciddi bir konu değildir” diye devam edip esas tepki toplayan cümlesini şöyle ifade etmiş: “Sandığı elde somut delil yokken güvensiz ilan etmek Türkiye üzerinde oynandığından zerre kadar şüphe duymadığımız tüm Ortadoğu’yu şekillendirmeyi amaçlayanların Türkiye’yi de dahil ettikleri planın bir parçasıdır.” Tabii bu çok iddialı bir açıklama. Çünkü Feyizoğlu’unun iddiası doğru ise işaret ettiği güçler Ortadoğu’yu şekillendirme planlarına bizdeki iktidarı da dahil etmiş oluyor. Böyle anlamak gerekiyor. Nedeni de çok basit; sandığı güvensiz ilan etmek ya da sandığı güvensiz olduğuna dair sosyal medya aracılığı ile bir intiba uyandırmanın neticesi muhalif seçmenin sandıktan uzaklaşması olur. Çünkü muhalif seçmen oy vererek herhangi bir siyasi değişimi sağlayabileceğine olan inancını kaybeder ve sandığa gitmeye de gerek görmez.

Feyzioğlu’nun çıkışı ilginç tepkiler aldı sosyal medyadan. İktidar yanlısı hesaplardan alkış topladı. Muhaliflerden ise yergi ve tepki aldı. Bu tepkiler bence Feyzioğlu’nun açıklamasının zamanlaması ile ilgili idi. İçeriğinden ziyade zamanlaması ile ilgili. Zamanlaması da şu açıdan ilgiçti. Kendisinden iki gün önce bazı CHP ilçe örgütleri İstanbul’da bulundukları ilçelerin seçim kurullarına başvurarak sahte seçmen ve seçmen kaydırma konularında tespit ettikleri, elde ettikleri bazı bulguları da göstererek itirazda bulunmuşlardı. Bu itirazların çoğu  ilçe seçim kurulları tarafından reddedildiği için de bu kurulların önünde gösteri yaptılar. Örneğin 21 Ocak’ta CHP Üsküdar İlçe Seçim Kurulu önünde böyle bir gösteri yapıldı ve CHP Üsküdar İlçe Başkanı Olcay Kurt burada “Cumhuriyet döneminin en büyük seçim hilesinin yapıldığını” iddia etti. “İlçe örgütü olarak geceli gündüzlü yaptığımız çalışmalarda yaklaşık 7 bin yığma seçmen tespit ettik. 4-17 Ocak tarihleri arasında da itiraz dilekçelerimizi ilçe seçim kuruluna vererek hukuki sürecimiz başlattık. İtirazlarımız neticesinde toplam üç bölgeden oluşan ilçe seçim kurulunda birinci ve üçüncü seçim kurulları yaklaşık bin 200 kişiyi seçim listesinden çıkardı.” Demek ki gerçekten itirazları haklı bulunmuş. Demek ki böyle bir durum, bir olay vaki imiş ki 1200 kişi seçmen listesinden çıkarılmış. Bunu not edelim. Daha sonra ise ilginç olan şu var asıl,  ikinci seçim kurulu hakkında konuşan Olcay Kurt, “seçim kurulu başkanı 2228 seçmene ilişkin itirazımızı reddetti. Beylerbeyi stadına yazılan seçmeler boş arazi ve Kirazlıtepe’deki yıkılan binalardaki sahte seçmenlerin kayıtları silinmedi” diyor. Üsküdar’daki durumu hatırlamamız lazım. 2014’teki yerel seçim az bir farkla kaybedilmişti muhalefet tarafından. Demek ki, ne olacak işte böyle bin, iki bin seçmenden diye bakmamak lazım. Küçük oy hareketleri, seçmen hareketleri ile büyük sonuçlara yol açmak mümkün bu yerel seçimlerde.

Olcay Kurt’un bu açıklamasından bir gün sonra da, 22 Ocak’ta, ki Feyzioğlu’nun açıklamasından bir gün önceye rastlıyor bu, YSK Başkanı Sadi Güven kısaca şunları söyledi; “Mükerrer seçmen de hayali seçmen de sahte seçmen de yok”. Ama kaydırılmış seçmen yok demedi. Bunun da ayrıca altını çizmek lazım. Artı, (CHP’nin başvurusunun sonucunda) 1200 seçmenin iptal edilmesi bir olgu olarak Sadi Güven’in sözlerini kısmen yalanlıyor. Bazı durumlar var ki bu itirazlar kabul edilmiş. Şimdi sadede gelmeden önce bir saptama yapmak, bir önermede bulunmak lazım. Türkiye’de eğer gerçekten bir seçim güvenliği problemi varsa bu konuda bu güvensizliği giderme görevi, Türkiye’nin varsa bağımsız yetkili kurumlarındadır, yargıdadır. Bunu (Güvensizliği) ortadan kaldıracak, gerekli önlemleri alacak, seçmene güven verecek olan kurumlar Türkiye’de yargı kurumlarıdır, yüksek yargıdır, yüksek seçim kurumudur ve onun il ve ilçe örgütlenmeleridir. Şimdi bu yapılamadığı taktirde Türkiye’de seçim her türlü manipülasyona açık hale gelir. Ana akımı da tasfiye edilmiş ve endüstriyel medyanın bütünüyle iktidarın kontrolü altına girmiş olduğunu düşünelim. Türkiye’de bir ana akım (medya) yok. Türkiye’de geniş kesimlerin, farklı partilere oy veren seçmenlerin birlikte izledikleri ana akım (medya) yok ve dolayısıyla Türkiye’ye dışarıdan yapılacak müdahalelere, manipülasyonlara fevkalade elverişli bir zemin ortaya çıkmış durumda. Ayrıca şunu da belirtelim; dünya seçimlere dışarıdan müdahalelere yabancı değil, böyle bir olay daha önce de yaşandı, tartışılıyor. Artık sadece sosyal medyada da değil, çeşitli yollarla dezenformasyon da yaparak, bir ülkeden kaynaklanan bir örgütlenme bir başka ülkenin seçimlerine müdahalede bulunarak o ülkedeki seçmen davranışını istediği yönde etkilemek yönünde çabalarda bulunabiliyor. Örnek, ABD’deki Kasım 2016 Başkanlık seçimleridir. Bu konuda soruşturmalar açıldı. ABD Adalet Bakanlığı bünyesinde eski FBI başkanı Robert Mueller’in başkanlığındaki özel büro 2018 Şubat ayında bir iddianame hazırladı. 13 Rus’u ve 3 Rus kuruluşunu suçladı. Bu kişilerin ve tüzel kişiliklerin Donald Trump ve Demokrat partiden o zaman sol aday adayı olan Bernie Sanders lehine ve Hillary Clinton aleyhine seçimlere müdahale ettiği sonucuna vardı bu soruşturma komisyonu. Şöyle bulgular elde edildi burada; ortalama ayda 1 milyon dolardan fazla harcayabiliyorlar ve kullandıkları yöntemler arasında aynı zamanda kendilerine Amerikalı süsü veren sahte hesaplar aracılığı ile seçmen davranışlarını da etkilemek de var.

Burada bir husus dile getirmek lazım ki bizim konumuzla da ilgisi var. Dışarıdan müdahale varsa acaba bu iktidarla veyahut Türkiye’deki muhalefet ile işbirliği ve koordinasyon ile yapılan bir müdahale midir gerçekten, Ortadoğu’yu şekillendirmeye çalışan dış güçlerden bahsediyorsak eğer? Bu Mueller’in soruşturmasında Trump ile Ruslar  arasında seçimleri almak için işbirliği yapıldığına dair herhangi bir iddia gündeme gelmedi.

Biz yine Türkiye’ye dönelim. Feyizoğlu’na göre seçim güvenliği ile ilgili konuları gündeme getirmek  Ortadoğu’yu şekillendirmeyi amaçladıklarından hiçbir şüphe duymadığı, bunu planladığından şüphe duymadığı güçlerin planlarının bir parçası olmak demek. Feyzioğlu burada bir dış manipülasyona mı acaba işaret ediyor? Bir şey biliyor mu? Ne biliyorsa açıklamak zorunda bence. Çünkü kendisi Türkiye Barolar Birliği Başkanlığı gibi çok önemli bir makamda oturuyor ve hukukçu kimliğine sahip. Türkiye’de Ortadoğu’yu şekillendirmek için seçimlerde seçim güvenliği olmadığı yönünde seçmenlerde bir intiba oluşturmak amacıyla hangi dış güçlerin kimleri nasıl kullanarak müdahalede bulunduğunu açıklamak zorundadır. Yoksa o zaman şöyle bir durum ortaya çıkıyor; Türkiye’de seçim güvenliğine ilişkin itirazda bulunanlar, otomatikman, Feyzioğlu’nun mantığına göre bir dış müdahale planının parçası oluyor. Bu komplocu bir bakış açısı. Bunu şiddetle reddetmek lazım. Mesele şudur; Türkiye’de seçim güvenliğinin olmadığına dair somut olgulardan beslenen kuvvetli kuşkular vardır, ama bu aynı zamanda Türkiye’nin bu zeminde yani bu şüphe ortamında dış müdahalenin de konusu olmayacağı anlamına gelmez. Bunun ikisi de bir arada pekala olabilir ve bu olurken, teorik olarak konuşuyorum, bu müdahaleyi yapan dış gücün Türkiye’den herhangi bir aktörle işbirliği ve koordinasyon içerisinde hareket etmesi de gerekmez. Amerika’daki bulgular en azından bunu gösteriyor. Bu konuda ben Türkiye’de veri tabanlı çalışan çok az sayıdaki bilgisayar destekli çatışma araştırmacılarının görüşüne başvurdum. Seçim manipülasyonları konusunda bizim gibi Ortadoğu ülkelerinde herhangi bir araştırmanın yapıldığına dair bilgi sahibi olmadıklarını söylediler. Artı, kutuplaşmanın bizde olduğu kadar şiddetli, derin ve ayrıştırıcı olduğu bir ülkede bu tür manipülasyonların istenen sonucunu da vermeyebileceğini belirttiler bu arada. Yani Türkiye aslında dış manipülasyonlara açık bir ülke ama aynı zamanda da yaşadığı kutuplaşma nedeniyle bu manipülasyonların yapanlara istedikleri sonucu sunması da pek o kadar mümkün görünmüyor.

Ben buradan Feyzioğlu’na çağrımı tekrar ediyorum: Sayın Feyzioğlu Türkiye Barolar Birliği Başkanı’sınız. Eğer elinizde Türkiye’deki seçimlere dışarıdan, Ortadoğu’yu şekillendirmek veya başka amaçla herhangi bir müdahalede bulunulduğuna dair kanıtlar varsa bunları lütfen kamuoyu ile paylaşınız. Bunların nasıl olduğunu anlatınız. Madem ki böyle bir planın olduğundan şüphe duymuyorsunuz o halde bir hukukçu olarak somut olgulara ve kanıtlara dayalı olarak konuşunuz. Böyle boş konuşmayınız. Çünkü böyle boş konuştuğunuzda bir hukukçu değil de siyasetçi olduğunuz sonucuna varır insanlar. Bu da konuştuklarınızın maalesef değerini düşürür. Şimdilik bu kadar. Hepinize iyi günler diliyorum.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.