Ne zaman bir cemaat ile bağlantılı toplumu sarsıcı bir olay yaşansa “Cemaatler kapatılsın” talepleri yüksek sesle dillendirilir. Son olarak 6 yaşındaki bir kız çocuğunun Nakşibendiliğin İsmailağa koluna bağlı anne ve babası tarafından 29 yaşındaki bir müritle evlendirildiğinin ortaya çıkmasıyla yaşanan haklı infialle birlikte aynı çağrıyla yine karşılaştık.
Böyle dönemlerde bu tür çağrılar yapmak kolay, bunun yanlış olduğunu ileri sürmek çok zordur. Bilen bilir, İslami hareket üzerine çalışmaya başladıktan kısa bir süre sonra değişik vesilelerle “Cemaatler kapatılsın” çağrısının yanlış ve anlamsız olduğunu savundum. Bu yüzden, bu son olayın ardından sesimi çıkarmasam da olabilirdi fakat kendisini solda gören biri olarak bu çağrının en güçlü ve dikkat çekici biçimde Türkiye İşçi Partisi tarafından dile getirilmesi nedeniyle, yani TİP’i önemsediğim için itirazlarımı bir kez daha tekrarlamak ve gerekçelendirmek istiyorum.
Cemaatleri kim kapatacak?
Çoğu kişi “Cemaatler kapatılsın” derken kapatma fiilinin öznesi olarak şu anki AKP-MHP koalisyonunu görmüyor, ilerki bir döneme gönderme yapıyor. Peki hangi iktidar böyle bir talebi yerine getirmek ister ve getirebilir? Altılı Masa önümüzdeki seçimlerden galip çıksa bile, seçilecek cumhurbaşkanı kim olursa olsun, böyle bir işe kalkışacağa benzemiyor. Örneğin son olayda mağdur kadından ziyade onun şikayetçi olduğu ailesini gözetmede Saadet Partisi herkesi solladı. SP’yi bir kenara koyalım, TİP’in ittifak yaptığı HDP böyle bir çağrıya destek verir mi? Kısacası her şeyden önce “Cemaatler kapatılsın” çağrısı pek uygulanabilir gelmiyor.
Açık olmayan bir şey nasıl kapatılacak?
“Cemaatler kapatılsın” diyerek tam olarak ne isteniyor, belli değil. Zira ülkede çok sayıda cemaat olmakla birlikte bunların hiçbirisi yasal değil, yani açık olmayan bir şeyin kapatılması da mümkün değil. Kastedilen cemaatlerle bağlantılı dernek, vakıf, şirket gibi yapılarsa bunların herbirinin tabi olduğu yasalar var ve bunlara aykırı davrandıklarının saptanması durumunda cezai uygulamalar söz konusu olabilir. Aksi takdirde AKP iktidarının 15 Temmuz sonrası yaptığına benzer uygulamalar akla gelir ki bu da olağanüstü hal, hatta sıkıyönetim gibi kararları gerektirebilir.
Cemaat üyelerinin bir araya gelmelerini engellemek mümkün mü?
“Cemaatler kapatılsın” derken özellikle tarikatların toplandığı yerlerin kapatılması isteniyor da olabilir. Evet birçok tarikat özel mekanlarda düzenli olarak toplanıyor. Diyelim ki bunları mühürlediniz, yeni mekanlar bulmalarını nasıl engelleyeceksiniz? İşin bir diğer boyutu da şu: Birçok tarikat zikirlerini, derslerini Diyanet’e bağlı camilerde yapıyorlar. Camileri kapatmak mümkün olmayacağına göre kapısına güvenlik güçlerini mi dikeceksiniz?
Cemaatleri tekrar yeraltına itince ne olur?
“Cemaatler kapatılsın” diyenler aslında Türkiye’de cemaatlere yer olmaması gerektiğini düşünüyorlar fakat böyle bir şeyin gerçekleşmesi mümkün değil. Kapatma yolundaki devlet eliyle yapılabilecek uygulamalar bu yapılara belli ölçülerde zarar verebilse de asla yok edemez. Bu amaca tek parti yönetiminde bile ulaşılabilmiş değil. Çıkartılan bütün yasaklar cemaatlerin görünürlüğünü engellese de yeraltında faaliyet göstermelerinin önü alınamadı. Hatta “yeraltı” birçok yeni cemaatin ortaya çıkmasına, varolanların da serpilip gelişmesine elverişli bir zemin oldu. Bugün onları tekrar yeraltına itmekle -ki bunun çok mümkün olduğunu düşünmüyorum- de cemaatleri başta biraz sarsmakla birlikte duruma adapte olanların hızla büyüyüp daha etkili olacağını varsayabiliriz. Tıpkı İslami hareketin kökünü kurutma iddiasındaki 28 Şubat müdahalesinden beş yıl sonra AKP’nin tek başına iktidara gelip 20 yıl ülkeyi yönetmesi gibi.
Cemaatlerin neye karşılık geldiğini anlamak istemeden onları kapatmanın ne yararı olacak?
Medyascope'u destekle. Medyascope'a abone ol.
Medyascope’u senin desteğin ayakta tutuyor. Hiçbir patronun, siyasi çıkarın güdümünde değiliz; hangi haberi yapacağımıza biz karar veriyoruz. Tıklanma uğruna değil, kamu yararına çalışıyoruz. Bağımsız gazeteciliğin sürmesi, sitenin açık kalması ve herkesin doğru bilgiye erişebilmesi senin desteğinle mümkün.
Bu yapılar bazı kişileri ve toplum kesimlerini bir şekilde cezbedebiliyor ve onlara bir şeyler vaat ediyor. Bu ilişki tek bir boyutta, diyelim din üzerinden seyretmiyor. Bunun çok ciddi ekonomik, toplumsal, kültürel, psikolojik vb. yönleri de var. “Cemaatler kapatılsın” diyenler bu boyutlara, birbirleriyle ilişkileri bağlamında topluca bakmıyor. Bunlardan bazılarını abartıp bazılarını geri plana itiyor. Örneklendirecek olursak, kendini yalnız hisseden bir kişi bir şeyhe bağlanarak bir aidiyet duygusu yaşayabiliyor, onun cemaatine girerek yalnızlığından arınabiliyor; iş, aile vb. yaşamını yeniden şekillendiriyor. Olacak şey değil ya, diyelim ki insanların cemaatlere erişimini engellediniz, onlara alternatif olarak ne sunacaksınız?
Cemaatlerin derinleşen krizi
Türkiye’de son dönemde her türden Sünni cemaat çok derin bir kriz yaşıyor. Bunun Erdoğan’ın yaşadığı krizlerle doğrudan ilişkisi var, zira bu yapıların ezici bir çoğunluğu kendi ayakları üzerinde durmak yerine iktidar tarafından şişirilmeyi pek sevdiler ama artık balon sönüyor. Öte yandan Fethullahçılığın tasfiyesiyle epey sevinmiş olan cemaatler Erdoğan-Gülen savaşının travmatik etkileriyle yeni yeni karşılaşıyor ve bununla baş edemiyorlar.
Son dönemde, çoğunlukla çocukların, gençlerin ve kadınların cemaatler nedeniyle mağdur olduklarına dair haberlerin artması hem bu krizin doğrudan bir sonucu hem de bu krizi derinleştiriyorlar. Bu krizi herkesten daha iyi gözleyen, yaşayan kimi mağdurlar, bu durumdan cesaret alarak, ürkek de olsa yaşadıklarını anlatıyor, şikayetçi oluyorlar.
Cemaatleri açmanın yararları
Hiç kuşkusuz kısa sürede gerçekleşmesi mümkün olmayan ancak kaçınılmaz olan bu kendi kendini tüketme sürecinin ana tetikleyicisi cemaatlerin “veren” değil “alan”, hatta “sömüren”, “istismar eden” yapılar olarak görülmeleri. Bu nedenle “Cemaatler kapatılsın” çağrılarının cemaatleri ürkütmediğini, hatta tam tersine sevindirdiğini ileri sürmeye cüret edeceğim. Zira cemaatlerin “güçsüzleri mağdur eden yapılar” imajından sıyrılabilmesinin yegane yolu yeniden “mağdur” imajına kavuşmak olacaktır.
Benim önerim cemaatlerin kapatılmaları değil tam tersine açılmaları. Şeffaf olsunlar, devletin ilgili birimleri ve yargı, tabii muhakkak ilgili sivil toplum kuruluşları tarafından denetlenebilsinler. Bunca yıllık araştırmalarımda; cemaatlerin bu acayip durumdan, “yasadışı ama meşru” olma halinden son derece memnun olduklarını gözledim. Yasadışılar ancak onlara her şey serbest, ama kendilerine haklarında bir şeyler sorduğunuzda hemen o mağduriyet zırhına, yasal olmamalarına bürünüyorlar. Bu noktada AKP ile koalisyon yaptıkları ve alabildiğine güçlü oldukları dönemde Fethullahçılar’a, hatta Gülen’in kendisine “Neden şeffaf değilsiniz?” diye sorduğumu, asla “Ne demek, biz şeffafız zaten” cevabı almadığımı, bunun yerine “Türkiye’de bir cemaat bunu nasıl yapabilir?” gibi baştan savma cevaplar aldığımı hatırlatmak isterim.
Evet cemaatler kapatılmasın, açılsın ve vicdan sahibi her vatandaş, sorumluluklarının bilincinde her kurum, tabii ki biz gazeteciler de, cemaatler içinde yaşandığı söylenen mağduriyetleri daha kolay ortaya çıkarıp bunlara müdahale edebilsin.