Tarık Çelenk yazdı: Yolsuzluk, çürüme, yoksulluk ve çözülme

Çürüme, toplumsal ve biyolojik açıdan farklı şekillerde tanımlanır. Biyolojide, bakterilerin ürettiği asitlerin sağlıklı hücreleri bozarak ayrışmasını ve bu ayrışan hücrelerin sıradanlaşıp ölmesini içerir. Bu süreçten sonra, canlı ve cansız maddeler artık kolayca ayırt edilebilir hale gelir. Toplumsal açıdan çürüme, değerlerin anlamını ve canlılığını yitirmesi olarak düşünülür. Ayrıca, sosyalbilimciler, toplumun çürümeyi bir uyarı olarak algılaması durumunda dönüşüm fırsatı doğabileceğini belirtirler.

Yolsuzluk konusu ise bu topraklara yabancı değil. Doğu toplumlarında, kuralların ve denetimin gözardı edildiği durumlarda yolsuzluk, hazineyi yağmalama veya ekonomik kaynak yaratma biçiminde ortaya çıkar. Osmanlı tarihinde Rüstem Paşa, Halet Efendi gibi devlet adamlarının rüşvet skandallarıyla dolu geçmişi bilinir. Osmanlı’dan bugüne bu tür yolsuzluklar, bugünlere kadar uzanan ve muhtemelen sona ermeyecek olan bir sürecin parçasıdır. Ayrıca, geçmişte ibadet ettiğimiz Osmanlı cami ve imaretlerinin, haram paraların aklanması veya günahlardan arınma mekanları olarak kullanıldığına dair kanıtlar da bulunuyor.

Merkez sağ siyaset, 1950’lerden bu yana köyden kente plansız göçü teşvik eden ve hazine arazilerinin yağmalanmasına göz yuman politikalarıyla tanınır hale geldi. Büyük kentler, mega kasabalar haline geldi ve bu politikalarla yağmalanan veya imara açılan kamu arazileri, ihtiyaç duyulan altyapı ve servis yatırımları için kullanıldı. Bu politikaların ayrılmaz bir parçası olan rüşvet ve yolsuzluk, merkez sağın motivasyonunu oluşturdu.

1990’lardan itibaren, merkez sağın becerisiyle yönlendirilen kamu kaynaklarından kendi zenginini yaratma projeleri, seçmen tarafından olumlu karşılandı. Göç, hazine rantı ve yerel zenginler gibi unsurlar, artık yolsuzluk, hizmet erişimi, siyasi finansman, medya kontrolü veya manevi hizmetlerin finansmanı anlamına geliyordu. İslamcı mahalle, ezilen bir sınıf olarak, kısmen “bu mütekebbirlerle başka türlü mücadele edilmez, çıkarları satın alacaksın, medyanı yaratacaksın” mantığını da taşımaktaydı. İçtihatta kapalı arkaik bir fıkıh anlayışı ile bu motivasyon birleşince yolsuzluk burada bir çeşit meşruiyet kazanmaktaydı.

CHP ise aristokrat altyapısı ve mahalleye yabancılığıyla zaten toplumsal tabana hizmeti üretemiyordu. Ülkedeki doğal yolsuzluğu, yatırım ve hizmetle sonuçlandıramadıkları için CHP tipi yolsuzluk mahallece hırsızlık olarak kabul ediliyordu. Zira bu tür yolsuzlukta kaynak yaratılamıyor, tersine kaynak tüketiliyordu.

Yukarıdaki biyolojik çürüme tanımına tekrar dönersek; yolsuzluğu, bakterilerin ürettikleri asitlerin değerler üzerindeki tahribatına, hücrelerin ayrışıp sıradanlaşmasını ise belki kutuplaşma veya toplumsal avamileşmeye -ki Durkheim buna “anomali” demekte- benzetebiliriz. Artık hücrelerin yenilenememe durumunu ise yolsuzluğun hizmet veya refah üretememe durumu olarak okuyabiliriz. Bunun adresi de yoksulluktur. Ne yazık ki toplumlarda, çürüme ve çözülme aşamasından sonra yenilenmeye gidemediklerinde, çözülme süreci kaçınılmaz hale geliyor.

Bu kadar teoriden sonra uygulamalı örnek olarak artık ıstakoz ve mahalle ilişkisine gelmemiz gerekiyor. Istakoz, bugünün siyaseti için İngilizce’de hem bir “tipping point” “devrilme noktasının” veya “self-fulfilling prophecy” “kendini gerçekleştiren kehanet”in sembolü oldu. Devrilme noktası, bir bakıma yenilmez kabul edilen AKP’nin yenildiği ve artık yenilenmesinin imkânsızlığı veya bunun çok zor olduğunun psikolojisinin mahalle tarafından satın almasıydı. Kendini gerçekleştiren kehanete örnek olarak ise, İSKİ Ergun Göknel skandalı aklımıza geliyor. Tabii geçmişte “Semra Özal papatyaları” gibi örnekler de yaşanmıştı. Bu dönem kapanma sürecine girdiyse, lale ve papatyalar gibi ıstakoz da bir sembol olacaktır.

Medyascope'u destekle. Medyascope'a abone ol.

Medyascope’u senin desteğin ayakta tutuyor. Hiçbir patronun, siyasi çıkarın güdümünde değiliz; hangi haberi yapacağımıza biz karar veriyoruz. Tıklanma uğruna değil, kamu yararına çalışıyoruz. Bağımsız gazeteciliğin sürmesi, sitenin açık kalması ve herkesin doğru bilgiye erişebilmesi senin desteğinle mümkün.

Aslında muhafazakâr seçmen, AKP’nin bir daha yenilenmesinin güç olduğu gerçeğini, ekonomiyi tamamen rayına oturtturmasının bugünkü ittifak sistemiyle de imkânsız olduğu gerçeğiyle birlikte satın almış durumda. Zira mahallenin yabancısı ama sistemden nemalanan özel hayatı da pek mahalleye uygun olmayan milletvekili seküler hanımefendi, ekonomik krizin bu kadar hissedilmediği geçmiş bir yılbaşında yurtdışına çıkıp, kutlama fotoğrafları yayımladığında mahalleli buna benzer bir tepki göstermemişti. Bugün ise ilgili muhafazakâr seçmen, Maldivler’den benzer bir fotoğraf paylaşan kendinden olana az tepki gösterirken, İzmir milletvekili hanımefendinin seçim yenilgisi sonrası bu rahat tavrını “halktan kopma” olarak niteledi.

Yolsuzluğun artık yatırım ve hizmet olmadığının seçmen tarafından hissedilerek idrak edildiği bir noktaya gelmiş bulunmaktayız. Zira artık yoksulluk sisi kararlı şekilde iliklere yayılmakta. Çürümeyi inkâr edenler ise çözülmenin eşiğini fark edemeyeceklerdir.

Seçim galibi CHP’nin önünde yolsuzluk yapmadan yatırım ve hizmet üretilebileceğini, çürümenin önlenebileceğini, artık çözülme endişesinin de kalmayacağını topluma göstermek gibi bir şans ve sorumluluk var.

Eski ve ilk sinyaller tatsız olsa da CHP’ye açılmış geniş bir kredi mevcut. Tüm ülke bu konuda gerçekten umutlu olmak istiyor.