Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Murat Yetkin ile söyleşi: “Akşener’in çıkışı, adı konulmasa da Kılıçdaroğlu’na bir yanıttı”

Gazeteci Murat Yetkin ve Ruşen Çakır, muhalefetin adayının belirsizliğini, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun partililerine “Benimle misiniz?” çıkışını, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in açıklamalarını ve Mersin saldırısını tartıştı.

Belirsizliğin daha çok iktidar tarafında olduğunu söyleyen Murat Yetkin, “Asıl belirsizlik iktidar tarafında var. 20 yıllık iktidarda olan Adalet ve Kalkınma Partisi, daha yeni seçim kampanyasını kimin yöneteceğini açıkladı. Neden bu kadar geciktiler? Çünkü ekonomik krizle nasıl başa çıkabileceği bilinmiyor ve muhalefetin adayına göre strateji belirlemede ters köşeye düşüyorlar” dedi.

Akşener, İmamoğlu ya da Yavaş’ın cumhurbaşkanlığı altında çalışabilir mi?

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun “Benimle misiniz?” çıkışını değerlendiren Yetkin, şöyle devam etti:

“Ben bunun, Kılıçdaroğlu’nun adaylığının ilanı olduğunu düşünmüyorum, ‘Ben kimi aday gösterirsem, ona karşı çıkmayacaksınız’ anlamına geliyor. ‘Kimi aday olarak Altılı Masa’ya önerirsem onun arkasında durun’ diye okudum. Orada partisine disiplin ayarı verme ve altılı masanın diğer beş liderine ‘Ben partime gereğini yapıyorum, siz de yapın’ çağrısı diye okudum. Eğer Kılıçdaroğlu Altılı Masa’dan aday olarak çıkarsa Meral Akşener, Kılıçdaroğlu’nun altında çalışabilir. Ama Ekrem İmamoğlu ya da Mansur Yavaş’ın cumhurbaşkanlığı altında çalışabilir mi? Orada soru işareti var.”

Akşener’in açıklamalarının yankıları

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in Habertürk’teki açıklamalarını da değerlendiren Yetkin, “Akşener’in çıkışları adı konulmasa da Kılıçdaroğlu’na bir yanıttı. Akşener, ‘Kılıçdaroğlu’nun benimle misiniz çıkışını kendi partisine yaptığı şekilde değerlendirmeyi tercih ettik’ diyor. Yani, ‘Biz üzerimize alabilirdik ama almadık. Üzerimize alırsak daha çok soruna yol açabilir benim partimin içinde’ demek istiyor. Akşener’in, kendi partisine de hitabı var, ‘Ben partimi korumak için elimden geleni yapıyorum ama siz masa altından tekme atıyorsunuz’ diyor” diye konuştu.

Mersin’de polisevine düzenlenen saldırı

Mersin’de polisevine düzenlenen saldırının, Emek ve Özgürlük İttifakı’nın deklarasyonunu açıklamasından bir gün sonra gerçekleştiğine dikkat çeken Yetkin, “Birileri HDP’nin barışçıl siyaset konuşmasını istemiyor. HDP’nin etrafında oluşan Emek ve Özgürlük İttifakı’ndan bir gün sonra yapılmasında ve bu vesileyle de HDP’den çok CHP’ye yükleniliyor olmasında çok soru işareti görüyorum” dedi.

https://open.spotify.com/episode/1NIt2HfOJVrIH4H1Ou9Zpy?si=zutqKUXqTUqDsGlgzthAFQ

Yayına hazırlayan: Tania Taşçıoğlu Baykal

Ruşen Çakır: Merhaba, iyi günler. Gazeteci Murat Yetkin’le, daha çok muhâlefeti konuşacağımız, siyâset üzerine bir yayın yapacağız. Murat merhaba, nasılsın?

Murat Yetkin: Merhaba Ruşen, iyiyim. Sen nasılsın? 

Ruşen Çakır: İyiyim. Çalışmaya çalışıyoruz. “Muhalefet önünü görebiliyor mu?” diye bir başlık attım, ama bir taraftan da elim bunu yazmaya gitmiyor. Eminim sen de öylesindir. Pazar günü ikinci tur görüşmeler başlayacak; biz hâlâ muhâlefetin neyi nasıl yaptığını, yapmadığını, yapabileceğini tartışıyoruz. Hakîkaten bir belirsizlik var. Bu belirsizlik özellikle biz gazeteciler için bir yanıyla câzip gibi; ama bu kadar uzun sürmesi can sıkıcı bir hal almaya başladı. Ne dersin?

Murat Yetkin: Mesele can sıkıntısı değil Ruşen. Altı lider kabul etmese de, bir adayla ortaya çıkmanın önceliği artık ortada. Herkes bir adayı bekliyor. Fakat az önce FOX TV yayınında Ali Babacan da, “Nasıl bir aday?” sorusunun önem kazandığını söyledi. Bir “kazanamayacak aday” söylemi var.  Bu söylemler de, daha çok, Altılı Masa içinden İYİ Parti’den çıkıyor. En sonunda bir milletvekili çıkıp, “Kılıçdaroğlu Alevî olduğu için kazanamaz” demişti. Sonrasında Meral Akşener kalkıp özür diledi, o vekile de özür diletti. Bence son derece belden aşağı bir vuruştu. Hiç doğru bir şey değildi. 

Ama başka türlü de kazanamayacak aday tanımları da var, oraya bakılmıyor. Meselâ bâzı adaylar da Kürtler’den oy alamayacak. HDP, “Mansur Yavaş’a, Meral Akşener’e oy vermeyiz” diye apaçık söylüyor. Verirler vermezler ayrı mesele; ama “kazanamayacak aday” tanımı bambaşka. Sel felâketinde tâtile gitti diye Ekrem İmamoğlu’nun üstü çizildi. Halbuki 2019 seçimlerinde her taraftan oy almıştı İmamoğlu. Bir gazeteci olarak özeleştiri yapıyorum. Bir şey bulma iştahıyla sanki perspektifi kaybediyoruz. 

Oysa belirsizlikten söz edince, asıl belirsizlik iktidar tarafında var. Adalet ve Kalkınma Partisi 20 yıldır iktidarda. Seçim kampanyasını kimin yöneteceğini (Ertan Aydın) daha dün yeni açıkladılar. Peki neden bu kadar geciktiler? Çünkü ekonomik krizle nasıl başa çıkılabileceği bilinmiyor ve muhâlefet tarafından aday gelmedikçe, adaya göre strateji belirleme konusunda ters köşeye düşüyorlar. 

Ruşen Çakır: Sözünü keseceğim Murat. Dün akşam Cumhurbaşkanı’nın yayınını izlemedim, ama bölümlerini gördüm. Canlı yayın olup olmadığını da bilmiyorum, herhalde canlıdır. Çünkü bâzen kayıt yapılıp sonra yayınlandığına dâir tartışmalar yapılıyor. Neyse, dünkü yayının canlı olduğunu varsayıyoruz. O yayında muhâlefetin adayı konusunu ısrarla sormuşlar, Erdoğan da ısrarla, “Bu bizi ilgilendirmiyor, biz işimize bakıyoruz” demiş. Halbuki daha önce ısrarla, “Bay Kemal, adaylığını açıkla” diye söylemişti. Hattâ İzmir’de, “Cumhur İttifakı’nın adayı benim, yüreğin varsa, cesaretin varsa ya adaylığını açıkla ya da adayını açıkla” diye ifâde etmişti. Ben bunun stratejik bakımdan hatâ olduğunu düşünmüştüm ve söylemiştim. Ama şimdi Erdoğan, karşı tarafı muhâtap almamak gibi bir yolu benimsemiş ve belli ki muhâlefetin üzerine bu kadar gitmesinin kendi aleyhine olduğunu görmüş. Tabiî bu tamâmen benim akıl yürütmem. Ne dersin?

Murat Yetkin: Hatâ yapmış olduğunu kabul ediyorum, ama nedeni konusunda seninle farklı düşünüyorum. Ben bunun, muhâlefet adayı üzerine strateji kurmayı îtiraf etmeme kaygısı olduğunu düşünüyorum; çünkü apaçık öyle. Muhâlefetin adayı Mansur Yavaş olursa, Erdoğan başka türlü bir tavır alacak. Kılıçdaroğlu olursa başka türlü, İmamoğlu olursa başka türlü tavır alacak. Bu apaçık görünüyor. Bunu inkâr etmek, Altılı Masa’nın altı liderinin birden, “Aramızda sorun yok” demesine benziyor. Sorun var işte, görünüyor. İktidar da muhâlefet de, “Bizim tarafta sorun yok” diyor, ama apaçık görünüyor sorun olduğu. 

Ruşen Çakır: Peki, o sorunlara hızlıca bir bakalım. Bence Kılıçdaroğlu’nun en son İzmir Seferihisar’da, CHP kampında yaptığı açıklama önemliydi. Ne demişti? “Siz gerçekten benimle birlikte misiniz? Artık karar verin, bu halk düşmanlarını berâber yenecek miyiz yenmeyecek miyiz?“ “Yanımda mısınız?” anlamına gelen bu çıkışta esas muhâtabın Mansur Yavaş ve Ekrem İmamoğlu olduğu anlaşıldı. Nitekim her iki isim de hızlı bir şekilde, “Yanındayız Genel Başkanım” diye açıklama yaptı. Bu açıklamalarla, benim gibi birçok kişi de artık Kılıçdaroğlu’nun adaylığının kesinleştiğini düşündü. İlk defâ İmamoğlu ve Mansur Yavaş’tan, açıkça olmasa bile, “Kılıçdaroğlu aday olduğu müddetçe, biz aday değiliz” açıklaması geldi diye düşündük. Kılıçdaroğlu’nun o çıkışı çok önemliydi. Katılır mısın? Sen nasıl yorumluyorsun?

Murat Yetkin: Çıkış çok önemliydi, evet. Ama sonucu konusunda yine seninle hafiften farklılaşıyoruz. Ben bunun, Kılıçdaroğlu’nun adaylığının îlânı olduğunu düşünmüyorum. “Ben kimi aday gösterirsem, ona karşı çıkmayacaksınız” anlamına geldiğini düşünüyorum. Kılıçdaroğlu’nun, zamânında Erdoğan’ın “Abdullah Gül kardeşimizi aday gösteriyoruz” dediği gibi, rahatça çıkıp, “Ben Ekrem İmamoğlu’nu aday gösteriyorum”  demesi benim için şaşırtıcı olmayacak. Ben Kılıçdaroğlu’nun bu çıkışını, “Ben Altılı Masa’ya aday olarak kimi önerirsem, parti olarak onun arkasında durun” diye okudum ve bu izlenimimi hâlâ koruyorum. Orada partisine disiplin ayarı verme ve Altılı Masa’nın diğer beş liderine de “Ben partime gereğini yapıyorum, siz de yapın” çağrısı olarak okudum.

Ruşen Çakır: Ben de şöyle rektifiye edeyim: Kendisi aday olmak istiyor, ama son anda İmamoğlu veya Yavaş’ın sürpriz aday olmayacağını söyledi. Sonuçta üç isimden birisi aday olacağa benziyor. Onu söyleyebilir. Öyle bakarsak senin bu söylediğin çok anlamlı olabilir. 

Murat Yetkin: Yalnız, değerli izleyicilerimiz için, kendi söylediğimde de bir zayıf nokta olduğunu söylemek istiyorum. Eğer Kılıçdaroğlu Altılı Masa’dan aday olarak çıkarsa, örneğin Meral Akşener, Kılıçdaroğlu’nun altında çalışabilir; bunda bir beis görmez. Ama Ekrem İmamoğlu ya da Mansur Yavaş’ın cumhurbaşkanlığı altında çalışabilir mi? Benim açımdan orada soru işâreti var. Meral Hanım böyle söyledi diye değil. Sâdece durumu analiz etmeye çalıştığımda, bunu da bir ihtimal olarak göze almalı diye düşünüyorum. 

Ruşen Çakır: O zaman Meral Akşener konusuna girelim. Kılıçdaroğlu’nun İzmir’deki açıklamasından sonra, Akşener İzmit’te, partisinin kuruluşunda verdiği destek için Kemal Kılıçdaroğlu’na şükranlarını ifâde etti. Mâlûm, 2018 Haziran seçiminden önce 15 milletvekili CHP’den istifâ edip İYİ Parti’ye katılmıştı. Ve “Ben âileme Sayın Kılıçdaroğlu’nu çocuklarıyla berâber vasiyet ettim. Başlarına bir şey gelirse, bizdedir” diye açıkladı. Artık olay kapanmıştır diye düşünürken, Habertürk’te Fatih Altaylı’nın programında, “Altılı Masa noter değil” çıkışını yaptı. Ben bu çıkışı Kılıçdaroğlu’na fren olarak okudum. Anladığım kadarıyla, sen biraz daha farklı bakıyorsun. Ama o çıkışın önemli olduğu konusunda herhalde birleşiyoruz. 

Murat Yetkin: Kesinlikle öyle. Hattâ ben dünkü yazımda bu çıkışı, adını zikretmese de doğrudan Kılıçdaroğlu’na bir yanıt olarak yorumladım ve hâlâ da böyle yorumluyorum. Orada önemli bir cümlesi var Akşener’in. Diyor ki: “Kılıçdaroğlu’nun partisine yaptığı ‘Yanımda mısınız?’ çıkışını, kendi partisine yaptığı şekilde değerlendirmeyi tercih ettik.” Burada ciddî bir kelime oyunu var. Yani “O çıkışı üzerimize alabilirdik, ama almadık. Üzerimize alırsak, partimin içinde daha çok soruna yol açabilir” demeye getiriyor. Daha doğrusu ben böyle okudum. Akşener’in bu açıklamasının içinde kendi partisine de bir hitap var: “Ben İYİ Parti’nin bayrağını korumak için elimden geleni yapıyorum, ama siz…” Fatih Altaylı’nın programında, “Altılı Masa altından tekme atanlar” diye bir ifâdesi var Akşener’in. İyi de Altılı Masa altında tekmeler konuşuyorsa, sâdece CHP’liler atmıyor herhalde o tekmeyi. Yani CHP’den bir ses çıkıyorsa, İYİ Parti’den üç ses cevap veriyor. Böyle bir şey de var. 

Ruşen Çakır: Burada şöyle ilginç bir şey yaşanıyor Murat: Altılı Masa’nın öyküsüne baktığımız zaman, 6 tur yapıldı. 

Murat Yetkin: Her parti birer tur yaptı. 

Ruşen Çakır: Evet. İlk başta şöyle bir hava vardı: Kılıçdaroğlu ve Akşener, CHP ile İYİ Parti iyi anlaşıyorlar. Ama AKP’den kopan Gelecek ve DEVA partilerinin birtakım sıkıntıları, beklentileri var. Ve bu, bir rahatsızlık yaratıyor. Temel Karamollaoğlu ile Kılıçdaroğlu’nun arası çok iyi, bunu biliyoruz. Demokrat Parti de bir anlamda İYİ Parti’nin ekürisi olarak görülüyordu. Altılı Masa’nın iki büyük partisi CHP ve İYİ Parti arasında bir uzlaşma, uyuşma var ve diğer partilerin buraya uyumu gibi bir şey düşünülüyordu. Ama bir süredir diğer partiler neredeyse çok fazla ses çıkarmıyor ya da ses çıkartıyorsa çok fazla gündem olmuyor. Ama o iyi anlaştığını düşündüğümüz partilerin arasında, kimi zaman açık, kimi zaman örtülü… Meselâ Buğra Kavuncu’nun yine Habertürk’te çıkıp, “Sokakta en çok duyduğumuz isim Mansur Yavaş” açıklamasını yapması. Biliyorsun Buğra Kavuncu Akşener’e en yakın isimlerden. O bir açıklama yaptığı zaman, Akşener’in konuştuğunu düşünebiliriz. Şimdi, iş sanki sâhici rotasına oturuyor gibi. Masanın esas aktörleri arasındaki iktidar savaşı ya da paylaşım mücâdeleleri diyelim. Sanki sâhici dönem, bu Pazar, ikinci turun ilk görüşmesiyle başlayacak gibi duruyor. Ne dersin? 

Murat Yetkin: Mantıklı. 2 Ekim’de başlayacak yeni tur görüşmeler… eğer tur olacaksa, çünkü belki de diyecekler ki: “Biz artık komisyonlara havâle ettik, onlar yapacak” — bilmiyoruz bunu. Dolayısıyla orada bilmememizden kaynaklanan bir belirsizlik var. Belki kendileri de bilmiyorlar henüz, tartışmayla ortaya çıkacak. Bizde, “Denizler durulmaz dalgalanmadan” diye bir atasözü var biliyorsun. Şimdi bir dalgalanma var ve dalgalar artık kıyıya vuruyor. O dalgalanma CHP ile İYİ Parti arasında. Bu ne ile sonuçlanacak? Her iki tarafın da şunun farkında olduğunu varsayıyoruz: “Biz aramızda kavga edersek, zâten Erdoğan kazanır”. Zâten dün akşamki yayında, senin de hep sözünü ettiğin gibi, o “Cevaplara sorular” yayınında, AK Parti medyasının en seçkin isimleri dizilmişti Erdoğan’ın karşısında. Hattâ birbirine de fırça attırdı. Orada bile Erdoğan’ın verdiği mesaj, “Ben garanti kazanıyorum” mesajıydı. Garanti kazanıyorsan bu kadar çaba niye? Demek ki öyle bir şey yok. Zâten AK Parti’deki bütün hesapların, seçimin ikinci tura kalması ihtimâli üzerine kurulduğunu biliyoruz. Bu bir gerçek. Toplantılarda, “Ağırlığı cumhurbaşkanlığı seçimine vereceğiz” diye verilen mesajlar var. 

Bir senaryo şekli de, Cumhurbaşkanı Erdoğan seçilirse ve AK Parti ile MHP Meclis çoğunluğunu kaybederse, Meclis’te artık milletvekili mi transfer ederler, geçici kalıcı ittifaklara mı girerler? Zannediyorum Erdoğan, “Bunu bir şekilde hallederiz” diye düşünüyor. 

Karşısındaki muhâlefet tutumuna gelince, bunun açığa kavuşturulmasında yarar var. Örneğin, ben bu 2 Ekim toplantısından bir aday ismi çıkacağını beklemiyorum, ama şu çıkabilir: Kendi aralarında konuştukları, her birinin, görme engellilerin, neresinden tutarsa diye fili târif etmesi gibi, belki ciddî bir başkan tanımıyla gelebilirler. Akşener bunun 1. sırasına kazanabilecek adayları koyuyor. Karnından konuşmadan, belki kazanamayacak adayla neyi kastettiklerini açık açık söylerler. Herhangi birilerini kastederek söylemiyorum bunu. “Kazanamayacak” derken neyi kastediyorsunuz? Kürtler’den oy alamamasını mı kastediyorsunuz? Alevî aday olursa Sünnîler’den mi oy alamamasını kastediyorsunuz? Hangi devirde yaşıyoruz? Bir yandan “Cumhuriyet’in ikinci yüzyılına giriyoruz” derken, bir yandan da hâlâ Cumhuriyet öncesi kriterlerle konuşuyoruz.

Ruşen Çakır: Bir de şunu hatırlatayım: Anketlere göre konuşulacak olursa, en kazanabilir aday Mansur Yavaş görünüyor. Özer Sencar’la yaptığım yayını izlemişsindir. 

Murat Yetkin: Evet izledim. Güzel bir yayındı. 

Ruşen Çakır: Özer Bey, Mansur Yavaş’ın aday olması durumunda, Erdoğan’ın onu kampanyada harcayacağını söyledi. Şu anda anketlerde çok yüksek görünüyor olmak da kazanmanın bir garantisi olmayabiliyor. Tabiî ki bunlar farazî şeyler. 

Murat, seni yakalamışken, Mersin saldırısını da sorayım. Nasıl yorumluyorsun? Ne zamandır büyük şehirlerde böyle büyük terör saldırıları yaşamıyorduk. 

Murat Yetkin: Mersin’deki PKK saldırısı, HDP öncülüğündeki Emek ve Özgürlük İttifâkı’nı açıklamasından bir gün sonra oldu. Ben bunun arkasında bir bağlantı arıyorum. Birileri –artık kimlerse onlar– HDP’nin parlamenter siyâset ya da barışçı siyâset konuşmasını istemiyor. PKK içinden birileri mi, PKK merkezi mi, PKK merkezindeki manipülasyon altındaki birileri mi, içeriden mi dışarıdan mı bilmiyorum. “Hükûmet PKK’nın içine ajan sızdırıyor, o mu yaptırıyor?” gibi bir şey demiyorum. Dışarıdan birileri de HDP’nin parlamenter siyâset, barışçı siyâset konuşmasını istemiyor olabilir. Bunu hesâba katmak lâzım — ki Millî Savunma Bakanı Hulusi Akar, az önce, “Saldırının Suriye’de planlandığını öğrendik” açıklamasını yaptı. Mersin çok kritik bir yer. Oy tabanlarının ikili değil, üçlü kutuplaştığı gerçekten kritik bir şehir. Oranın seçilmesi ve HDP’nin etrâfında oluşan Emek ve Özgürlük İttifâkı’nın îlânından bir gün sonra bunun yapılmış olmasında ve bu vesîleyle HDP’den çok CHP’ye yükleniliyor olmasında pek çok soru işâreti görüyorum. Mersin terör eyleminde maalesef bir polis memuru da şehit oldu. O terör eyleminde açıklığa kavuşturulması gereken çok soru işâretinin bulunduğunu düşünüyorum. 

Ruşen Çakır: Burada akıllara 2015 Haziran- Kasım arası kaos dönemi geliyor. Mithat Sancar da, başkaları da buna gönderme yaptı. Umarım bunun devamı gelmez. 

Bir de Yunanistan meselesini konuşalım Murat. Dün MGK toplantısı oldu. Bu işlerden çok anlamamakla berâber, arkadaşlarla konuştuğumuzda, “Herhalde Yunanistan’la ilgili bir şeyler söylenecektir” dedim. Nitekim söylendi. Atina’dan, Ankara’dan ve Batı’dan sürekli mesajlar var. ABD sürekli konuşuyor. Sen diplomasi konularına çok hâkim birisi olarak, bu herhalde gördüğün ilk Türk-Yunan anlaşmazlığı değildir. Bu, bâzılarının çok iddia ettiği gibi, tamâmen iç politikaya dönük sorun büyütme faaliyeti mi, yoksa gerçekten ciddî bir olay mı yaşıyoruz?

Murat Yetkin: Bana kalırsa bu son yaşananlarda, olayın tansiyonunu düşürmeye çalışan taraf Ankara. Yani bir iç politika meselesiyse bu, Yunanistan ve ABD iç politikasını ilgilendiren bir durum. 8 Kasım’da ABD’de Kongre seçimleri var. Sen de tâkip ediyorsundur Amerikan basınını. Biden ya kaybedecek ya hezîmete uğrayacak. Biden’ın kazanması diye bir şey yok. Ya hem Senato’yu hem Temsilciler Meclisi’ni kaybedecek –ki hezîmet o demek– ya da ikisinden birini kaybedecek, o da yenilgi olacak. Bu durumda, bütün etnik lobiler, bu seçim öncesi Biden’dan ne koparabilirlerse onu koparmaya çalışıyorlar. Meselâ Yunanistan ve Ermenistan lobileri, perde gerisi filan değil açıkça Yunanistan ve Ermenistan Komitesi kurdular. Bunun tek hedefi de Türkiye. Ama sâdece bununla sınırlı değil. Meselâ ABD Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi’nin Tayvan’a yaptığı ziyâret ortalığı karıştırdı. Amerikan iç politikası açısından bakıldığında bu tamâmen Biden’ı Çin’e karşı zor durumda bırakmak amaçlı bir şeydi. Çünkü Kaliforniya Eyaleti’nde çok ciddî bir Çin lobisi etkili. Tabiî onlarda anti-komünist bir Çin lobisi etkili. Nancy Pelosi bu ay ortasında durduk yerde Ermenistan’ı ziyâret etti; 1915 olaylarında hayâtını kaybedenler için yaptırılan Ermeni Soykırımı Anıtı’nı ziyâret edip ağladı. Yani ne alâkası vardı şimdi? Allah’tan kimse kışkırtmaya gelmedi. Ne Azerbaycan ne Türkiye ne Rusya… Amerikan Dışişleri de sâhip çıkmayınca, söndü gitti. Ama orada Ermenistan diasporasına gaz vermiş oldu. Tamâmen seçime yönelik bir şeydi bu. 

Yunanistan’da da Miçotakis’in önünde seçimler var. Miçotakis Türkiye’ye argo deyimle “babalanarak, atarlanarak” bir şeyler yapmaya çalışıyor. Bana kalırsa, bu son olayda Ankara’nın tutumu daha dengeli. Millî Güvenlik Kurulu sonrasındaki açıklamada, “Uluslararası hukuk çerçevesindeki her türlü meşrû yöntem ve aracı kullanmaktan imtinâ etmeyeceğiz” diye vurgulanmış. Meselâ son zamanlarda bu Ege üzerindeki jetler daha bir geri çekildi Türkiye tarafından. Yunanistan Midilli Adası’na zırhlı araç çıkarmış. Yani çıkarsan ne olacak, çıkarmasan ne olacak? Bu da tamâmen iç politikaya dönük bir şey. Oraya iki tâne zırhlı araç çıkarmışsın, ama sen anlaşmaları ihlâl ediyorsun, Türkiye’yi kışkırtıyorsun. Bu çok açık bir şey. Yani şimdi Türkiye de iki fırkateyni Midilli’nin batısındaki uluslararası sulara park etse, o zaman ne yapacaksın? 

Bâzı şeyleri böyle somut, fizîkî şeylerle konuşmak iyi oluyor. Evet, iç politika meselesidir, ama Türkiye’nin iç politika meselesi olmasından çok, Yunanistan ve ABD’nin iç politika meselesidir. Ben bu defâ böyle görüyorum. 

Ruşen Çakır: Murat, tekrar muhâlefete dönerek bitirelim yayını. Şu âna kadar Altılı Masa toplantılarının sonrasında yapılan açıklamalar, biz gazeteciler için çok heyecanlı değildi. Belki bir iki cümleyi başlığa çıkartabiliyorduk.

Murat Yetkin: İşte o kadarcık. 

Ruşen Çakır: Bu Pazar farklı bir şey bekliyor musun?

Murat Yetkin: Ben bu Pazar da çok farklı bir şey beklemiyorum. Ama bir aday isimlendirmesi olmasa da, artık adaylık konusuna bir şekilde değinileceğini düşünüyorum. Çünkü bu kadar tecrübeli siyâsetçiler, toplumda böyle bir beklenti olduğunu görmeliler diye düşünüyorum. 

Ruşen Çakır: Yani sen de benim gibi, adayın îlân edilmesi konusunda geç kalındığını düşünüyorsun. “Aday açıklanırsa yıpranır” tartışması yapıldı hep. Açıkçası ben geç kalındığı kanısındayım. Sen ne düşünüyorsun?

Murat Yetkin: Senin cümlene bir virgül ekliyorum: Geç kalındı, ama bu saatten sonra hiç değilse sağlam bir şekilde çıkmaları lâzım artık. Doğru düzgün tartışıp, hepsinin savunabileceği bir çözümle çıkmaları lâzım. Mâdem geç kalındı, hiç olmazsa geç kalındığına değsin. Tam cümlem budur. 

Ruşen Çakır: Murat, çok teşekkürler. Yine keyifli bir söyleşi oldu.

Murat Yetkin: Ben teşekkür ederim. 

Ruşen Çakır: Murat Yetkin’le ağırlıklı olarak muhâlefeti, ama genel olarak siyâseti ve dış politikayı konuştuk. Kendisine teşekkürler. Sizlere de bizi izlediğiniz için teşekkürler, iyi günler.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.