Seçimlere Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) listelerinden girerek Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne (TBMM) 10 vekil gönderen Gelecek Partisi lideri Ahmet Davutoğlu’nun Ruşen Çakır’a yaptığı açıklamaların yankıları sürüyor. Davutoğlu’nun “En son tercihim seçime CHP listelerinden girmekti. ‘Bu sağ seçmen CHP’ye oy vermez beraber olalım’ dedim” açıklamasını siyaset bilimci Berk Esen ile konuştuk. Esen’e göre Davutoğlu gibi siyasetçilerin Türkiye siyasetinde var olması iktidar açısından büyük şans.
Editör: Aliye Altınışık
Kendisi de dahil olmak üzere Altılı Masa’yı oluşturan dört küçük sağ partinin CHP’den milletvekili kontenjanı alma karşılığında CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nu desteklediklerini söylediklerini ve seçimin kaybedilmesi halinde hiçbir siyasi parti liderinin bedel ödemeyeceğini öngördüklerini belirten Berk Esen, kendilerine kamuoyu önünde yürütülen itibarsızlaştırma kampanyasını anımsattı.
“Ne yazık ki siyasî liderlerin hedeflerinin Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı sandıkta devirmek değilmiş” diyen Esen, sözlerine şöyle devam etti:
“Hepsi milletvekili seçilmek ve hepsi pozisyon sahibi olmak istediler. Partilerinin oy oranının çok üstünde bir güce ulaşmak istediler. Bunun sonucunda da ne yazık ki biz ağır bir seçim yenilgisi aldık. Şimdiyse siyasetçiler sanki hiç olmamış gibi hem de itiraf niteliğinde böyle açıklamalar yapıyorlar.”
- OKUYUN | Davutoğlu’ndan itiraf: “Her şeyi denedim, en son tercihim CHP listelerinden seçime girmekti”
“İkinci Güneş Motel vakası”
Davutoğlu’nun pazarlıklar devam ederken İYİ Parti’ye gitmesi ve “Bu sağ seçmen CHP’ye oy vermez, beraber olalım” itirafını da yorumlayan Esen, Altılı Masa’yı oluşturan partiler arasındaki asimetriyi anlattı:
“Bu aslında bize asimetrik muhalefet ittifaklarının yaşadığı sıkıntıları gösteren güzel bir örnek.Muhalefet ittifakını oluşturan siyasi partilerin oy yüzdeleri ve Meclis’te sahip olabilecekleri vekil sayıları arasında ciddi bir uçurum varsa o zaman işte o ittifak içindeki en güçlü parti belki beklenenin de ötesinde bir pazarlık şansına sahip oluyor. (…) CHP bu dört sağ partiye 38 milletvekilliği verdi. Yani aslında pazarlıkta İYİ Parti’nin verebileceğinin vermeyi kabul edebileceğinin çok üstünde kontenjan milletvekillikleri dağıtarak adeta siyasi rüşvet verdi, yani bir çeşit ikinci Güneş Motel vakası diyebiliriz.”
“Kimse bizi oportünizm ile suçlayamaz”
Davutoğlu’nun seçim döneminde 10 milletvekili ile kıyaslanamayacak şekilde fedakârlık yaptığını ve kimsenin kendilerini oportünizm ile suçlayamacağına yönelik sözlerini de yorumlayan Esen şunları söyledi:
Medyascope'un haftalık e-bülteni
Andaç'a abone olun
Editörlerimizin derlediği öngörüler, analizler, Türkiye’yi ve dünyayı şekillendiren haberler, Medyascope’un e-bülteni Andaç‘la her çarşamba mail kutunuzda.
“Bu yaptığı ders kitaplarına girebilecek düzeyde bir siyasi fırsatçılık. Açıkçası bu Ahmet Davutoğlu’nun siyasi kariyerindeki ilk fırsatçı hamle değil. Aslında ben Ahmet Davutoğlu’nun Türkiye’nin otoriterleşmesinde belki de en önemli rolü olan aktörlerin başında geldiğini düşünüyorum. Davutoğlu’nun başbakanlığı döneminde Türkiye’de demokratik rejim çöktü. Ve Davutoğlu koltuğunu muhafaza edebilmek için o dönem yaşanan ve bizim hâlâ ayrıntılarını bilmediğimiz kampanya dönemindeki saldırılar, terör eylemleri, Cumhuriyet Halk Partisi yürütülen ve haftalarca devam eden ve bir sonuç yaratmayan istikşafi görüşmeler, koalisyon hükümeti görüşmeleri kasımda gidilen erken seçim… Bunların hiçbirinin detaylarını bilmiyoruz ve ne yazık ki Davutoğlu da hâlâ konuşmuş değil. Çünkü Türkiye’nin otoriterleşmesinde kendisinin de payı var. ”
“Müthiş bir siyasî kibir”
Davutoğlu’nun Kılıçdaroğlu ile girdiği bu kirli pazarlık ve sonrasında yaşananların Türkiye’nin otoriter rejimden çıkmasının da önünü kestiğini belirten Esen, Davutoğlu’nun hiçbir şey olmamış gibi kendisinden büyük bir fedakârlık yapan biri olarak bahsetmesini “müthiş bir siyasî fırsatçılık ve kibir” olarak yorumladı. Esen, “Muhalefetteki bu tarz siyasetçilerden kurtulamazsak ben iktidar karşısında bir şansı olduğunu düşünmüyorum” diye konuştu.
