Ruşen Çakır yazdı: Bir kez daha Erdoğan’ın insafına kalmış durumdayız

Cuma günü Silivri’de Hakan Altınay’ı ziyarete gittim, orada diğer Gezi tutukluları Can Atalay ve Tayfun Kahraman’ı da gördüm. Onların ve tabii ki ailelerinin gündeminde Yargıtay’ın muhtemelen ekim ayında haklarında verecekleri karar var. Çok büyük beklentileri olduğu söylenemez ancak onların ve daha çok da ailelerinin belli ölçülerde umutlu olduklarını gördüm. 

Bunda şaşıracak bir şey yok çünkü ortada herhangi bir suç yok. Normal olanı Yargıtay’ın bu absürt kararı bozması, fakat hepimiz biliyoruz ki yaşadığımız hukuki bir süreç değil. Bağımsızlığını ve tarafsızlığını çoktan kaybetmiş olan yargının siyasi direktiflere uygun bir şekilde yürüttüğü bir dava söz konusu. Dolayısıyla karar da hukuki değil siyasi olacak. Kısacası kararı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan verecek.

Ruşen Çakır, Ali Hakan Altınay ve Ege (30 Aralık 2022).

Erdoğan Kavala’yı serbest bırakır mı?

Dün de Gezi Davası’nı yakından izleyen bir arkadaşım sayesinde İsmet Berkan’ın yazısından haberdar oldum. “İçinde bulunduğumuz bu eylül ayında, Türkiye’nin ansızın hukukun üstünlüğü yolunda önemli bir adım atmasına tanık olabilir, mesela Osman Kavala ve Gezi tutuklularının haklarındaki karar kesinleşene kadar serbest bırakılmalarına tanık olabiliriz” diyen Berkan, “Avrupa Konseyi ile Türkiye arasında, Osman Kavala davasından kaynaklanan tırmanış, tam da konseyin Türkiye ile ilgili olumsuz bir karar vermesinden önce, Ankara’nın Kavala ile ilgili AİHM kararını uygulamasıyla sona erebilir” demiş ve sözlerini şöyle noktalamış: “Bu yazdığımı ister temenni olarak görün, ister istihbarat.”

Berkan’ın sözünü ettiği “istihbarat” aslında bir süredir dillerde dolaşıyor. Şöyle ki, Erdoğan’a “yakın” birileri ekonomide yaşandığı ileri sürülen “rasyonelleşme”nin yargıya da yansıyacağını, bu bağlamda Kavala başta olmak üzere birçok siyasi tutuklunun yakında özgürlüklerine kavuşabileceklerini fısıldıyorlar. 

Tabii ki burada tek bir özne var: Cumhurbaşkanı Erdoğan. İrrasyonel olmaya karar veren de o, rasyonelliğe dönmenin zamanı geldiğine karar veren de o. Çevresinde “yanlış yapıyorsunuz” diye eleştiren ya da “artık yanlıştan dönme zamanınız geldi” diye uyaran da pek yok. Kısacası Kavala ve diğer siyasi tutuklular, ama aslında tüm Türkiye, Erdoğan’ın insafına kalmış durumda.

“Dışarıda güvercin, içeride şahin”

Medyascope'u destekle. Medyascope'a abone ol.

Medyascope’u senin desteğin ayakta tutuyor. Hiçbir patronun, siyasi çıkarın güdümünde değiliz; hangi haberi yapacağımıza biz karar veriyoruz. Tıklanma uğruna değil, kamu yararına çalışıyoruz. Bağımsız gazeteciliğin sürmesi, sitenin açık kalması ve herkesin doğru bilgiye erişebilmesi senin desteğinle mümkün.

Acaba Erdoğan insafa gelir mi? Keşke gelse de bu zulüm bir an önce noktalansa. Ama Erdoğan’ın böyle bir adımı neden atabileceğini kestirebilmek zor. Daha önce ABD, Almanya, Fransa gibi ülkelerin vatandaşları, ülkelerinin yöneticileriyle yapılan pazarlıklar ya da dönemin ABD Başkanı Donald Trump’ın Rahip Brunson olayında yaptığı gibi, aleni tehditler sonucu serbest bırakılmıştı. Kavala ve diğerleri TC vatandaşı oldukları için sahipsiz kaldılar. Bazı Batı ülkeleri ve kurumları onların adını değişik vesilelerle dile getirdi, belli ölçülerde lobi yaptı fakat hiçbir zaman Erdoğan’la aleni bir kapışmaya girmedi.

Peki bugün değişen bir şey var mı? Ne Türkiye’de kurumsal ve toplumsal muhalefetin, ne de Batı ülke ve kurumlarının güçlü bir sahiplenmesinden söz etmek mümkün. Berkan sözünü ettiğim yazısında “Biraz Türkiye’nin aktif diplomasisiyle biraz Batı’nın adım atmasıyla yeni bir fırsat penceresinin açılacağı anlaşılıyor” demiş. Yani Erdoğan’ın pek bir baskıya maruz kalmadan politika değişikliğine gidebileceğini ileri sürmüş.

Bugüne kadar Erdoğan’ın Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Mısır, İsrail gibi örneklerde hiçbir şey olmamış gibi 180 derece döndüğüne tanık olduk. Ama şahinlikten güvercinliğe geçiş bugüne kadar sadece dış politikada söz konusu oldu. Bu nedenle onun son dönemini “dışarıda güvercin, içeride şahin” olarak özetlemek mümkündü.

Şimdi içeride de yumuşayabileceği söylenir oldu. Olur ya da olmaz, kestirmek çok kolay değil. Tekrar “keşke” diyorum ama bir noktanın altını bilhassa çizmek istiyorum: Muhalefet partilerinin, yakalamış oldukları o muazzam fırsatı mucizevi bir şekilde heba edip bu ülkenin vatandaşlarını ve aslında ülkenin tamamını bir kere daha Erdoğan’ın insafına terk etmiş olduklarını unutmak mümkün olmayacak.