14 Mayıs’taki cumhurbaşkanlığı seçiminde, adaylıktan çekilen bir isim olmadığı taktirde dört aday yarışacak. Memleket Partisi Genel Başkanı Muharrem İnce’nin, CHP’li kesimlerin telkinlerine rağmen adaylıktan çekilmemesi nedeniyle birçok gözlemci, seçimin ikinci tura kalacağı öngörüsünde bulunuyor ve ikinci turda Erdoğan’ın şansının yükseleceğini düşünüyor.
Ruşen Çakır ise bu yayında neden aksi yönde düşündüğünü anlattı.
Yayına hazırlayan: Gülden Özdemir
Merhaba, iyi günler. Evet, soru çok açık: Eğer cumhurbaşkanlığı seçimleri ikinci tura kalırsa Erdoğan mı kazanır? Dün “Adını Koyalım”ı izleyenler hatırlayacaktır; bu yayını orada duyurdum, çünkü dünkü “Adını Koyalım”da tartışmanın bir yerinde bu da vardı, gündemdeydi. Seçimler ikinci tura kalır mı? Kalırsa ne olur? Ben de esas görüşlerimi ertesi gün, yani bugün açıklayacağımı söyledim ve fazla dile getirmedim. Ama bunun bir başka öyküsü daha var. O da şu: Hafta sonu Antalya’daydık, orada bir toplantı vardı. Bekir Ağırdır ve Necati Özkan’la birlikte, seçimlerle ilgili bir oturum düzenlendi. Benim yönetimimde Necati Özkan ve Bekir Ağırdır seçimlerin nasıl gelişebileceği üzerine görüşlerini dile getirdiler. Klişe bir söz var biliyorsunuz, ben de kullanmışımdır: “Erdoğan’ın ilk turda kazanması imkânsız; ama ikinci tura kalırsa büyük bir ihtimalle Erdoğan kazanır” şeklinde yaygın bir görüş var. O hafta sonu bu konuyu bayağı düşündüm kendi kendime ve bunun aslında hiç de öyle olmadığı fikrine vardım. Ama neden böyle olduğu konusunda açıkçası kendimi de tam iknâ edemedim. O sözünü ettiğim toplantıda Bekir Ağırdır tam da bu dediğim hususa değindi ve Erdoğan’ın ikinci tura kalması durumunda kazanma ihtimâlinin çok yüksek olduğunu söyledi ve ben hemen moderatör olarak elimde mikrofonla araya girdim ve dedim ki: “Ya, yok, ben buna katılmıyorum” dedim ve ondan sonra izleyicilere dönük olarak, “Bu konu benim de kafamda. Ben bugün bunun böyle olmayacağı sonucuna vardım, ama nedenini tam açıklayamam. Bu konuda Medyascope’ta ilk fırsatta bir yayın yapacağım“ diye söyledim ve de “Eğer çok merak ediyorsanız şunu söyleyeyim: Bana bir vahiy geldi” dedim. Vahiy filan gelmedi tabiî. Benim gibi bir günahkâra hiçbir vahyin gelmesi söz konusu olamaz.
Şaka bir yana, bu husus aslında bir süredir yaşanan bir tartışmanın ya da yapılan bir tartışmanın bir uzantısı bence. O da benim birçok yayında dile getirmeye çalıştığım gibi; özellikle “Erdoğan gerçekten çok rahat mı?” diye yaptığım yayında ele aldığım bir husus. Muhâlefetin Erdoğan’a olmadığı bir güç atfetmesi meselesi var. Ve burada da Erdoğan, tamam, ilk turda kazanamayacak, öyle gözüküyor; ilk turda Kılıçdaroğlu önde gözüküyor, ama hâlâ muhâlefette, kendini muhâlif hisseden insanlarda, Erdoğan’ın kaybedebileceği düşüncesi tam olarak yerleşmiş değil. Yani bu mümkün gözükmüyor. “Bir şey olur, Erdoğan bir şekilde işi değiştirebilir” şeklinde bir görüş var. Şimdi, “İlk turda Erdoğan kazanır” olayı tutmuyor, hiçbir kamuoyu araştırmasında Erdoğan %50+1 oyu alır gözükmüyor. Dolayısıyla bu görüş, “İkinci turda kazanır”a evrilmiş durumda. “Erdoğan ne yapar ne eder ikinci turda bu seçimi alır” deniyor, eğer ikinci tura kalırsa. Dolayısıyla muhâlifler, “Bu seçimi ilk turda halletmemiz gerekir” diyor ve “Ezkazâ ikinci tura kalırsa kaybederiz” diye bir düşünce var ve bunu kara kara düşünüyorlar. Ama kara kara düşünürken, yüksek sesle söyleyerek aslında kendilerini daha baştan bir karamsarlığa itiyorlar. Böyle, ‘‘Erdoğan ikinci tura kalsa kazanır” diye bir şart yok. Şimdi bunun bir gerekçesi de var. Onu da birçok kamuoyu araştırmacısı dile getiriyor. Aslında rasyonel bir şey. O da şu: İlk turda, yani 14 Mayıs’ta biz bir yandan cumhurbaşkanını bir yandan milletvekillerini seçeceğiz. Milletvekili seçimleri tek turlu, kazananlar kazanacak, kaybedenler kaybedecek. Ama cumhurbaşkanlığı seçiminde %50+1 oy gerekiyor. Eğer kimse bulamazsa ikinci tura kalacak. Dolayısıyla deniyor ki: “Eğer iktidar, yani Cumhur İttifâkı 14 Mayıs günü Meclis’te daha fazla sayıda milletvekili kazanırsa, ikinci tura cumhurbaşkanlığının kalması durumunda Erdoğan şunu yapacak: ‘Biz Meclis’te daha kalabalığız. Dolayısıyla cumhurbaşkanlığını da bizden seçin. Yoksa kaos çıkar. Yoksa istikrarsızlık olur’ diyecek”. Erdoğan’ın bunu kullanabileceği söyleniyor. Bu aslında rasyonel bir tez; doğru, kullanabilir. Ama orada birçok husus var. Onlardan birisi: Erdoğan’ın ve ortaklarının Meclis çoğunluğunu yakalaması bence mümkün değil; ama Cumhur İttifâkı’nın Millet İttifâkı’ndan daha fazla milletvekili çıkarması mümkün. Hattâ şu aşamada bakıldığında daha güçlü bir ihtimal gibi gözüküyor. Fakat Meclis çoğunluğunu sağlaması için –Cumhur’un da ve Millet İttifâkı’nın da– anlaşıldığı kadarıyla Yeşil ve Sol listesinden girecek olan HDP ve seçilecek olan HDP milletvekillerine ihtiyâcı olacak ya da diğer parti milletvekillerine ihtiyâcı olacak. Yani önde olabilirler, ama çoğunluğu sağlayamazlar. Diyelim ki sağladı; yani milletvekili sayısının yarıdan bir fazlasını diyelim ki Cumhur İttifâkı aldı. İnsanların şöyle demesi bekleniyor: “Ya, Cumhur İttifâkı burada aldı. Bâri cumhurbaşkanı da Erdoğan olsun. Uyumlu bir şekilde çalışsınlar”. Böyle bir zorunluluk da yok. Hattâ tam tersi de pekâlâ gündeme gelebilir. “Meclis’i aldılar, bâri cumhurbaşkanlığını vermeyelim ve Erdoğan iktidârını artık bir yerde frenleyelim” de diyebilirler. Yani bu Meclis çoğunluğunun ya da Meclis’te daha kalabalık olmanın ikinci turda Erdoğan’ın lehine işleyeceği önermesi de bence belli ölçülerde sorunlu.
Ama onun ötesinde bambaşka şeyler var bana göre. Bunu nerede yaşadık? İstanbul seçimlerinde yaşadık. “Erdoğan bu seçimi tekrarlatıyorsa bir bildiği vardır. Ne yapar ne eder bu seçimi kazanır” dediler ve Erdoğan kadar onlar da yenildiler. Ara daha da açıldı. Yani ilk turda şu hâliyle bakıldığı zaman Kılıçdaroğlu bütün kamuoyu araştırmalarında önde gözüküyor. Dolayısıyla bir zamanlar “Kılıçdaroğlu kazanamaz” diyenlerin de sesinin iyice kesildiğini görüyoruz. Kılıçdaroğlu önde gözüküyor. Erdoğan ve Kılıçdaroğlu arasında kimi araştırmalarda bayağı bir fark var, kimilerine göre de çok fazla fark yok. Ve seçimi ikinci tura bıraktıracak güç olarak da esâsen Muharrem İnce karşımıza çıkıyor. O zaman şöyle bir şey var önümüzde: “Erdoğan ne yapar ne eder ikinci tura kalırsa kazanır”; nasıl kazanacak? Sinan Oğan’a ve Muharrem İnce’ye gelen oyların önemli bir kısmını yanına çekerek kazanacak. Herhalde öyle olacak; çünkü Kılıçdaroğlu’nun gerisinde olduğuna göre, onu geçebilmesi için, diyelim ki ikisi toplam %92 oy aldılar ve %8 diğer adaylara gitti; o zaman %8’in daha büyük parçasını Erdoğan çekmek isteyecek. Bunu nasıl yapabilir? Ne ile yapabilir? Yani Muharrem İnce’ye oy vermiş ve Sinan Oğan’a oy vermiş isimlerin büyük bir kısmını Erdoğan nasıl kendisine çekebilir? Açıkçası bu başlı başına büyük bir soru işâreti. Ya da onları oy vermekten caydırabilir. Yani sandığa gitmemelerini sağlar. Bu nasıl olur? Erdoğan sağlamasa bile, Sinan Oğan’a ya da Muharrem İnce’ye ilk turda oy vermiş olan seçmenin belli bir bölümünün ikinci turda sandığa gitmemesi anlaşılır bir şey. Olur, derler ki: “Bizim adayımız bunlardı. Ama onlar olmayınca benim için bu seçim artık bitmiştir” diyebilir. Ama büyük bir kısmının ikinci turda sandığa gideceğini varsayabiliriz. Ve dolayısıyla burada ikinci turda neden Erdoğan’a gitsinler? Hattâ daha da ileri gidenler var: “Kılıçdaroğlu ilk turda kazanamazsa, ikinci turda ona oy veren seçmenlerin motivasyonunda bir düşme olur — hele bir de Meclis’te çoğunluğu ya da kalabalığı Cumhur İttifâkı kazanmışsa” gibi teoriler var. Bunların hepsi bence gerçek dışı şeyler. Normal şartlarda bakıldığı zaman, ilk turda kim öndeyse, hele biraz arayı da açmışsa, onun kazanma ihtimâlinin hayli yüksek olacağını ve ikinci turda da onun daha fazla oy alacağını düşünüyorum. Bir de kendi kişisel deneyimlerimden, gözlemlerimden hareketle, şu âna kadar gazeteci olarak, gazeteci olmadan önce de genç bir vatandaş olarak, ama 1985’ten beri gazeteci olarak siyâseti izliyorum ve şunu biliyorum: Türkiye’de seçmen güçlüden yanadır ya da güçlü olma iddiasına sâhip olandan yanadır. İlk turda eğer Kılıçdaroğlu Erdoğan’ı geçerse, bence o iş bitmiş olur. Onun, yeni güçlünün artık Kılıçdaroğlu olduğu düşüncesiyle orada bir yoğunlaşma olur diye düşünüyorum. Bunu özellikle vurgulamak istiyorum.
Medyascope'u destekle. Medyascope'a abone ol.
Medyascope’u senin desteğin ayakta tutuyor. Hiçbir patronun, siyasi çıkarın güdümünde değiliz; hangi haberi yapacağımıza biz karar veriyoruz. Tıklanma uğruna değil, kamu yararına çalışıyoruz. Bağımsız gazeteciliğin sürmesi, sitenin açık kalması ve herkesin doğru bilgiye erişebilmesi senin desteğinle mümkün.
Ama onun dışında en büyük îtirazım şuna: “Erdoğan ne yapar ne eder bunu kazanır” önermesinden artık insanların vazgeçmesi gerekiyor. Bunu özellikle vurgulamak istiyorum. Ama bunun ötesinde bir de şöyle bir husus var — dünkü “Adını Koyalım”da dile getirdiklerimi tekrarlayacak olursam: Seçimin ikinci tura kalma ihtimâli de o kadar yüksek olmayabilir. Şu hâliyle bakıldığı zaman, kamuoyu yoklamalarına göre esas olarak Muharrem İnce, seçimi ikinci tura bıraktıracak aday olarak gözüküyor. Fakat dün de söylediğim gibi, bunun seçim yaklaştıkça azalmasının çok kuvvetle muhtemel olduğu kanısındayım. Muharrem İnce’nin şu andaki oyunu koruyabilmesi çok zor. Ancak şöyle koruyabilir: Rakipleri, yani Erdoğan ve Kılıçdaroğlu çok büyük hatâlar yaparlarsa Muharrem İnce’de bir oy artışı olur. Yoksa Muharrem İnce’nin konuştukça oyu artan bir siyâsetçi olduğunu söylemek mümkün değil. Bence Muharrem İnce tam tersine, konuştukça aslında siyâsî olarak bir vizyon sunmadığı belli bir siyâsetçi olarak gözüküyor. İnsanların ona angaje olabilmelerini, yeni seçmenin gelebilmesini sağlayacak çıkışlar yapabilecek birisi değil. Dün Anıtkabir’de yaptıklarına, seçim kampanyasını başlatmasına bakıp buradan hareketle Muharrem İnce’nin çok ciddî bir güç olduğunu düşünenler var. Tabiî ki o organizasyonun bir anlamı var; ama bu tür organizasyonları sürdürebilmek o kadar kolay bir şey değil. Dolayısıyla Muharrem İnce’nin oyunun azalma ihtimâli ve seçimi ikinci tura bıraktırma ihtimâlinin azalacağı kanısındayım. Ama şu hâliyle bakıldığı zaman, evet, ikinci tura kalıyor. İkinci turda Muharrem İnce ne yapacak? Şimdi bir beklenti: Muharrem İnce desteğini Kılıçdaroğlu’ndan yana açıklayacak. Pardon, ona kalsa, kendisi kalıyor zâten ikinci tura. Öyle bir seçenek bambaşka bir seçenek. Bunun olacağı kanısında değilim. Dolayısıyla çok da fazla eşelemeye gerek yok. Ama ikinci tura Erdoğan ve Kılıçdaroğlu kaldığında, muhtemelen Muharrem İnce’nin Kılıçdaroğlu’na desteğini açıklaması bekleniyor.
Fakat bu desteği açıklamanın coşkusu önemli olacak. Bunu çok gürültülü bir şekilde mi yapacak, yoksa öyle idâreten mi yapacak? Bunun da bir farkı olacaktır. Kılıçdaroğlu’nun o kısa süre içerisinde yanında mı duracak, yoksa uzaktan mı seyredecek? Bunların hepsinin bir farkı olacak. Ama buradaki esas mesele bana göre şu: Muharrem İnce’ye oy vermeyi düşünen bu insanlar, Muharrem İnce’nin kendisinden ziyâde onun durduğu yere oy veriyorlar. Yani bir protesto var, bir öfke var, bir memnûniyetsizlik var — öncelikle Erdoğan’a karşı; ama Kılıçdaroğlu da onları çok fazla kesmiyor, bunu anlıyoruz. Ekrem İmamoğlu ya da Mansur Yavaş olsaydı –bu kadar kalabalık ya da ona oy vermek için etrâfında toplandıkları şüpheli, çünkü imzâda bile zorlandı ilk başta biliyorsunuz, ilk günler– İnce’ye oy vermeyi düşünen bu kadar insan olur muydu o ayrı. Dolayısıyla ikinci tura kalması durumunda Muharrem İnce’nin açık destek beyânı kadar, belki ondan da önemli olan, diğer adayların, yani Erdoğan ve Kılıçdaroğlu’nun, Muharrem İnce’ye oy vermiş olan kişilere nasıl seslenecekleri, onları kazanmak için ne yapacaklarıyla ilgili. Bu konuda şimdiden bir hazırlık içindeler mi bilemiyorum; ama eğer işi gerçekten ciddîye alıyorlarsa, İnce’ye oy verenlerin motivasyonlarını, eğitim durumlarını, yaşlarını vs. bunları iyice çalışıp ilk turda da olmak üzere; ama esas olarak ikinci tura kalması hâlinde onlara yönelik birtakım şeyleri şimdiden hazırlamaları gerekiyor. Fakat şunu biliyoruz ki eğer bunların büyük bir kısmı, söylendiği gibi oylarını ilk kez kullanacak olan genç seçmense, genç seçmenin ülkeyi 20 küsur yıldır yöneten Erdoğan’dan çok memnun olduğunu herhalde varsayamıyoruz. En azından bir protesto var. Belli ki yaşadıkları durumdan çok memnun değiller. Dolayısıyla potansiyel olarak Muharrem İnce’ye oy veren genç seçmenin Erdoğan’dan çok Kılıçdaroğlu’na yakın olma ihtimâlini hesâba katmak gerekiyor. Bir bölümü de daha önce CHP’ye oy vermiş, Muharrem İnce gibi olan insanlardır herhalde. Onların da böyle bir seçenekte tercihinin Kılıçdaroğlu olması kuvvetle muhtemel.
Neyse, bütün bunları detaylı olarak konuşmaya gerek yok. Ben tekrar başa döneyim; evet, bana bir vahiy geldi: “İkinci tura kalması durumunda Erdoğan bunu kazanır”, hele “Kesin kazanır” önermelerinin hiçbir maddî temeli yok bence. Tabiî ki Erdoğan’ın birinci turda kazanma ihtimâlinin neredeyse hiç olmaması yanında, ikinci turda kazanma ihtimâlinin daha yüksek olacağını varsayabiliriz. Ama bunu sanki, ikinci tura kalırsa öncelik Erdoğan’a geçer şeklinde aktarmanın çok rahatsız edici ve anlamsız olduğu kanısındayım. Bu yayını da onun için yapıyorum. Söyleyeceklerim bu kadar, iyi günler.